Uygurlar yerleşik hayata geçene kadar semi-sedanter (konargöçer) bir yaşam sahibi olan Türk topluluklarının bilimsel bir tıbba sahip olmaları mümkün değildi. Tabiat ve toprakla iç içe olan atalarımız sağlıkla ilgili sıkıntılarını dini inançların (Şamanizm, natürizm ve Gök tanrı inancı) hâkim olduğu halkın hekimliğiyle gidermeye çalışmışlardır. Hastalık tiplerine özel kullanılan belirli ilaçlar yoktu bu yüzden İslam Öncesi Türk Tıbbı tedavi yöntemlerine göre iki gruba ayrılarak incelenmektedir:
- Kam, Şaman ve Baksı – Majik tıbbi anlayış, Şamanizm’in büyü tedavileriyle yürütülen tıbbi yöntem
- Otaçı, Emçi ve Atasagun- Maddi tıbbi anlayış, bitkisel ilaçlarla ve diğer maddi yöntemlerle yürütülen tıp
Bu ayrımın kesin delili Kutadgu Bilig’de açıkça görülmektedir;
Tabib onaylamaz, büyücü sözü,
Büyücü tabibten, çevirir yüzü,
O der, ilâç yese, derdine yarar.
Bu der, yazı tutsa, cinleri ırar.
Tabibler ile ilişkileri söyler
Bunlardan sonra var, başka sınıflar,
Dikkat et, bilgiden önde, bilgi var.
Bunlardan bir de, gör, tabiblerdir,
Tüm ağrı sızıya ilâç verendir.
Yine çok gerekli, sana bu kişi,
Onlarsız olmaz sağlığın işi.
Sağlığında insan, hep hasta olur,
Tabibler görse hemen, bir ilâç bulur.
Kişide hastalık, ölümle yoldaş,
Ölüm insanlara, hayatıyla eş.
Bunları da yine, yakın tut iyi,
Gereken kişiler, gözet hakkını.
A.Büyüsel İşlemlere Bağlı Hekimlik-Şamanizm ve Tababet
Şamanizm’e göre sağlık ve hastalık doğada bulunan iyi ve kötü ruhlar arasındaki dengeye bağlıydı. Bu dengeyi ruhlarla kişi arasında bağlantı kurabilen özel yeteneğe sahip şamanlar ve kamlar sağlamaktaydı.
Şamanların başlıca iki görevi vardı, Ruhun yitirilmesi veya kötü ruhların (körmös) insan ruhunu çalmasıyla ortaya çıkan hastalıkları tedavi etmek. Ölenlerin ruhlarının öte dünyaya gidişlerine eşlik etmek.
Orta Türkçe döneminde, Codex Cumanicus’ta geçen kam katun anlatımı kadın şamanların varlığını bildirmektedir.
Kam, hastalıklardan arınma ve korunma tedavileri için ayin yapardı. Bunun için özel yeteneklerini kullanarak üzerinde sembolik figürler bulunan elbisesi, maskesi ve davuluyla ateş yanında yatan hastanın karşısında ayinini yapardı. Hasta etrafında dönerken kendinden geçerek ruhlar âlemine yolculuk yapar, Erlik’in huzuruna çıkarak hastanın yerine kanlı veya kansız bir kurban vererek hastanın ruhunu geri ister.
İnanışa göre kötü ruhlardan olan Erlik, salgın hastalıklara sebep olduğu gibi, kurban vermeye zorlamak için insanlara çeşitli felâketler gönderirdi. İnsanoğlu onun istediklerini yapmazsa kötülüklere uğrar veya hastalanırdı
Hasta ölürse ölü ve eşyaları olduğu yere bırakılıp yöre terk edilir, eşyaları ateşten geçirilerek temizlenir.
- Atalar Kültü
- Yer-Su Kültü
- Orman ve ağaç kültü
- Alazlama
- Uçuklama
- Göçürme
- Aylanmak / aynalmak
- Kurşun dökme
- Fal (Irk) bakma
B.Maddi Tedavinin Uygulandığı Hekimlik- Otacı ve Emci
Otacı ve emci, kamların aksine hastaları bitki hayvan kökenli ilaçlarla tedavi ederlerdi.
Otacı ot kelimesinden türetilmiştir. Otacı ilaç yapmak manasına gelir. Türetilerek hekim manasına getirilmiştir.
Em ilaç ve deva anlamına gelir, emsem olarak kullanılmıştır. Em kelimesinden emlemek türetilmiştir. Bu da hastalığı ilaçlarla tedavi etmek anlamına gelir.
Uygur tıbbi metinleri incelediğinde birçok hastalık için verilmiş reçeteleri görebiliyoruz. Bu reçeteler örnek olarak göz hastalıkları için yazılmış;
[Kayu kişi kiçe edgü körmeser kara eçkünün ögsüz baiırınoa içine pitpidini saçıp otka kömüp köpikin alıp közke sürtgül, kiçe edgü körür]
Eğer bir kimse gece körlüğüne müptelâ ise, bir siyah keçinin ögsüzciğerine karabiber saçılarak ateşe gömülür ve köpüğü göze sürülürse, (hasta) iyi görür.
Diş hastalıkları için yazılmış;
[Tiş agrıg em kara ud mayakı sirke birle çokuratıp tepizteki teve kayakı tuz birle sokup bor birle bulgap işiçte ısıtıp böz kaçuk ta urup künçit yagı sokup tiş öze urzun. Sarıg erük urugı sokup bor sirkesi birle agızta tutsar, söner.]
Diş ağrısına karşı ilâç: Bir siyah öküzün dışkısı sirke ile kaynatılıp (veya) çayırlıktaki deve dışkısı kırmızı tuz ile kaynatılıp şarap ile karıştırılıp bir tencerede ısıtıldıktan sonra ketenden torbacıklar içinde, susam yağı ile diş üzerine konulur. Eğer bir zerdalinin çekirdeği dövülür ve sirke ile ağızda tutulursa, diş ağrısı geçer.
Bugün hastalık ve sağlık başlıkları altında konuştuğumuz,araştırdığımız çoğu şeyin özünde geçmişimize dair izlere rastlıyoruz. Yaşlılarımıza danışarak öğrendiğimiz birçok tedavi şeklinin günümüze uyarlanarak ve üzerine katılarak gelmesi, bu yöntemlerin sıkça kullanıldığının ve işe yaradığının göstergesidir. Alternatif tıp olarak uyguladığımız ve gelecek nesillere aktardığımız her tedavi, bu yöntemleri bize kazandıran hekimlere teşekkürümüzdür.
Bayat Ali Haydar, İslam Öncesi Orta Asya Türk Dünyasında Tababet,2017
Şeyma Ersoy
Latest posts by Şeyma Ersoy (see all)
- Türkler Şifa Bilir Mi ? - 17 Kasım 2021
- Türk Milliyetçiliğinin Güneşi: Ziya Gökalp - 4 Ekim 2021