KIRIM’IN EN SEVDALI OĞLU

Milletler kahramanlarıyla yaşar, onların fedakarlıkları ile yükselir bir de milleti için yaşayan kahramanlar vardır. Ömrünü milletine adayan Kırım Tatar halkının milli liderine selam olsun.

Kırımoğlu, 13 Kasım 1943’te Bozköy’de dünyaya geldi. Ailesi önceleri Sudak’ın Ayserez köyünde yaşamaktaydı. Komünist rejimin herkesin elinden ne var ne yok gasp ettiği dönemde varlıklı bir aile olan Kırımoğlu ailesinin de ellerinden malları alndı ve Ural bölgesine sürgün edildi. II. Dünya Savaşı sırasında Bozköy’e taşındılar.

18 Mayıs 1944 henüz 6 aylık bir bebekken bir gece yarısı Ruslar tarafından sürgün edilmek üzere evlerinden çıkarıldılar. Herhangi bir direnişi önlemek için birçok Kırım Tatar erkeği gibi babası da iki gün önce 16 Mayıs günü tutuklanmıştı. 5 çocuk ve ana hayvan vagonlarına doldurulup günler sürecek ve ölümün kol gezdiği bir yolculuğa çıkarıldı. Kırım Tatarlarının bir kısmı Sibirya bölgesine bir kısmı Özbekistan’a sürüldü. Kırımoğlu ailesi Özbekistana sürülen kafilede yer alıyordu.

 

Kırımoğlu’nun çocukluğu Andican Bölgesinde geçti. Kırımoğlu o günlerden bahsederken; “Özbeklerle aramız epey iyiydi, dilimiz çok yakın, dinimiz aynıydı fakat Sovyetler Özbek kardeşleri bize karşı kışkırtıyor, camilerde bizler hakkında hain propagandası yapılıyordu. İlk yıl camiye Kırım Tatarları gidemedi.”

5 Mart 1953’te Stalin’in ölümü sonrasında Kırım Tatar halkının sesi gürleşmeye başladı.

1955’te Taşkent’e yerleştiler. 4 yıl sonra 1959’da Kırımoğlu Taşkent Üniversitesine müracaat etti fakat Kırım Türkü olduğu için okula alınmadı, kabul edilip okuyabilenler de hiçbir zaman yüksek mevkilere getirilmiyordu. Okula kabul edilmeyince fabrikaya işçi olarak girdi.

Sovyetlerin zalimliği ve baskıları devam ediyor, diğer Kırım Türkleri gibi o da milli kimliğini korumak için çabalıyor ve kendini yetiştiriyordu.

İlk mücadele yıllarındaki çalışmaları, Ali şir Nevai Kütüphanesinde Kırım tarihi ile eserleri araştırırken tanıştığı Kırım Tatar gençlerine yaptığı konuşmalar oldu. Bu gençleri teşkilatlandırıp 1961 yılında Kırım Tatar Gençlik İttifakı’nı kurdu. Bu tarihten itibaren Kırım’a dönme yolunda faaliyetlerde bulundu.

 

Kırım Tatar gençlerine Kırım’ın gerçek tarihini öğretmek için makaleler yazma girişiminde bulundu. KGB bu faaliyetleri yürütenleri “ Halkın içerisinde Kırım davasını anlatmak” amacında oldukları sebebiyle tutukladı. Mahkemede gençler “ Bütün yargılamalarınıza ve kararlarınıza rağmen biz vatanımız Kırım’ı sevmeye devam edeceğiz” dedi. Kırımoğlu çalıştığı fabrikadan çıkarıldı.

1962’de Taşkent Ziraat Mekanizasyon ve Sulama Enstitüsüne yazıldı. Burada da öğrencilere Kırım tarihini anlatmaya ve onları teşkilatlandırmaya devam etti. KGB’nin isteği üzerine, milliyetçi olmak, Komünist Parti ve Sovyet Devleti aleyhinde propaganda yapmak ve kendi yazdığı Kırımda 13. ve 17. yy’da Türk Medeniyeti adlı makalesini enstitü talebeleri arasında dağtmak suçlarından okuldan uzaklaştırıldı.

Enstitüden atıldıktan sonra askere çağırıldı, Sovyet düzene karşı sözde suç işleyen bu Türk genci aynı devlete hizmet etmek için askere çağırılmıştı. Kırımoğlu’nun cevabı ise “Askere gitmeyeceğim, benim savunacak vatanım bu değil, neyi koruyup savunacağım, karşınızdakiler benim düşmanım değil, düşmanlarım burada, benim vatanıma dönmeme müsaade vermeyenler benim düşmanım bu yüzden Kızıl Orduda kendime bir yer görmüyorum” oldu ve çağrıyı reddetti. Bu sebepten ötürü 1.5 yıl hapse mahkum edildi.

1968 yılında Çekoslavakya’nın SSCB tarafında işgal edilmesini protesto etti. Protesto faaliyetleri sebebiyle 3 yıl hapse mahkum edildi. Çıkarıldığı mahkemede “1944 yılında sürgün ile Kırım Tatarlarının soykırıma tabii tutulduklarını, damarlarında Türk kanı aktığı için böyle bir zulme uğradıklarını” ifade etti.

1972 yılında cezaevinin ağır şartları ve bu süreçte yaptığı açlık grevleri sağlığını olumsuz etkiledi ve şartlı tahliye edilip ev hapsine mahkum edildi.

13 Mayıs 1974 sürgünün 30.yılına günler kala Ruslar, Kırım Türklerini örgütleyeceğinden korktukları için Kırımoğlu’nu yeniden tutukladı. Tutukluluk süresinde 303 gün açlık grevinden sonra sağlık durumu iyice kötüye gitti ve ölüm tehlikesi ile karşılaştı. Sibirya’da 2.5 yıl kamplarda ağır şartlar altında çalışmaya mahkum edildi. Bu olaylar sırasında Türkiye’de hapiste vefat ettiği beri yayıldı ve gazeteler  “Sovyet Emperyalizmine kafa tutan, irade sembolü ülkücü Cemiloğlu şehit oldu” başlıkları atıldı. Bu haberler sonrası Türkiye’de yürüyüşler ve toplantılar yapıldı.

Cezası bittikten sonra Taşkent’e döndü fakat hapis hayatı bitmedi. Kırım Türkleri ile temas kurmasının önüne geçmek için;

  • Taşkent’ten ayrılması
  • Akşam 20.00 Sabah 06.00 saatleri arasında evden çıkması
  • Halkla toplu temas edeceği yerlerde bulunması yasaklandı. Her hafta karakola gitmeye mecburdu.

1 yıl boyunca bu şekilde yaşadıktan sonra, şartları ihlal ettiği gerekçesi ile beşinci kez tutuklandı, 4 yıl ceza alarak Yakutistan’a sürgün edildi. 1983’te altıncı kez tutuklandı, 3 yıl ağır şartlı çalışma kampına gönderildi.

Onu milletinden uzak tutmaya çalışmak için ya cezaevine hapsetmek ya da kamplarda ağır şartlar altında çalıştırma yollarına başvuran Sovyetler henüz cezasının bitmesine az bir zaman kala aleyhinde yeni bir dava açtı ve 1986’da 3 yıl hapse mahkum edildi. Mahkemede “Kimse, asla ve hiçbir koşulda, beni, onur ve vicdanımı, ulusal onurumun getirdiği görev ve görevlerimi yerine getirmeyi reddetmeye zorlayamaz” dedi. Serbest kalmasına yönelik baskılar artınca şartlı tahliye edildi.

 

Mücadelesini engellemek, Kırım Türklerini Kırıma döndürme davasından alıkoymak için aldıkları her türlü önleme rağmen bulduğu ilk fırsatı yine milletinin esaretini sonlandırmak için kullandı.

1987 Kızıl Meydanda daha önce benzeri görülmemiş, on binlerce Kırım Türküyle başlattığı gösteriler tüm dünyanın dikkatini çekti. Gösteriler o kadar etkiliydi ki Sovyet idaresi Kırım Türklerine büyük haksızlık yapıldığını kabul ettiği bir duyuru yapmak zorunda kaldı. Bu durum Kırım Türkleri’ne Kırım’ın yolunu açmaya başladı.

Kırımoğlu o günü şöyle anlatıyor; “ Elbette Stalin zamanı değildi, seni kurşuna dizmezlerdi belki ama rejim yine de Sovyet rejimiydi, isterlerse orada bulunan herkesin üzerinden tankla geçerlerdi ama bizim tek düşüncemiz, Ya Vatan Ya Ölümdü.”

Yüreklerde bağımsızlık hareketinin zaten lideri olan Kırımoğlu artık resmiyette, 1987 yılı mayıs ayında kurulan Kırım Tatar Milli Harekatı Teşkilatı başlanlığına seçildi. 1989 yılında Kırım’a geçti.

26 Haziran 1991’ de 2. Kırım Tatar Milli Kurultayında Kırım Türkleri temsilinde en yüksek mevki olan Kırım Tatar Milli Meclis Başkanlığına Kırımoğlu getirildi. Meclis hakkında Kırımoğlu; “Meclis için müsaade vermediler fakat karşı durmaya, yollarımızı kapamaya da cesaret edemediler”diyor.

1998 yılında Kırımoğlu Ukrayna parlamentosunda Kırım Türklerinin temsilcisi olarak milletvekili seçildi.

2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesi sebebiyle Kırım Türklerinin Kırımoğlu liderliğinde Kırım’ın işgalden kurtulmasına yönelik mücadeleleri devam etmektedir.

 

 

KIRIMOĞLU; “ Ben Sovyetlerle ömrümün sonuna kadar mücadele edecektim fakat Sovyetlerin buna ömrü yetmedi. Sovyetler birliği zamanının en serbest insanları bizdik çünkü biz karşı olduğumuz şeyleri söyleyebiliyorduk. Bu serbestliğin bedeli çok pahalıydı herkesin cebine göre değildi. Bedelini bazımız hayatlarıyla, bazımız on yıllarını hapislere vererek ödedi ama ruhları her zaman serbestti işte biz böyle serbest olmaya çalıştık.”

 

Aklı ermediği zamanlarda, sürgün edildiği vatanına geri dönmenin halkının hak ettiği özgür yaşayışı onlara hediye etmenin mücadelesinde sürüp giden bir ömür Kırım’ın en sevdalı oğlu KIRIMOĞLU. Yaptıkların ve verdiğin mücadele için tüm Türk Milleti adına teşekkür ediyor, tek bir esir Türk evladı kalmayıncaya dek mücadelemizin süreceğinin sözünü veriyoruz.

 

 

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Basri Komser

Latest posts by Basri Komser (see all)