Birinci Dünya Savaşı Avrupa’dan çok şey aldı . Mağlup devletlere dayatılan rezil anlaşmalar ;  mağlup halkların sefaletine ve bu halkların açlıktan kırılırken radikal tutumlar edinmelerine (anarşist-faşist) ve sosyalist-komünist hareketlere üye olmalarına neden oldu .

1929 ekonomik krizi bu nedenle dünya tarihi açısından sıra dışı bir dönüm noktasıdır. Açlık ve sefalet içinde kıvranan halkların radikalizme kaymalarının ve ideolojik bölünmelere uğramalarının kolay olduğu zaten biliniyor  .  Bir tarafta yükselen Rus Komünizmi dalgası bir yanda ise Batı Avrupa Faşizmi..

Bunun ilk örneği İtalya’da Mussolini tarafından uygulandı . 1.Dünya Savaşı’ndan istediklerini alamadan çıkan İtalya 1 Kasım 1926’da Mussolini  ;  komünist ,  sosyalist ve anti-faşist yayın yaptığı gerekçesiyle birçok medya organını kapattı ve bu durum sermaye ve ruhban sınıfı Mussolini ‘ yi sonuna kadar desteklemesine neden olmuştu.  Mussolini’nin başarısı ,  Almanya’da Hitler’i şüphesiz daha da iştahlandırmıştı.

Radikalizmin bir diğer örneği Almanya’da yaşandı . Versay Antlaşması’nın feci maddeleri Alman milletini ve Alman topraklarını Fransız ve İngilizler için açık pazar konumuna getirmişti fakat Alman halkı kendilerine dayatılan Versay’a karşı çıkıyor ve bu darboğazdan kurtulmak için farklı yollar arıyordu  .  Hitler ; Alman halkının bu arayışına en iyi karşılığı verdi .

Edward Carr’ın “Demokratik yönetimlerin en büyük çelişkisi ,  Demokrasi karşıtı bütün güçlerin demokrasiyi kullanarak iktidara gelebilmeleridir ”  sözünden hareketle  Hitler demokrasiyi kullanarak iktidara gelmiş, bütün partileri kapatmış ve yasaklamıştır .  Öyle ki Mart 1933 seçimlerinde NAZİ Partisi 647 sandalyenin 288’ini alabilmiş ve 6 partili bir meclis mevcut iken ,  ki bu Almanya’nın son çoğulcu ve demokratik seçimidir ;  Kasım 1933’te başka yasal parti olmaması nedeniyle tek başına 661 sandalyenin hepsini kazanmıştır ,  3.3 milyon seçmenin oyu geçersiz sayılmıştır .

ca. 1930s, Dortmund, Germany — Hitler at Dortmund Rally — Image by © Hulton-Deutsch Collection/CORBIS

Gelelim bizim asıl konumuza Avrupa kaynamakta iken İspanya’da özgürlükçü, demokrat , sosyalist , komünist  ve cumhuriyetçi fikirler iktidara gelmişti .  Faşizmin Avrupa’da yayılması İspanyol halkını korkutmuş ,  halk kendileri için sosyalist, komünist ve cumhuriyetçi fikirleri daha doğru görmüştü. Ancak bunu böyle görmeyenler de vardı .  İspanya ordusunun 3 büyük generali General Goded, General Mola ve General Fransisko Franko Cumhuriyetçi-Sol koalisyona karşı ayaklandı . İlk olarak Afrika İspanya’sında başlayan isyan ana kara İspanya’sına sıçradığında başta Cumhuriyet hükümeti tarafından bastırıldı.

Darbe Fas, Pamplona, Valladolid, Cádiz, Cordova ve Sevilla’daki güneydeki askerî birlikler tarafından desteklendi ancak, önemli şehirlerde isyan eden birlikler (Madrid, Barselona, Valensiya, Bilbao ve Malaga gibi) amaçlarına ulaşamadılar ve hükümet kontrolü altında kaldılar .  Böylece İspanya, askerî ve politik anlamda ikiye ayrıldı .  Milliyetçiler  ( o vakit General Fransisko Franko tarafından liderlik ediliyordu)  ve cumhuriyetçi hükumet ,  ülkenin kontrolü için savaşıyorlardı .

 

Nazi Almanyası   ve Faşist İtalya faşist milliyetçilere asker ve cephane yardımında bulunuyordu . Bunun üzerine Fransa ve İngiltere’den yardım isteyen Cumhuriyetçilerin beklentisi gerçekleşmemiş, olumsuz cevap almışlardı . Son çare olarak Sovyetlerden yardım istemiş ,  hatta silah desteğine karşılık altın vermişlerdir .  Buna karşın Sovyet hükümeti ,  elindeki en kullanışsız en kötü silahları vermiştir .  Diğer ülkeler  (İngiltere ve Fransa gibi) resmî politika olarak araya girmemeye karar kıldılar (ancak Fransa biraz cephane gönderdi) .

İngiltere, Fransa ve Rusya tarafsızlık üzerine anlaşmalar yapmışlardı ancak burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta ise şu Nazi Almanyası ve Faşist İtalya  , Faşist lider Franko’ya açıkça destek veriyordu .  Sovyetler Birliği ise  “Sol Koalisyon’a”   açıktan destek  vermemeye  çalışıyordu (sadece Meksika açık destek veriyordu)   .   Çünkü  “Sol Koalisyon ‘da ”  anarşist-devrimci güçlü bir kanat ve Katalonya bağımsızlık hareketi vardı.

Sovyetler Birliği , devrimci ve anarşist grupları törpüleyip daha ılımlı ve Sovyetlere daha bağlı bir yapı istiyordu .  Bu konuda İngiltere ve Fransa’ya güvence vermişti . Ancak İspanyol halkı  hiçbir zaman böyle olmasını istemedi .  Koalisyonu destekleyen halk radikal devrim ,  toprakların kolektifleştirilmesi ve kiliselerin yıkılması gibi aşırılıkları destekliyordu .  Koalisyon son dönemde özel mülkiyet hakları ve kilisenin birtakım yetkilerini geri verdiyse de iş işten geçmişti.

Bunun üzerine güçlü cumhuriyetçi kanat içinde farklı türden bölünmeler yaşandı .  Stalinist kadrolar ve aslında İspanya Komünist Partisi  ;  muhalif Troçkistleri , anarşistleri , engellenemeyen POUM   ( Birleşik Marksist İşçi Partisi ) ve CNT (Ulusal İşçi Konfederasyonu) örgütlerini cumhuriyetçi kadrolardan tasfiye etmişi .  Sayıları az olmasına rağmen İKP (İspanya Komünist Partisi) ve Stalinistler, Sovyet yardımı ve Kızıl Ordu desteğiyle hâkim konumdaydılar .  Başta POUM ve destekçileri olmak üzere Marksist ve anarşist koalisyon İspanya Komünist Partisine karşı cephe almışlardı . Devrimci komünistler bir yana sosyalist ve Stalinist komünistler arasında bile ayrılıklar yaşanıyordu .  Bu nedenle bölünmüş haldeki sol, inançlı ve giderek daha radikal hale gelen sağ ile karşı karşıyaydı.

 

Fotoğraf : Sol Koalisyon’a katılan yabancı komünist-sosyalist savaşçı lejyonu

 

Fransa ve Britanya için Cumhuriyetçi-Sol ne kadar özgürlükçü, demokratik ve ılımlı olursa olsun Stalin sadece bir devrim kışkırtıcısıydı ve İspanya’da durumun Kızıla doğru gitmesi ona bir müttefik daha kazandıracaktı .  Britanya ve Fransa komünizm şeytanı yerine Faşist Franko ‘ yu destekleyecek duruma gelmişlerdi.

İspanyanın geleneksel egemen sınıfları ,  İspanya siyasetinin sola kaymasının yarattığı derin endişeyle, yükselen burjuvazinin üst katmanları ile yeni sağ yaratmak üzere ittifak yaptılar .  Bu durum Avrupa’da İspanya’yı kaybetmek pahasına Franco ile işbirliği yapılmasına neden oldu . Anarşist – Devrimci bloğun İspanyol Katolikliğini yıkacağı ve kapitalizmi sekteye uğratacağı korkusu Avrupa burjuvazilerini Franko ‘ ya destek vermek zorunda bırakmıştı .

               İspanya İç Savaşı’nda asıl sorun, Sovyetlerin “devrimci anlayış”  yerine Sovyet devlet güvenliğini koymasıdır .  Muhalif  Troçkistler ülkelerde yayılan ” sürekli devrim”  anlayışını ortaya koyarken, Stalinistler ise güçlü ama “tek ülkede devrim”  anlayışıyla hareket etmektedir  .  Bu anlayış farkı komünist ideolojinin kırılma noktası olurken İspanya iç savaşının da sonucunu etkilemiştir. Stalin İspanya’ya gerçek askeri eğitmen ve danışmanların yanı sıra İspanya Komünist Partisi için siyasi ajanlarını da göndererek Sovyetler Birliği’nde varolan siyasi mücadeleleri İspanya’ya da taşımış . Sosyalist-Komünist düşünürler tarafından önü alınamayacak bir ayrıma sebep olacaktır . Bunların yanında Sovyetler ‘ in 1939 Eylül ‘ ünde – ki Nazi’lerin Polonya’yı işgalinin 1 hafta öncesinde – Nazi hükümetiyle saldırmazlık anlaşması imzalaması Sovyetler Birliği ‘nin devrimci ve halkçı anlayıştan ziyade kendi güvenliğini düşündüğünü gözler önüne seren önemli bir kanıttır .

Fotoğraf: Faşist Lider Franko destekçisi Hitler’le beraber

Sovyetler   ” Enternasyonalizme ” ihanet etmiştir  . Marksist ideolojiyi ve söylemi dillerinden düşürmeyen komünist – sosyalist sıfatlı hareketlerin veya örgütlerin   “sosyalist ve komünist dünya görüşünü”    başka bir şeyle ikame etmesi mümkün değildir . Sovyetler Birliği  ” Komünist Enternasyonalizmin” ruhu olan tüm dünyaya yayılmış sosyalist ve komünist devrim fikrine ihanet etmiştir ve onun düşmanlarıyla aynı safta yer almıştır . 

Sol koalisyon giderek daralan bir çember içinde sıkışıyordu .  Son devrimci birlikleri de Madrid ve Barselona ‘ da  sıkışmıştı .  Madrid ve Barselona sol milislerin fedakârca savunduğu yerler oldular.  Bu dönemde dillerde tek bir slogan vardı; “No Pasaran! (Geçit Yok) ”

Peki sonuçta ne mi oldu ?  Birlik olamayan ” Sol Koalisyon”  kaybetti.  Güce ve iktidara yönelik politik hesap ve hedeflerin engellediği devrimci zafer , bu hedeflere tutunan Troçkistler ve anarşistler için tarih sahnesinde son görünüşleri oldu .  ” Franko” ölene kadar sürdüreceği liderliğini Mart 1939’da ele geçirdi.  Faşistler yarım milyon ölü-yaralı, bir milyondan fazla sürgün ve sınırsız yıkıma sebep olarak ülkeye hâkim oldular.  Almanlar deneyim ve eğitim açısından en kazançlı çıkan ülke oldu . İspanya iç savaşı Hitler’in durumunu güçlendirdi bunun yanında Fransa üçüncü bir faşist komşuya sahip oldu .  Savaş sonucunda faşist güçler İspanya’da kontrolü sağlamış, tasfiye ve suikastlar ,  toplu tutuklanma ve öldürmeler yaşanmıştır. Geriye sadece solcu işçilerin söylediği devrim türküleri ve dört bir yandan demokrasi, özgürlük ve komünizm mücadelesine gelen yabancı milislerin fedakârlıkları kaldı…  Franko “geçmişti” Franko kazanmıştı.

26 nisan 1937 İspanya İç Savaşı sırasında Bask şehri olan “Guernica”  Nazi hava kuvvetleri Lutwaffe’ye bağlı Kondor Lejyonu tarafından bombardımana tutuldu.
Katliam gibi bir saldırıydı…Bu saldırı İspanya İç Savaşı ‘ nın tarafları arasındaki ideolojik ve insani anlayış farkını da gözler önüne seriyordu .

Guernica askeri tehdite sahip olmamasına rağmen vurulmuştu ….

Picasso’nun  “Guernica”  bombardımanını anlatan tablosu

Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.

George Orwell

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.