İnsan, yaşamını anlatmak üzere kurmuştur. Daimi surette kendini ifade etmek, açıklamak ister. Toplumsal olarak bakılacak olursa birey, yaş aldıkça biraz daha içine çekilir. Çocuklar içinse durum tam tersidir. Meraklı bakışları çevresini sorgularken bir yandan da gördüklerini devingen bir şekilde anlatmaya başlarlar. İşte tam olarak bu noktada, çocuğun karşısına çıkan uyarıcılar önem kazanır. Daha okul öncesi süreçteyken çocuk, gelişmeye hazır hâlde beklemektedir. Karşısına çıkan uyarıcıları hayal gücünü kullanarak farklı biçimlere sokup onlarla birlikte belki yıldızlara belki evrenin diğer ucuna doğru yol alır. Somutlaştırmak amacıyla bir örnek üzerinden gidelim. Bir çocuk, annesi ve babasıyla birlikte at çiftliğine gitmiş olsun. Atların seyisleriyle birlikte gezdiği, farklı ailelerin/ arkadaşların gülüp eğlendiği bir ortamı hayal edelim. Hayal gücünü kendine zırh edinmiş çocuk, ortamın içindeyken dahi bir atın sırtında dörtnala gittiğini düşlüyordur. Düş, kendini gerçekliğe bıraktığında ise çocuğumuz kendini anlatmak isteyecektir. İlgili ailenin tavrı çocuğunu sabırla ve ilgiyle dinlemek olacaktır. Hatta ilginin çocuk üzerindeki tesirinin bilincinde olan aile, eve döndükleri zaman birlikte günü anlatan bir resim çizmek isteyecek ve çocuğunu bu yönde teşvik edecektir. Bu tablonun kahramanı olan çocuğumuz okul sıralarına geldiği zaman farkında olmadan yazmaya karşı tutum oluşturmuş olacaktır. Zira çocuğumuz, derdini anlatmanın, kendini anlatmanın, hayallerin ona verdiklerinin hazzını yaşamış olacaktır. Bu durumda öğretmenin payına, çocuğumuzu köreltmeden teşvik etmek ve motive ederek geliştirmek düşecektir. Ancak her öğrenci, bu tablonun içinde büyümeyecektir. İşte bu sefer öğretmenin payına, bireysel farklılıkları, yetiştirilme tarzını gözeterek öğrenciye liderlik etmek, yoldaş olmak düşecektir.
Öğrenci, hangi tablonun içerisinde fırça darbeleriyle şekillenmiş olursa olsun hayal kurmaktan vazgeçmeyecektir. Hatta bazı koşullarda en siyah fırça darbeleri çocuğun hayal dünyasına kaçmasına sebebiyet verir. Bu durumda öğretmenin yapması gereken; hayal gücünün kaybolmasına müsaade göstermemek olacaktır. Öğrencinin bir elinden düşleri diğer elinden ise öğretmeni tuttuğunda tutum oluşmasına engel kalmayacaktır. Yüreğinde cevher taşıyan çocuklar, düşlerine kıymet veren bir ‘büyükle’ karşılaştıktan sonra herhangi bir dağın altında kalmayacaklardır. Bu noktadan sonra öğretmen, öğrencilerinin yazmaya eğilmelerini sağlamakta herhangi bir güçlük yaşamayacaktır. Attığı her ilmek örgünün sonraki parçasına temel oluşturacaktır. İlk ilmeğini tutum oluşturarak atan öğretmen, ikinci ilmeğini ise ‘sabır’ kavramından yola çıkarak atacaktır. Çünkü öğretmen, yazmanın bir süreç olduğunu ve bu sürecin plan dâhilinde olduğunun farkındadır. Bu durumda öğretmenin yapması gereken; öğrencisini hazırlamaktır. Öğretmen, öğrencisini yazmaya hazırlamalıdır. İlk adım olarak çocuğun anılarını basit, kısa cümlelerle anlattığı kısmi olarak günlük adını verebileceğimiz anı defteri tutması sağlanabilir. Bu aşamada öğretmen, öğrencisini motive etmeli, yazması için onu şevklendirmelidir. Öğrencilerine yazmaları için anılar oluşturmakta yardımcı olmalıdır. Süreç devam ettikçe bu anı defterlerini hayal güçleri ile beslemelerini sağlayarak kurgusal metinlere göz kırpmalıdır. Kurgusal metinlerle birlikte planlama yapmayı başaran öğrenci, sonraki adımını deneme türüne atabilecektir. Burada esas olan; öğrenciden kusursuz bir yazı beklememek olacaktır. Öğretmen, öğrencisinin her yazısında daha iyiye gittiğini, yazı yazmanın hayatında değişimlere sebep olduğunu gözlemlendiği takdirde zaten her yazının bir öncekinin tamamlayıcısı olduğunu fark edecek ve öğrencisine fark ettirecektir. Yazma sürecinin mihenk taşlarını (sıralama, sınıflama, planlama) öğrencisine süreç içinde sezdiren öğretmenin karşı karşıya kalacağı son güçlük ise yazma işini düzenli hâle getirmek olacaktır. Bunu sağlayabilmek için daha önce de belirtildiği üzere motive etmesi en büyük destekçisi olacaktır.
Yazma işi bir düzene oturduğunda ise öğretmenin yapması gereken artık bir adım geri çekilmektir. Öğretmen; başlangıçta konu bulmakta, belki cümle kurmakta öğrencisine yardımcı olup liderlik ediyorken sistemin oturmasıyla birlikte öğrencisine alan bırakmalı, konu seçiminde özgürlüğüne dokunmamalıdır. Liderliğin yanı sıra yoldaş olmalı, öğrencisiyle yan yana yürümelidir. Bu dakikadan itibaren öğretmen, huzurla nefes alabilmelidir. Öğrencisine, zihinsel bir sürecin tamamlanışında önder olmuş, öğrencisinin yapması gerekenin; duymanın ötesinde dinlemek, bakmanın ötesinde görmek olduğunu ona öğretmiştir. Yaptığı çapraz okumalarla birlikte yaşantısını birleştirdiğinde, dünyaya eleştirel bir gözle baktığında ve kendisine inandığı takdirde kelimeleriyle ihtilal yaratabileceğinin bilincini vermiştir. Evet, öğretmen şimdi huzur içinde nefes alabilmektedir.
Elif Nur Özyürek
Latest posts by Elif Nur Özyürek (see all)
- YÜZÜNCÜ YILINDA TÜRK DEVLETİNDE KADINLARIN YERİ - 16 Ekim 2023
- Türkçe Eğitiminde Dijital Öykü Kullanımının Öğrencilerin Yaratıcı Düşünme Becerilerine Etkisi Üzerine Alan Araştırması - 8 Haziran 2023
- Konuşma Temel Dil Becerisinin Kaygı, Öz Yeterlilik ve Tutum Başlıkları Altında Değerlendirilmesi - 15 Ocak 2023
- LİDERLİK VE YÖNETİCİLİK - 3 Şubat 2022
- Yoldaş Lider - 23 Kasım 2021