Afet İnan, Türk kadınları için yaşamı ve düşüncelerinden örnek alınması gereken bir isimdir. Kendisi, zihniyet ve tıyniyet olarak Türk olan herhangi bir bireyin kadın-erkek olarak ayrılamayacağını dünyaya kanıtlamıştır. Afet İnan, Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde eğitim görmüş, türlü akademisyen ve öğrencilere Türkiye, Türk milleti ve Türk tarihi hakkında söyleşi vermiştir. İçindeki cevher Gazi Paşa tarafından keşfedilmiş, bu cevherin olabilecek en parlak şekilde kendini göstermesi için gerekli şartlar sağlanmış ve takip edilmiştir.
Tabii Afet İnan’ın, yaşadığı tarihten bakıldığında dünya tarihinde eşine az rastlanır bir şahsiyet olması, yalnızca bir ismin değil, topyekûn Türklerin kadınlara verdiği değer ile alakalıdır. Türk milleti Cumhuriyet’ten önce de pek çok kadının olması gerektiği gibi kendi adı ve fikirleriyle var olmasına uygun kültürü ve devlet ricalinin dönemin bağnaz zihniyetiyle karşılaştırıldığında ufukların ötesinde zihniyetiyle terekküp etmiştir.
Bugün biz Türk kadınları, ilham almak için lüzumsuz isimlere ihtiyaç duymayız. Bizlerin tarihinden batılı veya doğulu milliyetler kadınları bir makine olarak gördüğü zamanlarda dahi Şefika Gaspıralılar, Müfide Ferit Tekler, Mihri Müşfik Hanımlar, Sabiha Gökçenler, Adile Aydalar ve Halide Edipler ve nice isimsiz kahramanlar geçmiştir. Biz Türk kadınları, kendimizi her Türk gibi özgürce ifade edebilir ve var edebiliriz. Bunun bedelini cihan harbinde ve kurtuluş savaşında kahraman Türk erkekleriyle birlikte gerek cephelerde gerek dağlarda gerekse cephelerin gerisinde veya miting kürsülerinde bizler de ödedik. Türkiye Cumhuriyeti, büyüklerimizin kanıyla ve canıyla kurulmuş, bizlerin dürüstlüğü ve çabalarıyla devam edecektir.
Afet İnan “Atatürk’ten Mektuplar” adlı kitabından aldığım bu vesika, Afet Hanım’ın kitabında kendi hayatını anlattığı kısmından alınmıştır. Afet Hanım, yurt bilgisi dersini hazırladığı yıllarda Ankara Musiki Muallim mektebinde tarih ve yurt bilgisi derslerini vermektedir. Bu vesika, Türk okullarındaki eğitimin ne denli kaliteli olduğunu ilk paragrafta gösterecek, devamında ise Atatürk’ün hangi kararları hangi istişareler ve düşüncelerden geçirdiği hakkında birkaç ipucu verecektir. Vesikayı sizlerle paylaşmadan önce başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bizden önce bizler için ömürlerini hiçe sayan Türk büyüklerini saygı ve rahmetle anıyorum.
“Yurtbilgisi derslerimi, Atatürk’ün de ilgisi ve önerisi üzerine okul kitabım olan “İnstructionCivique” ve diğer yabancı dilde bu konu ile ilgili metinlerden çeviriler yapıyor ve Türk kanun metinlerini de okuyarak hazırlanıyordum. Bir ders uygulaması olarak ta yürürlükte olan Belediye kanununa göre kız ve erkek öğrencilerime seçim denemesi yaptırmıştım. (Mart 1930) Sonunda da bir kız arkadaşlarını Belediye başkanı seçince III. sınıftan Selahattin (No: 173) adında bir öğrencim, elindeki kâğıdı okuyarak itiraz etti. Çünkü yürürlükteki kanunda yalnız erkekler oy verebilir ve seçilebilirdi. Ben bu ayrılığı hiç düşünmemiştim. Bu konu, Atatürk’ün çevresinde konuşulup tartışıldıktan sonra Hükümet’in önerisi üzerine bir yıldır Mecliste müzakere edilmekte olan Belediye kanunu, kadınlara da oy ve seçilme hakkı tanıyarak kabul edilmiştir.
İşte bu olay üzerine kadın hakları üzerinde çalışmaya başladım ve Atatürk’ün emri ve isteği üzerine bunun hakkında ilk konferansımı Belediye kanunu kadınlara da hak tanıdığı 3 Nisan 1930 günü verdim.
O tarihten sonra da Atatürk’ün çevresinde kadınlara bütün seçim haklarının verilmesi için bu konuyu savundum. Esasen Atatürk kadınlara hak verme konusunda kararlı idi, fakat kamuoyunu buna alıştırmayı öngörüyordu. 1933’te Köy kanununda muhtar ve ihtiyar heyeti seçimleri, 5.XII.1934’te de siyasi haklar için Türk kadını hak kazanmış oldu.
23 Nisan 1930’da Türk Ocaklarının VI. Kurultay’ına Aksaray delegesi olarak katıldığım vakit, isimlerini işitip, eserlerini okuduğum şahıslarla karşılaşmıştım. Bir çoğu yaşlı ve memleketimizde ilim, edebiyat ve diğer alanlarda tanınmış kimselerdi. Ben bu Kurultay’a katılıp konuşmaları dinlerken, Türk Ocaklarının o zamana kadar olan çalışmaları hakkında, itiraf edeyim ki, bilgi sahibi değildim. Çünkü Türk Ocaklarının yeni bir üyesi idim.
Kurultay’da, Türk Ocakları başkanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) ile Dr. Reşit Galip arasında tenkit ve tartışmalar oluyordu. Birinin güzel hitabesini, diğerinin sükûnetle açıklamalarını dinliyorduk. Bir gün toplantıdan çıkınca Orman Çiftliğindeki marmara köşküne gittim. Atatürk de orada idi. Elimde Türk Ocakları yasası ve bazı kitaplar vardı. Atatürk Kurultay’da ne konuşulduğunu sordu. “Sen bir faaliyet göstermeyecek misin?” dedi. Cevabım şu olmuştu: Türk Ocaklarında hanım üyelerin çoğalması ve kadın haklarımız için bu toplulukta da taraftar kazanmak. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi 3 Nisan’da aynı salonda ilk konferansımı Kadın Hakları üzerine vermiştim.”
Kaynakça
Afet İnan. Atatürk’e Mektuplar (Ankara: TTK Yayınları, 2020) 10-11.
Zafere Doğru
Latest posts by Zafere Doğru (see all)
- Kadınlar Seçme ve Seçilme Hakkını Nasıl Kazandı? (Afet İnan) - 24 Şubat 2021
- Ağız Sütü veya Kolostrum - 10 Şubat 2021
- Bir Sosyalistin Gözünden Tiflis’te Ermenilerin Mezalimi - 29 Ocak 2021
- 2021 Yılında Misak-ı Zafer - 1 Ocak 2021
- “Türklerin Babası” (Soyadı Kanunu) - 17 Aralık 2020