MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE TÜRK OCAKLARI*

Tahir KODAL**

A- MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİNDE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE

TÜRK OCAKLARI

İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni, ve Türk milletini ortadan kaldırmak, Anadolu’da etkisiz hale getirmek, amacıyla Türkiye’yi işgal etmişlerdir.

Yaşanan bütün bu olaylara doğru teşhis koyan ve “tam bağımsızlık” anlayışını benimsemiş olan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, İstanbul’da Yüksek Komiserliği kurularak İngiliz yanlısı Tevfik Paşa Kabinesi’nin iktidara getirilmesi üzerine, İstanbul’da kalarak, Anadolu’yu merkeze alan, tam bağımsız yeni bir Türk devletinin kurulmasının mümkün olamayacağına karar vermişlerdir. Bunun üzerine, Anadolu’ya geçmek ve Millî Mücadele’nin yanmaya başlamış küçük kıvılcımların meşaleye dönüşmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.

İşgaller karşısında kendi vatanını, canını, namusunu ve bağımsızlığını korumak amacıyla örgütlenmiş, Kuvâ-yı Millîye hareketini başlatmış ve savaş yapılmaksızın bağımsız bir Türk devletine sahip olunamayacağı anlayışını benimsemiş olan “milliyetperver” insanlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’ya geçmesiyle onun arkasında yer almıştır.

Türk Ocağı veya Türk ocaklılar da bu yer almış gruptadır, Millî Mücadele’ye başından itibaren destek vermiştir. Bunda Mustafa Kemal Atatürk’ün askerî okullardan itibaren almış olduğu eğitimin, kendisini vatanperver veya milliyetperver olarak nitelendirmesinin, “hepimiz Ziya Gökalp’in manevî evlatlarıydık sözlerinde ortaya çıkan Ziya Gökalp ve Türk Ocağı etkisinin, Türk Ocağı’nın savunduğu ve varmak istediği hedef ile Mustafa Kemal’in ulaşmak istediği hedefin örtüşmesinin büyük etkisi olmuştur.

Türk Ocakları aktif politikaya girmemeyi ilke olarak benimsemesine rağmen, işgallerden hemen sonra hem emperyalist devletlere, hem de millî ve şerefli bir politika takip etmeyen İstanbul Hükümeti’ne karşı tavır almak ve günlük politikanın içerisinde yer almak durumunda kalmıştır.

Bu bağlamda, İzmir’in işgalinden hemen sonra, Türk Ocakları ve Karakol Cemiyeti tarafından İstanbul Fatih ve Sultanahmet’te bir dizi protesto mitingi düzenlendiğinden, bu bağlamdaki çalışmalara devam edilmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği çerçevesinde bu mitinglerin yapılmasına devam edilmiş, en bilineni ve büyüğü 6 Haziran 1919’da gerçekleştirilmiştir Diğer milliyetperver kuruluşlarla Türk Ocaklarının ortaklaşa düzenledikleri geniş katılımlı ve Türk Ocağı üyesi Halide Edip Adıvar’ın ateşli konuşmalar yaptığı miting önemli bir etki yapmıştır. İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri bu mitingden rahatsızlık duymuştur.

Başta İstanbul olmak üzere şubeleri hızla artan Türk Ocakları sadece işgalleri protesto eden mitingler yaparak  Mustafa Kemal Atatürk’e sadece buna destek vermemiş, Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıktığı andan itibaren Meclis-i Mebûsan’ın toplanmasını sürekli olarak dile getirdiğinden, Türk Ocağı da buna destek vermiş, milletvekili seçimleri ile ilgilenmiş, seçimlerim yapılması ve Meclis-i Mebûsan’a “milliyetperver (milletini seven)” insanların girmesi için çalışmalar yürütmüştür.

Bu çalışmalar sonrasında Millî Türk Fırkası (Partisi) kurulmuş, seçimlere girme hakkı kazanmış ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’in milletvekili olması sağlanmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün takip etmiş olduğu “tam bağımsızlık” anlayışını veya politikasını destekleyen, her konuda destek veren Türk Ocakları kısa bir süre sonra İstanbul’u denetimi altında alan İtilaf Devletleri’nin uğraş alanı haline gelmiştir. İzmir’in işgalini protesto için İstanbul’da düzenlenen ünlü Fatih ve Sultanahmet mitinglerine Türk Ocakları öncülük ettiğinden, İngilizlerin ilk işgaline uğrayan yerlerden biri Türk Ocağı Merkezi ve şubeleri olmuştur. İngilizler 12 Mart 1920’de, daha resmen İstanbul’u işgal etmeden birkaç gün önce, gerçekleştirmiş oldukları işgalde Türk Ocaklarının evraklarına, kitaplarına ve koleksiyonlarına el konulmuştur. Üyelerinden ve yöneticilerinden bir çoğu Malta’ya sürgün edilmişlerdir. Kıymetli evrakları, bir çoğu fedakâr ocaklıların evlerinde saklanarak kurtarılabilmiştir. Bütün bu takip ve baskılara rağmen, dağılmayan ve çalışmalarına devam eden Türk Ocakları, durumu Mustafa Kemal Atatürk’e bildirmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk durumun yabancı elçilikler nezdinde protesto edilmesi, ayrıca protesto mitingleri tertiplenmesi tavsiyesinde bulunmuştur. Bir taraftan Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmış olduğu tavsiyelere uyarken, diğer taraftan da Anadolu’ya geçme çağrısına uyarak, Millî Mücadele’ye katılmak için gizlice Anadolu’ya geçmişlerdir. Hamdullah Suphi, Halide Edip, Müfide Ferit, Ahmet Ferit, Hüseyin Ragıp, Ahmet Agayef, Yusuf Akçura, Mehmet Emin (Yurdakul) gibi Türk Ocaklılar Karadeniz İnebolu-Ankara yoluyla Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında yer almışlardır.

Mustafa Kemal Atatürk “milliyetperver” insanların Ankara’ya gelmesinden ve kendisine destek olmasından son derece mutlu olmuştur. Türk Ocaklılar, Mustafa Kemal Atatürk’ün etrafında bir fikir halkası oluşturmuşlar, O’na her konuda destek olmuşlardır. Bunların başında; Kazım Karabekir, Hamdullah Suphi, Reşit Galip, Mustafa Necati, Mahmut Esat, Vasıf Çınar, Celal Sahir, Ruşen Eşref, Veled Çelebi, Besim Atalay, Tunalı Hilmi ve İzzet Ulvi gibi ateşli ve millî amaca inanmış Türk Ocaklı milliyetperver insanlar yer almıştır.

B- CUMHURİYET DÖNEMİNDE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE TÜRK

OCAKLARI

Millî mücadele döneminin zor şartları nedeniyle bazı şubeleri kapatılan ve çalışmaları yavaşlamış olan Türk Ocakları, Mustafa Kemal Atatürk’ün desteği ile 29 Aralık 1922’de yeniden canlanmış,

Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’nin toplandığı salonda Türk Ocaklılar toplanmış, bir kalpak içerisinde numaralar çekilmiş ve Mustafa Kemal Atatürk’e 1 numara verilmiştir. Böylece, Türk Ocakları yeni bir heyecanla yeniden çalışmalarına başlamış, Mustafa Kemal Atatürk Ankara’da Türk Ocağı’nın üyesi yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocağı’na üye olmasının ardından Türk Ocaklarının hem üye, hem de şube sayısı çoğalmış, Ankara Türk Ocağı’nın yarısından fazlasını Mustafa Kemal Atatürk’ün arkadaşları, milletvekilleri, yazarlar ve öğretmenler oluşturmuştur. Hatta kısa bir süre sonra en kalabalık dernek Türk Ocağı olmuştur.

Özellikle Cumhuriyetin ilan edilmesi, devlet ve toplum hayatına ilişkin köklü değişikliklerin yapılmaya başlaması üzerine, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, hemen hemen bütün Türk ocaklılar, Türk Ocaklarını yeni rejimin benimsenmesi, kabul görmesi ve tabana yayılması için üzerine yaslanılması gereken kurumlar ve güç olarak görmüşler, yoğun bir ilgi göstermişler, maddî ve manevî destek sağlamışlardır.

Türk Ocaklarının resmî yayın organı olan Türk Yurdu Dergisi Mart 1923’te yeniden çıkartılmaya başlayınca, “Türk Yurdu, yeni Türkiye’ye istinatgâh olan fikirleri takviye ve neşir edecektir. Vaktiyle olduğu gibi Türk Ocakları’nın harsî ve ilmî faaliyetlerini tespit edecek, Türk milletinin harsî (kültürel) birliğine çalışacaktır. ‘’

Türk Ocaklarına bağlılığını dile getirerek, Türk ocaklı olduğunu her fırsatta ifade etmiştir. Cumhuriyetin ilanından önce ve sonra çıkmış olduğu yurt gezilerinde özellikle Türk Ocaklarını ziyaret etmiş, yeni Türk devleti ve milleti açısından birçok önemli konuşmayı buralarda yapmış, ocakların şeref defterlerine onurlandırıcı yazılar yazmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocaklarını ziyaretleri, o günün protokol ziyaretleri gibi algılanmamalıdır. Gittiği yerlerde karşılama törenlerinin yapılmasına karşı çıktığı halde, halk onun gittiği yerlere yığılmış, özellikle gençler Mustafa Kemal Atatürk’ün yanından ayrılmamışlardır. Bu ziyaretler bir zorunluluktan olmamış, her iki tarafın varmak istediği hedefin aynı olması ve bundan hoşnut olunması nedenleriyle gerçekleşmiştir.

15 Mart 1923’te Adana Türk Ocağı’nı ziyareti sonrasında hatıra defterine, “Adana, Türklük nurunun feyyaz menbaı olsun. Bu ocağın ateşi çok, pek çok eskidir. O’nu asırlarca, söndürmeye çalışmaktan uzak kalmadılar. Fakat buna her girişenin ocağı söndü. Çünkü o müteşebbisler düşünmüyorlardı ki, Adana en asil Türk Ocaklarının kızgın ateşleriyle tenmiye olunmuştur. Ocağın bugünkü nuru ve alevi her kalbi aydınlatıyor…” yazarak, Türk Ocağı’nın çok köklü bir kuruluş olduğunu, Cumhuriyetin ilk yıllarında önemli bir işlevi yerine getirdiğini, Türk Ocağının herkesi aydınlatmak gibi bir görevinin bulunduğunu dile getirmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçte Türk Ocakları, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu isteği doğrultusunda eğitim, kültür, sanat çalışmalarına hız vermiştir. Bu bağlamda; halk eğitimine yönelik faaliyetler yapılmış, çeşitli sanat, kültür ve eğitim etkinliklerine katılan halk, bir yeniliği burada görmüş, yaşamış ve etkinliklere katılmıştır. Örneğin, Ankara Türk Ocağı salonunda yeni yaşama biçimini sembolize eden kadınla erkeğin bir arada olduğu, eğlendiği baloların düzenlenmesi, seksen beş kişiden oluşan çok sesli Batı müziğini icra eden Cumhurbaşkanlığı Orkestarası’yla tanışması Türk Ocağı bünyesinde olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocaklarına karşı göstermiş olduğu ilgi ve yapmış olduğu destek, sadece kişisel olarak kalmamış, kısa zamanda devlet politikası hâlini almıştır. 24 Aralık 1923’te 164 Milletvekilinin imzasıyla TBMM’ne sunulan önergede; Türk Ocaklarının geçmişte yapmış olduğu çalışmalar anlatıldıktan sonra, Ankara’da Türk Ocağı’nın bulunduğu ve “emvâl-i metrûkeden olan” binanın, Türk Ocaklarına tahsis edilmesi istenmiştir. Bu önergenin TBMM’de kabulünden sonra, Türk Ocaklarına düzenli maddî gelir sağlamak amacıyla, Reji İdaresi her yıl 3.000 lira ayırmıştır.

Yapılan hem maddî, hem de manevî destekler sonrasında, Cumhuriyetin ilanının üzerinden daha 1 yıl geçmeden, Türk Ocaklarının sayısı 71’e ulaşmıştır. Mustafa Kemal Atatürk 24 Nisan 1924’te Ankara’da gerçekleştirilen Türk Ocakları Kurultayı’nda delegelerden oluşan bir heyeti kabulünde, “…yeni Türk Devleti’nin kuruluşunda en çok Türk Ocaklarına güvendiğini…” dile getirmiştir. Bu da Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocağı ile olan ilişkisini ve Türk Ocaklarına güvenini ortaya koyması bakımından önemlidir. Aynı şekilde bu kongre nedeniyle, Mustafa Kemal Atatürk, “milletin Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ocakları yine müstakbel ümitleri Türk Ocakları etrafında toplanmış olan Türk gençliğine matuftur.”demiş, Türk Ocaklarına vermiş olduğu önemi bir kez daha belirtmiştir.

Milli mefkureye derneklerin birleştirilmesi isteğiyle 2 Aralık 1924’te 1117 numaralı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türk Ocakları kamu yararına çalışan dernekler statüsüne alınmış ve vilâyetlere bildirilmiştir.Böylece, Türk Ocakları Mustafa Kemal Atatürk’ün desteği ile önemli bir nüfuz elde etmiştir.

Türk Ocakları kamu yararına çalışan dernek statüsüne kavuştuktan sonra, Mustafa Kemal Atatürk, Türk Ocakları Genel Kurultayı delegelerinin temsilcilerini kabul etmiş ve yaptığı konuşmalarda, Türk Devleti’nin yücelmesi ve inkılâpların halka anlatılmasında ocakların rolünü vurgulamıştır. Bu süreçte, Türk Ocakları Kongresine katılan delegelerin önemli bir kısmını milletvekilleri, bürokraside ön planda olanlar, aydınlar ve gazeteciler meydana getirmiştir. Bun da Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocaklarına karşı tutumu ve iyi ilişkileri etkili olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocağı’na maddî ve manevî yardımı devam etmiş, bu kapsamda 3 Mayıs 1925’te Türk Ocaklarına maddî yardım kararı alınmış, Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocaklarıyla kurmuş olduğu iyi ilişki ocağın resmî yayın organı Türk Yurdu Dergisi’nde de sık sık yer almıştır. Örneğin derginin Ekim 1925’teki sayısında Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Bursa Türk Ocağı’nı ziyaretine ve yapmış olduğu konuşmaya geniş bir şekilde yer verilmiştir.

Cumhuriyetin ilk ve zor yıllarında Mustafa Kemal Atatürk ile Türk Ocakları arasındaki bağ hiç kopmamış, giderek kuvvetlenmiştir. Bunun en önemli göstergelerinden biri, Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Nisan 1926’da Ankara Türk Ocağı’nda yapmış olduğu açıklamadır. Bu açıklamada; Türk Ocaklarının çalışmalarından memnun olduğunu, “…inkılapların anlatılmasında ocakların büyük hizmetleri olduğunu’’ dile getirmiş, bir anlamda kendini de tanımlarken, “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun efrâdı (fertleri) ne kadar Türk harsıyla (kültürüyle) meşbu olursa o topluluğa istinat eden Cumhuriyet de kuvvetli olur. Türk Ocakları teessüsleri tarihinden itibaren çok yüksek hizmetler ifa etmişlerdir. Bu mesaide devam ediniz…” diyerek, Türk Ocaklıların aynı hız ve şevkle çalışmalarına devam etmesini istemiştir.

Aynı zamanda Cumhuriyet döneminde Türk Ocaklarının kurumsallaşmasına da özen göstermiştir. Bu bağlamda Ankara’da Türk Ocağı Merkez Binası’nın yapımına proje aşamasından itibaren katkı sağlamış, binanın projesini sulu boya resminden beğenip onaylamış, binada Türk süslemelerinin kullanılmasını ve Türk işçilerin çalışmasını istemiştir.

Türk Ocakları’nın IV. Kurultayı üyelerini Mustafa Kemal Atatürk 28 Nisan 1927’de kabul etmiş, dinî, millî ve lâik eğitim üzerine bir takım açıklamalarda bulunmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk Ocaklarını Cumhuriyet rejimine bağlı, çağdaş ve gerçekçi bir kültür milliyetçiliğinin işlendiği, bunun yayılması için çalışan kuruluşlar haline getirmeye çalışmıştır. 1927 yılına gelindiğinde Türk Ocakları Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılmasını istemiş ve bu amaca ilişkin maddeler yeniden düzenlenmiştir.

Buna göre; “Madde 2-Türk Ocağı’nın amacı, millî bilincin kuvvetlenmesi, uygar ve sağlıklı ilerleme, millî ekonominin gelişmesidir. Madde 3-Cumhuriyet, milliyetçilik, çağdaş uygarlık ve halkçılık ülkülerini izleyen Türk Ocağı, bu ülküleri gerçekleştirmekte Cumhuriyet Halk Fırkası ile devlet siyasasında (siyasetinde) beraberdir. Türk Ocağı, bu ülküleri yaymak ve aşılamak için bilim, hars ve toplum alanında mücadele eder, çaba gösterir.” denilerek, bir anlamda Türk Ocaklarının yeni görev tanımı yapılmıştır. Ayrıca, Türk Ocakları bu düzenleme ile Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte hareket etmesi istenilen, sosyal ve kültür işleri ile uğraşan kurumlar haline getirilmiştir.

Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen yemekli toplantılarda Mustafa Kemal Atatürk zaman zaman Türk Ocaklı aydınlarla, yazarlarla, bürokrasiden isimlerle, şairlerle bir araya gelmiş, onları sürekli yeni fikirlerle yönlendirmiş, yeni devletin ve toplumun, milletin tarihini ve edebiyatını bunlarla birlikte oluşturmaya çalışmıştır.

27 Nisan 1930’da Türk Ocakları Umumî Kurultay’ına bizzat katılmış, delegelerle görüşmüş, yeni Türk Tarih Tezini burada ortaya atmış, “ …büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için borçtur diyerek, Türk Ocaklarının Türk Tarihini bütüncül bir yaklaşımla inceleme ve ortaya koyma görevini dile getirmiştir. Bu bağlamda, Türk tarihinin belli ilkeler doğrultusunda araştırılmasının, yazılmasının ve kurumsallaşmasının zamanının geldiğini dile getirerek, bu amaçla Türk Ocakları Kanunu’nda değişiklik yapılmış, “Türk Ocağı Tetkik Cemiyeti” kurulmuş, bir anlamda Türk Tarih Kurumu’nun kurulması çalışmaları başlatılmıştır. Ayrıca, konuşmasında; “…son seyahatimde ziyaret ettiğim bütün ocaklarda beni çok memnun eden bir faaliyete, canlılığa şahit oldum. Bilhassa Türk Ocaklarının bulundukları merkezlerde faydalı bir takım hizmetlerle halk üzerinde çok müsait bir tesir bıraktıklarına şahit oldum…” diyerek, Türk Ocaklarından hoşnut olduğunu dile getirmiş, Türk Ocaklarının halk üzerindeki etkinliğini belirtmiştir.

Ankara merkezli yeni Türk Devleti’nin kurulması ve Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra, devlet ve toplum hayatına ilişkin köklü değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Bunlar yapılırken, Türk Ocağı ve Türk Ocaklılar yeni rejimin benimsenmesi, kabul görmesi ve tabana yayılması için üzerine yaslanılması gereken kurumlar ve insanlar olarak görülmüştür.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk Ocaklarını Cumhuriyet rejimine bağlı, çağdaş ve gerçekçi bir kültür milliyetçiliğinin işlendiği, bunun yayılması için çalışan kuruluşlar haline getirmeye çalışmış, Cumhuriyetin ilk ve zor yıllarında Türk Ocakları ve ocaklıları ile bağını hiç koparmamıştır. Ancak, 1931 yılına gelindiğinde Türk Ocakları tarihinde yeni bir dönemi başlatmış, CHP ve Türk Ocaklarının beraber, aynı çatı altında ve kültür şubesi olarak çalışmasını istemiştir. Bu anlayışla, 24 Mart 1931’de Türk Ocakları ile CHP’nin birleştirilme kararını almış, Türk Ocaklarının 10 Nisan 1931’de yapmış olduğu olağanüstü toplantısında; Türk Ocaklarının kapatılıp, mallarının CHP’ye devredilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece, Türk Ocakları tarihinde yeni bir döneme girilmiş, daha sonra da Türk Ocakları Halkevlerine dönüştürülmüştür.

*Bu bildiri Tahir KODAL’ın makalesi temelinde yazılmıştır.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Bengisu Ünal

You may also like