1.Giriş
Bu çalışmada, Türk-Yabancılar Hukuku kapsamında çokça zikredilen ve halk tarafından anlamları yanlış kullanılan bazı terimleri karşılaştırmalı olarak açıklamaya çalışacağız. Karşılaştırma ve açıklamalarımızın dayanağı olarak mevzuat ve Türkiye’nin taraf olduğu ilgili anlaşmaları kullanacağız.
2.VATANDAŞ VE YABANCI KAVRAMLARI
Her ne kadar açıklayacağımız kavramlar yabancılar hukuku kapsamında olsa da yabancılar hukukunu daha iyi anlayabilmek ve karşılaştırma yapabilmek için “vatandaş” kelimesinin anlamını tam ve net bir şekilde kavramak gereklidir.
2.1.Vatandaş
Vatandaş kelimesi mevzuat ve sözlük anlamı bağlamında millet ve yurttaş kavramları ile aynı anlama gelmektedir. Vatandaş kavramını anlayabilmek için millet ve yurttaş kavramlarını açıklamak gereklidir.
Millet; Latince ortak bir ırka mensup olmayı ifade eden “natio” kavramından gelmektedir. Ancak, günümüzde salt belli bir ırktan gelmenin tek başına millet ya da millete mensubiyeti ifade etmeye yetmediği; aynı zamanda aralarında dil, din, tarih ve kültür birliğinin var olduğu insan topluluğunun millet olarak kabul edildiği görülmektedir. (Doğan, 2022: 5) Nitekim millet, aralarında dil, din, tarih ve kültür birliği olan insan topluluğuna verilen genel addır.
Yurt kelimesi ilk olarak Orhun Yazıtlarında geçmektedir ve “çadır, oba, konaklama yeri” anlamına gelmektedir. “ -daş “eki ile anlam genişlemiş, yurt ve duyguları bir olan insan topluluğu anlamına gelmiştir.
Vatandaş kelimesi anayasamızda da tanımlanmıştır. 1982 Anayasasına göre: “ Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Yapılan tanım dar anlamlıdır ancak öğretide hâkim olan tanıma göre; vatandaş olabilmek için kültür ve dil birliği gerekir. Sonuç olarak vatandaş; Türk devletine bağlı, Türk halkı ile kültürel anlamda uzlaşan, Türk diline yeterince hâkim olan kişidir. Yine de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilmek için yukarıda sayılan şartların yanı sıra kanunda öngörülen birtakım şartların da sağlanması gereklidir.
2.2.Yabancı
Yabancı kelimesi sözlük anlamı itibariyle; başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan kimse anlamına gelmektedir.
Hukuki anlamda yabancı tanımı ile ilgili genel kabul gören tanım Devletler Hukuku Enstitüsünün 1892 Cenevre toplantısında yaptığı tanımdır. Bu tanımlamaya göre yabancı: “Bir devletin ülkesinde bulunan ve o devletin vatandaşlığını henüz iddiaya hakkı olmayan kimse” şeklinde tanımlanmıştır. (Doğan 2021: 4)
Türk hukukunda yabancı; Anayasa, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ve Türk Vatandaşlık Kanunu’nda (TVK) Cenevre toplantısına benzer bir şekilde tanımlanmıştır. Buna göre: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi.” denilerek yabancı kavramı tanımlanmıştır. (TVK m.3/1-d; YUKK m.3/1-ü)
Sonuç olarak yabancı; Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde doğmamış, Türk vatandaşları ile arasında dil ve kültür birliği bulunmayan, Türk vatandaşlarının haiz olduğu haklara sahip olmayan kişidir. Yani vatandaşın tam tersi olan kişidir.
3.ULUSLARARASI KORUMA KAVRAMLARI
Uluslararası koruma, vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu ya da yaşadığı ülkede; ırkı, dini, sosyal gruba mensubiyeti, siyasi fikirleri ya da ekonomik, sosyal, siyasal gerekçelerle zulme uğrama tehlikesine karşı kendi devletinden koruma bulamayan ya da bulamayacağını düşünen kişilerin, başka bir devletin korumasını talep etmesi olarak ifade edilebilir. Uluslararası korumanın temelinde bireyin vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu devletin korunmasından yararlanmaması yatmaktadır. (Doğan 2021; 139)
Yapılan tanımlamaya bağlı olarak kanundan, sözleşmelerden ve doktrinden uluslararası korumanın alt kavramları ortaya çıkmıştır. Bunlar; mülteci, sığınmacı, göçmen, ikincil koruma, şartlı mülteci, geçici korumadır.
3.1.Mülteci
Mültecinin tanımı kanunda ve sözleşmelerde ve öğretide yapılmıştır. Genel tanımlamalara göre mülteci; vatandaşı olduğu devletten zulme uğrayacağı korkusuyla ayrılıp, başka ülkeye sığınan kişidir. Ayrıca mültecilik bir hukuki statüdür. Dolayısıyla sığınılan devlet kişiye mülteci statüsü vermelidir.
Mültecinin tanımı Türkiye’nin taraf olduğu 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesinde de yapılmıştır. Sözleşmeye göre mülteci: “ ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden; zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yaralanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahıs “ olarak tanımlanmıştır. (m. 1/ A-2) Sözleşmeye göre bir kişiye mültecilik statüsü verilmesi için sözleşmede tespit edilen şartların gerçekleşmesi gerekir.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesinin yukarıdaki paragrafta açıklanan ilgili maddesine coğrafi sınırlama getirilerek benzer bir tanımlama yapılmıştır. Kanuna göre mülteci: “Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir.” olarak tanımlanmıştır. Sonuç olarak Türk Hukukunda mülteci, Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle Avrupa’dan ülkemize gelen ve kanunda aranan şartların gerçekleşmesi ile devlet tarafından mülteci statüsü verilen kişidir.
3.2. Sığınmacı
Sığınmacı; zulüm veya ciddi zarardan korunmak amacıyla, kendi ülkesi dışında bir ülkede güvenlik arayışında olan ve ilgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde mültecilik statüsüne ilişkin yaptığı başvurunun sonucunu bekleyen kişi olarak tanımlanmaktadır. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda sığınmacılara başvuru sahibi de denilmektedir. Kanuna göre; “ Başvuru sahibi, uluslararası koruma talebinde bulunan ve henüz başvurusu hakkında son karar verilmemiş olan kişidir.” (m.3/ 1-d)
3.3.Göçmen (Muhacirler)
Uluslararası ölçekte veya evrensel olarak kabul edilmiş bir ‘göçmen’ tanımı bulunmamaktadır. Göçmen terimi genellikle; bireyin göç etme kararını, zorlayıcı dış faktörlerin müdahalesi olmaksızın kendi özgür iradesiyle ve ‘kişisel uygunluk’ sebepleriyle aldığı tüm durumları kapsar şekilde anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu ifade, maddi ve sosyal koşullarını iyileştirmek ve kendileri ve ailelerine ilişkin beklentilerini geliştirmek amacıyla başka bir ülkeye veya bölgeye hareket eden kişiler ve aile fertleri için geçerli kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler göçmeni; sebepleri, gönüllü olup olmaması, göç yolları, düzenli veya düzensiz olması fark etmeksizin yabancı bir ülkede bir yıldan fazla ikamet eden birey olarak tanımlar.
Göçmen tanımı Türk Hukukunda yukarıdaki tanımlamalardan farklıdır. İskân Kanununda, şartlarıyla birlikte geniş bir tanımlama yapılmıştır. İskân Kanunu madde 3’te göçmen kavramı kapsamlı bir şekilde tanımlanmıştır. Buna göre göçmen: “Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye’ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlardır.”(m.3/ d) Kanunda bu şekilde genel göçmen tanımı yapıldıktan sonra; serbest göçmen, iskanlı göçmen, münferit göçmen ve toplu göçmen kavramları da tanımlanmıştır. Bu tanımlar şu şekildedir;
Serbest göçmen: Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye’ye gelip, Devlet eliyle iskân edilmelerini istememek şartıyla yurda kabul edilenlerdir. (m.3/ e)
İskanlı göçmen: Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, özel kanunlarla yurt dışından getirilen ve bu Kanun hükümlerine göre taşınmaz mal verilerek iskânları sağlananlardır. (m.3/ f)
Münferit göçmen: Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yurdumuza yerleşmek amacıyla bir aile olarak gelenlerdir. (m.3/ g)
Toplu göçmen: Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, iki ülke arasında yapılan anlaşmaya göre yurdumuza yerleşmek amacıyla toplu olarak gelen ailelerdir. (m.3/ ğ)
İskân Kanununun “tanımlar”” kenar başlıklı maddesine göre göçmen olabilmek için iki şartın bir arada bulunması ve birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunlar: “Türk soyundan olmak ve Türk kültürüne bağlı olmak”. Nitekim bu iki şart bulunmazsa kişi en başından göçmen olarak kabul edilmeyecektir.
İskân Kanununda göçmen olamayacak kişiler de tanımlanmıştır. Buna göre göçmen olamayacak kişiler; “Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, iki ülke arasında yapılan anlaşmaya göre yurdumuza yerleşmek amacıyla toplu olarak gelen ailelerdir.” (m.4) Kanun koyucu göçmen olamayacak kişilere iki unsur daha eklemiştir.
Kimlerin göçmen sayılacağı hususunda tayin ve takdir yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Kanun hükmünde bu konu şu şekilde tanımlanmıştır; “Göçmen olarak kabul edilecekler bakımından Türk soyundan olmanın ve Türk kültürüne bağlılığın tayin ve tespiti Cumhurbaşkanı kararı ile yapılır.” (m.7)
Sonuç olarak; Türk Hukukunda göçmen uluslararası tanımlamalardan farklı olarak, sınırlı ve şartlı şekilde yapılmıştır. Yani hukuki anlamda göçmen olabilmek için yasaklanmamış olmak ve en başında Türk olmak gereklidir.
3.4.Şartlı Mülteci ve İkincil Koruma
Türk Hukukunda; Avrupa ülkeleri dışından, zulme uğrama korkusuyla zorla yerinden edildiği için ülkemize gelen kişiler şartlı mülteci olarak kabul edilmektedir. (Doğan 2021; 146) Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda (YUKK) yer alan tanımlaya göre :“Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişi”(m.62) olarak tanımlanmıştır. Nitekim şartlı mülteci olabilmek için zulüm vb. durumlara maruz kalmak ve Avrupa dışından gelmek gereklidir. Şartlı mültecilik de mültecilik gibi hukuki statüdür ve kurumların bu statüyü vermek için takdir yetkisi vardır.
Yabancı ve Uluslararası Koruma Kanununa (YUKK) göre; ikincil koruma statüsü, mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilmeyen kişilere bazı şartların gerçekleşmesi ile verilir. Kanuna göre: “Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;
- a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,
- b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,
- c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak,
olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.” (m.63)
3.5.Geçici Koruma
Çatışma veya yaygın şiddet ortamlarından kitlesel olarak kaçıp gelen kişilere öncesinde bireysel statü belirleme işlemine tabi tutulmaksızın, devlet tarafından kitlesel olarak öngörülen koruma, sahip çıkma işlemidir.
Avrupa Birliği Geçici Koruma Yönergesinde geçici koruma tanımlanmıştır. Yönergeye göre geçici koruma; üçüncü ülkelerden gelen ve kendi ülkesine geri dönemeyen, yerinden edilmiş kişilerin kitlesel sığınması ya da yakın bir kitlesel sığınma tehlikesi bulunması, özellikle sığınma sisteminin bu akınla, etkili işleyişi olumsuz yönde etkilenmeksizin başa çıkamayacağına dair bir riskin varlığı halinde, ilgili kişilerin ve koruma talep eden diğer kimselerin menfaatleri doğrultusunda bu kişilere sağlanan acil ve geçici koruma olarak tanımlanmıştır. (m.2) (Doğan 2021; 148)
Türk hukukunda AB yönergesine benzer bir tanımlama yapılmıştır. YUKK’ ta; “ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara” geçici korunma statüsü verilebileceği kabul edilmiştir. (YUKK m.91) Geçici koruma yönetmeliğinde ise; “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirilmeye alınmayan yabancılara sağlana koruma” olarak tanımlanmıştır. (GKY m.1)
Sonuç olarak geçici koruma kavramı çeşitli kaynaklarda tanımlanmıştır. Geçici koruma kavramının ortaya çıkmasında önemli olan husus “kitlesel akındır”. Geçici koruma yönetmeliğinde kitlesel akının tanımı yapılmıştır. Kitlesel akın; “Aynı ülkeden veya coğrafi bölgeden kısa süre içerisinde ve yüksek sayıda gerçekleşen ve söz konusu sayılar nedeniyle bireysel olarak uluslararası koruma belirleme işlemlerinin usulen uygulanabilir olmadığı durumları” ifade eder. (GKY m.3/j)
4.SONUÇ
Yabancılar Hukuku kavramları, Türkiye’nin coğrafi ve stratejik odak noktalarına baktığımızda tartışılmaz olarak tüm Türk halkının kullandığı kavramlardır. Özellikle 2011 sonrası gerçekleşen göç hareketleri sonucunda bu kavramları yediden yetmişe herkes tanımıştır ve bu kavramlar herkes tarafından kullanılır hale gelmiştir. Bunun sonucunda; hukuki anlamda yıllardır var olan bu kavramlar, siyasi bir dil ile halka yanlış, hatalı ya da eksik aktarılmış ve sevk edilmiştir.
Türkiye çevresinde ve dünyada yaşanan olaylar neticesinde çok sayıda etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır. Suriyeliler, Afganlar, Ukraynalılar, Afrikalılar, ülkemizde sayıca çok olarak yaşayan etnik gruplardır. Şimdi bu grupların hukuk kapsamında olan statülerine bakalım.
Suriyeliler: 2011 de başlayan iç savaş nedeniyle ülkemize giren Suriyeliler, sanılanın aksine mülteci veya sığınmacı değildir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) m.91 ve Geçici Koruma Yönetmeliği (GKY) kapsamında Suriyelilere geçici koruma statüsü verilmiştir. Geçici koruma statüsü verme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.
Afganlar ve Afrikalılar: Ülkemiz çok sayıda Afgan ve Afrika asıllı göçmene de ev sahipliği yapmaktadır. Afganlar ve Afrikalılar da sanılanın aksine mülteci veya sığınmacı değildir. Afganlara ve Afrikalılara ülkemizde henüz hukuki anlamda bir statü verilmemiştir. Afganlar ve Afrikalılar hukuki anlamda düzensiz göçmen ve ülkeye kaçak girenler olarak tanımlanmaktadır. Burada düzensiz göçmeni tanımlamakta fayda vardır. Düzensiz göçmen “bir ülkeye yasadışı yollarla giriş yapan, yasadışı yollarla o ülkede kalan veya yasal yollarla girse bile ülkeden ayrılmayan kişiler” olarak tanımlanmaktadır.
Ukraynalılar: Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Türkiye çok sayıda Ukraynalıya ev sahipliği yapmaktadır. Ukraynalılara, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanuna (YUKK) göre Mülteci statüsü verilebilir. Mülteci statüsünün kabul veya reddine ilişkin başvuruları valilikler inceler.
Kavramların “teknik” açıdan incelenmesi tamamlanmıştır. Her bir yazıda adım adım hem “uluslararası hukuktaki” yerine kadar ilerleme kaydedeceğiz. Çünkü biz Türk’ün gözünden dünyaya bakar, okur ve yazarız.
KAYNAKÇA
Doğan V. (2022). Türk Vatandaşlık Hukuku. Ankara: Savaş Yayınları (syf:5)
Doğan V. (2021). Türk Yabancılar Hukuku. Ankara: Savaş Yayınları (syf:4-139-146-148)
https://publications.iom.int/system/files/pdf/iml31_turkish_2ndedition.pdf (syf:39-76)
https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/10898.pdf (syf:8)
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/millet
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/yurt
https://www.goc.gov.tr/avrupa-birliginde-gecici-koruma
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2709&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 (1982 ANAYASASI)
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5901&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 (TVK)
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=6458&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 (YUKK)