Enver Paşa’nın hayatının en enteresan ve önemli bölümlerinden bir tanesi de kesinlikle Türkistan’da yürüttüğü ve sonunda Şehid olduğu hürriyet mücadelesidir. İsmail Enver, verdiği bu mücadelenin sonunda can vereceğini biliyordu ve bu sonun tarihe bir kahramanlık destanı olarak geçmesini istemişti.

Başardı da…

Mağlup bir kumandan olarak gittiği Türkistan’da bir kahramanlık destanı yazmıştı….

Türkistan’a gittiğinde gruplar birbirlerinden ayrı bir şekilde Ruslarla çarpışıyordu. Enver Paşa, Türkistan’a vardığı andan itibaren bu grupları birleştirerek topyekün bir mücadeleye girişmeyi kendine görev biçmişti. Fakat Buhara’nın merkezinde Bolşevikler yönetimdeydi ve toplumu örgütlemek, askeri güç elde etmek olanaksızdı. Bunun üzerine Enver Paşa, Doğu Buhara’ya geçerek Basmacı hareketine liderlik etme niyetindeydi ve bu yönde ilerledi.

Bütün olumsuz koşullara rağmen Enver Paşa, örgütleyebildiği ve silahlandırdığı bir grup ile bu büyük mücadeleye girişmekte kararlıydı. Enver Paşa’nın bu örgütlenmesini küçümsemeyen Bolşevikler önce kendisini Moskova’ya davet etti. Daveti reddeden İsmail Enver, artık Ruslar için bir tehdit teşkil ediyordu…

Alperenler gibi savaşacaklardı…

Serden geçip ölüme meydan okuyacaklardı…

Duşanbe’de gerçekleşen çarpışmalarda Enver Paşa’nın kuvvetleri, Bolşevikleri yenilgiye uğratmış ve geri çekilmelerine neden olmuştu. Bu şekilde Buhara Şehri’ni bir süre kendi kontrolü altında tutmuştu. İsmail Enver’in durmaya, beklemeye hiç niyeti yoktu. Bolşeviklerden kendilerini tanımalarını istemişti. Bunun üzerine Bolşevikler, durumu daha fazla ciddiye alarak daha uygun ve büyük kuvvetlerini Enver Paşa’nın üzerine gönderdi. Bir süre devam eden çarpışmalar sonucunda Kızıl Ordu galip gelerek bölgeyi tekrar ele geçirdi.

Kuvvetleri dağılan Enver Paşa güneye, Afgan sınırına doğru çekilmeyi sürdürdüğü sırada Belcivan yakınlarında Kızıl Ordu tarafından etrafı sarıldı. Üzerine kurşun yağdıran makineli tüfeklere aldırmadan atının üzerine atladı ve düşmana karşı hücum etmeye başladı. Kılıcını çekmiş, arkasına bakmamış ve destansı bir şekilde Şehid olmuştu Enver…

Kurban Bayramında, Türkistan mücadelesine “kurban” olmuştu Enver…

Çegan Tepesinin eteklerinde kahramanca ölüme yürümüştü…

“Kurban Bayramının ikinci günü idi, 5 Ağustos 1922 Cumartesi günü… Paşa’nın şehadetine inanmayanlar geliyorlar, naaşın üstüne örttüğümüz ve onun hayatında bir an yanından ayırmadığı Türk bayrağını kaldırıyorlar, müsterih ve mütebessim ebedî uykusuna dalmış bu aziz ölünün elini, ayağını öpüyorlar, ‘Muy mübarek, muy mübarek!’ feryatlarıyla afakı inletiyorlardı. Bir çok ihtiyarlar yalvararak Paşa’nın sakalından bir kıl istiyorlar; onu en değerli çevrelerine sararak kalplerinin üstüne koyuyorlardı. Hülasa bir kıyamet koptu ki, tasviri mümkün değildir.

Asgari otuz bin kişi toplanmıştı; Belcivan boşalmış gibiydi, herkes Çeğen’e gelmişti. Ahali ağlıyor, hafızların tekbir sesleri, yüksek sesle Kur’an-ı Kerim tilaveti, halkın feryatlarına karışıyordu. Ben bu kadar ölü gördüm; hiç birisi Enver Paşa’nın ebedî uykusu gibi müsterih ve huzurlu değildi. Sanırdınız ki, neredeyse gözlerini açacak ve size gülümseyecek…”

Kaynakça:

Togan, Zeki Velidi. Bugünkü Türkili ve Türkistan Yakın Tarihi. İstanbul: Enderun Kitabevi, 1981

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.