Feyyaz Uçar’ın Süleyman Seba’ya Mektubu

13 Ağustos “Büyük Başkan’ın” ölüm yıldönümüydü. Süleyman Seba’nın…
Yakıcı gündemin yoğunluğu, hayat gailesi derken 13 Ağustos’ta dikkatlerinize sunmak için ayırdığım vesikayı unuttum. Fakat hiçbir şey için geç değil, biraz gecikmeli de olsa “Metin-Ali’nin Feyyaz’ı” Feyyaz Uçar’ın Süleyman Seba hastanedeyken yazdığı mektubu “tarihî vesika” hüviyetiyle paylaşıyorum.

Ama ondan önce, mutad üzere (âdet edindiğimiz) kısa bir “önbilgi” vermek yerinde olacaktır.

1984-2000 arası Beşiktaş’ın başkanlığını yapan Süleyman Seba, 1926 yılında doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Beşiktaş’ta futbol oynamaya başladı. 1947’te İnönü Stadı’nın açılışında ilk golü atarak kulüp tarihine geçti.

(Merhûm 1954 yılında Fuat Doğu’nun öğrencisi olarak MİT’e (o zamanki adıyla: MAH) girmiş ve uzun yıllar çalışmıştı. Komünizmle mücadele birimi çalışanı, vak’a subaylığı gibi birçok görevin ardından Psikolojik İstihbarat Birimi’nden emekli olmuştu.

Ayrıca 9 Mart cuntasının içine sızan Mahir Kaynak’ın da vak’a subayı yine Süleyman Seba’dan başkası değildi.
Teferruatlı bilgi için Murat Yetkin’in Meraklısı İçin Casuslar Kitabı’na müracaat edebilirsiniz.)

1954’te menisküs sebebiyle futbolu bırakmak zorunda kalan Süleyman Seba futbolla ve Beşiktaş’la ilgisini hiç kesmedi. Nihayetinde 1984’te Beşiktaş kulübünün başkanı seçilen Seba, 16 yıllık başkanlığı sürecinde Beşiktaş’a ve Türk sporuna hayli hizmetlerde bulundu.

2014 yılında yaşa bağlı sağlık sorunlarından vefat ettiğinde 88 yaşındaydı ve tüm sporseverlerin nazarında “Büyük Başkan’dı”. Cenazesine tüm spor kulüplerinin taraftar ve yöneticileri katılmıştı.

Feyyaz Uçar ise Beşiktaş’ın bir dönemine damgasını vuran trionun (Metin-Ali-Feyyaz) sacayaklarından birisiydi. Futbola Avcılar Kulübü’nde başlayıp fazla sürmeden Beşiktaş altyapısına geçti. Mehmet Serpil’in başında olduğu genç takımda, gelecekte Türk futboluna damga vuracak isimlerle birlikte yetişti.
(Detaylı ve görsel bir anlatım için Sertan Ünver’in yönetmenliğinde çekilen Kolaj Havası isimli belgeseli tavsiye ederim.)

1982-83 sezonunda Beşiktaş A takımına çıkan Feyyaz Uçar, 1994-95 sezonuna kadar Beşiktaş’ın en skorer futbolcuları arasında yer aldı. “1, 2, 3 yetmez /4, 5, 6 olsun / Metin, Ali, Feyyaz koşsun / Beşiktaşım şampiyon olsun” tezahüratındaki Feyyaz oydu.

1994 yılında Süleyman Seba’yla yaşadığı bir tartışmanın ardından Beşiktaş’tan ayrılan Feyyaz Uçar, ezelî rakip Fenerbahçe’ye transfer oldu. Bu o dönemi yaşayanlar açısından ilginç bir travma yarattı. Tabii Feyyaz Uçar – Süleyman Seba ikilisi bir daha konuşmadı.

İşte şimdi okuyacağınız mektup, böylesi bir hikâye barındırmaktadır. Sizi mektupla başbaşa bırakmadan evvel, Büyük Başkan belki ondan da büyük beyefendi Süleyman Seba’yı bir kez daha rahmetle anıyorum.

“Ayda yılda bir gelirdi. Yeter de artardı bu geliş. Hepimizi karşısına alır, lafını ortaya söylerdi. Unutulmayacak sözler miydi yoksa onun sözleri mi unutulmazdı, anlamazdık.

Sık değiştirmediği kahverengi ceketinin üst cebindeki mendili hep biz kirletirdik. Ya akan burnumuzu ya da kaçan gollerin ardında döktüğümüz gözyaşlarımızı silerdi o mendil. Çocuktuk işte… Ama büyük başkan bizi adam yerine koyar o şanlı formayı ısrarla bize giydirirdi. Adalelerimiz gözüksün diye kısa tuttuğumuz şortumuzu ve malzemeci Ahmet abimizden “ne eeedecen” deyip verdiği tozlukları giyip, çivili kramponlarımızı da yandan bağladığımızda hakikaten koca adamlar gibi dururduk. Aslında bizi adam yapan o formaydı.

“Şeyini şey yaptınız” dediğinde biz neyi kastettiğini bilirdik. Lafını kısa keser, söylediğini de unutmazdı. Belki de hiçbir şeyi unutmadığı için unutulmaz olacak sayın Seba.

Ekranı da pek sevmezdi. Ne önünü ne de arkasını. Onu yazmak o kadar zor ki… Niye ki bu çabam? Onu altın harflerle yazan tarihten daha iyi anlatamam ki…

Ben, Metin-Ali’nin Feyyaz’ı, Rıza’nın ön direk takipçisi, Şifo’nun pas duvarı, Les Ferdinand’ın çapraz koşucusu, Samet abinin kibarı ben…
Seni o aramıza giren herkesten çok seviyorum ve biliyorum ki sende bu başına buyruk, inatçı evladını seviyorsun… Gitme büyük başkan sakın gitme… Çünkü ben sana gelemedim…”

 

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Fırat Kazganoğlu

Meçhul bir zamanda doğdu. Muammaya müptela. Türkçü. Yazar.