“Vatandaşlar!” diye haykırıyordu(Niyazi Efendi).”İstibdat artık sona erdi. Artık kötü yönetim yok.Artık korkmaya da gerek yok.Bulgarlar,Yunanlar,Sırplar,Romenler,Yahudiler,Müslümanlar yok. Şu gördüğünüz mavi gökyüzünün altında hepimiz eşitiz. Hepimiz kardeşiz,Osmanlı olmaktan gurur duyuyoruz.
Elveda Güzel Vatanım Ahmet Ümit

Lise öğrenimi esnasında ders kitaplarında görünen II.meşrutiyet ilanı sebeplerinden biri olarak bahsi geçen ,ordunun Makedonya’da (aslında o dönem Arnavutluk’la beraber anılan Ohri kasabasının dağları) isyana etmesi ne dağa çıkması hadiselerinin baş kahramanı diyebileceğimiz kişi esasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin öne çıkan komutanlarından ne Talat Paşa ne Cemal Paşalar’dır.Aksine,günümüzde tanınırlığı onlar kadar olmayan ve Resneli olarak anılan,bahsedilir iken de ‘’Hürriyet Kahramanı’’ sıfatı ile kullanılan Niyazi Efendi’den bir başkası değildir hakikatinde olay sahnesinin baş rol oyuncusu, jönü.

Biyografik olarak incelendiği vakit Niyazi Efendi,maalesef bilinirliği oranında kaynak sayısında da çok derin bir inceleme yapılamamaktadır lakin kaynak taramasında 1.el kaynak olarak tasnif edilen bizzat yazarın kendi yazdığı ve bugün ‘’Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi Hatıratı’’ olarak basılan kendi hatıraları,her ne kadar öznel yargılar içerse de,bu konuda oldukça önemlidir.

1873 Senesinde bugün Arnavutluk sınırları içerisinde yer alan Resne kasabasında doğan Ahmed Niyazi Bey,Osmanlı’nın tabiri yerinde ise subay depolarından olan Manastır Askeri İdeadisi’ni ardında da Harbiye Mektebi’nde teğmenlik eğitimini bir çok öğrenci gibi Alman Okulu esaslarına göre bitirmiştir.Eğitimin sadece akademik bir anlam ifade etmediği o dönemde Namık Kemal (Vatan Şairi) etkisi Niyazi Efendi’nin üzerinde görülebilmektedir ve dolayısı ile dönemin sultanı II.Abdülhamid eleştrileri ve ilerde yapacağı bir çok eylemin fikir temelini bu dönemde oluşturmuş denebilir.
‘’Kemal oldukça sıklıkla bahsedilir idi ne vakit küresel meseleler konuşulacak olsa’’(Resneli Niyazi-Nezir-Akmeşe, Handan (2005). The birth of modern Turkey)

Harbiye yıllarında dönemdaşı ve arkadaşı olan Enver Paşa tarafından İttihat ve Terakki yapılanmasına dahil edilir ve esasen hikayesi buradan başlamaktadır denebilir.Mezuniyeti sonrası ilk başarısı 97 Harbi olarak da bilinen Dömeke Meydan Muharebesi’nde (imparatorluğun son meydan muharebesi zaferi) göstermiş olup kendisinden sarayda Aide-de-camp (yaverlik) istense de,kendisi bu teklifi hem içinde bulunduğu ve İttihat-Terakki yapılanması sebebi ile hem de gördüğü birçok liyakatsiz atama sebebi ile tabiri yerinde ise bireysel bir şekilde protesto ederek reddetmiştir.

İstanbul’dan döndüğüm zaman, inkılâp fikrinin esası hakkındaki duygu ve kanaatlerim tamamlanmıştı, özel bir vaziyetle Îstanbul’a gönderilirken ve esir ettiğim Yunan bölüğünü de İstanbul’a götürürken, daha Manastır istasyonunda, Ordu Kurnandan Vekili ve diğer ordu büyüklerinin, bana verilen vazife ve mevkiden faydalanmayı düşünerek oğullarını, yakınlarını kayırmak, millet hâzinesinden para çarpmak peşinde olduklarını gördüm.
Resneli Niyazi
(Enver Paşa-Şevket Süreyya Aydemir)

Yeni ataması Makedonya Ohri’de ambar memurluğu olan Niyaz Efendi,bu dönemde her ne kadar rütbe açısından gücü sınırlı olsa dahi bölgedeki Hrıstiyan Osmanlılar’ı ve Müslüman Arnavut halkı içersindeki yapılanma,isyan süreçlerini yakın takip altına alabilmiş ve bölgede İttihat-Terakki teşkilatlanmasının büyümesi için aktif rol alabilmiştir özellikle de Arnavut kökenlerinin sağladıkları ile.Bölgede,yanındaki diğer memurlar ile de Osmanlıcılık fikrini savunmuş olan Resneli Niyazi,’’kolağası’’ rütbesine yükselmesi ile de bölgede artık güçlü bir figür halini almış olması da uğruna saray görevini terk etmiş olduğu İttihat ve Terakki sayesinde olmuş olma olasılığı hayli yüksektir her ne kadar kesin bir kanıt olmasa dahi.Ve elde ettiği güç ile de artık Jön Türk Devrimi’nde sahneye çıkabilecek kapasiteye ulaşmıştır artık.

Şerefli bir ölümü fena bir hayata her zaman değişebiliriz.–Resneli Niyazi

Her şeyini vatanı yolunda feda edene elbee Allah yardım ederdi.–Resneli Niyazi

Uzun uzun bir süreç ve belki de sayısı binleri bulan İttihat-Terakki içindeki toplantılardan sonra artık II.meşrutiyet için hareket başlayacaktır.Bir çok noktada ismi geçiyor olmasında rağmen bu süreçte en dikkat kesilmesi gereken şüphesiz 3 Temmuz 1908 günü Ohri dağlarına beraberinde 150 kadar asker-gönüllü (gönüllülerin hangi sosyal tabakadan olduğu hakkında kesin bir bilgi maalesef yok) ve bir geyik(hürriyet ile özdeşleştirilen bir hayvan) ile çıkmasıdır.Olayın mahiyeti bugün dahi kitaplarda meşrutiyetin sebepleri arasında gösterilmesinden kavranabilmektedir.Çünkü bu olayın ardından teşkilatın yapılanmalarının da dahili başka eylemleri ile 23 Temmuz 1908 tarihinde artık padişah için meşrutiyet bir zorunluluk halini alacak ve devrim gerçekleşmiş olacak idi.

Yaşasın Niyazi, yaşasın Enver -Meşrutiyet Marşı

Devrim sonrası gerek bürokratik,gerek yeni yapılanma açısından fazla uzun bir olaylar silsilesi olduğundan tam bilgi için hatıraların ve yanında Jön Türk’ler ile ilgili detaylı çalışmaların okunması buazıdansa daha uygun olur.

”Ne şehittir ne gâzi, pisi pisine gitti Niyâzi”
Halk arasında yaygın olarak duyulan bu sözün kökenine bakacak olursak son olarak,Niyaz Paşa’nın ölümü/öldürülmesi neden olarak görülebilmektedir.39 yaşında,1913 senesinde Avlonya/Arnavutluk’tan İstanbula kalkan bir feribot ile hareket edecek iken iddia’ya göre kafasından vurularak öldürülmüştür lakin sorumluluk hiç kimse tarafından alınmamış ve fail-i meçhul ve azmettiricisi meçhul bir suikast sonucu(her ne kadar çeşitli iddialar olasa da İttihat ve Terakki bağlantılı) Resneli Niyazi ne şehit ne de gazi deyimine sebep olacak bir biçimde kurban olmuştur.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Merih Karacakaya