Coğrafya’nın sadece “dağ-tepe” bilimi olmadığı, insanların düşüncelerini ve yaşayışlarını etkilediğini daha evvelden yazarlarımızdan Enes Er, Bilimlerin Kraliçesi Coğrafya başlıklı yazısında belirtmişti. Bununla birlikte, Coğrafya’nın insanlar üzerindeki etkisine bir örnek sunmanın gerek dış Türkler gerek Gayr-ı Türkler gerek de Türkiye’deki Türkleri anlamak adına elzem olduğuna inanmaktayım. Bu konuda Ütopya’nın yazarı Thomas More ve Prens’in yazarı Machiavvelli’nin karşılaştırılmasının yerinde olacağı kanaatindeyim.

Ütopya ve Prens üzerinden yazarların düşünce yapısında coğrafyanın etkisinden bahsetmeden önce, iki eserin de yazarının yakın zamanlarda yaşadığını belirtmek gerekir. Bununla birlikte, Ütopya ve Prens arasındaki ayrımda coğrafyanın etkisi, Prens’in İtalya’da, Ütopya’nın İngiltere’de yazılması ile başlar. Yazarlarımızdan Niccolò Machiavelli (1469-1527) ve Thomas More’un (1478-1535) yakın zamanlarda yaşadığından bahsetmek gerekir. Tarih’n bu aralığında, Machiavelli’nin memleketi olan İtalya iç karışıklıkların merkezidir. Ülke, kan revan içinde, bir nevi Türklerin 13. yüzyılda yaşadığı beylikler sürecinden geçmektedir. Şehir devletleri birbirleriyle savaşmakta, zaman zaman çeteler kanlı darbeler ve türlü oyunlarla yönetimi ele geçirmektedir. Rönesans İtalyası tam bir başıbozuklar diyarıdır. Öte yanda, İngiltere’de doğan Thomas More ise Ada Avrupasında yaşadığı için İtalyanlar gibi kanlı savaşları tecrübe etmemiştir. Bu kanlı iç savaşlar bir yana, herhangi bir serhad kültürünü en azından Ada’da görmediği kesindir.

İki eser arasındaki temel fark, Machiavelli’nin büyük bir soğuk kanlılık ile güçlü bir iktidar için çoğu yolun mübah olduğunu kanıtlaması ile More’un adını da verdiği ütopik dünyada aslında her şeyin güzel olabileceğidir. Bir önceki cümlede geçen “çoğu yolun” meşruiyetini unutmayın.

Machiavelli, güçlü bir İtalya istemektedir. Bu yolda, güçlü ve birleşik bir İtalya’ya giden yolda yönetimi kötü etkilemeyecek her yol mübahtır. Tabi ki bazı yollar yönetimi kötü etkileyebileceği için bu yollar listeden silinmiş, çoğu yol mübah kalmıştır. Buradan Machiavelli’nin ahlaksız olduğunu çıkarmak çiğ bir tespit olacaktır. Halkın ahlaklı yaşaması adına, öncelikle her zaman en ahlaklı seçim olmayan yollardan geçilmesi fikri Machiavelli’de daha ağır basmaktadır. Nitekim güçlü bir devletin güçlü bir ekonomisi, güçlü bir ekonominin güçlü bir hukuk sistemi olur. Burada Akdeniz’deki Türk korsanlar, Doğu’da kapıya dayanan Türk Devleti (Osmanlı İmparatorluğu), Kuzey’de Fransızlar ve Batı’da İspanyollar tarafından işgal edilme korkusu mevcuttur. Ne de olsa İtalya’nın etrafını saran bu güçlü devletler, coğrafyanın eseridir. Bir yandan çevreleri düşmanlarla sarılı İtalyan ahalisi, aynı zamanda da şehir yönetimleri arasındaki kanlı savaşlar ve zamansız baskınlar ile cebelleşmektedir. 15-16. yüzyılı gören İtalyanlar için kanlı darbelerle gelecek güçlü bir yönetim, kadınların ve çocukların kanının akmasına yeğdir.  Bu yüzden fırsatları değerlendirmek tecrübeli bir devlet adamı olan Machiavelli için de elzemdir.

Aynı zaman diliminde, Thomas More’un memleketi olan İngiltere işgal edilmesi epey zor bir ülkedir. 16. yüzyılın başında İngilizlerin Ada Avrupasında gördüğü son savaş İskoç-İngiliz savaşıdır. Bununla birlikte İngiltere siyasi bütünlüğünü sağlamış, bundan sonra uzak diyarlarda savaş vermeye başlamıştır. Sayılan sebepler göstermektedir ki Thomas More için savaşın anlamsız oluşunda coğrafya pek tabii etkilidir.

Thomas More’un kendi fikirleri adına Ütopya adlı kitapta, kendisi yerine konuşturduğu Raphael Hythloday adlı karakter, bu duyguların bir dışa vurumu olarak örnek millet olan Ütopyalıların savaşı ahmaklara göre gördüğünü ve savaşmak yerine çoğu zaman başkalarını maşa olarak kullanmasını mantıklı gördüğünü belirtir. Ayrıca Hythloday, insanlara göre ahlaksızca olan hilelerin Ütopyalılar tarafından savaşlar için kullanıldığında ve bu şekilde savaşların başlamadan bittiğine dikkat çeker. Günümüz Britanya politikası ile karşılaştırıldığında karşımızdaki tablonun çok da değişmediği aşikardır. Thomas More’un mükemmel ülkesi Ütopya’da normal insanları savaşçılığı erdem saymasına karşın Ütopya ahalisi savaşçılık ve savaşçılardan nefret eder. Ütopyalılar eldeki tüm çareler tükenmedikçe kendi vatandaşlarını savaşa sokmaz, bunun yerine ticaret yaptıkları halklara para verir ve onları savaştırır çünkü savaşmak bir erdem değildir. İngiltere’de yaşayan bir İngiliz’in düşünce dünyası, uzun süredir savaşmaya gerek duymadığı için bahsi geçen yıllarda bu şekildedir. En azından aykırı bir insan Thomas More mükemmel ülkenin mükemmel kültürünü bu şekilde aktarmaktadır.

İtalya’ya gelindiğinde ise durum başkadır. Machiavelli Prens’te defalarca iyi bir hükümdarın aynı zamanda iyi bir savaşçı olması gerektiğine, aksi takdirde ne kadar iyi bir yönetici olursa olsun gücünü elinde tutamayacağına değinir. Ayrıca Osmanlı Türklerinin askeri yapısını örnek göstererek düzenli bir ordunun güçlü bir İtalya için şart olduğuna değinir. Kendi topraklarında paralı askerlerin savaş zamanı ürkek, barış zamanı bir aslan misali cüretkar olduğunu gözlemlemiştir. Thomas More’un aksine, büyük bir devlet büyük komutanların kılıçlarından akan kan ile filizlenecektir.

Ayrı bir yorum da More ile Machiavelli’nin bir hükümdar için çalışmaya bakışlarında kendisini göstermektedir. Thomas More, bir hükümdar için çalışmanın yalnızca kendi özgürlüklerini kısıtlayacağına inanır. Bunun özel sebeplerinden bir tanesi More’un zaten zengin bir aileden gelmesi olsa da, 16. yüzyılda İngiltere’nin siyasi birliğini sağladığını ve düzenli bir iktisadi yapısı olduğunu belirtmek elzemdir. İngiltere’de şehirler birbirleriyle savaşmaz, bundan dolayı bir insanın güvenli olabileceği tek yer Hükümdar’ın kanatlarının altı değildir. İtalya ise bahsedildiği gibi sayısız iç savaş ve yabancıların akınları ile uğraşmaktadır. İtalya’nın bulunduğu Coğrafya da işleri zora sokmaktadır. Bahsedildiği gibi İtalya’nın bulunduğu konum ve komşuları işleri zorlaştırmaktadır. Ne de olsa Coğrafya bir bakıma kaderdir.

Son olarak, bu yazıyı Çin kaynaklı küresel salgın sürecinde bir dersin vizesi olarak gönderdiğim ödevi sadeleştirerek yazdığımı belirtmem gerekir. Yaklaşık altı sayfadan oluşan makalemi hocama gönderdikten bir hafta sonra notlarımız açıklandı. 100 üzerinden 50 puan aldım. Bu yazının sadeleştirilmemiş halini sisteme yüklerken kendimden çok emindim çünkü konuyu kimsenin ele almadığı bir yerden yakalamıştım. En azından sınıfta konuşulandan anladığım beni buna inandırdı. Kendisi Amerikalı olan hocama sınavımı neden beğenmediğini sorduğumda kendisi bana “yazımı çok beğendiğini fakat daha fazla kaynak kullanmam ve konudan çıkmamam gerektiğini” iletti. O gün anlamasam da şimdi anlıyorum. Büyük ihtimalle Amerikalı bir öğrencinin kaynaklara ulaşabilmesi bizim Türklere göre epey kolaydır. Yokluktan kaynak çıkarmak Türklerin, olandan yetinmemek Amerikalıların fikir dünyasında coğrafyanın etkilerini gayet güzel göstermektedir. Şimdi daha iyi anladım, coğrafya gerçekten kaderdir.

İleri okuma için: İnceleme: Machiavelli, Prens

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

zaferyemin