Cezayirli Gazi Hasan Paşa 1710’lu yıllarda Dünya’ya geldi. Ailesi ve nereli olduğu konusunda net bir bilgi bulunmasa da çocukluğunun Trakya Bölgesi’nde geçtiği bilinmektedir. Gençlik ve çocukluk dönemlerinde ticaret gemilerinde çalışmaya başlamış böylelikle deniz tutkusu çok küçük yaşlarda kanına işlemişti.

Hayali bir gemi kaptanı olmaktı ama bu gemi savaş gemisi olmalıydı. Bu yüzden 1738 yılında yeniçeri ocağına girdi. Hemen akabinde meydana gelen Belgrad Kuşatması’na katıldı ve toy olmasına rağmen büyük başarılara imza attı. Hedeflediği gibi orduya girebilmişti fakat denizlerden uzak kalmış, karada savaşmaktaydı. Sefer sona erip geri döndüğünde ise hayatının seyrini değiştirecek önemli bir karar alarak Osmanlı sancağı altında Cezayir’e gönüllü olarak gitmek istedi.

Cezayir’e doğru gitmek isteğiyle bindiği gemi, yolda bir korsan saldırısına uğrayınca yatağanını sıyırıp korsan gemisine atladı. Bu macera, genç yeniçerinin dönüm noktası oldu. Bu yolculukta yaşadığı yoğun fırtına sonrasında genç Hasan’ın bulunduğu gemi, Avrupa bandıralı bir yük gemisiyle çarpışır. Kendi gemisinde bulunan hemen herkes korkudan kaçışırken Hasan, karşı gemiye atlar ve bu gemide bulunan silahlı 15 kişiyi tek başına yatağanıyla yere serer. Bütün bunlar yaşanırken Hasan’ın yolculuk ettiği asıl gemi, fırtınanın etkisiyle uzaklaşır. Ele geçirdiği geminin dümenine geçen Hasan, gemideki birkaç kişinin de yardımıyla Cezayir’e gelmeyi başarır. Böylece dönemin Akdeniz korsan merkezi olan Cezayir’de, tek başına gemi elde eden bu genç, ilgi odağı oldu. Ele geçirdiği gemi kendisinin olan Hasan, ilk olarak Cezayir liman reisliğine ve daha sonra Cezayir Beylerbeyi tarafından Tlemsen şehrinin sancak beyliğine getirdi.

Aslanı Evcilleştirmesi

Gazi Hasan Paşa, Kuzey Afrika topraklarında bulunduğu dönemde yavru bir erkek aslanı kendisine alıştırdı ve beslemeye başladı. Aslan büyüdükçe büyüdü, aralarındaki bağ güçlendi ve Gazi Hasan Paşa’nın lakabı Aslanlı Paşa oldu. Gittiği her yere aslanını da tasmasıyla yanında götürüyor, ele geçirdiği düşman gemilerine bu aslanla çıkıyordu.

Aslanlı Paşa efsanesi kısa zamanda tüm Avrupa’ya büyük bir korkuyla yayıldı ve Avrupalı ressamların çalışmalarına bile konu oldu. Cezayir’de kaldığı yaklaşık 20 yıl boyunca namı tüm diyarlara yayılan Gazi Hasan Paşa 1761 yılında İstanbul’a geri çağrıldı. Kısa zaman içerisinde devlet yönetiminde önemli mevkilere getirildi.

Kaptan-ı Derya Hasan Paşa

1770 yılında Osmanlı donanmasındaki tüm gemilerin Çeşmede Ruslar tarafından yakılması ve Limni Adası’nın kuşatılması üzerine 3 bin askeriyle yola çıkarak kalenin yönetimini eline aldı ve Rusları bölgeden def etti. Bu başarısından ötürü kendisine ”Gazi” ünvanı verildi ve Kaptan-ı Derya rütbesi ile ödüllendirilerek Osmanlı Donanmasının başına getirildi
Fakat ortada bir donanma yoktu. Gazi Hasan Paşa yakılan donanmanın yerine 3 yıl içerisinde modern bir donanma hazırlattı, üstelik bu gemilerin yapımının büyük bölümünü kendi cebinden karşıladı. Donanmanın başına geçtikten sonra pek çok isyan bastırdı ve denizlerde savaşmaya devam etti.

“EY ABD” Trablus Antlaşması

1783 yılında ortaya çıkan ABD’nin; denizlerde hakimiyet kurma ve Akdeniz’de bayrak sallayarak dolaşma çabaları bölgeyi hareketlendirdi. Osmanlı Devleti de ABD‟yi o dönemde resmi olarak tanımıyordu. Akdeniz’de, Cezayirli gemicilerin izinsiz dolaşan iki Amerikan gemisine el koyması tansiyonu yükseltti. Günden güne el konan gemi sayıları artınca taraflar masaya oturmaya karar verdi.ABD, Cezayir’deki esirlerin iadesi ve gerek Atlas Okyanusu’nda, gerekse Akdeniz’de ABD sancağı taşıyan hiçbir gemiye dokunulmaması şartlarının kabul edilmesi durumunda tek sefer mahsus 642.000 altın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (21.600 dolar) ödemeyi kabul etti.  Türkçe yazılan ve 22 maddeden oluşan antlaşmaya, Amerika Birleşik Devletleri adına Joseph Donaldson ve Osmanlı adına Cezayir Beylerbeyi Cezayirli Hasan Paşa, nam-ı diğer Hasan Dayı, imza attı.

Bu, ABD’nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan birkaç anlaşmadan biri olduğu gibi; yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir.

ABD’nin 225. yıldönümünde Yale Üniversitesi’nin arşivinde ortaya çıkan belgenin dili ‘Original in Turkish’ ifadesi ile baştan belirlenir. Metin besmele ile başlayıp hemen girişinde “Bu belge dünyanın hâkimi, denizlerin ve karaların hükümdarı, kralların efendisi, sultanlar sultanı, imparatorlar imparatoru, Sultan Mustafa Han’ın oğlu Sultan Selim Han’ın dikkati nazarı altında imzalanmıştır. Allah, O’nun hükmünü daimî kılsın” şeklindeki ifadeler vardı ve bu ifadeler, metni Türk tarafının yazdırdığını göstermekteydi. 22 maddelik anlaşmanın tamamı https://avalon.law.yale.edu/18th_century/bar1795t.asp
adresinden incelenebilir.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Buminhan Göktuğ Yiğit

Latest posts by Buminhan Göktuğ Yiğit (see all)