Yüce medeniyetleri büyük hayaller kuran fikir adamları inşa ederler. Biz mazisi büyük hayallerle dolu olan bir milletin evlatlarıyız. Biz büyük Türk milletinin aziz evlatları mazimizden ve kendi öz benliğimizden uzaklaşır hale gelmiştik. Bizi kendi varoluş ortamımıza çağıran mümtaz şahsiyetlerden birisi şüphesiz rahmetli Dündar Taşer idi. Dündar Taşer,15 Mayıs 1925 senesinde Gaziantep’te dünyaya gelmiştir. Dündar Taşer’in babası Abdülkadir Kamil Bey ve Annesi Aliye Hanımdır. Biri erkek olmak üzere iki kız kardeşe sahiptir. Dündar Taşer’in ailesi köklü bir Türkmen ailesidir. Bu yüzden lakabı ‘’Türkmen Ağası’’dır. Aslında Dündar Bey’in soyadı ‘’Taşar’’dır. Milli Birlik Komitesi’nde soyadı söylenirken ‘’Taşer’’ şeklinde söylendiği için Dündar Bey de soyadını ‘’Taşer’’ olarak kullanmıştır. Kuzeni olan Asuman Taşer ile 1941 senesinde dünya evine girmiştir. Eğitim hayatına ilk olarak Dai Ahmet okulunda başlamıştır. Gaziantep Liseli sonra Kuleli Askeri’ne geçiş yapan Dündar Taşer, Fuzuli başta olmak üzere Divan şiirleri ve Mesnevi’yi ezberlemiş ve klasik Türk müziğine de önemli derecede bilgi sahibi olarak burada iyi bir eğitim almıştır. Çocukluk senelerinde ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı durum, Dündar Taşer’in meslek seçiminde etkili rol aldığı görülmektedir. Asker olmak istemesinin asıl nedeni vatanı kurtarma arzusudur. Vatanın bu sıkıntılı süreçten kurtarılmasında, kendisi de sorumluluk almak isteği hasebiyle asker olmaya karar verecektir. Kuleli Askeri Lisesinden sonra, 29 Temmuz 1942 senesinde Ankara’da olan Kara Harp Okuluna başlamıştır. Harp Okulunu 30 Ağustos 1944 senesinde tamamladıktan sonra, Tank Subayı rütbesiyle kıta hizmetlerinde görev yapmıştır. İlerleyen senelerde Çanakkale, Samsun ve Aşkale’de Tank Subayı olarak kıta görevleri yapar. 1951 senesinde Ankara’ya tayin edilir. Bir zaman sonra İstanbul’a yabancı lisan eğitimi almak için gelir. Fakat İstanbul’da çok kalmaz ve tekrar Ankara’ya döner. Bir süre de İslahiye’de görev aldıktan sonra, tekrar Ankara’ya dönüş yapar. 1959 senesi Ağustos ayında binbaşı rütbesinde MSB Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine ataması yapılır. Kurmay Subaylık eğitimine devam ettiği sırada 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi olur. Darbe sonrası aldığı görevler ve sonrasında ülke dışına gönderilmesinden dolayı eğitimini tamamlayamadığı için Kurmay derecesi almaya hak kazanamadı. Dündar Taşer, 1960 darbesinde MBK üyelerindendir.
MBK içerisinde görev yapan bir subay olarak, askeri müdahaleyi darbe şeklinde nitelendirmemektedir. Demokrat Parti iktidarına yönelik yapılmış olan 1960 darbesinin Türk milleti için milli ülküler barındırdığı için bir ihtilal olduğunu söylemektedir. 27 Mayıs’ın hedefinin “Kardeşlik, barış ve sevgi hedefine yönelen, kardeş kavgasını önlemek için yapılan ve çağdaş medeniyetin imkânlarını var etmeye çalışan, hiçbir zümre ve kişinin leh ve aleyhine bir gaye” olmadığını söylemektedir. 1960 darbesi içerisindeki rolleri ile ilgili, “başkalarının döşediği raylar üzerinde” mecbur gördükleri nedenlerle katıldıklarını söylemektedir. “İhtilali biz yapmadık” diyen Dündar Taşer, ihtilalin aldıkları rolün, bir anlamda sevk ve idare olduğunu söylemektedir. Çünkü bu ihtilal içerisinde kendileri yer almasalardı, yönetimin kötü niyetli insanların eline geçebileceği endişesini duymuşlardır. Dündar Taşer hayatında çok mühim bir yeri olan 27 Mayıs’tan bahsederken “yakın tarihimizin önemli, olaylarından birisidir” demektedir. Aslında ihtilalin gerçekleşmesi ile ülkede son elli yıldır yapılmaya çalışılanların gerçekleştirilebileceğini akıl etmişlerdir. Bu konuyla ilgili Taşer’in eşi olan Asuman Taşer, eşinin ve arkadaşlarının amaçlarının hükumeti iş başından indirmekten ziyade Büyük Türkiye Ülküsünü uygulamak olduğunu ifade etmektedir. Dündar Taşer’e göre ihtilal içinde olan subaylar, Türkiye ve Türkler için milli ülküleri gaye edinmişlerdir. Bu nedenle hiçbir kimseye düşmanca hisler beslemeden doğru olduğunu bildikleri yoldan gitmişlerdir. Milli Birlik Komitesi’nde birbirinden farklı fikirlerde olan ihtilalciler bulunmakta idi. Bu yüzden 27 Mayıs’tan 13 Kasım’a kadar geçen zaman zarfında fikir ayrılıkları artmıştır. Bu fikir ayrılıkları içerisinde radikaller ve ılımlılar olarak tanımlanan iki grup göze çarpmaktadır.
Cemal Gürsel ve Cemal Madanoğlu’nun bulunduğu grup ılımlıları temsil ediyor, darbenin kan dökülmeden sonuçlanmasını, yeni anayasa yapılarak Atatürk devrimlerinin hayata geçirilmesini, silahlı kuvvetler içerisinde yeni oluşumu ve demokratik hayatın olmazsa olmazı olan seçimlere gidilmesini hedeflemişlerdir. Bir an önce seçimlerin olmasını ve yönetimin sivillere verilmesini istemişlerdir. İhtilalin kudretli Albayı Alparslan Türkeş, Dündar Taşer ve Muzaffer Özdağ radikaller grubunun başını çekmekteydi. 27 Mayıs’ı gerçekleştirmiş olan grubun biraz daha yönetimde söz sahibi olarak ülkenin ihtiyacı olan ve siyasilerin icra edemeyecekleri ve başarılı olamayacağı kalkınma ve reform hamlelerini yapmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Atatürk devrimlerinin hayata geçirilmesi için devrimlere ve 27 Mayıs’a karşı olanların saf dışı bırakılması gerekliliğini vurgulamışlardır. Askeri hükümetin devam etmesi ve devredilmesi konusundaki iki ayrı görüşü savunan grupların başında olan Türkeş ve Madanoğlu ilişkisindeki kişisel sıkıntıya ek olarak komite içerisindeki gerginlik tırmanmıştır. İlk olarak Ağustos 1960’ta ordu içerisinde tasfiye olayı yaşanmış ve sonrasında Ekim ayında 147’ler Olayı olmuştur. Ayrılıkların açığa çıkmasıyla iki kesimde birbirlerine karşı darbe endişesi duymuş ve kışlalarda önlem almışlardır. Bu ortamda Cemal Gürsel, komitede Kurucu Meclisi meydana getirmeye çalışmıştır. Lakin bu olaya 14’ler içinde bulunan Dündar Taşer, Orhan Kabibay ve Muzaffer Özdağ karşı çıkmışlardır. İsmet İnönü’nün başkanlığındaki CHP de MBK’nin içerisindeki görüş ayrılıklarından faydalanarak yönetimin sivillere verilmesi konusunda faaliyetler de bulunmuştur. Neticede “13 Kasım bölünmesi” şeklinde tarihe geçen olay gerçekleşmiştir. Gürsel ve Madanoğlu’nun grubu, radikal olarak nitelendirdikleri Alparslan Türkeş ve arkadaşlarını yani 14’ler grubunu komite dışına almışlardır. Bu amaç doğrultusunda Alparslan Türkeş ve 14 üyenin görevleri sona ermiştir. Taşer, “27 Mayıs’tan zerre nişan kalmamıştır” diyerek ihtilalin amacından çıktığını söylemiştir.
13 Kasım 1960’ta ortaya çıkan bu iç darbe neticesinde Alparslan Türkeş ve Dündar Taşer’in de içerisinde olduğu 14’ler grubu ülke dışında zorunlu görev almak durumunda kalmıştır. Taşer, ilk olarak Fas’ın başkenti Rabat’a görevlendirildi. Ancak sağlık problemleri ve akciğerinde kist görülmesi sebebiyle Fas’ın sağlık olanakları kısıtlı olduğundan dolayı siyasi yakınlarının desteği ile 22 Temmuz 1961’de aynı görevle, müşavir olarak İsviçre Bern şehrine atanmıştır. Bu zorunlu yurt dışı görevi Dündar Taşer’i çok fazla üzmüştür. Erol Güngör, Dündar Taşer’in fikri oluşumunun 13 Kasım sonrası yurtdışına gönderildiği yıllar “yani ülkedeki kurulu düzenle nizalı olduğu zamanlar” olduğunu ifade etmektedir. Memleket dışındayken dostlarıyla bağlantılarını muhafaza etmiş ve memlekete geri gelince Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi içerisinde görev almıştır. Alparslan Türkeş, Dündar Taşer, Muzaffer Özdağ, Ahmet Er ve Rıfat Baykal 31 Mart 1965’te CKMP’ye iştirak etmişlerdir. 21 Nisan 1965’te Türkeş’e “Genel Müfettişlik”, diğerlerine de “Bölge Müfettişliği” olarak vazifelendirilmişlerdir. Dündar Taşer, siyaset arenasına CKMP’de Bölge Müfettişi olarak başlamıştır. 30 Temmuz-1 Ağustos 1965 de yapılan CKMP 7. Olağanüstü kongresinde Alparslan Türkeş partinin Genel Başkanlığına, Taşer de Genel İdare Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Ardından Genel Sekreter Vekilliği görevini de başarıyla yapmıştır.
Dündar Taşer, müfettişlik görevini yaparken partinin teşkilatları ve gençlik kolları ile bağlantı sağlanmıştır. Ortaya çıkarılan İşçi Komitesi’ne Muzaffer Özdağ ve Rıfat Baykal görevlendirilmiş, Köylü Komitesi’ne de Dündar Taşer ve Ahmer Er başkanlık görevine getirilmiştir. Dündar Taşer, siyaset yaşamında eğilip bükülmeden, düz bir çizgi üzerinde giderek gözleri üzerine toplamıştır. Türkiye’nin geleceğine yönelik nelerin yapılması veyahut yapılmaması, vatanın mevcut ahvali ile ilgili yapmış olduğu konuşmalar ve yazmış olduğu yazıları gözlerin üzerine çevrilmesine neden olmuştur. 24-25 Kasım 1967’de yapılan CKMP 8. büyük kongresinde Dündar Taşer, GİK üyeliğine tekrardan seçilmiş ve GİK toplantısında da CMKP Genel Başkan Yardımcığı görevine getirilmiştir. Genel Başkan Yardımcısı olarak Türkiye Öğretmenler Sendikası’nda 4-9 Eylül 1968 tarihli Devrimci Eğitim Sendikası’nın düzenlenmesini organize etmiştir. Genel başkan yardımcılığı görevini vefatına kadar sürdürmüştür. 1965 seçimlerinde Gaziantep’ten milletvekili, 1968’de senatör ve 1969 seçimlerinde de İstanbul’dan milletvekili adayı yapılmıştır.
CKMP’nin 8-9 Şubat 1969’da Adana’da gerçekleştirdiği o meşhur kongrede partinin ismi Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. Yeni amblemi de üç hilal olarak belirlenmiş ve gençlik kolları için hilal ve bozkurt amblemi kararlaştırılmıştır. Dündar Taşer, CKMP’nin isminin Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmesinden sonra da partide görev almıştır. 1969 Adana Kongresi ardından MHP’nin Başkanlık Divanı’nda değişiklikler olmuştur. Genel Başkan Yardımcısı olarak Osman Yüksel Serdengeçti, Muzaffer Özdağ ve Dündar Taşer seçilerek görevde bulunmuşlardır. 1967-1969 senelerinde Alparslan Türkeş ve Dündar Taşer, partinin teşkilatlanması ve organizasyonu konusunda çok önemli çalışmalar yapmışlardır. 1969 seçimleri ardından Dündar Taşer’in bütün milliyetçi öğrenci derneklerini, Ülkü Ocakları çatısı altında birleştirme fikri sonrasında, Ülkü Ocakları’nın faaliyetlerini hızlıca arttırmıştır. Dündar Taşer ve Alparslan Türkeş’in çok önem verdikleri Ülkü Ocakları’nın ilk açılışı, 1967 sonlarında ve 1968 yılı içinde olmuştur. 1967 senesinde Ülkü Ocakları’nın kurulmasıyla beraber Dündar Taşer, asker ve siyasetçi kimliklerini arka plana atarak adeta ağabey ve ilim adamı kimliklerine bürünmüştür. Dündar Taşer, muhatap olarak aldığı kişinin sosyal durumu ve ait olduğu fikir grubunu ön plana almadan saygı duyan bir şahsiyettir. Hiçbir kimseye üstten bakmamış bir büyüğün yapması gereken ağabeyliği yapmıştır. Taşer’in öncü olduğu Kültür Bilim ve Teknik Merkezi 1969 yılında faaliyete açılmıştır. Bu dernekle, üniversite kurumlarındaki öğretim üyelerini ülke genelinde teşkilatlandırarak ülkücüler ile birlik beraberlik içerisinde olmalarının gerçekleşmesi hedeflemiştir. Bundan başka MHP’nin Atsız’ın yolunda olan Türkçülük çizgisinde değil de, Türk-İslam Ülküsü çizgisinde devam etme noktasında önemli pay sahibidir. Dündar Taşer, milliyetçi gençlik oluşumlarına ve faaliyetlerine özel bir önem göstermiştir. Gençliği bir milletin güvencesi olarak görmekte ve gençliğe gerekli önemin gösterilmediği takdirde milletin sonunun tehlikeye gireceğini düşünmektedir. Türkiye’nin istikbalinin kendi milliyetini unutmuş, öz benliğini yitirmiş, özenmek için Doğu veya Batı’dan bazı şeyleri arayan zavallılara verilemeyeceğini düşünmektedir. Gençlik üzerine yazmış olduğu bir yazısında Babalarımız dediği Asımın nesli, Meşrutiyet nesli ve Atatürk nesli olarak da ifade edilen, kendilerinden önceki neslin büyük özveriler ve çileler çekerek büyük bir imparatorluğu devam ettirmeye çalıştıklarını söylemektedir. Genç nesilden çok umutlu olduğu anlaşılan Dündar Taşer, Çocuklarımız diyerek bahsettiği gençliğin; kendi cemiyetlerinden sorumlu olan, aksiyon nesli olduğu düşüncesindedir. Canlarını ve istikballerini ülküleri uğruna harcadıkları ve ulu fırtınalar oluşturarak kasırga gibi yaşadıklarını söylemiştir. Milliyetçi, ülkücü hareket siyasi arenaya çıktığı andan itibaren, kendisini özellikle üniversitelerde örgütlenen aşırı sol grupların, yıkıcı, bölücü fikir ve faaliyetlerinden dolayı karşı cephesinde konumlandırmak durumunda mecbur kalmıştır. Bu dönemde üniversitelere yuva yapmış olan radikal sol ve devrimci öğrenciler adeta terör estiriyorlardı. Faaliyetlerini günden güne artıran sol gruplar, boykotlar, işgaller, mitingler, yürüyüşler düzenleyerek, özellikle üniversiteleri kendilerine üs haline getirerek etkin bir şekilde kullanmışlardır.
Fakülteleri, öğrenci yurtlarını işgal ederek, karşıt görüşte oldukları öğrencileri ve hocaları, tehdit ve şiddet yoluna başvurarak okullarına ve derslerine girmelerine engel olmuşlardır. Devrime karşı olanlara, her ortamda fiili saldırı yolunu izlemişlerdir. Her geçen gün dozu artan kavga ve silahlı saldırılarla, devrim karşıtı öğrencileri öldürmeye varan faaliyetler göstermişlerdir. İşte böylesi bir ortamda Dündar Taşer’inde kurulmasında büyük rol oynadığı Ülkü Ocakları ve ülkücü gençler üniversitelerde faaliyet göstermeye başlamışlardır. Ülkü Ocaklarının Ankara ve İstanbul’daki çeşitli üniversite ve fakültelerde, kısıtlı olanaklarla ve zorluklarla yavaşta olsa teşkilatlanmaya devam edilmiştir. 1968 senesinden itibaren her üniversitede bir Ülkü Ocağı şubesi kurulmaya başlanmıştır. Dündar Taşer, CKMP Genel Başkan Yardımcısı olarak Ülkü Ocaklarının kurulması ve teşkilatlanması ile kendi ilgilenmiş ve CKMP Gençlik Kollarını bu iş ile ilgili görev vermiştir. Dündar Taşer’in destek ve çalışmalarıyla gayret ve heyecanı artan Ülkü Ocaklı milliyetçi gençler, kısa sürede Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ ve İstanbul Üniversiteleri başta olmak üzere, zamanla diğer üniversitelerde de Ülkü Ocakları teşkilatlarını kurmayı başarmışlardır. Anadolu’da partiye sempati duyan milliyetçi gençleri bir ayara getirecek daha geniş kapsamlı bir teşkilatlanmaya ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Yeni teşkilatlanmayı kurmakla sorumlu tutulan Salih Dilek, Kamber Gündoğdu, İbrahim Çıtal öncülüğünde 29 Şubat 1968 yılında Genç Ülkücüler Teşkilatı kurulmuştur. İlk başkanlığına da Salih Dillek seçilerek görev yapmıştır. Bütün milliyetçi Türk gençliğini kendi çatısı altında toplamak amacıyla kurulan GÜT’ün ilk şubeleri Samsun, Erzurum, Sivas, Yozgat, Adana, Elazığ, Trabzon’da kurularak faaliyete başlamıştır. Dündar Taşer’in çalışmalarını yakından ilgilendiği GÜT, memleket genelinde teşkilatlanmaya önem vermiştir. GÜT,12 Mart 1971 muhtırasından dolayı kapatıldığı tarih olan 27 Mayıs 1971 tarihine kadar ülke genelinde 348 şubeye sahipti. Aynı sistem devam ettirilerek günümüzdeki Ülkü Ocakları halini almıştır.
Dündar Taşer’in milliyetçi gençlerle arasındaki ilişkinin samimi ve çelik gibi kuvvetli olduğu anlaşılmaktadır. Milliyetçi gençlerin özel günlerde düzenledikleri eğlence ve törenlere katılarak onların milli heyecanını diri tutan söylemlerde bulunması aralarındaki bu bağın neden kuvvetli olduğunun örneğidir. Onlara bir ağabey bazense bir baba sıcaklığıyla yaklaşmasından ötürü başları sıkıştığında ilk geldikleri adres olmuştur. Kucaklayıcı, koruyucu olmuş; bilgisi, adaleti, cesareti, nezaketi ve çalışkanlığıyla örnek bir dava ve fikir adamı olmuştur. Bu yönüyle milliyetçi gençlerden Dündar Taşer’i, Alparslan Türkeş ile mukayese edenler olmuştur. Alparslan Türkeş’ten daha iyi hatip, daha kültürlü, daha sempatik olduğu kanısına varmışlardır. Hatta Alparslan Türkeş’in halefi olarak MHP’nin lideri olabileceği düşünmüşlerdir. Dündar Taşer bu görüşte olanlara “Dedikleriniz doğru değil. Türkeş benden iyi hatiptir, kültürlüdür. Bir fark vardır. Şu duvarın yıkılması lazımdır derlerse. Ben tekme atarım, omuz atarım, yıkmaya çalışırım. Ama yıkılmazsa yıkılmıyor diye bırakır giderim. Türkeş gider kafasını, gözünü kırar; elini, ayağını parçalar. Ya yıkar ya da yığılır kalır. İşte o yüzden o liderdir.” diyerek cevap vermiştir. Her zaman yol ve dava arkadaşı olan Alparslan Türkeş’in siyasi liderliğini tartışmaya açmamıştır. Milliyetçi gençlerin günlük siyasi çekişme ve tartışmaların dışında fikir ve dava adamı olarak yetişmelerine önem vermiştir.
Gençlerin mücadelesini vatan savunmasına benzetmiş, onlara bir zarar gelmesinden endişe duymuştur. Kendini onlara siper ederek, hataları varsa dahi onları savunma yoluna başvurmuştur. Türk milleti adına gençlerden bir gelecek beklediğinden, gençlerin mücadelesinin hemen her evrede yaşına, siyasi konumuna bakmadan yanlarında durmuştur. Çünkü Türk Milliyetçisi gençlerden çok büyük beklentileri vardı. Milliyetçi gençliğin heyecanı, cesareti, azimli oluşu önderlerine ümit vaat etmiştir. Türkiye’nin gelecekte Türk-İslam ülkülüsü bağlı bu Türk gençlerinin ellerinde dirileceğine olan inancını dile getirmiştir. Dündar Taşer günümüzdeki siyasetçi profilinden çok farklıydı Taşer Ağa tam bir dava adamıydı. Dündar Taşer her zaman Türk-İslam ülküsü davasına gönülden inanmış ve bu dava için çalışmıştır. Dündar Taşer’in hayatı ve düşünceleri Türk gençleri için adeta bir yol haritası olmaktadır. Türk gençliği onun fikirlerine sahip çıkmalı ve yılmaz savunucusu olmalıdır. Dündar Taşer büyük Türk milletinin mazide olduğu gibi güçlü olması için bu uğurda çalışmıştır. Dündar Ağa hadiseleri ve meseleleri Türk milliyetçiliği perspektifinden değerlendirmiş ve bakış açısı bu tarzda olmuştur.
Dündar Bey zeki bir adamdı bu yüzden en sıkıntılı problemleri bile basit ve doğru bir şekilde çözümler üretirdi. Dündar Taşer, kutsal bir dava ve bu mücadelenin neferiydi. Dündar Beyin düşünceleri ülkenin meselelerine ışık tutmaya devam etmekte ve rahmetli Dündar Taşer’in ne kadar büyük bir dava ve fikir adamı olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, binlerce yıllık muhteşem Türk tarihinin bütünlüğü ve geçmiş-gelecek kurgusu içerisinde tahlil eden, özgün düşüncelerini hayata geçiren ve Milliyetçi-Ülkücü Türk gençliğe aşılayan bir dava adamı idi. Kısacası Dündar Taşer Beyi anlamak Türkiye’yi ve büyük Türk Milletini anlamaktır. Dündar Taşer, 13 Haziran 1972 gecesi vefat etti. Geri manevra yapan ekmek kamyonunun çarpması neticesinde ağır bir şekilde yaralandı kaldırıldığı Numune Hastanesi’nde hakkın rahmetine kavuşarak ebedi aleme göç etti. Cenazesi 15 Haziran 1972 Perşembe günü Hacı Bayram Veli Camii’den kaldırılarak Karşıyaka Mezarlığı’ndaki ebedi istirahatgahına defnedildi. Başbuğ Alparslan Türkeş; can dostu, ülküdaşı, Milliyetçi-Ülkücü hareketin onurlu mücadelesinde çok büyük emek sarf etmiş olan bu büyük ülkücü için şu konuşmayı yapmıştır:
Aziz Ülküdaşım!
Acı kader bizi mezarının başında konuşmak gibi aklımıza hiç getirmediğimiz bir vazifeyi yapmak mecburiyetinde bıraktı. Sen, milletimizin yiğit ve ülkücü bir evladı, partimizin çok mümtaz bir siması idin. Daha uzun yıllar omuz omuza çalışacağımıza, ülkümüzün bayrağını birlikte taşıyıp zafer gönderine çekeceğimize inanmıştık. Olmadı.
Ne yapabiliriz? Takdir-i İlâhi.
Aziz Taşer, ömrünce Türk milletini sevmenin, büyüklüğüne inanmanın sırrına ermiş, hayatının gayesini milletine hizmette görmüş, dünya hırslarına iltifat etmemiş, hiçbir mevkiin cazibesine kapılmamış, tam bir Türk Milliyetçisi olarak yaşamıştın.
Zekânın parlaklığı sevginin sonsuzluğu kültürünün zenginliği kadar, yüreğinde büyüktü. Talihsiz bir dönemde, nankör bir dünyada, milletini en çok sevenlerin horlandığı bir idrak yokluğu içinde yaşamak, kalbini kemiren bir dertti. Yine de dayanıklı idin. Ama kader nankörlüklerin, anlayışsızlıkların çökertemediği mukavemetini, bir arabanın çapmasıyla yıktı.
Biz de yıkıldık. Ama biliyoruz ki, ömrünü verdiğin mücadelenin zaferi uğruna, üzüntümüz ne kadar büyük olursa olsun, asla sarsılmadan ilerlememizi bekliyorsun.
Ruhunun daima bizi takip edeceğini, müşterek dâvamıza hizmet edebildiğimiz müddetçe müsterih olacağını çok iyi bilmekteyiz. Seni hep aramızda sayacağız.
Hayatının gayesi saydığın müşterek ülkümüzün zafere ulaşması uğrunda, birlikte kurduğumuz iman ocağının sönmeden yanacağına ve bir gün milletimizin kara talihinin değiştirileceğine manevi huzurunda söz veriyoruz.
Aziz ülküdaşım Taşer ,
Seni dâva arkadaşların ve bütün memleketimiz gelecek yıllarda daha iyi anlayacak ve mânevi şahsiyetinin, takipçisi olduğumuz kutsal dâvamızda bizlere destek olacağına inancımız tamdır.
Aziz ülküdaşım,
Seni ebedî bir yolculuğa uğurluyoruz. İnanıyoruz ki, huzur içindesin. Huzur içinde kal. Ulu Tanrıdan rahmet dileyerek, aziz hatıran önünde derin bir acı içinde eğiliyoruz.”
Altaylardan Tuna’ya büyük Türk milletinin bir olması arzusunun, düşüncesinin hayalini bizlere düşleten bu mukaddes davanın öncülerinden olan Türkmen Ağası Dündar Taşer’in aziz ruhu şad olsun.
Evvelce gidenlerin asil ruhları şad olsun!
KAYNAKÇA
https://www.turkocaklari.org.tr/nuri-gurgur/dundar-taser-milliyetci-hareketin-ve-fikrin-bilgesi/1081 (E.T 10.07.2023)
https://misakizafer.com/2019/06/13/alparslan-turkesin-dundar-taserin-kabrinde-yaptigi-konusma/ (E.T 10.07.2023)
BİR AYDIN OLARAK DÜNDAR TAŞER’DE MİLLİYETÇİLİK, DEVLET, BATILILAŞMA VE ÜLKÜCÜLÜK DÜŞÜNCESİ Mervenur TUZAK
YETMİŞLİ YILLARDA ÜLKÜCÜ HAREKET VE KOMÜNİZMLE PARA-MİLİTER MÜCADELE İlker AYTÜRK
https://www.academia.edu/42888605/Milliyet%C3%A7i_T%C3%BCrkiye_%C3%9Clk%C3%BCc%C3%BC_Hareketin_D%C3%BCn%C3%BC_Bug%C3%BCn%C3%BC_ve_Gelece%C4%9Fi (E.T 10.07.2023)
https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCndar_Ta%C5%9Fer (E.T 10.07.2023)
MESELE, DÜNDAR TAŞER (ÖTÜKEN NEŞRİYAT)
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/dundar-taser-1925-1972/ (E.T 10.07.2023)
https://www.eskisehirturkocagi.org/makaleler/olumsuzyazilar/dundar-taserin-ulkuculugu-galip-erdem/ (E.T 10.07.2023)
Emir Şahin
Latest posts by Emir Şahin (see all)
- MİLLİYETÇİLİK VE SPOR - 10 Ekim 2024
- TÜRK DİASPORASININ YURT DIŞINDAKİ ÇALIŞMALARI - 7 Şubat 2024
- CUMHURİYETİN 100. YILINDA TÜRKÇÜLÜK(TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ) FAALİYETLERİ - 5 Ekim 2023
- MİLLİYETÇİ FİKİR ADAMI: DÜNDAR TAŞER - 17 Temmuz 2023
- SÜLEYMAN ASKERİ BEY - 27 Mayıs 2023