18 Mayıs 1944’te Ne Oldu? Nedim Ünal

Bazı vesikalar çok açıklamaya gerek duymaz. Türkan Cihanoğlu tarafından Kırım dosyası için yüklenen tarihi vesika

buna örnektir. Bu yüklediğim vesika da kendisi açıklamaktadır. Nedim Ünal, kendi sözleriyle durumu gayet güzel özetlemiş bulunmaktadır. Altta okurlara sunduğum tarihi vesika, Eskişehir Türk Ocakları başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın 18 Mayıs 2011 günü, Eskişehir Sıhhiye meydanında yaptığı konuşmanın metne aktarılmış halidir. Okuyanların hayatında yer edinmesi dilekleriyle.

 

“Aziz dostlarım, 19. ve 20. yüzyıl Türklerin sürgün ve katliam yüzyılı diyor Amerikalı gazeteci Justin McCarty, ama bunu ne onlar biliyor, ne dünya biliyor. 1864’te bu sene 147. yılını idrak edeceğimiz büyük Kafkas sürgününden sonra, İmam Şamil’in o muhteşem mücadelesinden sonra 1774’te Kırım’ın işgali ile Türk Dünyası’nın karanlık günleri başladı. 1774 ilk Kırım harbinden sonra her yirmi senede bir, her yirmi senede bir… Kırımlı bu zulmü sadece 1944’te yaşamadı. Her yirmi senede bir Moskofla karşı karşıya geldik biz Kırım’da. Kırım’ı boşlattık, Mecidiye’ye geldik, Karasu’ya geldik, Dobruca’ya geldik. Orada da aynı zulümlerle, aynı katliamlarla karşı karşıya geldik ve her yirmi senede bir biz Kırım için, Türklük için onlarla karşı karşıya geldik. Ama yetmedi.

Aziz dostlarım, 20. yüzyılda dünya iki büyük cani gördü. Ben okullara gidiyorum bunları anlatıyorum, soruyorum. 1. caniyi hepsi biliyor. Niye? Hollywood sineması ve Yahudi propagandası her gün beynimize çakıyor onu. Hitler’i biliyoruz. Hitler’in ne kadar büyük bir cani olduğunu biliyoruz. Ama, ama 1943’te İnguşya’da bir tane İnguş bırakmayan, Ahıska’da bir tane Ahıska Türk’ü bırakmayan, Karaçay’da 2 Kasım 1943’te bir tane Karaçaylı bırakmayan, ondan önce 1938’de bütün Türk Dünyası’nın aydınlarını, Cengiz Aytmatov’un babası başta olmak üzere katleden, en son 18 Mayıs 1944’te bir tane Türk namına sivrisineği bile Kırım’da koymayan Stalin’in adını bizim çocuklarımız biliyor mu? Niye bilmiyoruz? Niye, niye anlatmıyoruz çocuklarımıza? Stalin denilen katili, caniyi, niye bizim çocuklarımız, Eskişehirdeki Kırım Türklerinin çocukları, Eskişehirde yaşayan herkesin çocukları niye Stalin tişörtleri giyiyor? Niye? Evet, milletler geçmişlerini, mazilerini, başlarına gelenleri eğer anlatmazsalar, bilmezseler bu gök kubbe ve tarih onları mahkum eder ve yaşama hakkı tanımaz aziz dostlarım.

18 Mayıs 1944’ü arkadaşlarım anlattı, okuyacağız. Daha geçenlerde benim Zafer Karatay arkadaşımın yaptığı, Cengiz Dağcı ile ilgili yaptığı belgeseli inşallah herkes seyretmiştir. Seyretmeyenlere billahi, billahi Kırım Türklüğünün geçmişi, Kırım hanları ve o şehitler haklarını helal etmezler. Okuyun, Cengiz Dağcı’nın Yurdunu Kaybeden Adamını okuyun, Elif Ba gibi, her evde olmalı. Onlar da İnsandı kitabını Elif Ba gibi alın ve okuyun, Korkunç Yıllar’ı alın, Cengiz Dağcı’nın, o büyük Kırım Türkünün, büyük Kırım edibinin, 92 yaşında dahi Kırım Türklüğünün mücadelesini veren, vazgeçmeyen Cengiz Dağcı’nın kitaplarını okuyun! Bunları okuyun, Kırım davasını yere düşürmeyin. Bu bayrak bir daha yere inmemeli.

Bugün Ankara’dan gelen 80 kişi var, Polatlı’dan gelen var, Gebze’den gelenler var, Eskişehirliler nerede! 80.000 kişinin yaşadığı, en azından 80.000 kişinin yaşadığı, Kırım Türklerinin yaşadığı Eskişehirliler nerede? Bütün Eskişehir, 550.000 kişilik Eskişehir nerede? Bir millet davasından bu kadar bihaberse, davasına sahip çıkmıyorsa, davasıyla bütünleşmiyorsa, o milletin muzaffer olması mümkün değildir ve bunları hak eder. Başınıza daha çok belalar gelir, başımıza daha çok belalar gelir, yaşarız. Hak ediyorsak yaşarız. Hak etmek istemiyorsak, yarın Huzur-u Mahşer’e gittiğimizde Hanlar Sarayından ayağa kalkacak o Giray hanlarıyla, Kırım hanlarıyla yüzleşme noktasına geldiğimizde huzur-u kalple eğer onlara hesap vereceksek onların karşısında, “Biz size Kırım diye bir vatan bırakmıştık, can Kırım diye bir vatan bırakmıştık, Bahçesaray’ı bırakmıştık, bizim mezarlarımıza dahi sahip olamadınız” dediklerinde, herkes ve hepimiz o hesap gününe sahip olmalı.

Hepimiz rahat değil miyiz? Bakın üstümüze başımıza, yediklerimiz önümüzde yemediklerimiz arkamızda. Ayaklarımızda yumuşak ayakkabı, her şeyimiz var ama bugün, profesör kadın Kırım’da topraktan yapılmış inin içinde yaşıyor. 300 bin kişi. Yahu bundan on sene önce bin dolara Kırım’da bir ev alınıyordu! Kırım derneklerinin ve Hakan kardeşimin sitesinde, İstanbul’da Celal’ın sitesinde yazıyor: “Kırım’da bir öğrenci okutun” diyor ayda on dolar on on on! Elinizi şöyle yüreğinize koyun. Kendinize dönün ve kendinize bir bakın, Kırım için ben ne yaptım? Kırım için ne yapıyorum, Ahıska için ne yapıyorum, Karaçay için ne yapıyorum? Yüreğinize dönün, kendinize dönün, dönün ve bu hesabı vermeye hazır olun.

Ben arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Mesut kardeşimi tebrik ediyorum, onunla beraber olanları tebrik ediyorum. Ankara’dan, Gebze’den, Polatlı’dan; velhasıl Türkiye’nin her tarafından gelenleri bağrımıza basıyoruz. Bu bir başlangıçtır, bu bir başlangıçtır, bu bir yola çıkıştır. İnşallah bu bayram devam edecek. Ve şunu söyleyeyim, burada Mesut arkadaşıma da söylüyorum: Kırım davası bir günde başlayıp bir günde bitmemeli. Sadece 18 Mayıslarda Kırım, Kırım Türklüğü, Akyar sadece 18 Mayıslarda hatırlanmamalı. Yılın her gününde Kırım davası, Kırım musikisi, efendim Kırım yemekleri, Kırım işlemeleri, aklımıza ne geliyorsa Kırım’ın meselesini, Kırım’ın davasını bütün Türkiye’ye ve bütün dünyaya kabul ettirmek mecburiyetindeyiz. Burada bi çıngıyı yakalım, bu çıngıyı.

Aziz dostlarım, Stalin denilen cani, kendi memleketinde mahkûm edildi. Medyedev bundan üç ay önce konuşma yaptı Kremlin meydanında, “Stalin bir katildi” dedi. 40 milyon insanın katlinden sorumlu bir katildi. Medyedev bunu söylüyor, Rus devleti bunu söylüyor, benim insanlarımın bundan haberi yok ve söylemiyor! Niye? Niye? Çünkü Türk’ü katletti! Çünkü Türk’ün kanı ucuz, Türk’ün canı ucuz, canı ucuz, kanı ucuz! Türk çocukları daha düne kadar 1970’ten 1980’e kadar Stalin’in mücadelesini yapmadı mı? Hala yapanlar yok mu içimizde? Türk’ün katili, Kırım Türkünün katili, Ahıska Türkünün katili, Aytmatov’un babasının katili, Azerbaycan aydınlarının katili, Karaçay Türklerinin katili, Çeçenya’nın, Kabartay’ın, Nogayların katili Stalin’i niye bilmiyoruz? Benim çocuklarım niye bilmiyor?

Okullara gidiyorum ve soruyorum teker teker, vallahi ve billahi Stalin’in adını bilen yok. Yüreğim yanıyor yüreğim! Bilen yok. Demin bir arkadaşım dedi ki şurda, “Hocam iyi misin, Huzurlu musun?” Dedim ki hayır! Bir Türk ne zaman iyi ve huzurlu olur? Doğun TÜrkistan hürriyetine sahip olursa, Kırım’Da bu bayrak Kırım’da bu semalarda dalgalanmaya başlarsa, bağımsız, hür, müstakil Kırım Türk Devleti orda olursa, evet, Başkurdistan Türk Devleti, Çuvaşistan Türk Devleti, Kazan Türk Devleti ne zaman semalarda kendi bayraklarıyla var olursa o zaman, bir Türk ancak o zaman Huzurlu olur, o zaman mutlu olur, değilse Türk’ün huzurlu ve mutlu olmaya hakkı yok. Bugün Doğu Türkistan’da bu zalim zulüm altında inleyen altmış milyon Türk, bugün Kızıl Çin’in hegemonyası altında inim inim inliyorsa, daha dün 900 Doğu Türkistanlı bu zulmün altında katledildiyse ve eğer bu Türk’ün şurasında bir şey yanmıyorsa eğer, Kırım’dakileri düşünüp şurasında bir şey yanmıyorsa eğer, Her Türk kendisinden şüphe etmeli. Akşam yatarken kendisiyle, geçmişiyle, mazisiyle hesaplaşmalı ama inşallah bugün bir geleceğin rüyasını hep beraber görüyoruz. Önümüzdeki sene hep beraber bunun on misli kalabalıkla, daha fazlasıyla burada olmak ümit ve temennisiyle, hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.”

 

Bayram Köroğlu

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.