Cihan Piyadeoğlu’nun yazmış olduğu İnsanlığın Sığınağı: Alp Arslan adlı eser 141 sayfadan oluşmaktadır. Erdem Yayınlarından çıkan kitap kısaca Selçukluların en tanınmış hükümdarı Sultan Alp Arslan’dan bahsetmektedir.
Kitap 4 ana bölümden oluşmaktadır. Alp Arslan’ın doğumu ve gençlik yılları, sultanlık dönemi, Malazgirt: Öncesi ve Sonrası, Kişisel özellikleri ilgili 4 ana bölüm bunlardır. Genellikle Sultan Alp Arslan dendiğinde hepimizin aklına ilk olarak Malazgirt zaferi ve Anadolu’nun Türkleşme süreci gelmektedir. Kitapta Sultan Alp Arslan’ın kişisel özellikleri, devlet adamlığı ve diğer özellikleri eserimizde kendine yer bulmaktadır.
Cihan Piyadeoğlu hocanın Kronik Yayınlarından çıkan diğer kitabı Fethin Babası: Alp Arslan kitabında değinmiş olduğu Sultan Alp Arslan’ın eğitime verdiği önemi bu kitapta ne yazık ki göremiyoruz. Kitabın ilk giriş kısmında Demir Yaylı Dukak’ın ölüp yerine oğlu Selçuk Bey’in subaşı olması ve Oğuz Yabgu Devleti ile arasında oluşan sorunlar nedeni ile yanına kendisiyle beraber gelen boyu ile Cend şehrine yerleşip burada Müslümanlığı kabul etmeleri ve Selçukluların tarih sahnesine çıkışları anlatılıyor. Alp Arslan’ın doğumu bölümüne geldiğimizde ise babası Çağrı Bey’in Alp Arslan’ın doğumunu kut kabul etmesini görüyoruz. Alp Arslan’ın doğumu hakkında türlü rivayetler vardır. 1029,1030,1032,1033 yıllarında doğduğu ile ilgili rivayetlerden yazarımız 1029 yılını doğum tarihi olarak kabul etmiştir.
Alp Arslan küçük yaşlardan itibaren babası Çağrı Bey’in isteği üzerine orduya komutanlık edip zaferler kazanmıştır. Böylece Alp Arslan, küçük çaplı da olsa kendi hâkimiyet bölgesini yönetmeye ve askeri eğitimine ilaveten idari niteliklerini de geliştirmeye başladı. Alp Arslan’ın iyi bir komutan ve devlet adamı olmasında babası Çağrı Bey ve Atabegi Nizamülmülk’ün büyük payları vardır. Alp Arslan’ı küçük yaşlardan itibaren hem askeri hem de idari yönden eğitimini üstlenen Nizamülmülk ileride Sultan olacak olan Alp Arslan’ın veziri olacaktı. Alp Arslan’ın sultanlık dönemi bölümüne geldiğimizde Alp Arslan tahta aday gösterilmemiştir. Ama Türklerde ki kut inancına göre kutlu kan taşıyan her kut sahibinin tahta geçme şansı vardır. Bu sebeple Alp Arslan’a iki rakip daha vardır Süleyman ve Kutalmış.
Tuğrul Bey’in veziri Amidülmülk Künduri Tuğrul Bey’in vasiyeti üzerine Süleyman’ı tahta çıkarmış ve adına hutbe okutmuştur. Künduri’nin niyeti tahta nispeten daha zayıf bir şahsiyet olan Süleyman’ı tahta çıkararak devlete tam manasıyla hakim olmaktı. Kutalmış ise devlete karşı küsmüş olan Türkmenleri yanına çekerek ordusunu güçlendirip doğruca başkent Rey’e gidip başkenti kuşattı. Kuşatma nedeniyle zor durumda kalan vezir Künduri Kutalmış’a karşı Alp Arslan’ı destekledi. Rey’i kuşatan Kutalmış, doğudan yaklaşan Alp Arslan ile Rey kuvvetleri arasında sıkışıp kalmamak için kuşatmayı kaldırıp doğuya doğru yönelip Girdkuh kalesine sığındı. Savaş artık kaçınılmaz olmuştu ama Kutalmış savaşmak istemiyordu. Çünkü astroloji bildiği için yıldızlara bakmış ve savaş zamanının kendisi için uygun olmadığına karar kılmıştı.
Alp Arslan’ın ordusun geçtiği çorak araziye su akıtarak orduyu bataklığa sapladı. Ama Alp Arslan’ın komutanları Alp Arslan’a savaşmak konusunda moral ve güç vererek savaşa girdiler. Alp Arslan’ın askerleri bataklıktan çıkar çıkmaz şiddetle Kutalmış’ın ordusuna saldırdılar. Bu savaş sonucunda Kutalmış mağlup Alp Arslan galip olmuştu. Kutalmış bir rivayete göre savaş sırasında atından düşerek diğerine göre ise aldığı yaralardan dolayı ölmüştü. Böylece Alp Arslan rakiplerini bertaraf ederek galip bir şekilde başkent Rey’e gelerek 29 Aralık 1063 tarihinde bir ziyafet düzenleyerek Büyük Selçukluların ikinci sultanı olduğu ilan ediyordu. Sultan önce amcasının veziri Amidülmülk’ü kendi veziri olarak görevinde devam ettirdi. Sonradan yaptığı bazı icraatlar hoşuna gitmedi ve Nizamülmülk de bazı faaliyetlere başlayınca sultan daha fazla dayanamayarak Künduri’yi görevinden aldı. Yerine Atabegi Nizamülmülk’ü vezir atadı. Sultan’ın ilk seferi Gürcistan, Ermenistan ve Doğu Anadolu’yu içine alan bölgeye yapılacaktı. Bu sefer aynı zamanda kendi ispat etme seferi olması sebebiyle çok önemliydi. Sultan’ın bu seferdeki en önemli fethi Hristiyanların 1001 kliseli şehir dedikleri Ani’yi fetih etmesidir. Sultan’a bu fetih sebebiyle halife tarafından Fetihlerin Babası unvanı verilmiştir. Sultan’ı en çok uğraştıran meselelerden biri de ağabeyi Kavurd’un isyanlarıydı. Sultan ağabeyinin iki isyanına da bastırıp ağabeyinin canını bağışlamıştır.
Malazgirt: Öncesi ve Sonrası bölümüne geldiğimizde Konstantin X Dukas’ın ölümünden sonra tahta geçen Roman Diogenes uzun süredir alınan mağlubiyetleri unutturmak ve kendini kanıtlamak için yeni bir hedef seçmişti Anadolu’daki Selçuklular. İmparator 1068 ve 1069 yılında iki kere Selçuklulara karşı sefer düzenledi ama istediği sonucu bir türlü elde edemedi. Artık bu sorunu kökten çözmek istiyordu üç koldan hareket eden Bizans kuvvetlerinin tek bir hedefleri vardı Türkleri Anadolu’dan atmak. Bu yüzden harekat üssü olarak Ahlat seçilerek iş kökünden halledilecekti. Bu sırada sultan Alp Arslan hedef olarak Mısır’a yöneliyordu. Çünkü Şii Fatimilerini ortadan kaldırarak Şii tehlikesinden kurtulacaktı. Sultan Mısır’a gitmek istiyordu fakat gidemedi.
Sultan Urfa’yı kuşattı ama işler istediği gibi gitmedi Urfa henüz alınamamıştı. Sultan mancınık ve diğer kuşatma silahlarını devreye soktu. Durumun kötüye gittiğini anlayan halk Sultan’a kuşatmayı kaldırması karşılığında 50 bin altın teklif ettiler Sultan kabul etti ama kuşatmayı tamamen kaldırmadı sadece hafifletti. Halk tamamen kuşatmanın kalkmadığı takdirde parayı ödemeyeceklerini bildirdiler. İstekleri yerine getirilmesine rağmen sözlerini tutmadılar ve şehri savunmaya devam ettiler. Otuz gündür Urfa önlerinde olan ordu yiyecek bahanesi ile huzursuzluk çıkarmaya başladı ve kuşatma kaldırıldı.
1070 yılını hazırlıkla geçiren imparatorun tek hedefi Türkleri Anadoludan atmak ve geri yurtlarına göndermekti. Kesin bir sonuç elde etmek isteyen İmparator güçlü Bizans ordusuna Peçenek, Uz, Bulgar gibi topluluklardan takviye yaparak ordusunu 100/200 bin arasına çıkardı. Sultan Alp Arslan ise Mısır’a doğru ilerlemeye başlamıştı ama Bizans elçisin getirdiği haber ile geri dönmek zorunda kalmıştı. İmparatorla barış yapmak isteyen sultan halifenin elçisini Bizans ordugahına gönderdi. Ama elçilere kibar davranılmadı. İmparator: Ben buraya çok para sarf etmek suretiyle geldim geri nasıl dönerim? Barış ancak Rey’de yapılabilir dedi. Ve peşinden Isfahan mı daha güzel, yoksa Hemedan mı? Diye sormuştu elçi bunun üzerine cevap olarak Ishafan dedi. Bu cevap üzerine imparator: Biz Isfahan’da kışlar, atlarımızı da Hemedan’a göndeririz demişti. Elçi bu cevaba karşılık: Atlarınız Hemedan’da kışlayabilir ama sizin nerede kışlayacağınızı bilemem dedi. Artık savaş çanları çalmaya başlamıştı. Sultan Alp Arslan ve ordusu bu Cuma gününde Bizans ordusunu Türkün gücüyle ezip savaştan galip olarak ayrıldılar. Artık Anadolu da yeni bir dönem başlıyordu Sultan komutanlarına, bundan sonra aslan yavruları gibi olun ve bütün memleketleri kartallar gibi süratle geçin diye seslenmiş ve her kim ki bundan sonra Anadolu da bir yer fetheder, orası onun ve çocuklarınındır demişti.
Sultan’ın son seferi Karahanlılar ve Gazneliler üzerine olacaktı. Sultan Karahanlılar üzerine yürümeye karar vermiş ve büyük bir orduyla Ceyhun’u geçen Sultan, Buhara yakınlarındaki Berzem kalesine geldi. Yusuf el Harezmi idaresinde bulunan kaledekiler Sultan’a itaat bildirmemişti. Hemen kuşatılan kale alındı ve Yusuf el Harezmi Sultan’ın huzuruna getirildi. Kale muhafızı önceden sakladığı bıçağını çıkartarak Sultan’a saldırdı. Bıçağını Sultan Alp Arslan’a saplamayı başarmıştı. Muhafız hemen öldürüldü ama Sultan ağır yaralanmıştı durumu ciddiydi. Türk tarihinin bu büyük hükümdarı, yaralandıktan dört gün sonra, 24 Kasım 1072 tarihinde vefat etti. Cenazesi derhal Merv’e götürülerek babasının yanına defnedildi. Bu dünyadan büyük bir hükümdar Sultan Alp Arslan geçmişti. Sultan Alp Arslan’ın kişisel ve fiziksel özelliklerine gelecek olursak Sultan uzun boylu, uzun sakallı, heybetli ve azametli bir görünüşe sahipti.
Sultan adil, hoşgörülü ve merhametliydi. Türk tarihinin en çok bilinen hükümdarlarından biri olan Sultan Alp Arslan’ı yazar üslup olarak net ve arı bir dil kullanarak okuyucu ile buluşturmuştur. Bu kitabın okunması elzemdir çünkü böyle bir tarihe sahip başka bir millet yoktur. Bu büyük tarihin en önemli figürlerinden biri olan Sultan Alp Arslan’ı tanımak, öğrenmek ve örnek almak gerekir. 7 den 70 yaşına kadar her Türk milletinin evladının okuması gereken bu eseri yazan ve yayınlayan herkese çok teşekkür ediyorum.
Emir Şahin
Latest posts by Emir Şahin (see all)
- MİLLİYETÇİLİK VE SPOR - 10 Ekim 2024
- TÜRK DİASPORASININ YURT DIŞINDAKİ ÇALIŞMALARI - 7 Şubat 2024
- CUMHURİYETİN 100. YILINDA TÜRKÇÜLÜK(TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ) FAALİYETLERİ - 5 Ekim 2023
- MİLLİYETÇİ FİKİR ADAMI: DÜNDAR TAŞER - 17 Temmuz 2023
- SÜLEYMAN ASKERİ BEY - 27 Mayıs 2023
One thought on “İnsanlığın Sığınağı: Alp Arslan Kitap Tanıtımı”
Comments are closed.
Tebrik ediyorum Emir’im. Başarıların daim olsun.