İktisat ve iktisadi politikalar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli aşamalardan geçerek günümüzdeki şeklini almıştır lakin vuku gelmiş bir olayı daha iyi anlamak ve analiz edinmek isteniyorsa bilinen bir gerçek ki en başına dönmek gereklilikten ziyade zorunluluktur.Bu yüzden sürekli başlık açılan ‘’Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi’’ konusunda görüngemizi Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi’nden ziyade daha da genişleterek öncül devlet Osmanlı İmparatorluğu-ekseriyeti daha çok tebaa ağırlıklı olmasına rağmen- ve özellikle son dönemine ek olarak Cumhuriyet’in ilan edilişinin ilk yılları tümevarım metodu ile incelemek daha gerçekçi olacaktır.
İlk olarak şu belirtilmelidir ki Cumhuriyet kurulduktan sonra direkt olarak yöneticiler koşa koşa Devletçi bir izlenecek uygulanmamıştır.Aksine 1923-1929 yıllarını kapsayan dönem ‘’Liberal Dönem’’ olarak adlandırılabilir tabii dönemin liberallik ölçüsü de göz önüne alınmalıdır.Bu dönemi daha anlamak için de bilindiği gibi bir öncesi kuşağa yani İmparatorluk’ta olan bitenlere ve İmparatorluğu dolaylı ya da doğrudan etkileyen 79’dan beridir süregelen teceddüt dalgasına bakılması gerekliliktir.
İlk olarak herkesin bildiği gibi miras kalan bir dış borç meselesi vardır ki bunlar Türkiye ekonomisi üzeride yarattığı baskı ülkenin her alanında hissedilmekte idi.Geniş çaplı bir araştırma yazısı olmadığından dolayı çok geriye gitmeden 19.yüzyıl’a bakarsak Osmanlı Ekonomisi’nin Batı ve dolayısı ile dış dünya ile eklemlenerek ‘’kapitalist dünya’’ya girişi görülebilir.Oldukça eski bir model iktisadi politikası olan Osmanlı devleti ‘’kıtlığın var olmaması’’ gibi bir yol izlemiştir ve 1838 yılına kadar da topraklarını iktisadi anlamda dış dünyaya çoğunlukla kapatmıştır.19.yüzyılın ortalarında güneşi batmayan imparatorluk Britanya sanayisi Avrupalı devletlerin karşıt tutumlarından mütevellit arz-talep konusunda ciddi sıkıntılar yaşamakta idi.Bu esnada ise diğer tarafta Osmanlılar da Kavalalı Mehmed Ali Paşa sorunu ile uğraşmakta idi.Tam bu esnada İngilizlerin zaten 26’dan beridir yaptığı ‘Ekonomini bize aç’’ baskısının da etkisi ile Balta Limanı antlaşması ya da diğer dille Anglo-Ottoman Treaty ile Britanyalılar Osmanlının toprak ve nüfusundan fayda sağlarken Osmanlılar da Britanyanın diplomasi ve askeri gücünden çıkar elde etmiştir.Fakat verilen bu geniş çaplı imtiyazlar daha sonra 38 Fransa 39 Brem,Sardunya,vs. 40 ve 41 de Batı’nın hemen hemen hepsine verilmesi ile Cumhuriyet Dönemi mirası da yavaş yavaş şekillenmekte idi zira artık Osmanlıların pazarı Avrupai malların rekabet ettiği bir açık meydan halini almış idi.
Bu noktada ayrıca bu ayrıcalıkların bir faydası olarak ‘’demiryolları bilgi ve birikimi’’ne de kısaca değinmek gerekir ki kendisi de cumhuriyete miras kalmıştır.İmparatorluk sınırları içerisindeki işlenmeye götürülecek hammadde bolluğu beraberinde taşıma sorunun da gündeme getirmiştir nitekim dönemin en popüler ulaşım yolu ‘’demiryolları’’ bu sorunu kökünden çözmüştür.Avrupalı mühendisler memlekette kaynağın olduğu yerlerin dört bir tarafını demiryolu ağları ile donatırken Osmanlılar da bu durumdan nemalanmıştır.Sultan Abdulhamid döneminin en önemli olaylarından biri olan Hicaz Demiryolu da meşhurluğunu buradan almaktadır çünkü bu demiryolu bağışlarlar,Türk işçi gücüyle ve Türk mühendislerce tamamen yerli ve milli şekilde inşa edilmiş idi.Ayrıca demiryollarının cumhuriyetin ilk yıllarındaki önemini Gazpaşa’nın Türkiye İktisat Kongresinde ki ‘’Türkiyenin iktisat hayatının yüksek inkişafları ancak demiryolları olacaktır’’ sözüyle de anlaşılabilmektedir.
Konuyu dağıtmadan 38 Baltalimanı sonrası ithalatın ihracata tabiri caizse fark attığı bir sürece girilirken dikkat verilebilecek bir çok nokta işaretlenebilir.Önceden de bahsettiğim gibi yazının ekseriyeti geniş çaplı olmadığından dolayı ‘’Osmanlı ekonomisindeki Dokuma Ürünlerin payı ve Cumhuriyet dönemi farkı’’ başlıkta birkaç veri paylaşmak isterim.Bahsi geçtiği ithalat astronomik seviyeye çıkmış Osmanlı İmparatoluğun’da dışalım kalemleri incelendiğinde yaklaşık değer olarak %37’lik bir yer kaplayan ‘’işlenmiş dokuma ürünleri’’ en büyük paya sahip kalem olarak karşımıza çıkmaktadır.Ne yazık ki bu ürünlerin hammade ve iş gücünün büyük çoğunluluğu Osmanlının kendi topraklarından çıkmakta idi (Hammade dışsatım kalemi toplam dışsatımın o dönem %57’sine tekabül etmekte idi).Buradan dokuma ürünleri başlığından dolayı bir çok olayı perspektifimize katmadan cumhuriyet dönemi ndeki BBYSP’a baktığımızda dönemin yönetminin dokuma ürünlerinde Osmanlı dönemindeki verilere rağmen ne kadar da gelişmek istekli olduğu görülebilmektedir.1923-2019’a kadarki bütün gelişmeleri bu konu da aktaramayacağımızdan dolayı hemen sonuç olarak son birkaç yıllık sürece baktığımızda Tesktil Sanayii bugün Otomotiv sektöründen sonra Türkiye’yi ihracatta sırtlayan 2. Sektör olarak karışımıza çıkmakta.Tüik verileri ve Ticaret Bakanlığı Bilgi Sistemi verilerine bakacak olursak isek 1923’ten 2015’e kadarlık kısa sürede Türkiye’nin dünya Tekstil ihracatçılarında 5.sırada yer aldığını görebiliriz.Bu durum 92 yıl gibi sadece 3 kuşaktaki Türkiye Cumhuriyeti ‘nin hızlı gelişimini gösteren en önemli noktalardan biridir.
Kaynakça:
2008 Cumhuriyet Döneminde Demiryolları Sempozyumu(Yay.Haz. Mukaddes ARSLAN)
Ekonomide Kurtuluş Savaşımı -L.Hilal Akgül
Türk İnkılap Tarihi ve Atatürk İlkeleri-Mevlüt Çelebi
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri 2016 Dokuma Kumaş Raporu
Türkiye’nin Sanayileşmesinde Dokuma Sanayiinin Yeri ve Önemi-Halil Yıldız
Merih Karacakaya
Latest posts by Merih Karacakaya (see all)
- Resneli Niyazi Bey - 29 Mart 2020
- 18.ASIR İLMİ KİŞİLİĞİ İSMAİL GELENBEVÎ - 22 Ocak 2020
- İktisadi Kurtuluş Harbi - 22 Ağustos 2019
- İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Doğu Kampüs ve Hazırlık - 23 Temmuz 2019
- Bilim Camiasında Bir Türk (2) - 21 Temmuz 2019