1.Giriş

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan süreç, Osmanlı Devleti’nin ve ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşmesi ve aydınlanma sürecindeki atılım en önemli adımları içermektedir. Bu dönüşüm, yalnızca siyasi yapıda değil, toplumsal ve kültürel alanda da büyük değişimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Türk toplumunun bu aydınlanma sürecinde en dikkat çeken değişimlerden biri, kadınların toplumsal ve kamusal hayattaki rollerinin oynanmasıdır. Kadınların eğitiminde, sosyal haklarda ve kamusal alanda güçlenme, Tanzimat’tan itibaren yükselen modernleşme hareketinin önemli bir parçası olarak kendini gösterdi.

Bu dönem, kadınların uzun süredir devam eden toplumsal kısıtlamalardan ayrılma çabalarını ve kendilerinin yeni bir yer açma çabalarını içermektedir. Tanzimat Dönemi’nde başlayan bu hareketlenme, II. Meşrutiyet’le daha belirgin hale geldi ve Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınların haklarıyla ivme kazandı. Türk aydınlanması olarak parçalı bu süreç, kadınları yalnızca toplumun bir parçası olarak değil, aynı zamanda yaygın olarak doğrudan katkı sağlayan bireyleri görmeyi teşvik etmiştir. Kadınların eğitimden siyasete, hukuktan sosyal yaşama kadar her alanda aktif rol alması, modern Türkiye’nin kuruluşunda önemli bir etki yaratmıştır.

Bu mümkün, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar kadınların Türk aydınlanmasındaki rolü incelenecektir. İlk olarak Tanzimat ve II. Meşrutiyet dönemi incelenerek kadınların bu süreçteki konumu ele alınacak, ardından Cumhuriyet Dönemi ile birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik atılan adımlar değerlendirilecektir. Türk aydınlanmasının temel değerleri ve bu süreçte öne çıkan kadın destekleri ile kadın hareketinin gelişimi detaylandırılacaktır.

1.1.Konunun Tanımı ve Önemi

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk kadının toplumsal ve kamusal hayatta kalmaları, Osmanlı toplumunun geleneksel yapısının modern bir toplum modelinin geçiş sürecine önemli bir yere sahiptir. Tanzimat’la birlikte modernleşme çabaları, kadınların eğitime erişimi, sosyal haklar ve kamusal alanda temsiliyetine yönelik önemli adımların atılmasını sağladı. Bu süreç, Osmanlı Devleti’nin gelişim sürecinde bile toplumsal dinamiklerde önemli değişimlere yol açarak, Türk aydınlanmasının zeminini hazırlamıştır. Kadınların bu aydınlanma süreci, yalnızca bir hak arayışı değil, toplumun tüm bireylerinle daha eşit, daha ileri bir yapı kurma çabası olarak değerlendirilebilir.

Türk aydınlanması olarak değişen bu dönüşüm süreci, modern Türkiye’nin inşasında yalnızca kişilerin değil, kadınların da etkin bir rol üstlenmesine olanak sağladı. Bu bağlamda, Tanzimat ve II. Meşrutiyet rejimi filizlenen kadın hareketler, Cumhuriyet Dönemi’nde kadınların seçme ve seçilme hakkı gibi devrim niteliğindeki sürdürülebilirlerle devam etmesi mümkündür. Bu haklar, kadınların toplumdaki öğelerini güçlendirirken, aynı zamanda modern Türk toplumunun en temel yapı taşlarından birini oluşturdu. Kadınların, eğitim, sanat, bilim ve siyaset gibi alanlarda aktif rol alınması, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin sürdürüldüğü atılmış güçlü bir adım olarak kabul edilmektedir.

Bu konunun önemi, kadınların Türk aydınlanmasındaki katkıları ortaya çıkıyor ve onların tarihsel süreçte üstlendikleri yapısal açıdan genişliyor. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadınların mücadelesi, yalnızca bireysel hak arayışının ötesinde, toplumun modernleşmesine ve kültürel aydınlanmasına katkıda bulunan bir hareket olarak kabul edilmelidir. Bu, kadınların Türk aydınlanmasındaki rollerini ayrıntılı bir biçimde ele alarak, Türkiye’nin modernleşme olan katkıları kapsamlı bir bakışla analiz toplaması.

1.2.Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadının Rolüne Genel Bakış

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan süreç, Osmanlı toplumunda derin dönüşümlere sahne olmuş ve bu dönemdeki kadınların toplumsal olarak hayatta kaldıkları roller, geleneksel kalıpların tarihleri başladı. 1839 yılında Osmanlı Devleti’nde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile modernleşme yolunda ilk adımlar atılmış ve bu toplumun her kesiminde gelişmiş, özellikle de kadınların kayıtlı önemli çıkış haberleri olmuştur. Bu dönemde kadınların eğitime erişim olanakları artıyor, sosyal ve hukuki alanda daha güçlü bir erişimleri için reform çabaları başladı. Tanzimat, kadınların toplumsal sınırlarının kabulü ve bakış açıları açısından kritik bir başlangıç noktasıdır. Tanzimat Dönemi’nde başlayan bu değişim süreci, II. Meşrutiyet Dönemi’nde hız kazandı; Kadınlar, eğitim ve kültürel alanda daha iyi görünmeye başladı. II. Meşrutiyet’le birlikte Osmanlı toplumunda kadın dernekleri, gazeteler ve yayınlar ortaya çıktı, kadınlar toplumsal siyasetleri hakkında görüş bildiren aktif bireyler olarak öne çıkmaya başladı. Kadınların bu dönemdeki hak arayışı, aynı zamanda Osmanlı toplumunun sosyal teklifine yönelik bir hareketin parçası olmuştur. Kadınların eğitim hakları, çalışma yaşamının yayılması ve kamusal alanlarda yer alma çabaları, toplumsal modernleşme süreci yeni bir toplumsal kimliğin gelişmesiyle ilişkilidir (Bekmezci, N. 2024).

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınların toplumsal rolü daha da genişlemiş ve siyasi hakların kazanılmasıyla kadınlar, kamusal alanda daha aktif bir hale geldi. Bu dönemde kadınların seçme ve seçme hakkı, eğitim ve iş seçimi daha fazla yer almaları için sunulan fırsatlar, Türkiye’nin modern bir toplumsal gidişat geçişinde önemli bir rol oynamıştır. Cumhuriyet Dönemi, kadınların bireylerin olarak toplumun bir parçası haline gelmesini sağlarken, aynı zamanda kadınların kendi hakları ve özgürlükleri için mücadele etmelerinin önünü açmıştır.

Genel olarak bakıldığında, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar geçen süreçte kadınların toplumda elde edilebilecekleri ve bu elde edilebilirlerin Türk aydınlanmasında ortaya çıkan yeri ortaya çıkıyor. Kadınların bu süreçte üstlendikleri roller, yalnızca bireysel bir taşınabilir değil, Türkiye’nin modernleşme yolunda önemli bir adımdır.

  1. Tanzimat Döneminde Kadın ve Toplumsal Değişim

Tanzimat Dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme hareketlerinin başlangıcı ve toplumun geleneksel yapısında ilk defa değişim değişimlerinin yaşayan bir dönem olarak öne çıkması. Bu dönemde atılan adımlar, kadınların toplumdaki yeri ve rolleri üzerinde de doğrudan etkili olmuştur. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti, Batı’dan etkilenerek hukuk, eğitim ve idare alanlarında reform hareketlerine girişmiş ve bu yenilikler, özellikle kadınların sosyal hayatta daha iyi görünmesine katkı sağlamıştır. Tanzimat’ın getirdiği reformlar, kadınların kamusal alanda genişlemiş bir şekilde kalmamış, aynı zamanda kişinin kişisel olarak algılanmasını sağlayan bir dönemin başlangıcını simgelemişti. Tanzimat reformlarının önemli bir boyutu, eğitim alanında yapılan yeniliklerdir. Tanzimat öncesinde kadınlar için eğitim olanakları son derece sınırlıydı ve eğitim, genellikle dini eğitimle sınırlı kalıyordu. Ancak Tanzimat Dönemi’nde açılan okullar ve eğitimde yapılan düzenlemelerle birlikte kadınların da eğitim sürecinin önü açıldı. Kız Rüştiyeleri olarak bilinen ortaokul düzeyindeki okullar tarafından kadınların eğitim alması teşvik edildi. Bu, kadınların sosyal yaşama katılmalarını sağlayacak bilgi ve donanıma sahip olmaları açısından büyük bir adım olarak değerlendirilmektedir. Eğitimdeki bu gelişmeler, kadınların iklimi açıklığını değiştirirken, onların bireysel olarak güçlenmesine de olanak tanımıştır (Öner, F. K. 2017).

Tanzimat Dönemi’nde kadın hakları konusunda atılan adımlar, toplumun geleneksel rollerinin sorgulanması ve yeniden yapılanmaya neden olmuştur. Bu dönemdeki kadınların yalnızca ev içi rollerle sınırlı kalmayarak, sosyal hayatta daha aktif bireyler olmaları doğal fikirleri tartışılmaya başlandı. Dönemin aydınları arasında kadın hakları ve toplumsal özgürlüklerin tartışmaları yapılmış, bu tartışmalarda ve edebiyatta da yer bulmuştur. Kadınların eğitim almaları, ev dışında çalışma hayatına katılmaları ve sosyal hayatta kalmaları daha doğal bir şekilde savunulmuş gibi görünüyor; bu durum kadınların toplumdaki rollerini genişletmek adına yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.

Tanzimat Dönemi, Osmanlı toplumunda kadınların sosyal insanları yükseltilmekte, onların bireysel olma bilinci kazandırılan bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu dönemdeki kadınların eğitimde ve toplumsal hayatta kalma yer almaları, sonraki yıllarda gelişecek kadın hareketlerinin ve haklarının gerçekleştirilmesi oluşturuldu. Kadınların toplumsal dönüşümdeki bu ilk adımlarında, Türkiye’deki modernleşme sürecinin yapı taşlarının oluşum olaylarından biridir. Tanzimat Dönemi, kadınların bireyler olarak toplumda var olma mücadelesinin başladığı, kadın ve toplumsal değişim açısından değişim niteliğinde bir süreç temsil etmektedir.

2.1.Tanzimat Fermanı ve Sosyal Yapıdaki Değişim

1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun modern süreçteki ilk önemli adımı olarak kabul edilmektedir. Tanzimat Fermanı ile devlet, yönetim süreci Batı tarzı reformlara yer vererek toplumsal yapıda değişimler değişikliklerin yaratılmasını hedeflemiştir. Bu ferman, özellikle özgürlüğün, adaletin ve bireysel hakların güvencesinin güvence altına alınmasını öngörmüş; Bu nedenle tüm elektriksel durumun nezdinde eşit kabul edilme özellikleri ortaya çıkar. Tanzimat Fermanı’nın temel amacı, Osmanlı Devleti’nin Batı’daki büyük güçlerle rekabet edebilmesini sağlamak olsa da, bu dönemde yapılan düzenlemelerde toplumun önemli değişikliklerine yol açmıştır. Kadınların sosyal hayatta ve kamusal alanlarda daha fazla yer bulmalarına zemin hazırlayan Tanzimat Fermanı, özellikle eğitim, sağlık ve hukuk alanında kadınların yeni haklarının önünü açmıştır (Demir, Ş. 2015).

Toplumda kadınların geleneksel rollerine meydan okuyan bu dönüşüm süreci, özellikle sosyal kadınların kadınlara bakışını değiştirmiştir. Kadınlar, Tanzimat Dönemi’nde sadece aile içindeki rollerle sınırlı kalmamış, kamusal alanda da varlığı devam etmeye başladı. Bu değişim, kadınların toplumun aktif bir parçası olarak kabul edilmeleri yönünde atılmış önemli bir adım temsil etmektedir. Tanzimat reformları, Osmanlı toplumunda kadınların bireysel olarak öğrendiklerinin ilk adımlarını atmış, bu dönemde kadınlar giderek daha iyi görünmeye başlamıştır.

2.2.Kadının Sosyal ve Hukuki Durumu

Tanzimat Dönemi öncesinde Osmanlı toplumunda kadınların hukuki ve sosyal hakları oldukça sınırlıydı. Kadınlar, genellikle ev içi rollerle tanımlanmış ve toplumsal hayatta kalma görünümleri sınırlı kalır. Ancak Tanzimat Fermanı ile başlayan reform hareketleri, kadınların sosyal ve hukuki durumunda bir miktar iyileşmelere yol açmıştır. Bu dönemde kadının hukuki olarak korunmasına yönelik sistemler yapılmaya başlandı, örnek kadınların mirasları ve mülk edinme hakları daha fazla korunarak yeniden tasarlandı. Bunun yanı sıra, kadınların evlilik ve boşanmalarının bazı haklara sahip olduğu vurgulanarak, ailenin varlığının konumu da daha güvence altına alınmıştır. Hukuki üyeler, kadının toplum içinde daha güvende hissetmesini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kadın hakları konusunda önemli bir ilerleme kaydedilmesine zemin hazırlamıştır (Bozkurt, G. 1996).

Kadının sosyal durumu da Tanzimat reformlarıyla birlikte değişmeye başladı. Sosyal hayatta kalan kadınların daha fazla görünmesi, onların kamusal alanda kendilerini ifade etmelerini sağlamıştır. Tanzimat reformları, kadınların eğitim başarısının yanı sıra sosyal hayata daha fazla katılmasını teşvik etmiştir. Özellikle II. Meşrutiyet Dönemi’ne gelindiğinde, kadın dernekleri ve yayın organları ortaya çıkmış, kadınların toplumsal ilişkilerde fikir beyan eden bireyler olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bu süreçte kadınların sosyal olaylarında yaşanan değişim, onların sadece aile içinde değil, toplum içinde önemli bir gelire sahip olmalarını sağladı.

2.3.Kadının Eğitimi ve Tanzimat Aydınlarıyla İlişkisi

Tanzimat Dönemi’nde kadınların eğitim durumu durumu, modernleşme Hareketleri ile birlikte önemli bir değişim gösterdi. Bu dönemde kadınların eğitiminin gerektiği şekilde yaygınlaşmış ve eğitimde yapılan reformlarla kadınların okula gitme olasılıkları artmıştır. 1858 yılında kız çocukları için açılan Rüştiyeler (ortaokullar), Osmanlı toplumunda kadınların eğitime erişimini sağlayan ilk kurumlardan biridir. Bu okullar, kız çocukları için temel eğitim hizmetleri sağlayarak, onların ülkesinde daha fazla tutulan bireyler olarak yer almalarının önünü açmıştır. Kız Rüştiyeleri, kadınların bilgi ve beceri kazanarak topluma katkı sağlamalarını sağlayan bir eğitim modeli sunmuş ve kadınların eğitiminin yükselmesine büyük katkı sağlamıştır (Dönmez, E. 2018).

Tanzimat Dönemi’nin aydınları, kadınların eğitim başarısının yalnızca bireysel değil, toplumsal kalkınma açısından da önemli olduğunu savunmuşlardır. Bu aydınlar, kadınların eğitiminin toplumun geneline katkı sağlayacağını düşünerek kadın eğitimi konusunda öncü bir rol üstlenmişlerdir. Namık Kemal, Ziya Paşa gibi dönemin önde gelen aydınları, kadınların eğitim haklarını savunmuşlar, onların daha donanımlı bireyler olarak yetişkinlere katkı sunmalarını desteklemişlerdir. Kadın eğitimi konusunda yapılan bu girişimler, Türk toplumunda kadınların sosyal hayatta kalmalarının etkili bir şekilde var olmasının temellerini atmıştır.

Bu dönemde kadınların eğitimle güçlenmesi, toplumda daha aktif ve yerde bulunan bireyler olarak kabul edilmelerini sağlamış, ilerleyen yıllarda gelişecek olan kadın hareketlerine de zemin hazırlamıştır. Tanzimat aydınları, kadınları eğitim yoluyla destekleyerek Osmanlı toplumunun modernleşmesine katkıda bulunmuş, bu çabalar modern Türkiye’nin temellerinde önemli bir yere sahip olmuştur.

  1. II. Meşrutiyet Döneminde Kadın ve Hak Arayışı
  2. Meşrutiyet Dönemi (1908-1918), Osmanlı İmparatorluğu’nda toplumsal ve siyasi hareketliliğin arttığı, özgürlüklerin yükseldiği bir dönem ifade eder. Bu dönemde Batı’daki hak ve özgürlük hareketlerinden esinlenerek Osmanlı milleti, bireysel hak ve özgürlüklere yönelik yeni talepler geliştirmiştir. Bu talepler arasında kadın hakları, kadınların eğitimi, toplumsal hayata katılımları ve hukuki haklar gibi konular önemli bir yer tutmaktadır. II. Meşrutiyet Dönemi, kadınların bireylerin olarak kendilerini ifade etmeleri ve toplumsal yaşamda daha etkin bir rol üstlenmeleri adına büyük bir fırsat sunmuş; Kadınların, sosyal, kültürel ve siyasi haklarını savunmak için daha görünür bir şekilde harekete geçirmeleridir.

Bu dönemde kadınların hak arayışında en dikkat çekici gelişmelerden biri, kadın derneklerinin ve kadınlara özel yayınların ortaya çıkmasıdır. Kadınlar, toplumsal meselelerde görüş bildirmek, haklarını savunmak ve dağıtmak için çeşitli dernekler kurmuşlardır. 1908 yılında kurulan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti (Osmanlı Kadın Haklarını Savunma Derneği), bu yerde kurulan ilk derneklerden biri olarak öne çıkıyor. Bu dernek, kadınların eğitim, çalışma ve sosyal haklara dikkat etme amacıyla kurulmuş ve kadın hakları mücadelesinde önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca kadınlar için kurulan bu dernekler, toplumsal bilincin payları ve kadınların paylaşılmasını dilemek için bir platform sunmuştur (Ulu, Y. S. 2018).

Kadınların hak arayışında, yayıncılık faaliyetlerinde büyük bir rol oynamıştır. II. Meşrutiyet Dönemi’nde kadınlar için özel olarak ayrılmış dergiler, kadınların toplumsal seçim fikir beyan etmelerine olanak tanımıştır. Kadınlar Dünyası , Hanımlara Mahsus Gazetesi gibi yayın organları, kadınların eğitimi, çalışma yaşamının sunulması, sosyal haklar gibi halkın dikkatini çeken yazılar yayımlandı. Özellikle Kadınlar Dünyası , kadınlara yönelik hak ihlallerini eleştiren, kadınların çalışma özgürlüğü ve eğitime alınmasını savunan yazılarıyla dönemin önemli kadın yayınlarından biri olmuştur. Bu tür yayınlar, kadınların hem kendi aralarındaki iletişimi güçlendirmiş hem de kadın sorunlarının toplumsal bileşenlerine taşınmıştır.

  1. Meşrutiyet Dönemi, kadınların eğitim ve çalışabilme yeteneği var olma daha güçlü bir şekilde dile getirdikleri bir dönem olarak da öne çıkar. Bu dönemde kadınların eğitim alması ve iş hayatına katılmaması, kadınların iş gücünün artması teşvik edildi. Özellikle Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sırasında, ileri cephede olduğu dönemde kadınların iş gücünde aktif olarak yer alması, ekonomik hayatta kalmalarında önemli bir rol üstlenmelerini sağlamıştır. Bu deneyim, kadınların yalnızca ev içi rollerle sınırlı kalmalarının parçalarının güçlendirilmesi ve toplumsal hayatta kalan kadınların yeni alanların açılmasının ortaya çıkması.
  2. Meşrutiyet Dönemi, Osmanlı toplumunda kadınların kendi hak ve özgürlüklerini savunmak için bir araya gelmeleri, toplumun kendilerine yeni bir yer açtıkları bir dönemdir. Kadınların eğitimi, sosyal hakları ve toplumsal temsiliyeti gibi önemli adımlar atılmış, bu süreçte kadınlar daha güçlü bir hak talep bilincine sahip olmuşlardır. Bu hak arayışı, Cumhuriyet Dönemi’nde kadınların yasal ve sosyal olarak kabul edilmelerine destek verilmiş, modern Türkiye’nin temellerinde yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının oluşumuna katkı sağlanmıştır.

 

  1. Cumhuriyet Döneminde Kadın ve Toplumsal Eşitlik

Cumhuriyet Dönemi, Türkiye’de kadınların toplumsal özgürlük alanında yaşlı oldukları ve büyük kazanılabilirlerin yaşadığı, kadın hakları açısından devrimlerin düzenlendiği bir dönemdir. Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, modernleşme ve toplumsal kalkınma hedeflerini kadınların toplumdaki yerini güçlendirerek gerçekleştirdi. Bu dönemde kadınların eğitim, hukuk, çalışma hayatı ve siyaset gibi alanlarda erkeklerle eşit haklara sahip olması halinde özet yasal düzenlemeler yapılmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadınların tanımlanmış hakları, sadece bireysel özgürlüklerin değil, aynı zamanda sosyal ve toplumsal kalkınmanın da bir parçası olarak değerlendirilmiştir. 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu, kadınların toplumsal özgürlük mücadelesinde dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu kanunla birlikte kadınlar, evlilik, boşanma, miras gibi erkeklerle eşit haklara sahip olmuş, çok eşliliğin yasaklanması ve resmi nikahın zorunlu hale getirilmesi ile kadınların aile içinde ve evrensel olarak sunulan seçenekleri vardır. Medeni Kanun, kadınları bireyler olarak kabul eden, onların hak ve özgürlüklerini yasal güvence” alan bir reform niteliğindedir. Bu yasa ile kadınlar, sadece aile içinde değil, aynı zamanda toplum içinde de hak ve özgürlüklerini savunabilecek yasal dayanaklara kavuşmuşlardır (Oğuzhan, M. 2023).

Eğitim alanında Cumhuriyet Dönemi kadınlara geniş fırsatlar sunmuştur. Cumhuriyet’in eğitim politikasında kadınların eğitime erişimini artırarak toplumsal kalkınmanın katkılarını içermeleri hedeflenmiştir. Karma eğitim sisteminin geçilmesi, kız çocukların okula gitmesinde genişleyen ve yükseköğretime erişim olanaklarının çeşitliliği gibi yenilikler, kadınların eğitimde güçlü bir yer edinmesini sağladı. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren açılan kız liseleri ve üniversite kontenjanları, kadınların mesleki eğitimini kolaylaştırmış, onların bilim, sanat ve sosyal alanlarda etkin bir şekilde varlık göstermesine imkan tanımıştır. Bu dönemde eğitimli kadınlar, toplumun aydın bireyleri olarak değişmeye başladılar ve toplumsal dönüşümde aktif bir rol üstlenmişlerdir.

Cumhuriyet Dönemi’nde kadınlara verilen en önemli haklardan biri de siyasal hayatta kalma hakkıdır. 1930’larda kadınların belediye seçimlerinde oy kullanma hakkı sistemi, 1934’te ise genel seçimlerde seçme ve seçme hakkı verilmiştir. Bu, dönemin kadınlarında belirtilen en ileri siyasi haklardan biri olarak kabul edilmiştir. Kadınlar, 1935 yılında yapılan seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmeye başladı ve siyasal temsil alanında önemli bir başarı elde etti. Kadınların siyaset sahnesine adım atması, toplumsal hayatta daha güçlü bir şekilde var olmalarını sağlamış, toplumsal cinsiyet eşitliği adına büyük bir adım olmuştur.

Cumhuriyet Dönemi, kadınların sadece bireyler olarak hak ve özgürlüklerine kavuşmaları değil, aynı zamanda toplumsal alanda etkin bir rol üstlenmeleri açısından da büyük önem taşıyor. Kadınlar, eğitimden siyasete, hukuk hayatından iş hayatına kadar geniş bir yelpazede aktif rol alarak Türkiye’nin modernleşmeye katkı sağlamışlardır. Bu dönemde kadınların kadınların hakları, toplumun kesiminde eşitliğin ve adaletin temellerini güçlendirmiştir. Cumhuriyet’in kadınların kadınların hakları, Türkiye’nin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasının bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bu mümkün olanlar, kadınların özgürlüğü, özgürlükler ve toplumsal kalkınmanın mücadelesinde onların daha güçlü ve etkin bireyler halinde olmalarıdır.

 

  1. Türk Aydınlanması Nedir?

Türk Aydınlanması, Osmanlı İmparatorluğu’nun son derece genişleyerek Türkiye Cumhuriyeti’nin büyümesine kadar uzanan süreç, toplumsal, kültürel ve siyasi alanlarda yaşanan modernleşme ve yenilik hareketlerini kapsayan bir dönüşüm sürecidir. Bu aydınlanma süreci, Batı’daki Rönesans ve Aydınlanma hareketlerinden etkilenmiş, ancak Türk toplumunun kendi kültürel ve kültürel birikimlerine uygun bir model oluşturularak hayata geçirilmiştir. Türk Aydınlanması, toplumun kesiminde geleneksel yapıdan koparak bilimsel düşünceleri, akılcılığı, bireysel hak ve özgürlükleri ön planda tutan bir anlayışı geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu süreç, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı ile başlayan II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi’nde zirveye ulaşmış, modern Türkiye’nin temellerine tam bir yenilenme hareketine dönüşmüştür.

Türk Aydınlanmasının temel hedeflerinden biri, çağdaş dünya ile uyumlu bir yapının sağlanmasını sağlamaktır. Bu yetenek, eğitimde reformlar yapılmış, hukuki düzenlemeler gerçekleştirilmiş ve kadınların toplumdaki gelişmeleri için önemli adımlar atılmıştır. Bilimsel düşünceyi ve laik eğitim esas alan bu süreci, özellikle Cumhuriyet’in gelişmesiyle birlikte, eğitimde çağdaş sistemler benimsenmiş, dini eğitimin etkisi azaltılarak pozitif bilimlerin ağırlığını taşıdığımız bir eğitim anlayışını içermektedir. Eğitimdeki bu reformlar, toplumun bulunduğu ve aydın bireylerden daha önce hazırlanmış, bu bireylerin sosyal, ekonomik ve kültürel katkılarını sağlayacak bir nesil oluşturulmuştur. Türk Aydınlanması, bireylerin hak özgürlükleri ve onların bir toplumsal yapısının inşa edilmesi hedeflenmiştir. Bu birliktelik, kadınların toplumsal hayatta eşit bireyler olarak kabul edilmesi ve aktif rol üstlenmesi tam fikri benimsenmiştir. Tanzimat Dönemi’nde başlayan kadın hareketleri, II. Meşrutiyet Dönemi’nde daha iyi görünen hale gelmiş ve Cumhuriyet Dönemi’nde yasal haklar ile desteklenerek kadınların toplumdaki yeri güçlendirilmiştir. Kadınların eğitim, çalışma hayatı ve siyasete katılım gibi bölgelerde elde ettikleri haklar, Türk Aydınlanması’nın toplumsal cinsiyet eşitliği ilerlemesine olanak sağladı. Bu mümkün, toplumsal gelişme ve modernleşme sürecinde kadınların etkin bireyler olarak kabul edilmesi sağlamış, onların Türk toplumunun aydınlanmasının kilitlenmesine zemin hazırlanmıştır. Özgürlük, özgürlük, laiklik, bilim ve akılcılık gibi temel alan Türk Aydınlanması, Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan devrimlerle pekiştirilmiştir. Medeni Kanun, kadın seçme ve özgürlük hakkı, eğitimde laiklik ve modern hukuk sistemi gibi reformlar, Türk toplumunun modern dünya ile uyumlu bir durumu için gerçekleştirilmiştir. Türk Aydınlanmasının bu demokrasileri, toplumların bireyler arası özgürlükleri, düşünce özgürlüğü ve demokratik değerlerin yapısal yapılarına dahil edilmiş, toplumsal geleneksel kalıplardan ayrılarak çağdaş bir yapıya ulaşmasını sağlamıştır (Can, G. Ş. 2016).

Sonuç olarak, Türk Aydınlanması, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan köklü bir dönüşüm süreci ifade eder. Bu süreç, Türkiye’nin modern dünyada kendini bulmasını sağlayan bir toplumsal, kültürel ve siyasal dönüşüm hareketidir. Türk Aydınlanması, toplumun bireyleri eşit, özgür ve aydın birer vatandaş olarak kabul eden, ilerici bir toplum yapısını inşa etmeyi amaçlayan bir yenilik hareketi olarak, Türkiye’nin kilit rolü oynamaktadır.

 

  1. Türk Aydınlanması Öncü Kadınlar ve Rolleri

Türk Aydınlanma süreci kadınlar, toplumsal değişim ve modernleşme hareketlerinde öncü bir rol üstlenmiş; eğitimden siyasete, sanat ve edebiyattan sosyal hak mücadelesine kadar pek çok alanda önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu kadınlar, kendi bireysel başarılarının ötesinde, toplumun yeni bir yolunu göstererek, kadının kamusal hayatta kalabileceğini ve toplumun aydınlanmasını etkin bir rol oynayabileceklerini kanıtlamışlardır. Tanzimat Dönemi’nde başlayan bu hareketlenme, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi’nde daha da güçlenmiş ve kadınların yaşlı olduğu taşınabilirler modern Türkiye’nin temel taşlarını oluşturmuştur.

Halide Edip Adıvar bu kadınlardan biridir. Yazar, öğretmen, düşünür ve milletvekili olarak tanımlanan Halide Edip, edebi eserleri ve etkili konuşmalarıyla dönemsel toplumsal sorunlara dikkat çekmiş ve kadınların hak arayışında yol gösterici bir figür olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında gösterilen dirayetli duruş ve milli mücadeleye katkıları, toplumun geniş bir saygı görmesini sağladı. Halide Edip, yazıları ve romanlarıyla kadınların toplumdaki haklarına vurgu yapmış, modern Türkiye’nin inşasında önemli bir rol üstlenmiştir. Aynı zamanda kadınların eğitimi ve toplumsal hayatta kalma yerlerine günlük katılımlarıyla Türk Aydınlanması’na önemli katkılarda bulunuyor.

Nezihe Muhiddin , kadın hakları mücadelesinde önemli bir yere sahip olan bir başka öncü kadındır. Nezihe Muhiddin, Osmanlı Kadınları Şefkat Cemiyeti ve Türk Kadınlar Birliği gibi kadın haklarını savunan derneklerin örgütlerinde yer almıştı; Kadınların oy hakkı, çalışma yeri alma gibi hakları savunuldu. 1923 yılında Türkiye’de kadınların siyasi haklarına sahip olabilmek için bir kadın partisi kurmaya teşebbüs etmiş ancak bu girişim resmi olarak kabul edilmemiştir. Buna rağmen Nezihe Muhiddin’in kadın hakları için yürüttüğü mücadele, Cumhuriyet Dönemi’nde kadınların seçilmesi ve başkalarının haklarını kazanmasına zemin hazırlamış ve onun devam eden yıllarda kadın hareketleri için ilham kaynağı olmuştur.

Sabiha Gökçen , Türk Aydınlanmasının simge isimlerinden biri olarak, kadınların çalışmayı değiştirebildiği ve kamu alanında yer alabileceğini kanıtladı. Türkiye’nin ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen, Cumhuriyet’in modernleşme idealleri yüzünden kadınların her alanda varlık gösterebileceğini göstermişti. Onun başarısı, Türk kadınlarının cesaretini ve azmini temsil eden bir sembol haline gelmiş ve kadınların geleneksel rollerinin mesleklerin ötesinde yer alabileceğini tüm toplumlarda kanıtlamıştır. Sabiha Gökçen’in havacılık alanındaki başarıları, Türk kadınlarının toplumsal hayatta kalma yerini sağlamlaştıran güçlü bir örnek teşkil etmeye devam ediyor (Durakbaşa, A. 2000).

Afet İnan , Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından biri olarak, Türk Aydınlanması’na bilimsel katkıları ile başlayacak. Sosyoloji ve tarih alanında yaptığı çalışmalar, Türk toplumunun modernleşme sürecinde önemli bir yere sahip olmuştur. Afet İnan, kadınların eğitiminde, sosyal bilimlerde ve kamuda yer alabileceğini kanıtlamış ve bu yerlerde başarılı olabileceklerini gösterdi. Cumhuriyet dönemindeki gösteri ve göstergelerle katkı sunan Afet İnan, Türk Aydınlanması’na bilgi ile büyük destek sağladı.

Türkan Saylan gibi isimlerle, ilerleyen dönemlerde Türk Aydınlanması’nın devamında önemli roller üstlenmiştir. Eğitimci ve tıp doktoru olarak kayıtlı Türkan Saylan, sağlık alanının sıra yanı sıra, özellikle kız öğrenciler için kapsamlı eğitime yönelik projelerle Türk toplumunda aydınlanma sürecinin sürdürülmesine katkıda bulunuyor. Kendi alanındaki başarıları ve toplumsal hizmet projeleri ile Türkan Saylan, Türk kadınlarının toplumda değişim yaratabilecek güçlü bireyler olduğunu gösterdi.

Bu fırsat kadınlar, Türk Aydınlanma sürecinde sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da önemli bir rol üstlenmişlerdir. Türk kadınının eğitimi, hak mücadelesi, bilim ve sanat gibi alanlarda var olabileceğini kanıtlayan bu isimlerle, modern Türkiye’nin en önemli dayanaklarından birini oluşturmuş; Kadınların toplumdaki rollerinin ayrılması için ayrılmışlardır. Türk Aydınlanmasının simgesi haline gelen bu kadınların, kadın hakları ve özgürlüğün mücadelelerinde nesillere yol gösterici olmuş; modern Türkiye’nin toplumsal yapısına ilham vermişlerdir.

  1. Sonuç

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan süreçte kadınların toplumsal hayatta kalmalarının yerini alması ve modern hareketlerin değişmesi, Türk Aydınlanmasının en önemli belirsizliklerinden biri olmuştur. Tanzimat’la başlayan modernleşme süreci, kadın eğitimi, sosyal ve hukuki haklar gibi çeşitli seçenekler sunmuş; bu mümkünler, II. Meşrutiyet Dönemi’nde kadın dernekleri ve yayınlar aracılığıyla toplumsal farkındalık artırılmış ve Cumhuriyet’in reklamıyla birlikte kadınlar için daha kalıcı bir hale getirildi. Cumhuriyet Dönemi, kadınların toplumsal eşitliğe ulaşma yolunda yasal ve sosyal alanda büyük elde edilebilirler elde ettikleri, modern Türkiye’nin temellerini attıkları bir dönem olarak öne çıkıyor.

Türk Aydınlanması, kadınların yalnızca bireysel özgürlüklerinin yaşlı olması değil, aynı zamanda toplumsal hayatta eşit ve aktif bireyler olarak kabul edilmeleri sürecini içermektedir. Cumhuriyetin temel politikalarından kadınların eğitimde, siyasette, hukukta ve iş hayatında oldukları haklar, sadece kadınlar için değil, toplumun bütünlüğü ve kalkınma açısından da büyük bir anlam içindeydik. Bu süreçte Halide Edip Adıvar, Nezihe Muhiddin, Sabiha Gökçen ve Afet İnan gibi kazançlar kadınlar, Türk toplumuna yeni bir ufuk kazandırmış; cesaret, bilgi ve emekleriyle modern Türkiye’nin toplumsal olarak şekillendirilmişlerdir.

Kadınların Türk Aydınlanma süreciki katkıları, yalnızca finansal bir başarı olarak değil, küresel cinsiyet eşitliğinin mücadelesine de ışık tutan bir miras olarak değerlendirilmelidir. Kadınların toplumsal gelişmeye katkıda bulunma çabası, onların toplumun geleceğinde etkili ve bir arada kalmaları için çabalıyor. Türk Aydınlanması, kadınların toplumsal hayatta kalması daha iyi görünmüş, aynı zamanda herkesin kamusal, kültürel ve ekonomik olarak hayatta kalabilmesi için bir yerde sahip olmalarını sağlamıştır.

Bugün hala kadın hakları mücadelesi devam ediyor ve modern Türkiye’nin temellerinde yer alan bu erişilebilirler, toplumun her kesiminde daha ileri bir özgürlük ve adalet anlayışının kuruluşuna olanaklar tanınıyor. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan bu yolculuklar, Türk kadının bireysel ve toplumsal olarak özgürleşmesinin tarihidir. Türk Aydınlanması, modern Türkiye’nin yaratıcı bir yenilenme süreci olarak kadınların gücü ve emeğini toplumsal yapı ile birleştirerek, özgür ve çağdaş bir toplum ideali açısından büyük bir adım atılmasını sağlamıştır. Bu miras, Türkiye’nin aydınlanma sürecinde kararlılığını ve kadınların bu süreçteki vazgeçilmez rolünü, güçlü bir değer olarak varlığını sürdürüyor.

 

  1. Kaynakça

Öner, F. K. (2017). Türk resminin ve toplum hayatının değişim göstergesi olarak kadın. Sanat ve Tasarım Dergisi, (19), 103-121.

Bekmezci, N. (2024). TÜRKİYE’DE KADINLARIN SİYASİ YAŞAMDAKİ DURUMUNA GENEL BİR BAKIŞ. Artuklu Kaime Uluslararası İktisadi ve İdari Araştırmalar Dergisi, 7(1), 31-45.

Demir, Ş. (2015). Xix. Yüzyil Osmanli Eği̇ti̇m Si̇stemi̇nde Yaşanan Deği̇şi̇m. Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi 0, sy, 13, 435-47.

Bozkurt, G. (1996). Türk Kadınının Hukuki Durumu. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 12(34), 245-248.

Dönmez, E. (2018). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda Kadın Temsilleri ve Kimlik Sorunları Bağlamında Bir Varoluş Mücadelesi:” Ölmeye Yatmak”.

Ulu, Y. S. (2018). İkinci Meşrutiyet Dönemi Romanlarında Kimlik İnşasının Mekândaki Görünümü. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 17(3), 894-914.

Oğuzhan, M. (2023). Erken Cumhuriyet Döneminde Kadınların Siyasal Katılımı: Türk Kadın Birliği. Ekonomi İşletme Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, 9(2-1), 406-424.

Can, G. Ş. (2016). TANZİMAT’TAN CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKİYESİ’NE ÖNE ÇIKAN KADIN SANATÇILAR. İdil Sanat ve Dil Dergisi, 5(23), 1017-1036.

Durakbaşa, A. (2000). Halide Edib: Türk Modernleşmesi ve Feminizm: Türk Modernleşmesi ve Feminizm (Vol. 100). İletişim Yayınları.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.