ÜTOPYANIN SOMUT DELİLİ: CİHANGİRİZM / NİŞANTAŞİZM

 

Cihangirizm ya da bilinen diğer adıyla nişantanizm; kendi konforlu alanlarından çıkmadan, ekose desenli bilindik o markanın pijamalarıyla pencere önündeki berjere oturup espresso yudumlarken, Kayseri’nin büyük köy kahvesi olduğunu düşünerek konjonktür yorumlayan mühterislerin tamamına verilen isimdir.

Cihangir, Nişantaşı belki bir ihtimal Karaköy’de de denk gelebileceğimizdendir ki bu isimleri almışlardır. Bu fikrin(!) savunucularının çok belirgin özellikleri olmakla birlikte bölgeden bölgeye (harmanlanan aile kültürü) farklı özellikler de gösterebilmektedir. Cihangirizm mühterislerinin özünde dünya vatandaşlığı, sosyal medya veganlığı ve iklim aktivistliği gibi bilindik temel özellikleri doğuştan yüklenir. Amaç her zaman çok net olmasa da genellikle “ırk” kelimesi onları için “faşist” olarak adlandırılmanız için söyleyebileceğin en temel kelimedir.  Örneğin bir cihangirist Türk ırkının var olmadığına fakat Atatürk’ün kurtarıcı ama sosyalist-komünist olduğuna and içmiş vaziyette karşınızda zırvalayabilir. Genelde anlaşılmamalarının sebebi sayılayan özelliklerdendir.

Anadolu her zaman sanıldığı kadar basit çözülemez. Zamanında Sanagaların büyüğü de Anadolu’nun pek çok kentinde ipi göğüslemiş ve Eski Sanagalılardan kim kaldı sözünün tezahürü olmuştu. Bazırlar ise her zaman Anadolu’nun kilidi çözmüş Bernays yaklaşımı ile halkı yönlendirmeyi öğrenmişti. Bazır ile Sanaga farkı da tam olarak buydu. Birinde bey olan kişinin önemi varken diğerinde beylik değil halk tetikleme önemli oldu.  Anadolu’daki belirli dinamikleri çözebilen devleti yönetme hakkını eline alırdı.  Sanaga, Anadolu’daki eksikliğini giderebilmek adına, Tanla ile Kıtay kesimini etrafında topladı. Fakat Anadolu’nun iç kesimlerinde genel sorun asla maddi çerçeveyle sınırlanamadı. Bu bölgenin hatası olsa da beyliğe hâkim olmak isteyenlerin bunu aktarması ona göre strateji belirlemesi şarttı.  Anadolu insanı açlıkla çokça sınanmış bunu nesillere de aktarmıştır; çok ilginçtir ki bunu yaşam stili olarak görmeyi kabul etti. Yani çocuğunun “masraf” olmasın ideasıyla ya dershane ya “telefon” ikileminde bırakılan bölge desek nokta atışı olur.  Bu sebepten cihangirizm ile anadoluyu okumak gerçek ahmaklıktır. Anadolu insanının tetik noktası çok bellidir. Vatan-millet-bayrak vb ama bu cihangiristlere faşizmdir; çünkü teknik adını henüz söylemedim. Maslow’a göre güvenlik ihtiyacı.

Maslow’a göre insanların ilk amacı temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Kişi temel ihtiyaçlarını karşılayabilirse ancak diğer ihtiyaçlarını karşılayabilir. Öyle ki fizyolojik ihtiyaçlar yani birinci basamaktaki her doğan insanın ulaşması gereken “temel/basit” ihtiyaçlardır. Nefes alma, beslenme, boşaltım, uyku vb gibi. Anadolu insanı bunu yıllarca minimize halde yaşamış. Türk devleti bin yıllardan fazladır var ama Devlet-i Aliyye yıkıldıktan sonra Ulu Önderimiz tarafından kurulan devletin henüz 100. Yılındayız (Devletimiz var olsun). Durum buyken savaş hafızası ve toprak kaybetme hafızası silinmedi. PKK/PYD/YPG terör örgütleri sınırlarımızda devleti bölmek için kol gezmesi, şehit vermemiz halkın güvenlik ihtiyacını diri tutmaktadır. Zaten üç ana maddenin ilk kolundan olan maddi ihtiyaçların alt basamağı güvenliktir. Nevzat Tandoğan halk için tanım yapmıştı. Kaba tabir fakat metnin bu keskin ve alaycılığını görmeden derinini düşünürsek “halk” neyi verirsen onu yapacaktır.

Dulkadiroğulları beyliğinden beri yönetim erkini elinde bulunduran Bazırların politikası geçmişten beri açık. Din ve güvenlik. Budunçar imeçesi ise Anadolu halkının 13milyon kaçak Çinliye zarar vereceği konusunda birlik oluşturup, çağımızın gelişmiş aleti mancınıkla bunca Çinliyi Kürşad’ın bastığı saraya göndermekle güven ihtiyacını sağlayabilecekleri yönünde cehle karşı duruşunu gösterdi. Fakat siyaset ne kadar paranızın olmasıyla değil ne kadar “nitelikli” ekibinizin olmasıyla ilgilenir. Peki, siyasette bu nitelik ihtisas yapmış, dil bilen, diksiyon sahibi kimseler midir? Hayır, doğru zamanda doğru kişiyle tanışmak, doğru kişileri inandırmak ve onları “doğru” olana yönlendirmek ve bu nitelik(?) pratik zekayla birlikte önce kendi oluşturduğu mikro sonra yanına çektikçe makro olacağı kitleyi yönetebilecek kuvvette olmalıdır. Doğru’nun felsefesi derindir fakat doğru kişiden kişiye değişse de siyasetin konjonktürü bugün makyavelisttir. Bu zemini kaydırmak için önce Bernays’ı yenmek gerekir.

Güvercinler ne kadar haber aktarımı yaparsa yapsın tüm halkın fikrini ortaya koyamaz. Keza yoldan geçen bir Kacır destekçisi vatandaş düşünün ve ona Tanla’nın dağıttığı çiçeği verdiniz diyelim. Güler yüzlü karşılayıp teşekkür etmesi Tanla’nın desteğini artırmaz. Bu sebepten sokaklarda elinize aldığınız 250 papel değerindeki mikrofonla telefonunuzun kamerasının verdiği özgüvenle çekilenler de gerçeği yansıtmaz. Seçimin sonucunu memleketin en küçük obası belirler. Hani Bazırların beyi demişti ya “kapı kapı gezeceksiniz” işte tam da böyle kapı kapı gezerseniz kazanırsınız. Keza Kubilay komutan şehit olduğunda Ulu Kağan olayı sormuş ve o dönemin münevverlerinden vasıta olsa gider halkın bu hale gelmesini engellerdik yanıtını almıştı. Ulu Kağan da orada çalışmayan yurttaşlara kızmıştı oraya gidenlerin vasıtası mı vardı diye.

Kıtaylarla Buzaçları imeçelerine katan Sanagaların bazı fikirlerden halkın uzaklaşmadığını anlama süresi sandığa oturuncaya kadar sürdü.  Bu memleketi kuran Ulu Kağan’ın sırtını yasladığı duvar… Türkçülük!

Sangalar kurultay için her yolu denemiş fakat siyasette cihangirizm etkisinde kalmış; batılı dertleriyle hemhal vaziyette olduğunu düşündüğü kesimle mücadele ettiğini sanıyor. Fakat nenem şarkışlanın bir kasabasında tarla sürerken panseksüel miyim demiş midir de diyemiyorum. Kacırlar kurulduğu günden beri güvenlik demesi sebebiyle zaten belirli oran yakalamışken cihangirizm tezahürü bunu anlamakta güçlük çekiyordu. Ne vardı ki Hakkari’de bale yapsak? Doğru bence de yapılabilirdi ama göstermemişsin ki bunu gidip “normalleştirememişsin”. HES kurulacağı zamanki teşkilatlandırmakla bir şeyi normalleştirmek arasındaki farkı göremez cihangirist kişi. Onun için 6 Şubat depreminde protesto etmeye başladığını(?) söylediği berbat kahveleri olan o kapitalizmin yangın yerindeki kafede yer bulamaması daha elzemdir. Fakat iş seçmenin kimliğine gelince işler değişir.

Cihangirizmin hedefi bellidir. Türk olana alerjisi vardır hemen saçları dikilir. Kişilerin özgürlük sınırlarına saygı duymak isteyebilir ama kişinin kendiliğinden tesettüre girme ihtimali onun zihninde yoktur, baskıyla olmuştur. Milli hassasiyetiniz varsa faşist olmanız kesindir. İrredantanizm duymadığı kelimeler arasındadır fakat Türkçüyseniz sizi “katil” olarak yaftalarken çorabını koklamaktan geri durmaz. Kendince savunduğu “sosyalist” yaşam sınırlarını tanımladığı alanda kıyafetlerinin 25 günden önce yıkanmaması da elzemdir. Sosyalizme zeval gelebilir. Budunçarların hedefini belirlediği milli güvenlik meselesi ve bazırları devirme politikası onların gözünde Sanagaların aleyhinde çalışmak olarak aktarılır. Bu kadar kıt, yobaz ve sığlardır. Milliyetçiliği uyuyan güzeli uykudan uyandıran prens olarak tanımına dahi bir akıl erdiremeyecek IQ seviyesine sahiptirler.

Hal böyle olunca Sanaganın beyi otağını çaşıtlarla cihangiristlerle doldurup devleti almak istedi. Devlet ne güçlü kavram, kurucu irade demedi. Cihangirist ol gençler bunu sever hele ki senin Tengrici değil Tengrici-panteist olduğunu söyleyip ötekileştiğini düşünen herkesten oy almak için tam zamanı denildi.  Zaten Sanagalarda temel sorun da şuydu bu dedeyi neden bey istediniz ki? Sanagaların güçlü sancakları vardı ki onlar da korkup öne çıkmadılar. Tabi Tanla’nın hatunu bunu istedi ama başaramadı. Hepsi bu işte hatalı fakat hepsi hiçbir şey öğretmediği, sadece kendilerine oy verecek otağların kapısına gittikleri için ümitlendiler. Yazık ki ne yazık!

Tanlanın bu süreçte danıştığı yardımcıları ne sun tzu biliyor ne Makyavel. Sadece özçekim yapıp ilk kam kadındı bizim reis de kadın o zaman her şey hazır gibi çalışmalarının işe yaradığını sanıyorlardı. Siyasetin ne kadar okulunda okuyalar olsalar da 40 yıldan fazlasını siyasette geçirenler hüsranla karşılandı.

Budunçar – Sanaga- Bazır bu üçünün yarışının sonucunda gördük ki Türkçülük 100 yıl geçse de bu milletin zihninde yalnızca ırk olarak kalmamış bu ruh olmuştur. Ruhun tezahürüyle alakalı oran söyleyecek ve Sanaga hanının oyunu çaldınız lada-samara neyinize yetmedi diyen sözde münevver kesimin 2018-2023 seçimleri arasındaki farkı iyi incelemesi gerekir. 2023 seçimlerine damgayı Türkçüler vurdu. Özerklik narası atarken bunu “normalleştiren”, halkın ekonomide gelişmesinin yolunu ne anlatabildiler ne “normalleştirebildiler.” Devleti oluşturan bizler hukuk üstünlüğü derken, eğer ki Sanaga Bazır’dan farklı politika izlemeyecekse üçüncü yolun açılabileceği, kendini özgürlükçü sanan utangaç buzaçların 3-5 puanda olması gerekirken 10lara çıkaran zihniyetin hazin sonunu gördük. Türk milliyetçilerinin kime oy verdiği değil mesele fakat 25-30 puan olduğu gerçeği artık çok açıktır.  Eğer doğru aktaramazsınız “güvenlik” zafiyeti bin yıl daha bu zafiyete kaybetmenize sebep olacaktır. Buzaçların hesaptan çıkması için artık baraj iyice düşmelidir. Tanlalar ise artık kararlı davranmakla yükümlüdür. Kıtaylar hiçbir şey yapmadan mecliste söz aldı ama Budunçarların kazancı varım demek oldu. Kıtayların bu beş sene içinde yapacağı aşikar Bazırlarla yan yana olmaktan farklı yol çıkmayacaktır.

Artık çözüm kesin doğudaki han ülkeyi ana yönetendir. Doğunun siyaseti revize oluyor bu artık kesin. Batının siyaseti ise yeni muhalefetle kendini toplamalı ve haklı davada zerre olmayı kabul edecek kıvama gelebilmelilerdir. Cihangirizm ise 14 Mayıs gecesinden beri Budunçarlara oy verenlere saldırabilir ama üzülmesinler ikinci tura girme hakkını Budunçarlar sayesinde aldıkları için el öpmeye gelebilirler.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Senem Karabulut

Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık bölümünü 2018'de tamamladı. Aktif olarak İç mimarlık mesleğini icra etmektedir. Türk mitolojisi ve Türk mimarlığı üzerine araştırır, okur ve yazar. Erlik Han Tamgası isimli kitabın yazarıdır.