Kamplaşma, kutuplaşma, kargaşa ve kaos… Hepsi de “toplumsal”. Toplamda bir yok. Bir’e ulaşma azmi kaybolmuş.
Hırs, sanki “ruh” gibi bedenlerde. Çıkarsa can çıkacak, kişi alemini değiştirecek. Hırs fıtrat halini almış.
Fırsatçılar köşelerde. Fırsatçılar her yerde. Sihirli kelimeyi söylüyor, daha fazla nemalanacakları yeni dönemin hayalini kuruyorlar.
Anarşi. Açıktan veya gizli. Ekipler de her yerde. Kader, ağlarını örüyor.
Zaman durdu. Saat kaosu geçiyor. Geçtikçe kaos derinleşiyor. Fakat saat hep “kaos”.
Anlaşmazlıklar büyüyor. Yarılma had safhada. Yetişkin insanlar değil anaokulu çocukları sanki.
Bir general üniformasına daha fazla değer atfetmeye başladı. Sihirli kelimeler üniformayı bir canlı beden yaptı.
Yığınlar. Millet olamamışlar. Toplum bile değiller. Yalnızca yığınlar.
Tüm üniformalar canlanıyor. Üniformalar generallere hükmediyor.
İnsanlar açık ve aç. Talih geleceği, tarih geçmişi anlatıyor. Bugünden, bugünlerden vazgeçilmiş.
Saat kaos. Vakit tamam. Zaman durdu.
Geliyorlar. Atlarının değilse bile tanklarının üzerindeler. Kanatları yok, uçakları var. Denizkızı değil denizaltı seviyorlar.
Siyaset, kısır bir uğraş haline gelmiş. Çözüm yok. Daha fazla sıkıntı. Daha fazla bunaltı.
Dirlik yok. Can çıkıyor, can sıkılıyor ama canlılık yok.
Muazzam bir sessizlik var. Ölüm sessizliği değil. Bıkkınlığın, biçareliğin getirdiği sessizlik. Kimse konuşmak istemiyor. Müthiş bir kakafoni.
Saatin kaos olduğu bir gece üniformalar uyandırıyor generalleri. Yapacaklarını dikte ettiriyor bir elbise bir adama.
Saat kaos. Vakit tamam.
İşte ihtilal!
Olanca haşmetiyle geliyor korkusuz üniformalar içindeki korkulu adamlar!
Suskunluk yasa halini alıyor. Zaten kimsede konuşacak hal yok ya.
Yine can sıkılıyor, can veriliyor, can çekişiyor yığınlar.
Evet hala yığınlar.
Ortak nokta hepsi birden mağdur. Tabi ihtilal saatinde.
Kaos saatinde hepsi mağdur, hepsi mağrur, hepsi zalimdi. Şimdi bir’leştiler.
Fazla sürmeden mağduriyet şampiyonaları başlayacak ve herkes kendisini “en birinci mağdur” ilan edecek kuytu köşelerde.
Fırsatçılar saraylara taşındılar. Köşeler eskinin güçlülerine kaldı.
“Bu böyle gitmez!” İşte fişek atıldı. Konuşmaktan bıkanlar konuşmaya başladılar.
Artık yasak sökmez. Ko-nu-şa-cak-lar!
Fazla sürmeyecek köşelerde köşklere kurulacaklar. Sonra yine çok konuşup susacaklar.
Yine kamplaşma, kutuplaşma, kargaşa ve kaos…

Çözüm? Çözüm yığın olmaktan millet olmakta! Acısı ve sevinci ayrı olanın kanı bir olsa ne olur? Birlik. Milli birlik nihai çözüm!
Aksi?
Kaostan önce kamplaşma yazar saatin üzerinde. Sonra ise ihtilal!

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Semih Ayna

1996'da doğdu.

Latest posts by Semih Ayna (see all)