ARTEMİS

Şiir Yazdıran geceler var
Gökyüzüne hasret hecelenen
Ve yaşamaya hasret insanlar
Satın alınmış dünyalarda debelenen
Siren sesini ve gök gürültüsünü
duydum
Akşamüstü saat beş
Mutfağımdaki düdüklü tencereden
Sesler, çığlıklar ardı ardına
Oysa, iki üç adım kalmıştı mutluluğa
Neydi giden?
Dehşet ve çaresizlik içinde
Köylü avuçlarımdaki çayla demlenen
Mutluluk elbet en büyük ütopyaydı esasen
Nisyan olunca beşer, nisyandan doğunca mucizeler
Tıpkı bir tavuğun uçmayı unutması gibi şimdilerde
Özgür olmayı da unuttuk mu dersin belki de
Gökyüzünü devirdim gözlerimle
İsyan ettim uyanınca,
Bu dünya, benim dünyam değil
Yeniseyi görürüm hala düşlerimde
Gerçek değilse gördüklerim
Çolpanın gökyüzünde işi ne
Atalarım oturur her bir köşesinde
Sonsuz bozkırda dolanır eyersiz bir yılkı
Tozlu camdan sızan sabahın ilk ışıkları
Cam kenarında susuz kalmış menekşe
Ve havasız kalmış pespaye odam
Beni çağırır hepsi birden sessizce
Söylesene
Ne duruyor tükenmemin önünde
Bir güzel hava mı, bir güzel kadın mı, yoksa bir güzel rüya mı,
Hiç biri değil dedi üzerimdeki kaftan
Ben, kalemle berkitilmiş bir garip adam
Hikayelerin daima son sayfalarından medet uman
Duramam, yazmalıyım yaşamak için
Biçim, renk, ses, açık ve net
Ne olmuş yani
Adımızı koymuşlarsa kerkenez
Süt tozu dökmüşler diye gözümüzün karasına
Şahin olmaktan vazgeçecek değilim
Ben dağım, ben demirim, ben ezelden gelenim
Beyrut’da Azizeyim, Hatay’da yalancı cennetim
Dostum, tükenenim, tükenmezim
Tükendim
Medcezirim,
Yalnız hiç görmediğim Kırıma, birde hiç takamadığım Keşana hasretim
Çilli yanaklarından halk edilmiş aşk
Delirdim
Kimse farketmedi beni
Ben kara toprağın ağladığı derdim
 Artemisim
Çağırın mavi kelebekleri
Toprağın altında üşüyen benim
Ben, ölümlerin en temiziyim
Kendi kanımla yıkandım
Yaban çiçekleri koktu tenim
Belki Tanrı dağdan gelmedim
Lakin Türküm, emanetiyim Sultan Mehmet’in
Mostardan Tunaya süzülen hümayım
Ben, Tanrının adaletiyim, zulme karşı devayım
Yandım Dedeağaç’ta serkeşçe
Meriç’te boğulan benim, bilinsin herkesce
Beyaz atının üstünde Enverim vatanımın namusuyum
Hürriyetin serveriyim
Selamete kavuşamadım gayrı sırf bu yüzden
Hiç bilemedim, neydi benim servetim
Köylü avuçlarıma sığan toprağım
Tezekten berkitilmiş evim
Başımın üstündeki al yazmam, ayım yıldızım
Sanmayın ki bunu da yazmam
Şimdi burada, kırk dörk santim cam sokakta
Boşlukta duran benim
Kırkdört katlı binalarda gökyüzüne en uzakta
Istıraplar içinde kalan benim
Şardan uzaktayım, yardan uzaktayım
Ben şimdi kimim?
Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Muhammet Cihat Dizdaroğlu

Latest posts by Muhammet Cihat Dizdaroğlu (see all)