Kazıkan (yahut Kazgan) eski Türklerde savaş tanrısıdır. Kazganoğlu da tabii, onun soyundan gelenlerin ismi… Bilinmeyen otobiyografim bu kadar.

Malûmunuz olduğu üzere ben, yani Fırat Kazganoğlu, burada doğdum. Yani bir “yazar” olarak ortaya atılışım, birbirlerinden farklı konularda “ahkâm” kesişim, nihayetinde mensubu olmaktan şeref duyduğum Türk milletine biraz da olsa yazıyla hizmet edişim Misak-ı Zafer’de başladı. Ve bu yazıyla birlikte tam 58 yazı boyunca sürdü. Bilinen yaşam öyküm ise bundan ibarettir.

Eskinin uzun dönem askerlik süresi kadar (18 ay) süren Misak-ı Zafer’deki yazarlık serüvenim bugün son buluyor. Fakat yalnızca Misak-ı Zafer’deki yazarlık serüvenim…

Biraz daha mütevazı bir ortamda fakat daha derinlikli çalışabilmek için bu kararı aldım. Bildiğiniz gibi çok sayıda yazarı birarada barındıran Misak-ı Zafer gibi yayın organlarında muharrirler birçok konuda kalem oynatırlar. Bu da, bir yazarın birden fazla konuya “dalması” anlamına gelir. Yazarlık açısından keyifli olmakla birlikte, düşünmek fiili çerçevesinde değerlendirildiğinde zorlayıcı -ve benim açımdan bazen kısıtlayıcı- olduğunu da itiraf etmek gerekir. Bu sebepten, kuruluşundan itibaren büyük bir mutlulukla çalıştığım Misak-ı Zafer’le yollarımız ayrılıyor.

Uzun dönem askerlik süremi, fikir kubbelerimden Atsız’ın vefat yıldönümüne denk getirmek de, benim açımdan ayrıca bir saygı duruşu manâsını ihtiva ediyor.

Lafı fazla uzatmayalım. 18 ay boyunca bana tahammül eden kıymetli okurlara, yine aynı sürede bana rahat bir çalışma ortamı sağlayan Misak-ı Zafer ekibine ve yazarlarına içten bir teşekkürü borç bilirim. Medyûn-ı şükranım efendim.

Başka bir zamanda, başka bir yerde görüşmek dileğiyle… Kendinize iyi bakın.

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN!

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Fırat Kazganoğlu

Meçhul bir zamanda doğdu. Muammaya müptela. Türkçü. Yazar.