TÜRK’ÜN KANAYAN YARASI: DOĞU TÜRKİSTAN

GİRİŞ

Doğu Türkistan meselesi derin ve köklü bir meseledir. Bu meseleyi anlayabilmek için Doğu Türkistan’ın geçmişini ve bugününü bilmek gerekmektedir. Türkistan, Asya’nın tam ortasındadır. Yani tam anlamıyla Orta Asya’dır. Türkistan’ın dört tarafı da denize aynı mesafe uzaklıkta ve de Dünyanın denize en uzak tek bölgesidir. Doğu Türkistan, hem konumu itibarıyla hem de yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile önemli bir yere sahiptir. Doğu Türkistan topraklarında ilk Türk hakimiyeti Asya Hun Devleti zamanında görülür. . M.Ö. 300 yılından itibaren bölgede istikrarlı bir şekilde hakimiyet sağlayan Asya Hun Devleti, daha sonra bölge hakimiyetini sırasıyla M.S. 386 yılında Tabgaçlara, 550 yılında ise Göktürklere bırakmıştır. 744 yılında hakimiyetini kaybeden Göktürkler, Türk dili ve edebiyatı için çok önemli olan ve önemini hala koruyan Orhun Yazıtlarını ortaya koymuşlardır. Uygur adı ilk olarak Orhun Yazıtlarında geçmektedir. Doğu Türkistan bölgesine Uygur Türkleri 840 yılında yerleşmiştir. Uygur Türkleri 880 yılında Karluk Türkleriyle birleşerek Karahanlı Devletini kurmuşlardır. Uygur Türkleri, Karahanlı Devleti döneminde(840-1212) hızlı bir şekilde Müslüman olmaya başlamışlarıdır.  Karahanlı Devletini diğer Türk- Moğol devletleri takip etmiştir. Bu devletler;  Büyük Selçuklu Devleti, Karahitaylar, Cengiz İmparatorluğu, Çağatay Hanlığı ve Timur İmparatorluğu. Çin, 751 Talas Savaşında aldığı büyük yenilginin üzerinden geçen bin yıl sonra tekrardan Türkistan topraklarına saldırdı ve 1757’de Doğu Türkistan’ın tamamını işgal etti.

DOĞU TÜRKİSTAN-ÇİN MESELESİ

Çinin işgale başlamasıyla Doğu Türkistan topraklarında huzur ve sükunet kalmamıştır. Çin işgal sonrası halka aşırı derecede baskı ve zülüm uygulamıştır. İnsanlara korku rejimi yaşatarak türlü işkenceler yapmıştır. Yapılan baskıya ve korku rejimine karşı Doğu Türkistanlı Türkler Çinli işgalcilere karşı farklı zamanlarda isyan etmişlerdir. İlk olarak 1757-1759 yılları arasında Büyük-Küçük Hocalar isyanı çıkmıştır. Burhaniddin Hoca(Büyük Hoca) ve Hoca Cahan(Küçük Hoca) kardeştirler. Büyük Hoca Çinlilerden oluşan ordunun başına geçerek Altışehir’i işgal eder. Çinin isteklerini yerine getiren Büyük Hoca Çin’e bağlı kalırken, Küçük Hoca 1757 yılında ‘’Batur Han Devleti’’ni kurup Çin ile ilişiğini keser. Çin imparatoru, Altışehir’i hocalar ile idare etmek istediği için ilk başta bu bağımsızlık eylemine güç kullanmaz. Bu nedenle, Amindav başkanlığında 100 kişilik heyeti hocalarla görüşmesi ve durumu yerinde görmesi için Altışehir’e gönderir. Amindav başkanlığındaki Çin heyeti Hocalar tarafından öldürülür. Mayıs 1758 de Ar Ha Şang komutasındaki 10000 kişilik Çin ordusu Kuçar’a doğru hareket eder bu manzara karşısında Büyük Hoca Kaşgar’a Küçük Hoca ise Yarkent’e çekilerek savaş hazırlığına başlar. Ocak 1759 da iki hocada öldürülerek isyan bastırılmıştır. Bağımsızlıklarını yeniden kazanmak amacıyla Çin yönetimine karşı toplamda 42 isyan hareketi gerçekleşmiştir. Bu gerçekleştirilen isyan faaliyetlerinden en önemlilerden biri olan 1865 yılında Yakup Beg’in gerçekleştirdiği isyan ve neticesinde kurulan devlettir.  Yakup Beg 1867 yılında Aksu, Kuçar ve Karaşehir’i ele geçirir. Yakup Beg 1870 yılında Turfan’ı ele geçirip Urumçi’ye asker gönderir. Kasım ayının sonlarına doğru Urumçi’yi ele geçirir. Böylece Yakup Beg, Doğu Türkistan’ı birleştirerek devletini kurar ve başkent olarak Aksu’yu ilan eder. Yakup Beg akıllıca politikalar yürüterek devletini güçlendirmek istemektedir bu yüzden İngilizlerle dost olmuştur. Bir diğer taraftan Osmanlı Devleti sultanı Abdülaziz’den yardım istemiş ve istediği yardımı kısmen almıştır. Ne yazık ki bu devlet Yakup Beg’in ömründen öteye gitmemiştir. Mayıs 1878 yılında Yakup Beg hayata gözlerini kaparken, Çin intikam ateşiyle tutuşmaktadır. Çinin Kaşgar’ı işgal ettikten sonra yaptıkları ilk iş, Yakup Beg’in mezarını bulup, Yakup Beg’in naaşını ateşe vermek olur. Doğu Türkistan bölgesinin ismi işgalden sonra imparatorun talimatıyla Xin Jian (Şin-cang) yani Sincan oldu. Çin milliyetçilerinin 1911 yılında Çin İmparatorluğu’nu sona erdirmesiyle birlikte Doğu Türkistan bölgesi Çin İmparatorluğu’nun son dönemlerinde bölgeye gönderdiği Çinli savaş ağalarının kontrolüne düştü.  Bu zaman zarfında Çin Hükümeti’nin Doğu Türkistan üzerinde kontrolü azdır. Bu yüzden Doğu Türkistanlı Türkler kendilerini yabancıların boyunduruğundan kurtarmak istemişler ve çok sayıda başkaldırı faaliyeti düzenlemişlerdir. İlk olarak 12 Kasım 1933 yılında Kumullu Hoca Niyaz önderliğinde Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni kurdu. Ne yazık ki bu kurulan devlet uzun ömürlü olamadı. Bu cumhuriyet kısa bir süre kadar ayakta kalmış olup, Sovyet Birliğinin desteğini alan Çinli militan Sheng Shisey ve Çinli Müslüman Ma Zhong Ying’in işbirliğiyle Şubat 1934’te Çin Devletine lağvedildi. Doğu Türkistanlı Türkler yine işgale karşı direnmeye devam etti. Eylül 1944’de Doğu Türkistan’ın kuzeyindeki Gulca bölgesinin Nilka İlçesi’nde başlayan silahlı mücadele sonucu tekrardan 17 Kasım 1944’te Doğu Türkistan İslam Cumhuriyet’ini kurdular. Lakin İkinci Cihan Harbi’nde Rusya ile Çin’in galip devletler arasında yer almasıyla kurulduğundan bu yana  Stalin yönetiminin baskılarından dolayı sadece  Doğu Türkistan’ın kuzeyine hakim olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti 26 Eylül 1949’da Komünist Çin yönetimindeki Kızıl ordunun bölgeye gelmesiyle son buldu. Kızıl ordu tek bir mermi bile atmadan Sovyet Rusya  ile Çin arasında yapılan anlaşmalar sonucunda Doğu Türkistan’ı işgal etti.  Doğu Türkistan Türklerinin ordusu Komünist Parti yönetimindeki Kızıl ordu’nun “Beşinci Kol Ordusu” oldu. Çin, 1 Ekim 1955’te bölgenin adını “Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi” olarak ilan etti ve Doğu Türkistanlı Türklere resmi olarak  “Uygur” dendi.

Doğu Türkistan, Komünist Parti yönetimindeki Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edildikten sonra da Doğu Türkistanlı Türkler Çin’e karşı hürriyet savaşını sürdürdü. 1950 yılından bugüne dek bölgede Çin zulmüne ve korku rejimine karşı birçok kez ayaklanmalar oldu. Bu ayaklanmaların esas nedeni emperyalist devletler tarafından ellerinden alınan hürriyetlerini geri almaktı. Lakin Doğu Türkistanlı Türklerin hürriyetleri için yaptıkları ayaklanmalar işgalci Çin hükümeti tarafından kanlı ve acı bir şekilde bastırıldı. Özellikle Doğu Türkistanlı Müslüman Türklerin demografik yapısı Komünist Çin Hükümeti tarafından bozulmaktadır. Bu konu hakkında Çin hükumeti hariç başka bir kaynaktan bilgi edinmek kolay değildir. ÇKP milyonlarca Çinliyi Doğu Türkistan topraklarına yerleştirmiştir ve yerleştirmeye de devam etmektedir. Doğu Türkistan’daki Çinli sayısı 1949’da 300.000’iken, ÇKP verilerine göre şimdi bu sayı 7 milyona ulaşmıştır lakin bu sayının daha fazla olduğu söylenmektedir. Her yıl 100.000 – 250.000 bin Çinli devlet gözetimi altında Doğu Türkistan bölgesine göç etmektedir. Yanı sıra Çin’de yürürlükte olan “Doğum Kontrolü” politikası sebebiyle 1 çocuk kısıtlaması varken, Doğu Türkistan’a göç eden Çinliler içinse böyle bir kısıtlama yoktur. Doğu Türkistan halkının kadınlarına yine devlet tarafından ‘’kürtaj’’ yaptırma zorunluluğu vardır. Bu uygulamanın esas amacı Müslüman Türk nüfusu kontrol altına almaya çalışmaktır. Doğu Türkistan’da 1993 yılında Çin hükümeti tarafından nüfus sayımı yapılmıştır. Bölgede yaşayan insan nüfusunun etnik köken bakımından farklılık gösterdiği görülmüştür. Yapılan nüfus sayımında nüfusun 16.052.648 olduğu açıklanmıştır. Bölge nüfus yoğunluğunun çoğunu Uygur Türkleri oluşturmaktadır. Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin nüfusu 7.589.468 olup bölgenin toplam nüfusunun %47’sini oluşturduğu görülmüştür. Komünist Çinin işgali öncesi 1949’da bölgede yaşayan halkın nüfusundan hareketle gerçekte 2010 yılında Doğu Türkistan’ın % 90’nı Uygurların oluşturduğu ve aşağı yukarı 30 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığı tahmin bilinmektedir. Çin devleti bu bölgede, kendi etnik nüfusunu artırmak ve bölgedeki nüfus yoğunluğunu ele geçirmek için uzun zamandan beri iki taraflı politikalar uygulamaktadır. İlk olarak bölgeye yoğun bir Çin nüfusu göçü sağlarken hassasiyetle de 2003 yılından beri “İşgücü fazlasını başka bölgelere yönlendirme” politikası bağlamında buradaki Uygur Türklerini genellikle genç nüfusu Çin’in iç bölgelerine yollayarak bir nevi asimile etmek istemektedir. Çin’in uyguladığı bu asimilasyon politikası ile genç Uygur Türk nüfusu iş bulmayı taahhüt ederek kandırmaktadır. Bu yapılan uygulama ile genç Uygur Türk nüfusu Çin nüfusu içinde eriyerek asimile olmaktadır. Hassasiyetle 15-25 yaş arası Uygur Türk kızlarının daha iyi bir okul ve iş imkanı gibi vaatlerle Doğu Türkistan’dan alınıp daha iyi eğitim, daha iyi iş imkânı adı altında, zorunlu olarak Çin’in iç bölgelerine götürülmesi asimilasyon politikalarının en çok dikkatleri üzerine çekenidir. 1 Haziran 2006’dan itibaren yürürlükte olan bu politika ile yüz binlerce Uygur Türk kızı Çin’in iç bölgelerine taşınmıştır. Çin’in bu program etrafında milyonlarca Uygur Türk kızını başka bölgelere götürmeye hedeflediği bilinmektedir. 5 Temmuz 2009’da Doğu Türkistan’da gerçekten alevlenen gösteriler ve bu gösterilere karşı Çin güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi bütün dünyada reaksiyonla karşılanmış ve uluslararası kamuoyunun dikkatini Doğu Türkistan’a çekmiştir. Ortaya çıkan olaylarda Çin’in resmi acentesi olan Şinhua, 184 kişinin öldüğünü ve 1000’den fazla yaralı kişinin olduğunu açıklamıştır. Lakin gerek uluslararası kaynaklar gerek Uygur Türk halkı ölü ve yaralı sayısının çok daha fazla olduğunu belirtmiştir. Bu anlatılanlara örnek olarak Dünya Uygur Kurultayı sözcüsü Dolkun İsa’nın BBC’ye yapmış olduğu konuşmada yaralı sayısının 600’den fazla olduğunu söylemiştir. Çin devletinin desteği ile binlerce Çinli göçmen 3-4 Ekim 2009 tarihlerinde Urumçi sokaklarına çıktılar. Devletten son zamanlarda yaşanan ve Uygur Türklerinin hedef gösterildiği ilginç “şırıngalı saldırılar” hakkında harekete geçmesini talep ettiler. Çinli göçmenler sokakta gördükleri her Uygur Türküne saldırdı, insanları yaraladı ve öldürdü. Uygur kaynaklarına göre, Çinliler 30’dan fazla Uygur’u katletti. Özellikle Çin Devletinin uyguladığı diğer bir politika Uygur Türklerini toplama kamplarına alarak asimilasyon yapmaktadır. Toplama kampları ilk kez 2014 yılında başlamıştır. Kamplar 2016 Nisan’ından itibaren faal hâldedir ve yüz binlerce insan evlerinden, işlerinden ya da sokaklardan alınarak hiçbir suçları olmadan ve yargılanmadan bu kamplara kapatılmıştır.

Toplama kamplarında tutulan kişi sayısı ile ilgili olarak farklı bilgiler bulunmaktadır bu bilgiler kamplardan çıkmayı başarabilenlerin ve bunların yakınlarının söylemleri, köy ve kasabalarda bulunan bölge sakinlerinin ifadeleri ve akademisyenlerin araştırmaları neticesinde tahmini olarak bilinmektedir. Çin Devleti Uygur Türklerini toplama kamplarına hapsederken sebep olarak şunları göstermektedir. Çin Halk Cumhuriyeti Ceza Yasası’nın 103. maddesi “açık bir biçimde ayrılıkçılığı kışkırttığı, ülkeyi bölmeye çalıştığı” düşünülen her türlü faaliyetin cezalandırılmasını öngörmektedir. ÇKP hükümeti toplama kamplarında Uygur Türklerine insanlık dışı işkenceler yapmakta, Uygur Türklerinin dini inançlarını yaşamalarına izin vermemektedir. ÇKP hükümeti Uygur Türklerine hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uygulamaktadır. Uygur Türklerine uyguladıkları insanlık dışı işkencelerin bazıları şunlardır; Yaz aylarında sadece iç çamaşırıyla sıcak taş üzerinde, kış aylarında da çıplak ayakla buz üzerinde bekletme, Tuvalet ihtiyaçlarının giderilmesini kısıtlama, aşırı kalabalık odalarda tutma, Kadın tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürme. Çin Devleti bunlarla da sınırlı kalmayıp Uygur Türklerinin organlarıyla da ticaret yapmaktadır. Çin, organ ticaretinden yılda 1 milyar dolar gelir sağlıyor. Toplama kamplarında tutulan önemli sayıdaki mahkumun kalp, akciğer, kornea, karaciğer gibi organlarının alındığına dair güçlü kanıtlar bulunduğu ve bu kanıtların BM İnsan Hakları Komisyonu’na sunulduğu söylenmektedir. Kamplarda alıkonan Uygur Türklerinin aileleriyle görüşebilmeleri için verilen eğitimi eksiksiz tamamlamaları gerekmektedir. Yine alıkonan mahkumların çocukları yetimhanelere ve diğer sosyal kurumlara gönderilerek asimile edilmeye çalışılıyor çocuklar ailelerinden zorla uzaklaştırılarak izleri kaybettiriliyor. Çin devletinin toplama kamplarında uyguladığı bir diğer zalim politika Uygur ailelerin erkeklerini toplama kamplarına alarak nüfus artışını kasıtlı olarak engellemekte, kamplarda kadın-erkek herkesi kısırlaştırmak suretiyle sonraki doğumları da ipotek altına almaktadır. İnsanlar ayrıca hem genel olarak gördükleri hem de özellikle cinsel organlara yönelik işkencelerden dolayı da üreme fonksiyonlarını yitirmesine sebep olmaktadır. Çin Devleti tarafından 2016 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlanan ve sayılarının 1.200’ü geçtiği belirtilen toplama kampları ve bu kamplarda tutulduğu tahmin edilen 3 milyon Uygur Türkü olduğu bildirilmektedir. Çin Devleti, bu yapıların BM, STK’lar, insan hakları örgütleri ve medya tarafından bağımsız olarak gözlemlemesine asla izin vermemektedir. ÇKP, Ağustos 2022 tarihinden bugüne kadar Doğu Türkistan’ın farklı şehirlerinde “sıfır kovid” adı altında insani olmayan uygulamalar ile halkı evlerine kapatıp, gıda ve sağlık ulaşımını aksatarak binlerce insanın açlık ya da hastalıktan dolayı hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Çin bu kısa süreçte “karantina kampları” adı altında daha fazla toplama kampı inşa ederek, 2016 yılından bugüne kadar devam ettirdiği toplama kamplarının sayısını daha arttırarak, soykırım politikalarını daha da güçlendirmektedir. Uygur Türklerinin ünlü halk ozanı Abduruehim Heyit hakkında vefat ettiği iddia edilmiştir. Ünlü Ozan Heyit Çin’de hakkında herhangi bir suç olmadığı halde 2017 yılında Urumçi’de gözaltına alınıp 8 yıl hapse mahkum olmuştur. İddialar üzerine ÇKP hükumeti bir video yayınlayarak Abdurehim Heyit’in ölmediğini açıklamıştır. Yayınlanan videoda Abdurehim Heyit’in şu sözleri kullandığı görülmüştür: “Adım Abdurehim Heyit, bugün 10 Şubat 2019, ulusal yasaları ihlal ettiğim iddiasıyla soruşturma sürecindeyim. Şu an sağlığım iyi. Hiçbir şekilde kötü muameleye maruz kalmadım”. Dünya kamuoyuna paylaşılan videoda iddiaların gerçek olmadığı anlaşılmıştır.  24 Kasım Perşembe günü akşam Urumçi’de yaşanan olay, Çin’in Uygur Türklerinin can güvenliğini hiçe sayarak uyguladığı “sözde karantina”, aslında “insanları eve kapatarak öldürme” olayıdır ve bu Çin’in Doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu vahşetin ve soykırım uygulamasının sonuçlarından biridir. 44 masum insan hayatını Kovid bahanesi ile kapatıldığı binada yanarak kaybetti. Bu olayda en üzücü olanı ise Annesini ve 4 kardeşini yangında kaybeden Muhammed Memeteli ve  ablası Şerafet Memeteli’nin acı gözyaşlarıdır.

Doğu Türkistan bölgesi her türlü bakımdan pek çok zenginliklere sahiptir. Doğu Türkistan’da petrol zenginliği başta olmak üzere, altın, gümüş, uranyum, bakır, kömür tuz ve kristal gibi pek çok önemli madenler bulunmaktadır. Günümüzdeki Çin Halk Cumhuriyeti’nin sanayisini  Doğu Türkistan’ın petrolü, uranyumu, volframı, kalay kurşunu, altını, demiri, kömürü ve başka madenleri olmadan düşünmek mümkün değildir. Jeologların yaptığı araştırmalara göre Doğu Türkistan’ın kuzeyindeki Karamay, Turfan petrol yatakları haricinde Doğu Türkistan’ın güneyindeki tarım havzasında mevcut petrol rezervlerinin miktarı 18 milyar tondur. Kömür rezervi ise 1 trilyon 50 milyar tondan fazladır. Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin en geri kalmış bölgelerinden biridir. Ulaşım fazla gelişmemiş, hayat şartları düşük,  halkın % 70’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Doğu Türkistan bölgesinde en büyük tehlikelerden biri Lop Nor çölünde yapılan ve bugüne kadar sayısı 20’yi aşan yeraltı atom denemeleridir. Çevrede kanser hastalıkları, sakat doğumlar ve ürünlerdeki radyasyon tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Böyle yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olan Doğu Türkistan bölgesi Çin Devleti’nin Uygur Türklerine uyguladığı soykırımı aynı şekilde Doğu Türkistan’ın kaynaklarına da uygulamıştır. Çin Devletinin amacı Doğu Türkistan’ın coğrafi avantajlarından faydalanarak, Ortadoğu ve Hazar bölgesindeki petrol ve doğal gazı Çin Devletinin iç bölgelerine taşımayı hedeflemektedir. Doğu Türkistan bölgesi, Orta Asya, Ortadoğu ve Çin’İ birbirine bağlayan karayollarından birtanesidir. Aynı vakitte komşu devletlerin kaynaklarını ve pazarlarını kullanmak için en uygun bölgedir. Doğu Türkistan bölgesinin jeopolitik konumu dışında, Çin Devletinin 21.yüzyıl’daki sürdürülebilir enerji kaynaklarının çoğunu karşılamaktadır. Kısaca Çin’in hedefi Doğu Türkistan ve diğer Orta Asya’daki Türk devletlerinin enerji ve ham madde özellikle petrol ile doğal gazlarına hakim olmaktır.

ULUSLARARASI KAMUOYUNUN MESELEYE BAKIŞI

Çin Devleti’nin uluslararası arenadaki faaliyetleri ve politik ilişkilerini muhafaza edebilmesi için ABD ve Rusya ile arasının iyi olması gerekmektedir. Bu ilişkilerin iyi olmasının temel amacı uluslararası  ekonomi anlamında çok büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden Çin Devleti, uluslararası arenada Doğu Türkistan meselesi konusunda ketum ve kapalı bir tavır sergilemektedir. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerin, Çin’e Doğu Türkistan meselesi hakkında suçlamaları ve incelemeleri karşısında Çin Devleti, farklı ataklar ile meseleyi gündemden düşürmeyi ve bu meselenin kendi iç sorunu olduğunu, bu sorunun uluslararası olmadığını vurgulamaktadır. Etkin sansür uygulamalarından dolayı diğer devletler tarafından büyük seviyede yaptırımla karşılaşmayan Çin Devleti, medya ağlarının  sıkı takibi ve uluslararası düzeydeki karşı savunmaları ile bu soruna yönelik müdahaleleri olabildiğince gündemden uzak tutmayı başarmıştır. Birçok uluslararası örgütün etkin ve kararlı yaptırımıyla karşılaşmayan ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde veto yetkisinin bulunan Çin Devleti, durumu daha da çıkmaza sokmaktadır. Gelişmekte olan ülkelere verdiği krediler ve ekonomik faaliyetleri, Çin’e karşı siyasi adımlar atılmasını önleyen en önemli faktörlerdir. Batı ülkelerinden Çin’in Doğu Türkistan’da işlediği yoğun baskısına karşı önemli bir adım gelmiştir. Geneli Batılı 22 ülke, Çin yönetimine ortak bir mektup göndererek Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında zorla tutulan Uygurların serbest bırakılması için çağrı yapmıştır. BM İnsan Hakları Komisyonu’na yönelik yazılan ve 22 ülke büyükelçisi tarafından imzalanan 8 Temmuz 2019 tarihli mektup, uluslararası kamuoyu açısından Doğu Türkistan ile ilgili ortak ve net bir tutum sergilemektedir. Toplama kampları konusunda ilk olan bu mektubun imzacısı olan devletler şunlardır: Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Estonya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, Japonya, Kanada, Kuzey İrlanda, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Norveç ve Yeni Zelanda. Çin’e de gönderilen mektupta ayrıca, Pekin yönetiminden BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’in de aralarında bulunacağı uluslararası bağımsız uzmanlar heyetine Doğu Türkistan’a “tam katılım” için izni vermesi talep edilmiştir. Mektubun BM İnsan Hakları Komisyonu’na sunulmasının ardından Çin, insani ve hukuki anlamda gerekeni yapmak yerine, hızlı bir karşı organizasyona atılarak aralarında İslam ülkelerinin de bulunduğu, çoğu ekonomik anlamda baskıladığı 37 ülkenin imzasının yer aldığı bir mektup hazırlatmıştır. Çin’i Uygur politikası çerçevesinde destekleyen ülke sayısı 2019 Kasım’ında 54’e yükselmiştir. Pekin hükümeti ayrıca, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’in kamplarla ilgili durumu gözlemlemek için Sincan’a katılım talebine de ülkenin iç işlerine karışılmaması koşuluyla izin verilebileceğini belirterek, bunun üzerine biri AB yetkilisi üç kişiden oluşan bir ekip 11-13 Ocak 2019 tarihleri arasında Sincan’ın başkenti Urumçi ve Kaşgar şehirlerini ziyaret etmiştir. ÇKP bugüne kadar kamplarda kaç kişi olduğunu, bu kişilerin tutuklanma sebeplerini ve daha ne kadar tutulacaklarını bildirmeyerek, açıkça hak ihlali yapmaya devam etmektedir. Bu hak ihlalleri sadece toplama kamplarında özgürlükleri ellerinden alınan Uygur Türklerinin değil, onların aile, akraba ve kısa öz şekilde hapishaneye çevrilen tüm Doğu Türkistan’a yönelik gerçekleştirilmektedir.

SONUÇ

Sonuç olarak Doğu Türkistan bölgesi zaman boyunca yaşanılan çatışmalar, konumu, yeraltı yerüstü kaynakları ve demografik yapısı ile Çin Devleti tarafından işgal altındadır. Çin Devleti işgal ettiği Doğu Türkistan bölgesinde, insanların haklarına, kültürlerine, dillerine, dinlerine ve milliyetlerine de suç işlemektedir. Bölgede işlenen suçlar ve insan hakları ihlalleri artık tepkisiz kalınabilecek ve sadece haber değeri taşıyan bir konu olmamakla birlikte uluslararası düzeyde ve başta Türkiye olmak üzere acil el atması gerektirmektedir. Çin Devletinin Uygur Türklerine uyguladığı katliamlarda ölenlerin sayısı Irak, Suriye, Afganistan, Bosna ve Çeçenistan da ölen insanların sayısından daha fazladır. Kısacası bir halk bebeğinden yaşlısına toplu halde soykırıma maruz kalıyor. Çin Devletinin uyguladığı soykırım sadece insanlara değil Doğu Türkistan’ın bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerine de aynı soykırımı uygulamaktadır. Çin Devletinin amacı Doğu Türkistan bölgesindeki petrol ve doğal gazına sahip olmaktır.  Bugün Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm ve baskı rejiminin Orta Asya’daki diğer Türk devletlerine sıçraması ihtimal dahilindedir.  Bu meselenin çözümünün ertelenmesi daha büyük meselelere ve soykırımlara yol açabilir. Bu gibi durumların yaşanmaması için Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumların ve Türkiye başta olmak üzere bütün Türk Devletlerinin sorumluluk alması ve diğer büyük devletlerin araya girip Çin Devletine ağır yaptırımlar uygulaması elzemdir.

 

 

 

KAYNAKÇA

https://www.tuicakademi.org/cinin-dogu-turkistan-politikalarina-tarihsel-duzeyde-ulusal-ve-uluslararasi-bakis/ (E.T 02/12/2022)

TAŞ Burhaneddin, DOĞU TÜRKİSTAN’DA YAŞANAN İNSAN HAKLARI İHLALLERİ VE FİİLİ DURUMUN ÇİN ANAYASASINA UYUMU PROBLEMİ, TEMMUZ 2021

https://www.uihder.org/upload/dokumanlar/do%C4%9Fu%20t%C3%BCrkistan.pdf (E.T 02/12/2022)

https://www.akademikkaynak.com/dogu-turkistan-sorunun-jeopolitigi-dunu-bugunu-yarini.html (E.T 02/12/2022)

https://www.21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma-merkezleri/asya-pasifik-arastirmalari-merkezi/bati-bolge-teorisi-cin-in-buyuk-turkistan-politikasi (E.T 02/12/2022)

https://www.altayli.net/uygur-turkleri.html (E.T 02/12/2022)

https://www.mazlumder.org/webimage/file/genelmerkez/eski/dogu-turkistan-raporu.pdf (E.T 02/12/2022)

https://www.mepanews.com/dogu-turkistan-tarihinin-ozeti-ve-cin-isgali-8917h.htm (E.T 02/12/2022)

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/dogu-turkistanli-genc-kiz-gozyaslari-ile-anlatti-annem-ve-4-kardesim-yanarak-can-verdi-931374 (E.T 02/12/2022)

https://www.insamer.com/tr/uploads/pdf/rapor-dogu-turkistan-da-toplama-kamplari-adim-adim-soykirim.pdf (E.T 02/12/2022)

https://tukav.org.tr/haber/dogu-turkistan-ve-turkluk.html.html (E.T02/12/2022)

https://tr.euronews.com/2022/10/07/cinin-dogu-turkistandaki-insan-haklari-ihlallerinin-bmde-tartisilmasi-onerisi-reddedildi (E.T 02/12/2022)

ÖZTÜRK Gülnihal, Uluslararası Çatışma Bölgeleri: Doğu Türkistan Ve İnsan Hakları İhlalleri, 2013

https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=2366 (E.T 02/12/2022)

https://www.academia.edu/43721930/Do%C4%9Fu_T%C3%BCrkistan_Sorunu (E.T 02/12/2022)

http://turkistan.ihh.org.tr/genel/demografik/index.html (E.T 02/12/2022)

http://www.uyghurcongress.org/en/?p=616 (E.T 02/12/2022)

http://turkish.cri.cn/862/2009/03/18/1s111611.htm (E.T 02/12/2022)

DR.KURBAN İklil, DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN SAVAŞ,2020

https://tr.euronews.com/2019/02/11/oldu-denilen-uygurlarin-halk-ozan-abdurrehim-heyitin-hayatta-oldugunu-gosteren-video-yay( E.T 02/12/2022)

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Emir Şahin

Emir Şahin, 2004 doğumlu , Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi İngilizce Ekonomi Bölümü öğrencisi. Türklük üzerine okur araştırır ve yazmaya başladı.