13 Temmuz 2021 tarihli İsmail Bey Gaspıralı başlıklı yazımda Gaspıralı’nın 1878’de Bahçesaray Belediye Reisi olduğunu ve reislik görevine devam ederken 1879’da bir gazete çıkarmak istediğini fakat hükümetin buna izin vermediğini belirtmiştim. İstifaya zorlandığı öğretmenlik döneminde farkına vardığı büyük eğitim sorunları için çalışmalara başladı. Ona göre bir milletin ilerlemesi ve yükselmesi için birinci şart iyi bir eğitimin sağlanmasıydı. Fikirlerini hayata geçirmek için dönemin siyasi şartları hiç de elverişli değildi ancak Gaspıralı Rusların Türklere ve Müslümanlara karşı izlediği siyaseti yakından takip etmiş, bununla nasıl başa çıkacağı konusunda bir harita belirlemiştir. Çalışmalarını, fikirlerini hayata geçirmek ve milleti uyandırmak için aklındaki silah basındı ama gazete çıkarmak için izin alamamıştır. Sonraki üç sene boyunca bu müracaatlarını yılmadan yinelemiştir. Teknolojinin henüz çok gelişmediği, hele ki internetin henüz keşfedilmediği bir dönemde fikirlerin, görüşlerin, haberlerin ve gündemin halk ile paylaşılabilmesinin en etkili yöntemi basın yoluyla mümkündü. Ki bahsi geçen dönemde Gazeteler bile kamuda henüz tam anlamıyla yaygınlaşmamıştır. Gazete için gereken izni en sonunda almıştır.
Gaspıralı, 10 Nisan 1883 tarihinde Kırım Bahçesaray’da yayınlamaya başladığı Tercüman gazetesi yoluyla Türk-Müslüman dünyası içinde kamu diplomasisini yürüten öncü bir isim haline gelmiştir. Fakat iznin gerektirdiği belirli şartlar vardı izin alama sürecindeki yazışmaları ve şartları okuduğumuzda Tercüman Gazetesi’nde Rus siyasetine karşı olumsuz içerikler üretmekten kaçınılması gerektiği ve gazetede toplumu isyana teşvik etmeden tarafsızca haber yazılarının yazılabileceği anlaşılmaktadır. İzni alabilmenin nedenleri arasında Rus hükümetinin bu izni verme sürecini incelediğimiz zaman farklı sebeplerin de olduğunu aktarmak gerekir. Bunlardan bir tanesi Kırım’ın Rusya’ya dâhil edilmesinin 100. yılına gelinmişti yani bu noktada Kırım halkının Rusya’ya karşı sempatisinin yükseltilmesi hedefini gazete verilecek iznin sağlayacağı düşünülmüştür. . Cafer Seydahmet Kırımer kendisi Kırım Tatarı, Türk siyasetçisi ve devlet adamıdır. Cafer Seydahmet’in Gaspıralı ve Tercüman Gazetesi hakkında söyledikleri de bu çıkarımları haklı çıkarmaktadır: “Tercüman’ın hayat ve neşe veren ilkbaharda çıkmaya başlaması ne kadar ümitli bir alamet idiyse, bunun 1883’üncü yıla tesadüfü de az manalı değildi. Bu tarihte bütün Rusya’da bayram yapılıyor. Rus matbuatı baştanbaşa büyük bir vak’ayı tes’ide hasrediliyor. Rus yazıcılarının ciltlerle eserleri neşrediliyordu. Bütün Rusya’yı sarsan, heyecana getiren bu büyük bayram, tam bir asır evvel, yani 1783’te, Kırım’ın ikinci Katerina tarafından zaptı şerefine yapılıyordu. Rusluk, General Potemki’nin Orkapuda 30.000 Kırım Türkünün naşını çiğneyerek Kırım’a girmesini, Karasu, Bahçesaray’ı yakarak bütün Kırım’da zulmün ve vahşetin canlandırılması hatırasını tebcil ediyordu.” * Yani bu zulmün halkta kalan etkisini ve öfkesini silmek amacıyla sempati uyandırmak gayretinde olan Rus hükümeti bu gazete iznini en sonunda bir fırsat bilmişti. İkinci bir neden olarak İsmail Gaspıralı Rus askerî okullarında eğitim almıştı bu eğitim sürecinde Rusçası çok iyi dereceye ulaşmıştı ve belediye reisliği yapmış olması nedeniyle de Rus hükümetinin Gaspıralı’ya güven duyması da etkili bir faktör olmuştur.
Bir matbaa kurmak ve gazete çıkarmak o dönem içi şartlarda büyük bir mali kaynak gerektiriyordu ancak bu mali kaynağın tamamını Gaspıralı karşılayacak sermayeye sahip değildi. İlk aşamada matbaa ve gazetenin basımı Gaspıralı’nın eşi Zühre Hanım’ın desteğiyle gerçekleşti. Yine kaynaklardan Zühre hanım’ın kardeşi olan Mehmetşah Akçura’nın da Gaspıralı’ya bu yolda büyük destek olduğunu öğrenmekteyiz. Mehmetşah Bey Tercüman’da sekreterlik de yapmıştır. Gaspıralı’nın kayınbabası olan İsfendiyar Akçura Tercüman Gazetesinin yayımlanmasında ve Usul-i Cedid okullarının yaygınlaştırılmasında ve işletilmesinde destekte bulunması için Bahçesaray’a üç oğlunu gönderdiği de bilinmektedir. Daha sonra ilerlemekte olan süreç içinde gazeteyi finanse etmek için, Pan-Türkizm fikirlerine ilgi duyan iş adamlarına ve aydınlara başvuruldu. Bunlar arasında Müslüman sanayiciler, Orenburg’dan Ramiev kardeşler, Simbirsk’ten Yusuf Akçura ve Bakü’den Zeyn el-Abidin Tagıyev vardı. Hüseyinzade Ali ve Ali Merdan Topçubaşı gibi daha isimlerini sayamadığım birçok saygıdeğer aydınlar, Tercüman gazetesi için Azerbaycan’da yardım toplamışlardır. “Matbuat halkın, milletin dilidir. Matbuat bir dil-i milliyedir ki, sesi dünyanın bir tarafından bir tarafına kadar gider; bir dildir ki, sedası bin yıl soñ işitilir.” 25 Kasım 1883’te Gaspıralı bu ifadeleri Tercüman’ın ön sözünde dile getirmiştir. Yani demek istediği Basın halkın, ulusun dilidir. Basın, sesi dünyanın bir yanından öbür yanına giden bir ulusal dil; yankısı bin yıldan sonra duyulan bir dildir. İsmail Bey Gaspıralı işte basın yoluyla yani Tercüman ile bin yıl sonra bile fikirlerinin ve hareketlerinin duyulmasını hedeflemiş sadece duyulmasını değil millete bu fikir ve çalışmaların yol göstermesini de istemiştir. Yani az sonra bahsi geçecek amaçlar aslında gazetenin kurucusu Gaspıralı Bey’in amaçlarıdır ve bu amaçlar Tercüman üzerinden aktarıldığı için artık gazetenin de amaçlarıdır. “Dilde, fikirde, işte birlik” gazetenin amaçlarının en temelidir. Gazetede tüm Türklerin anlayabileceği sade bir Türkçenin kullanımı İsmail Bey için çok önemliydi. Batı Türkçesi denilen İstanbul Türkçesiyle yani o dönemin Osmanlı Türkçesi ile Doğu Türkçesine geçişi temsil eden Kırım Tatarcasını, sadeleştirerek bir araya getirdi ve yepyeni bir ortak Türk edebi dili yaratma projesini Tercüman aracılığıyla tanıtmaya, uygulamaya çalışmıştır. Gazetede yayınlanan her yazı ve haberin Rusçası birebir olarak Rusça kısımda da yayınlanmıştır. Tercüman Gazetesi 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında, Türk dünyası için ortak bir “yazı dili” yaratma alanındaki duyulan en önemli eylemdir. Tercüman Osmanlı Türkleri, Azerbaycan Türkleri, Kırım Tatar Türkleri, Başkurtlar, Kazakistan Türkleri, Kırgız Türkleri, Özbekistan Türkleri, Türkmenler ve Uygur Türkleri arasında büyük bir ilgi ve takdir kazanmıştır. Ancak, adı geçen bu Türk boylarının ileri gelenleri, ilim adamları ve aydınları 1900 ile 1920 yılları arasında yayımladıkları gazete ve dergilerde, İsmail Bey’in hayata geçirdiği ortak Türk dilini değil, tam tersine mahalli Türk yazı dillerini kullanmışlardır. Zaten, Sovyet’in hâkimiyeti 1925’te tam anlamıyla bölgede oturduktan sonra, ortak Türk yazı dili projesi Türk dünyasından silinmiştir. Gazete Türk-Müslüman halkın Rusya’daki konumunun ikinci sınıf insan muamelesinden çıkması gerektiğini duyurmayı amaç edinmiştir. Bu amacına ulaşmak için Hıristiyan ya da Rus halkı yermemiş hatta ara bulucu bir noktada durmuştur. Bu noktada hem Gaspıralı’nın Türk-Müslüman halk dışındaki kesime olan saygısı hem de hükümetin aksi takdirde gazeteyi kapatması faktörünün etkileri görülmektedir. Yeri geldiğinde gazete bunları açıkça vurgulamıştır. Yeri geldiğinde de dengeyi sağlamak için yumuşak denilebilecek türden ifadelere yer vermiştir. Hatta bazen bu hükümetle olan dengeyi sağlamak adına kullanılmış yumuşak ifadeler bazı Türk-Müslüman ahaliden tepkiler almıştır. Güncel konular çoğu kez dış ülkelerden alınan örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır. Bu sayede bölgedeki daha doğrusu ülkedeki politikalar, baskılar, temel hakların ve hukukun göz ardı edilmesi veya özgür basın gibi konular dış ülkelerde meydana gelen olaylar seyrinde örneklendirilerek dolaylı yoldan aktarılmıştır. Tercüman Rusya hâkimiyeti altında yaşamakta olan Türk-Müslüman halkın milli bilincinin uyanmasını ve seviyesi düşük olan eğitim derecesini modern tarzda eğitim anlayışı ile buluşturulmasını halk arasında hızla yayılmasını sağlamakta çok önemli bir hedef üstlenerek büyük bir yer almıştır. Özellikle eğitim konuları hakkında önemli içeriklerin yayınlandığı gazete sayesinde Usul-i Cedit okulları yaygınlaştırılmış eğitimde pozitif bilimler öğretilmeye başlanmıştır. Ayrıca kız çocuklarının eğitimlerine de önem verilmeye başlanılmıştır. Gazetede bilimsel keşiflere ve kitap tanıtımlarına da yer verilmiştir.
Tercüman’ın okuyucu kitlesi aynı zamanda yazar kadrosunun da bir parçası haline getirilmiştir. İlk zamanlarda gazetede Gaspıralı tarafından yazılmış haber ve makaleler varken zaman içinde bu yöntem ile hem haber içeriği hem de yazar isimleri çoğalmıştır. Gazetenin okunduğu memleketlerde, kesimlerde meydana gelen gelişmeler, önemli hadiseler o memlekette gazeteyi okuyan kişiler tarafından Tercüman’a iletiliyordu bunun için kurulmuş bir sistem vardı. Böylece Tercüman’ın “Mektuplar” isimli bölümü, okuyuculardan gelen yazılara ve haberlere ayrılmıştır. Dönemin şartları altında çoğu yazı yollayan kişi ismini ya yayınlamamış ya da sadece adının ve soyadının baş harflerini yazmıştır. Gaspıralı bu yazı ve haber yollayan şahsiyetlere ödemeler de yapmıştır. Bu yolla gazete çift yönlü bir iletişim ve yayın organı haline gelmiştir. Gazetenin bu sistemi sayesinde gazete okurları Memet Nuzet, Yakup Şakir-Ali, Hüseyin Şamil Tohtargazı, Ablakim İlmi, Hasan Sabri Ayvazof, İsmail Latifzade, Seyit Abdullah Özenbaşlı gibi yazarların yazı ve haberlerini okuma şansı bulmuşlardır. Buna ek olarak, Bahçesaraylı Belediye Başkanı ve Gaspıralı’nın eski sınıf arkadaşı Mustafa Mirza Davidoviç gazetenin faaliyetleri ile doğrudan bağlantılıydı. Ilya Kazas isimli Karaylı eğitimci ve gazeteci Tercümanın içeriğini gözden geçirip sansürlenmesi muhtemel kısımları düzeltmekteydi. Ali Merdan Topçubaşı ile sürekli olarak bir mektuplaşma içinde olan Gaspıralı gazete ile ilgili konularda ondan destek almıştır. Bu destek sadece maddi değildi, içerik hakkında da danışılıp alınan eleştiri ve fikirlerden de oluşmaktaydı. Tatar ulusal hareketinin liderlerinden biri olan Sadri Maksudi, Ekinci Gazetesi yayıncısı Hasan Bey Zardabi, Kırım Tatar eğitimсi Bekir Halil Emekdarov, Ramiev kardeşler, Musa Akyiğitzade, Muhammed Fatih Karim, Tatar eğitimci ve eğitimci Yahya Bayburtlu, Kırım Tatar şairi Seyit Abla Özenbaş, Osman Nuri Akçokraklı, Yusuf Akçura, Ali Bey Hüseyinzade, bu isimler de gazeteye büyük destek sağlamışlardır. Yazarları ve çalışanları arasında daha sonra Sovyet siyasi baskısına maruz kalan bilim adamları ve sosyo-politik figürler çok fazlaydı ki zaten ismini de saydığımız bazı şahsiyetlerin çoğu sonraki dönemlerde baskılardan dolayı göç etmek zorunda kalmış ya da tutuklanmıştır. Gazetenin ilerleyişinden, içeriğinden rahatsız olanlar ve anlaşılan o ki Türk-Müslüman düşmanları kişiler bir yangın çıkardı. 1885’te çıkan bu yangınla Bahçesaray’daki matbaa yanmıştır ancak gazeteyi durdurmaya yetecek bir durum ortaya çıkmamıştır.
Tercüman artık bilinen bir gazeteydi. Sadece Rusya’da değil birçok yerde okunuyordu. Yayın hayatının başlarında haftada bir kere çıkarılan ve 4 (iki sayfa Türkçe, iki sayfa Rusça) sayfadan oluşan Tercüman Gazetesi 300 kadar okuyucuya sahipken zamanla haftada iki kere daha da sonrasında üç kere basılmaya başlamış bununla doğru orantılı olarak okur sayısı da yükselmiş 1000 kişiye kadar ulaşmıştır. Özellikle 1905 ve sonrası hem bu artışlar hem de içeriğin sansürlenmesi konusu bakımından önemlidir. 1905’e gelindiğinde Tercüman’ın okuru 5000 civarındadır. 1905 İhtilali ile Tercümanın Rusça olan kısmı gitgide azaltılmıştır ve sonunda tamamen gazeteden Rusça çeviri çıkarılmıştır. Yine aynı sene içinde gazete bir isim değişikliğine uğrar ve yeni ismi Tercüman-ı Ahval-i Zaman olarak değiştirilmiştir. Ayrıca başlığına da “Dilde, fikirde, işte birlik” sloganı yazılmıştır. İsim değişikliğine rağmen, gazetenin kendi sayfalarında ve üçüncü taraf kaynaklarında Terciman veya Tercüman olarak adlandırılmaya devam ettiği belirtilmelidir. Tercüman’a ek olarak 1905’te Gaspıralı ayda bir defa çıkacak olan Türk-Müslüman dünyasının ilk dergisi Âlem-i Nisvan’ı çıkarmıştır. Dergi kadın hakları ve Türk kadının uyanışı üzerine yazılar yazmaktaydı zaten adının anlamı kadınlar dünyasıdır. 1910 yılından sonra Tercüman’da bağımsız bir Rusça bölüm yeniden ortaya çıkıyor, ancak bu bölüm tematik olarak Türk ile ilgili değildir. 1912 senesinden itibaren Tercüman artık günlük olarak basılmaya başlanmıştır.
Artık tüm Türk memleketlerinde Tercüman büyük bir ilgiyle okunuyordu. Gazete artık Kırım’dan başka Kazan, Astrahan, Ufa, Bakü, Nüha (Şeki), Erivan, Tiflis, Mahaçkale, Taşkent, Semerkant, Buhara ve Osmanlı, İran, Afganistan, Suriye, Mısır, Hindistan ve Romanya’da okunmaktaydı. Okur sayısı ise 25.000’i aşmış duruma gelmiştir. Gaspıralı’nın vefatından sonra (11 Eylül 1914) Tercüman Gazete’sinin başına oğlu Rıfat Bey geçmiştir. Gazete dört sene daha hayatta kalmıştır. Tercüman’ın son sayısı 23 Şubat 1918’de Bolşeviklerin Kırım’ı işgal ettiği tarihte çıkmıştır. Sonrasında ise gazete yasaklanmış ve bir daha çıkarılmamıştır.
Sonuç olarak, 35 senelik bir yayın hayatı sürdürmüş olan Tercüman Gazetesi sadece bir basın-yayın aracı olmamıştır. Tercüman okunduğu her memlekette her kesimde büyük ilgi uyandırabilmeyi başarmıştır. Bu başarısını hele ki Rus hükümeti baskısı altında kazanmış bir Türk-Müslüman gazetesidir. Bu noktada özellikle Tercüman ismi ile Gaspıralı ismi ayrılmaz bir bütündür. Ayrıca Tercüman denildiği anda “Dilde, fikirde, işte birlik” sloganı tüm Tercüman okuyucusunun zihnin de yer edinmiştir. Bu da gazetenin hedeflerine doğru ve sağlam şekilde ulaşabildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Tercüman hem Rusya’da hem de tüm Türk-Müslüman dünyasında daha önce hiçbir yayın organın ulaşamadığı bir kitleye ve etkiye sahip bir gazete olmuştur. Ruslar tarafından okunduğunda bile rehber içeriği onları dahi etkilemiştir.
*Gaspıralı İsmail Bey (Dilde, Fikirde, İşte Birlik), Kırımlı Cafer Seydahmet, s:73
Kadife Elif Gülşen
Latest posts by Kadife Elif Gülşen (see all)
- 1920 Gence İsyanı - 20 Aralık 2021
- TERCÜMAN GAZETESİ - 26 Ekim 2021
- İsmail Bey Gaspıralı - 13 Temmuz 2021
- AHLAT’TA BİRKAÇ MEVZU - 8 Mayıs 2021
- С Точки Зрения Социалиста Жестокости Армян В Тбилиси - 26 Nisan 2021