1920 Gence İsyanı

Gence: Azerbaycan’ın en büyük ikinci şehri olan Gence şehri deniz seviyesinden 400-450 m yükseklikte bulunmaktadır, Azerbaycan’ın batısında, başkent Bakü’nün 375 km batısında, kuzeydeki Kur-Araz ovasında Gence-Kazak ovasında yer almaktadır
İsyanın nedenlerini aktarmadan önce hem Rusya’nın hem de Azerbaycan’ın o dönemdeki ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi vb. durumlarına göz atmak gerekir.
20. Yüzyılda Rusya’nın Durumu:
Bu dönemde Rusya ufaktan endüstrileşmeye başlamış bununla birlikte kapitalizm de gelişmektedir. Rusya’daki kapitalizm sistemi Avrupa’dakinden farklı işlemekteydi; Avrupa’da kapitalizm, emperyalizme doğru çekilirken, Rusya’da ise Rus fütuhatı ve emperyalizm, kapitalizmden önce gelmekteydi. Mevcut fabrikaların kapasiteleri ve teknik donanımları Avrupa’daki ve Amerika’daki fabrikalardan oldukça gerideydi. Dönemin bankalarının birçoğu Batı Avrupa’ya tabi tutulmuş, Rusya’nın dış borçları ise almış başını gidiyordu. Arazi paylaşımında büyük dengesizlikler vardı. Ülkede bir işçi sınıfı meydana gelmiş ancak bu kesim diğer zümrelere nazaran eğitim, maddi durum vs. bakımından çok geride kalmıştır. Avrupa’daki ekonomik kriz sonrası Rusya’ya yabancı sermaye girişi azalmış ve bu sermaye sayesinde iş gören birçok fabrika, sendika ve kurum çalışmaz hale gelmiş böylece birçok insan işsiz kalmış. Paranın kıymeti azalmış, karaborsacılık artmış, halk hayat pahalılığı içinde her geçen gün daha da mahvolurken, harp zenginleri, karaborsacılar özellikle Çar ve ailesi lüks bir hayat sürmekteydi. Bu durumlar içinde ülkede hem işçilerin, hem üniversitelilerin, hatta halkın ve askerlerin büyük bir kısmının da katıldığı birçok ayaklanmalar başlamıştır ki bu ayaklanmalar, ihtilaller ülkeyi büyük bir kargaşa içine çekmiştir.
20. Yüzyılda Azerbaycan’ın Durumu:
19. yüzyılın ilk senelerinden beridir Rusya dış siyasetinde Azerbaycan, “Bakü Petrolü” ile mühim bir rol oynadı. Rusya, 1905 İhtilali ve 1917 Bolşevik İhtilali ile birlikte sosyalizmi doğu ülkelerine yayarak hem kendi stratejik mevkilerini güçlendirmeye hem doğunun zenginliklerini ele geçirmeyi hedefliyordu. XX. yüzyılın başlarında yaşanan bu kriz döneminde Azerbaycan`da petrol endüstrisi gerilemiş, büyük işsizler ordusu oluşmuş, petrol endüstrisinde çalışanların sayısı 10 binlerle azalmış ve 27 bin kişiye düşmüştü. Bu siyasi ve ekonomik kriz dönemi, Azerbaycan’da milli bir bilinç ve anlayışın da temellerinin atıldığı dönem olarak öne çıkmıştır*(1). 1917 ihtilalinden sonra yayınlanan Rusya Milletlerinin Hakları Beyannamesi’nde ‘‘Rusya toplulukları kendi mukadderatlarına bizzat kendileri hâkim olacak ve istedikleri takdirde Rusya’dan tamamıyla ayrı bağımsız bir devlet kurabilecekler’’ hükmü Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinde büyük bir umut oluşmuştu. Azerbaycan’da siyasi faaliyetler büyük bir hız kazandı. Ülke içinde komünist ve Bolşevik hareketini destekleyen bağımsızlığın bu hareket ile gerçekleşeceğine inanan Türkler vardı; Sultan Galiyev, Turar Rıskulov, Ekmel İkramov, İbrahim Galimcan, Neriman Nerimanov gibi isimler İşçi Partisi üyeleriydi. Diğer taraftan bağımsızlık mücadelesinin ancak milli bir şuur ve hareketle gerçekleşebileceğine inanan Türkler de vardı; Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resulzade ve Ali Merdan Topçubaşı gibi isimler başta geliyordu.
Uzun uğraşlar mücadeleler sonrasında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, 28 Mayıs 1918’de Gürcistan’ın Tiflis şehrinde, Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından ilan edildi. Bağımsızlığının ilanından 27 Nisan 1920 tarihinde Sovyet Kızıl Ordusu işgaline kadar iki sene yaşayan Milli Azerbaycan Cumhuriyeti döneminde devlet yönetiminin hemen her alanında millileşme faaliyetleri başladı. Bu dönem içinde eğitim millileştirilip okullarda Türk dili zorunlu ders olarak okutulmaya başlandı. Yine bu dönemde Bakanlar Kurulu’nun 27 Haziran 1918 tarihinde almış olduğu bir kararla Türk dili devletin resmi dili olarak kabul edilmiştir ancak görev başında bulunan memurlar Türkçeyi öğreninceye kadarki süreç içinde devlet kurumlarında Rusçanın kullanılmasına da izin verilmiştir. Devlet bu dönem içinde okullarda bir an önce Türkçe dilde eğitim için oluşturulan “Telif ve Tercüme Encümeni” heyeti ile ilk ve ortaokullar için yeni ders kitapları hazırlanmış; mevcut ortaokulların bir kısmı millileştirilmiş; memlekette farklı yerlerde yedi adet öğretmen okulu, bir adet de kız öğretmen okulu açılmıştır.
İsyana Doğru Neler Oldu? Ve İsyan Zeminin Oluşumu
Müslüman ahaliyi temsil eden Müsavat Partisi idi ve Ermenileri temsil eden Taşnaksutyun Örgütü idi. Ermeniler büyük bir Rus desteği almaktaydılar. Müslümanlar ve Gürcülerin liderlikleri akabinde diğer Kafkas halkları Sovyet Rus idaresine katılmayıp bunun yerine kendi hâkimiyetlerini ve geleceklerini kendilerinin kurması fikri ile 28 Kasım 1917’de Trans-Kafkasya (Mavera-yı Kafkas) adlı bir kuruluş oluşturdular. Bu Trans-Kafkasya oluşumu Azerbaycan-Gürcü-Ermeni temsilcilerden oluşan, merkezi ise Tiflis’te olacak bir federasyondu. Federasyon Sovyet Hükümetini tanımayı reddetmekle birlikte bütün ilişkilerini tam anlamıyla da kesmemişti. Yine bu dönemde Kafkasya içinde ayriyeten bir yasama oluşumu-teşkilatı da kurulmuştu. Bu teşkilat Kafkasya Seymi’dir.
Bu dönemde Azerbaycan’da büyük bir Bolşevikleştirilme ve Ermeni nüfusunun artışı gerçekleşmişti. Bu sırada Osmanlı Bölge Komutanlığı görevindeki Vehip Paşa’nın dönem olaylarına ilişkin gayreti sonucu toplanan Kafkasya Seymi Ermenilerin yaptığı katliamlar üzerine tartışmalara başlamıştır. Kafkasya Seymi’nde Mehmet Emin Resulzade konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Evvelce Müslümanların intikamından ve Tiflis’in muavenetinden korkan isyankâr Bakü tedafüi bir vaziyet almışken, sonra cesaret peyda etmiş, Bolşevik Bakü, Gence’ye doğru hareket etmek zorunda kalmıştır. Bu hareketlere, ilk önce Şamahı, daha sonra Salyan, Quba, Lenkeran, Kürdemir vb. bölgeler maruz kalmış, şehirler yerle yeksan edilmiş, ırz ve namuslar ayaklar altına alınmış, mal-mülk ganimet edilmiştir. Gence bizzat tehdit olunmakta, diğer taraftan dahi Karabağ Ermenileri Bakü Bolşevikleri ile birleşmek üzerine bir plan hazırlamaktaydı. Azerbaycan’ın ateş ve kılıçla teslime mecbur edilmek planı çizilmekteydi.”*(2) Yani bölgedeki Türklerin özellikle Azerbaycan’daki Türklerin Ermeniler ile olan savaşları, mücadeleleri bu dönemden başlamıştır günümüzde de hala devam etmektedir (Karabağ meselesi).
Moskova’dan gelen talimatlar seyrinde Ermeni grupları 22 Mart 1920’de Gence’de ve Handeki ile Kazak bölgesinde de isyan çıkardılar. Çıkarılan isyanlarda insanları öldürdüler ve bu yaptıkları ile hem büyük oyuna geçiş hem de Rus fanatikliklerini ve onlara karşı olan sadıklıklarını göstermek için bir slogan patlattılar bu slogan şöyleydi: AZERBAYCAN’DA İSYAN VAR. Bu şekilde isyancılar Kızıl Orduya müdahale çağrısında bulunmuş yani ordunun ülkeye girişini istemişlerdir. “Tüm iktidar yapılarında güçlenen Ermeniler, “Kızıl Terör” ün uygulanmasında özel bir rol oynamıştır.”*(3) Rusçası “Преобразования Армии и Флота” yani “Ordu ve donanma birliklerinin yeniden düzenlenmesi” adı altında eski Halk Cumhuriyetinin askeri güçleri bizzat Moskova tarafından yeniden görevlendirildi. Moskova bu hareketiyle Azerbaycan’ın bağımsızlığını hiçe saymıştı. O dönemde olaya ilişkin olarak Mustafa Kemal, Rus kuvvetlerinin bölgeyi yeniden ele geçirmesini istemiyordu ve bu nedenle 28 Nisan 1920’de Lenin`e bir mektup yazmış, yazdığı mektupta Azerbaycan’ın işgal edilmemesini dile getirmiştir. Fakat bu mektup Lenin`e çok geç, Haziran ayında ulaşmıştı. 28 Nisan 1920 tarihinde Mehmet Emin Resulzade’nin liderliğinde bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti dağıtıldı. Bütün bu olanlara karşı Azerbaycan’da birçok yerde tepkiler vardı ancak karşı gelenler susturuldu, bastırıldı… İdare Bolşeviklere geçmişti. Azerbaycan’da gerçekleşen bütün olayları büyük bir ilgiyle takip edim hamle hesaplayan Lenin ve Stalin, Azerbaycan’ı çok iyi tanıyan ve bilen ayrıca sosyalizmi benimsemiş bir temsilciye ihtiyaç duymuşlardı. Bu nedenle Moskova, 1902 senesinden itibaren Himmet Bolşevik teşkilatında belirli faaliyetler göstermiş olan ve 1917 Bolşevik ihtilal’inde de rol alan akabinde Kızıl Ordu Azerbaycan’a girdiği dönemde ihtilal komitesinde yer alan Neriman Nerimanov’u, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Milli Komite Başkanlığına atadı. Ruslaştırma politikaları yeniden başladı. “Han-Ağa” gibi unvanlar yasaklandı, din ve devlet işleri ayrıldı, okullarda dini eğitimlerin verilmesi yasaklandı, camiler ve medreseler ki özellikle antik mimariye sahip olanları derhal yıkıldı, Azerbaycan’ın ulusal kültür ve bilincine topyekün bir saldırı dönemi gerçekleşiyordu. Azerbaycan artık Rusya’nın petrol ve hammadde yatağı olmuştu. “Nerimanov’un başa gelmesiyle Azerbaycan’da sosyalizmin yayılması ve halkın hükümete inancı arttı. Çünkü Neriman Nerimanov, Musavat hükümeti ile de çalışmış halkın güvenini kazanmış bir liderdi.”*(4) Bir süre sonra, Bolşevik-Taşnak grubu, iyi bir bahaneyle, belirli bir yerden sonra halkı savunmaya başlayan. Narimanov’un Azerbaycan’dan uzaklaştırılmasını sağladı. “Bu dönemde Bolşevik rejiminin Azerbaycan halkına karşı işlediği en ağır suç, bugünkü Ermenilerin atalarına Azerbaycan topraklarının ele geçirilmesinde sağlanan yardım ve himaye idi.”*(5) Ermeniler sayesinde Türkiye ile Azerbaycan sınırlarının bozulması da hedefler arasındaydı. Zaman içinde halkın saygı duyduğu, sözüne itimat ettiği insanları ya hapse atılması ya da öldürülmesi insanların içindeki ateşi hat safhaya da taşımıştı. Bölgedeki Türkler artık ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülmüşlerdi.
İSYAN
Bütün bu olanlar halk içinde büyük bir başkaldırı isteği uyandırmaktaydı. Evet, halkın içinde yanan milli duygular ve bu istek vardı ama bir teşkilatlanma da gerekiyordu. Bu teşkilatlanma ise General Cevad Bey (Şıxlinski), Albay Cihangir Bey Kazımbeyli, Tümgeneral Emir Kazım Mirza Kaçar gibi Azerbaycan Ordusu içinde ulvi görevlerde rol alan isimler tarafından gerçekleştirildi. Yine de bu teşkilatlanmaya rehberlik eden, yön ve amaç belirleyen kilit isimler General Cevad Bey (Şıxlinski), Albay Cihangir Bey Kazımbeyli, Tümgeneral Teymur Bey Novruzov, Tümgeneral Emir Kazım Mirza Kaçar’dır. Yerli halk içinden de bu teşkilatlanma için büyük çabalar gösteren şahsına münhasır, saygıdeğer isimler de vardı. Kaçak Gambar Bahmanli, Sarı İmamoğlu Alakbar, kaçak Kasım, kaçak Mikail bu isimlerdendir, bu kişiler etraflarına topladıkları insanları bilinçlendirmiş ayrıca isyan zamanı eli silah tutacak ve çatışmalara katılacak kişileri de bir araya getirip hazırlamış daha sonrasında yukarıda adı geçen komutanların alaylarına bu gönüllü birlikleri yollamışlardır. İsyan için Azerbaycan Ordusu 1. Piyade Tümeni, 3. Gence Alayı birimleri, 3. Şehir (Şeki) Süvari Alayı talim timi, bir topçu bataryası ve tümen komutan dairesi dâhilinde görevli olan tüm asker ve personel emek harcamıştı. Bu teşkilatlanma oluşunca daha o zamana kadar ülkenin, Türlüğün, Müslümanlığın bulunduğu bu mühim durumun ciddiyetini kavrayamayan bir kesim ahali de uyanmıştır. Bu hazırlıklar yapılırken o dönem 24 Mayıs 1920 tarihinde Azerbaycan içinde yine küçük çapta da olsa birkaç yerde Sovyet sistemine karşı başkaldırılar düzenlenmişti. Kaynaklara göre isyan döneminde Gence’de yaşıyor olan iki Gürcü ise isyanı düzenleyen liderlerin kararlarınca Gürcistan’dan destek alınabilmesi için Gürcistan’a yollanmıştı ancak beklenilen destek gelmemişti. “Nağı bəy Şeyxzamanlı: «Ertəsi gün iki yoldaşla bərabər Gürcüstanın ozamankı Daxili İşlər Naziri Ramişvilinin qəbuluna getdik. Ona bolşeviklərə qarşı üsyan edəcəyimizi dedik və bizə nə kimi kömək edə biləcəklərini soruşduq. Ramişvili bizə: «Siz bilirsiniz ki, bizim sosialist bir hökumətimiz var. Ruslarla anlaşa bilmədiyimizdən sizin bolşeviklərə qarşı edəcəyiniz üsyanı müdafiə edə bilmərik» dedi.”*(6) Sıra Gence’de idi bu ayaklanmaların akabinde ertesi gün yani 25 Mayıs 1920 gecesinde Azerbaycan için düzenlenen bu direnişe katılan taburlar, atlı birlikler ve silahlılar öncen belirlenmiş yerlerine geçtiler ve ardından kısa süre içerisinde önemli noktaların, kurumların kontrollerini ele geçirdiler. Azerbaycan Mahallesi içinde konumlanmış Kızıl Ordu askerleri gözaltında tutulmak üzere nezarethanelere atıldı. Merkez şehir hastanesi, bir askeri depo, bir şehir hapishanesi, tren yolu istasyonu ve bir acil durum komiserlik binası ele geçirildi. Tüm olanlar çok büyük gelişmeler demekti. Böylece Gence İsyanı kısa bir süre içinde hızla Azerbaycan topraklarının her yerine yayılmıştı. Bu kısımda ilgimi çeken küçük bir vesikaya da yer vermek istiyorum: Kaçak Mehmet Kasım (ahali içinde teşkilatlanma için önayaklık etmiş kişilerden biri) Samuh (Samux) bölgesinden yeni kuvvetler toplayıp onları Gence’ye getirmekle görevlendirilmişti. Çok kısa bir süre içerisinde de topladığı bu gönüllü, silahlı ve atlı birlikler ile geriye yani Gence’ye dönerken gönüllü askerler Bolşevik ordusuyla karşı karşıya kalmışlar ancak bulundukları yeri avuç içleri gibi bildiklerinden iyi bir yerleşme planı ile Bolşevik askerlerini yenmişlerdir. Böylece isyanın ikinci gününde Gence’ye ulaşmışlardır. Tüm ülkenin işgalci Sovyet rejimine ve Ermenilere karşı bu yükselişi, halkın inatçı direnişi, bir kez daha Azerbaycan halkının özgürlük ruhunu, milli kimliklerini ve bağımsız devlet geleneklerini yok etmenin kolay bir iş olmadığının büyük bir göstergesidir. İsyanın hızla yayıldığını ve Kızıl Ordu’ya isyancılar tarafından atılan darbelerin çoğaldığını gören 11.Kızıl Ordu Komutanlığı akabinde acilen yeni tedbirler almaya karar verdi. Bunun üzerine hususi bir direktif hazırlandı. Bu hususi direktifte 11.Kızıl Ordu Komutanlığı Yelizavetepol’da (yani Gence’de) isyan var, isyancılar Bakü üzerine yürümek için hazırlık içindedirler, ülkenin her yerine bu isyan havası ulaşmış durumda, bu duruma bir an önce engel olmalıyız, gibi ifadeler yer almaktaydı. Bunun neticesi olarak 11.Kızıl Ordu’nun 179.alayı 20.tümen süvari birlikleri Gence üzerine yollandı. Buradaki Ermeniler ile Bolşevik taraftarları orduya destek vermekteydiler. Yine de isyancıların durdurulması bu kadar kolay olmadı. Gence Çayı geçildi ve Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu bölgedeki Kızıl Ordu birlikleri darmaduman edildi. 3.000’den fazla Bolşevik askeri ve yanlısı Ermeni hapishanelere atılmıştı. 28 Mayıs 1920 tarihinde Gence İsyanı liderleri ve şehir halkı, Azerbaycan’ın bağımsızlık ilanının ikinci yıldönümü münasebetiyle bölge mahkemesi binasında toplanarak burada herkes kendi fikir ve görüşlerini bildirdi. 28 Mayıs sonrası 11.Ordu tüm gücüyle Gence’ye doğru ilerlemeye başladı. Birkaç yenilginin ardından Kızıl Ordu ağır topları devreye soktu işte o zaman Gence düşmeye başladı. 31 Mayısta Gence Kızıl ordu eline geçti, isyancıların bir kısmı öldürüldü, kaçabilenler kaçtı ki bazıları kaçtıktan sonra bile ne olursa olsun yakalandıklarında öldürüldü. Gence bir hafta boyunca yağmalanıp talan edildi. Kesin olmasa da toplanılan verilere göre farklı kaynaklar içinde bu olayda toplam 8500 ya da 12000 ya da 15000 kişinin hayatını kaybettiği yazılmıştır.
Gence’de gerçekleşen bu olaylar Azerbaycan halkının bağımsızlıkları için vermiş olduğu en büyük mücadelelerden bir tanesidir. İsyandan sonra “Devletin yıkılmasına rağmen milli düşünce, milli devletçiliğe olan arzu aynı kalmıştır. XX. yüzyılın sonunda yeni kurulan bağımsız Azerbaycan devleti Birinci Cumhuriyetin geleneklerine bağlılığını ilan etmiştir. 28 Mayıs günü Cumhuriyet Günü olarak resmi şekilde ilan edilmiş, diğer önemli tarihî olayların anısının korunmasına ilişkin kararlar alınmıştır.”*(7)
1920 Gence İsyanı’na ilişkin tutulmuş birçok belge ve yazılmış birçok kitap daha sonraki dönemler içinde yaşanan çatışma ve yangınlar ile beraber yok olmuştur. Yine de Gence İsyanı her ne kadar hafızalardan silinmek istense de bu büyük bağımsızlık mücadelesi hiçbir vakit ne tarihten ne de akıllardan kolayca silinebilecek bir mücadele değildir. Gence İsyanı, gerçekleştiği tarih sonrası Azerbaycan halkının ve devletinin tarih sahnesindeki rolünün belirlemesinde etkili bir olay olmuştur ayrıca bu rolün bünyesinde barındırdığı özgürlük, Türklük ve Müslümanlık ruhunun sonsuza dek parıldayan bir yıldızı haline gelmiştir.

(1): Dr. Öğr. Üyesi. C. Fatih TÜRE, Nejat AGHAAZİZOV- Sovyet Dönemi Öncesi Azerbaycan’da Siyasal Yapı, Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) 2019, s:5
(2): Beşir MUSTAFAYEV, Resulzade Hükümeti Dönemi ve Yaşanan Terör Olayları(1918-1920), s:207
(3): Управление делами Президента Азербайджанской Республики, ПРЕЗИДЕНТСКАЯ БИБЛИОТЕКА, s:145-çeviren: Kadife Elif GÜLŞEN
(4): Vugar AKİFOĞLU, Azerbaycan’da Milli Direniş (1917-1930), DTCF Dergisi 57.2 (2017): 776-795, s:786
(5): Управление делами Президента Азербайджанской Республики, ПРЕЗИДЕНТСКАЯ БИБЛИОТЕКА, s:147-çeviren: Kadife Elif GÜLŞEN
(6): Sevda İsmayıllı, May 15, 2018, Azadlıq Radiosu
(7): Dr. Firdovsiye Ahmedova, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti-95, Tarih Bilinci, s:9

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Kadife Elif Gülşen

Latest posts by Kadife Elif Gülşen (see all)