“Düşman çevremizde ocak gibiydi. Biz içinde ateş idik. Öylece oturduk.”

Bundan yüzyıllar önce, Bilge Tonyukuk genç Türklere bu cümlelerle hitap etti. Türk milleti çıkmazdaydı. Oğuz beyleri uyandı, ilini töresini bildi. Zafer ve başarı kaçınılmaz oldu. Türkler cihana hükmetti. Bugün Kırım, Batı Trakya, Kuzey Afrika, Kuzey Irak, Güney Azerbaycan ve Doğu Türkistan’da düşman çevremizde ocak gibi, Türkler içinde ateş. Öylece oturur.

Türkler aşık olduğu ateşten gömleği üzerine almaya tarihin her safhasında olduğu gibi yine talip. Bu zor yolda gerek kendinden gerek yanındakinden harcıyor. Yol uzun, kolay görünmüyor. Umutsuzluk ve kendini altta görmek en sinsi düşman. Umut gerçekten yok mu? Türk’ün olduğu yerde umutsuzluk görünmüyor.

19 Mayıs 1919’da Türkler haritadan neredeyse silinmiş, ufak bir çembere sıkıştırılmışken 29 Ekim 1923’te işler bambaşkaydı. Üstün Türk gayreti, Gazi Paşa ve silah arkadaşlarının cesareti ve özgüveni işleri değiştirdi. Gelelim 1944’e, Türkler ana yurtlarından hayvanların dahi girmeye iğreneceği vagonlarla sürülüyor. Dünya’da tek Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti. Dört bir yanda düşman birikiyor. Durum iç açıcı değil. 1991’de ise bir yangın başlıyor, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bağımsızlığına kavuşuyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti onlardan biraz önce istiklalini elde etmiş. 1944’te “Düşman ülkesi viran olacak, Türkiye büyüyüp Turan olacak” diye haykıran, Çankaya yokuşunda kavgaya tutuşan gençler meczup diye adlandırılırken bir anda gün doğuyor.

Bağımsızlığını kazanan diğer Türk devletleri ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti beraber hareket etmeye karar veriyor. Türk Keneşi kuruluyor. Hayaller gerçek olmaya yavaş yavaş yaklaşıyor.

Her sabah aynaya bakıp da, on defa “ben Turancıyım” diyerek Turancı olunmuyor. Belki üzüleceksiniz ama, belli bir tiplemeye girip, ilginç takılar takarak da Turancı olamazsınız. Bu milleti sevmek için tanımanız gerekir. İnsan bir şeyi bilmeden sevemez. Sevgi emek ister.

Bizler, Misak-ı Zafer olarak bu dosyada, sevdalısı olduğumuz Türk Dünyası için emeklerimizi ortaya koyduk. Koyduk ki Kırım’ı merak eden, Kırım uğruna çalışmak isteyenler yararlansın, kendi emeğini buradan esinlenerek ortaya koysun. Bizim olan toprakları unutmasın. Bu toprakların bizim olduğunu, bizim olanlara ilgisiz kalamayacağımızı hatırlasın. Kırım dosyasını yayınlamaktaki amacımız, Türklerin Türkleri tanıması, aynı zamanda Türklerin Türkler tarafından unutulmadığını hatırlatmaktır.

Kırım’da Türk tezahürü İskitler’e kadar dayanır. Hunlar, Hazarlar, Kıpçaklar, Altınordu hakanları ve Giraylar bu coğrafyada yaşamıştır. Ardından geçen sancılı günlerde İsmail Gaspıralı’nın fitilini yaktığı Turancılık ateşi, Yusuf Akçura, Sadri Maksudi ve nice isimle korlanır. Halil İnalcık, Cengiz Dağcı gibi Türk münevverleri bu toprakların insanıdır. Bu dosyada Kırım’ın tarihi, göçleri, coğrafyası, demografisi, ekonomisi, tarımı, mimarisi, mutfağı, sosyolojisi ve edebiyatı ele alınacak, bununla birlikte Kırım Savaşı, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun hayatı, Kırım’ın günümüzdeki idari yapısı gibi özel konulara da değinilecektir. Ayrıca muhtelif tarihi vesikalar ile yazarlarımızın dışından da bir bakış okurlara sunulacak, bunun üzerine Misak-ı Zafer yazarlarından Alpagu Şahin’in yazdığı iki şiir yayınlanacaktır.

Bu amaç uğruna küresel salgın dünyaya hakimken, türlü zorluk ve aksiliklerin ortasında üzerine düşeni yerine getiren Misak-ı Zafer yazarlarına ayrıca teşekkür ediyorum. Ayrıca dosya içinde yazmamış olsa da dosya tanıtım filmimiz için “Ey Güzel Kırım” başlıklı türküyü seslendiren Muhammed Âkif’e de teşekkür ediyor, Kırım dosyasının yayınlanacağı 10 günlük süreç içerisinde sizlere sağlıklı günler ve keyifli okumalar dilemeden önce Abdurrahim Karakoç’tan bir dörtlük ile Kırım’ı selamlıyorum.

“Gidiyoruz elden ele,

Bir gün geri geleceğiz.

Dolar vade biter çile,

Bir gün geri geleceğiz.”

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin, bu topraklar hep bizim.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

zaferyemin

You may also like