İnceleme: İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı

İlber Ortaylı’ya göre Tanzimat Dönemi bugünün Türkiye’sinde sosyal –siyasal kurumsallaşmaya temel olmuştur. Oldukça hareketli bir dönem olan Tanzimat Dönemi Ortaylı’nın ‘’İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı’’ kitabında oldukça ayrıntılı ve farklı açılardan ele alınmıştır. ‘’İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı’’ kitabı 36 yılda 46 baskı yapmıştır. Bu durum da kitabın oldukça tercih edilir bir Kaynak olduğunu ortaya koyar. Ayrıca kitapta konuların tasnifi oldukça yerindedir.

Kitabın ilk bölümünde modernleşmenin nasıl anlaşıldığı ve 19. Yüzyıla neden en uzun yüzyıl dendiği ayrıntılı bir biçimde aktarılmıştır. Günümüz Türkiye’sinin kurumsallaşmasını anlayabilmek için önemli bir eserdir çünkü Ortaylı’nın da dediği gibi cumhuriyetin kurumsallaşmasının temeli 19. Yüzyılda atılmıştır.
Modernleşmeye Gebe Bir İmparatorluğun Sancıları:

Asırlar boyunca bir çok bilgin yetiştiren ve buluşlarıyla, bilimiyle dünyayı aydınlığa kavuşturan Asya Medeniyetleri ve İslam Medeniyetleri Tanzimat Döneminden çok önce pesimist bir hale bürünmüştür. Bir zamanların skolastik karanlık Avrupası bilimsel atılımlarla geleceği kurmaya başlamıştır. Ortaylı’nın kitabında verdiği şu örnek bu duruma bir kanıt niteliğindedir:17. Yüzyıl gezginlerinden Chardin Asya’nın atalet içinde olduğunu ve Avrupa’nın sürekli hareket kazandığını söyler. Atalet miskinlik anlamına gelir ve donuk bir hali temsil eder. Hareketin olduğu yerde ise değişim olması da kaçınılmazdır.

Ortaylı’ya göre Osmanlı modernleşmesi klasik tarife göre bir modernleşme değildir klasik tarife göre modernleşme az gelişmiş bir toplumun gelişmiş bir toplumu örnek almasıdır. Fakat Osmanlı Modernleşmesi böyle değildir. Kaba bir ifadeyle var olan değişmenin değişmesidir. Çünkü 19. Yüzyıl şark insanının düşüncesini sadece Avrupa’nın buharlı makineleri değiştirmiş olamaz.

Tanzimat dönemi her zaman çalkantılı yıpratıcı bir dönem olmuştur. Osmanlı Devleti modernleşmenin temelleri için örnek aldığı Rusya ve Avrupa’ya elçiler göndermiştir. Takvimi Vekayinin Büyük Petro’nun gazetesi olan Vedomesti ile benzerlikleri bulunduğunu ifade eden Ortaylı Rusya’nın örnek alındığını ortaya koyar. En uzun yüzyılda bir bu uğurda pek çok tezatlıkla karşılaşılmıştır. Ortaylı örnek olarak; Büyük Petro döneminde gönderilen ve II. Katerina döneminde gönderilen elçilerin sefaretnamelerinde yazanları karşılaştırmıştır. Ve şöyle bir sonuca ulaşmıştır: Petro’nun geçit törenini seyreden ve bu törenlerden izlenimler aktaran Mehmet Ağa çarın bu törenini maskaralık olarak anlatmıştır. Fakat II. Katerina döneminin elçisi olan Mustafa Rasih paşa Rusya’yı takdirkâr bir üslupla anlatır.

Bir başka tezatlık örneği ise medrese ve ulema soylularınca oluşturulan Beşiktaş Cemiyeti İlmiyesinin çağdaş bilimlerle ilgili sohbetler icra etmesidir. Ve bu çağ dışı kurumda çağdaş bilimlerle ilgilenilmesi yenileşme döneminde yeniçerilere kaldırılmıştır. Bu örneğe baktığımızda bile birçok tezat durum görmekteyiz.
Modernleşmenin en büyük öncülerinden olan 28 Mehmet Çelebiyi birçok kez duymuştum önemli bir kişi olduğunu çalışmalarıyla tescillemiş olan 28 çelebinin yanında bir isim daha okudum kitapta. Ve o isim üzerine biraz araştırma yapınca onun da 28 Çelebinin raporları kadar önemli çalışmaları olduğunu öğrendim. Bu isim Ahmet Rasim Efendidir. Özelikle ordu düzeni üzerine çalımalar yapmıştır.
Tanzimat edebiyatının siyasi olarak yorumlanabilmesini anlayabilmek için yukarıda önemli gördüğüm kısımlara örneklerle değindim.

Siyasi alanda oluşan durumlar ise özellikle Alemdar, Sultan Mahmut ve Kavalalı bölümünde oldukça güzel anlatılmıştır. Ayanların ağırlık kurmaya başlamasından yeniçerilerin Alemdarı öldürmesine, Sultan Mahmut’un kardeşi IV. Mustafa’yı öldürtmesine kadar pek çok olayın anlatıldığı kısım modernleşme sancılarının şiddetini gün yüzüne çıkarıyor. Çok sayıda ıslahatlarla çağı yakalamaya çalışan Osmanlı askerî alanda yoğunlaşmış olsa da ister istemez farklı alanlara da yönelim başlatmıştır. Bu durumu Ortaylı şöyle ifade eder: Devir devir ordu reformuna yönelen Osmanlı matematik tıp gibi medrese dışı eğitimlere de yönelmiştir. Matbaanın gelişi eğitim öğretim ve okuma alanındaki gelişmeye büyük örnektir.

Sancıların Yanında Yer Alan Gecikme Sorunları:
Avrupalı devletler gibi yeniliğe çok açık olmayan daha muhafazakâr bir kültür ve düşünce yapısına sahip olan Osmanlıda örneğin yeniçeri isyanı elbette gecikmede etkili olmuştur. Bu tür gecikmeler tabii bir durumdur çünkü yeniçeri ocağı gibi kökleri asırlara hatta çağlara dayanan siyaseti güçlü bir kurumun kaldırılmasına elbette ki karşı çıkanlar olacaktır. Bu tür durumlar hali hazırda gergin bir ortama sahip olan bu dönemde sıkıntılar çıkaracaktır. Bunlar beklenen durumlardır. Kutsal sayılan hanedan, padişah gibi unsurlara karşı Konya’daki şeyh, Esma Sultan ya da bir başkası padişah olabilir sesleri yükselmiştir.

Burada gecikmeye sebep olan etmenler olaydan daha çok olgulardır. Kozmopolit bir yapıya sahip olan Osmanlının bu değişimlere kolay alışamadığını belirten İlber Ortaylı’ya bu konuda iştirak etmekteyim. Kurucu, var edici bir unsur olan Türk milletinin idare işlerinde yer bulmamasını yazan Osmanlı yazarlarından karagöz oyunlarında en çirkin tipin Türk olarak adlandırılmasına kadar pek çok durum yaşanırken Osmanlı uluslarının birlikte hareket etmesi kolay sağlanamazdı. Şark meselesinin de ortaya çıkışıyla oluşan ortamın Rusya’nın hem güçlenmesi hem de Balkanlar üzerinde siyasi etkiler oluşturmaya başlaması Osmanlı’da modernleşmeyi geciktirmiştir. Senedi İttifak anlaşması ile otoritesi sarsılan II. Mahmut’un yolunu açtığı mutlak modernleşmenin otoriter işlenişi zarar görmüştür.

 

Keçeci Zade Fuat Paşaya ait bir nükte şöyledir: Babıali sokaklarına parke taşları döşenir ve bu durumu beğenenler Fuat Paşa ‘’bize atlan taşları biz alıp buraya koyduk.’’ demiştir. Siyasi alanda son olarak Ortaylı’nın şu ifadesine dikkat çekmek istiyorum ‘’Tanzimat yöneticilerinin tutucu ve faydacı oluşu 19. Yüzyıl Osmanlı insanını oluşturmuştur.’’

Hareketli Bir Oluşum Tanzimat Edebiyatı:
Kalıplaşmış yapısı, ağır kurallarıyla yüzyıllar boyunca yüksek zümreye hitap ederek süregelen divan edebiyatının var olduğu bir sahada yeni bir edebiyat oluşturmak oldukça zorlu bir iş olmuştur. Pek çok batı kökenli edebi türü muhafazakâr kalıplaşmış bir edebiyata yatkın olan Osmanlıya getirmek gibi zor bir durum Tanzimat sanatçılarına kalmıştır. Edebiyatımız Tanzimat Döneminde iki farklı döneme ayrılmıştır. Bunlar: I. Dönem Tanzimat Edebiyatı ve II. Dönem Tanzimat Edebiyatıdır. Muhteva ve şekil olarak Tanzimat Edebiyatında eserler tam manasıyla türüne uygun olarak oluşturulamamıştır.

Tanzimat edebiyatının ilk tür ve eserleri çevirirler üzerine kuruludur. Tercüme odalarının kurulması çeviri eserler için ve Fransızca ağırlıklı batı dillerinin öğrenilmesi için önemli bir kurumdur.
Osmanlı divan şiirinde ağdalı Arapça, farsça ağırlıklı bir dil hâkimdi fakat 18. yüzyıl şairleri arınmış duru bir Türkçeyi tercih ettiler. 1860 yılında Celalettin paşanın yazdığı bir kitap Türk ulusçuluğunun ilk çarpıcı örneklerindendir. Türkçe teşvik edilir. Ardından Ahmet Vefik Paşa Osmanlı parlamentosuna başkanlık ederken Suriyeli mebuslara ‘’aklınız varsa Türkçe öğrenirsiniz’’ diyerek anadilin Türkçe olduğunu ortaya koymuştur. Ahmet Vefik Paşa Türk diline düşkün oluşuyla Macar bir Türkolog’un dikkatin çekmiştir. Halk edebiyatına hayran birisidir. Moliere’in Osmanlı toplumuna tanıtımını yapmıştır. Şemsettin Sami iki ulusçuluk özelliği ile Türkçe ve Arnavut eserler üretmiştir. Şemsettin Sami tarafından Kamus-i Türki gibi meşhur lügatler bu dönemde yazılmıştır.

Tanzimat’ın Edebi Siyaset Adamı Akif Paşa:
Rakibi Pertev paşayı katlettiren Akif Paşa klasik bürokratlar içerisinde yeniliğe ayak uydurabilen bir isimdir. Rehber kitaplar yazarak Türkçe kullanımında rol oynamıştır. Tabsıra ve münşeat isimli eserleri kaleme almıştır. Akif Paşa nesir ve şiirde sadeliğiyle en uzun yüzyılın edebiyatında öncü olarak kabul görmüştür.
Gazetelere rağbet artmıştır. Gramer çalışmalarına rastlanır. İbrahim Şinasi ilklerin adamı olarak ün kazanır. Pek çok önemli edebi çalışmaya imza atar. Genç Osmanlılar grubu oluşur. Genç Osmanlılar diktatör sadrazama karşı radikal mücadeleler verirler bu mücadelelere Namık Kemalin ibret isimli gazetesi öncülük eder.
Tanzimat Dönemi eserleri içindeki çağın yansıması olarak çağın durumunu ortaya koyar Ortaylı bu durum için ‘’Felatun Bey ve Rakım Efendi’’ adlı romanı örnek vermiştir. Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılan roman da yabancı dilde gazetelerle dolaşan gösteriş için yabancı dil konuşan insanlar tasvir edilmiştir.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Ömer Faruk Şahin

Latest posts by Ömer Faruk Şahin (see all)