Nihal Atsız- Sabahattin Ali davasının ikinci duruşması 3 Mayıs 1944 günü Ankara Adliyesi’nde görüldü. Mahkeme günü büyük bir nümayiş oldu. Türkçülerin yaptığı bu nümayiş neticesinde kimi eylemciler tutuklandı.
Bu gergin ortamda 9 Mayıs gününe girildi. Nihal Atsız- Sabahattin Ali davasının karar duruşması görüldü. Atsız, 66 lira 60 kuruş ağır para cezasına çarptırılsa da cezası sicilinin temiz olması nedeniyle te’cil edildi.
Türkçüler her şeyin çözüldüğünü veyahut bittiğini zannediyorlardı. Fakat “Çankaya’da Kâbus” daha yeni başlıyordu. Atsız mahkeme çıkışı kaldığı otelde tutuklandı. Reha Oğuz Türkkan İstanbul’dan Ankara’ya geldiği trende tevkif edildi. Orhan Şaik Gökyay, Hüseyin Namık Orkun gibi devlet vazifesi gören Türkçüler önce açığa alındılar, ardından tutuklandılar.
Cadı kazanı kaynıyordu. Türkçülerin suçu “hükûmeti devirmeye teşebbüs etmek” idi.
Bir suçu olmayan bu genç ve yaşlı münevverlerin tutuklanması gözleri Millî Şef İsmet İnönü’ye çevirmişti. İsmet Paşa bu tevkifatla ilgili hiç konuşmamıştı. Önünde konuşma yapmak için en uygun tarih olarak 19 Mayıs duruyordu.
Bilhassa bir kısım Türkçüler ve tutuklu yakınları, İsmet Paşa’nın maznunları affedeceği beklentisi içindeydi. Paşa ise adeta beklentileri boşa çıkarmak için konuşacaktı.
Bu konuşma sonrasında dışarıda kalan bazı Türkçüler de tevkif edilecek, yeni tutuklananlar ve zaten içeride olanlar ağır işkencelere tâbi tutulacaklardı. Nihayetinde 23 sanık “Irkçılık-Turancılık” adı verilen davada yargılanacak, sonuçta hepsi beraat etse de 1.5 sene boşu boşuna yatmış olacaklardı.
İsmet Paşa’nın memleketin bir dönemine doğrudan etki eden bu tarihî nutkunun tam metnini -internet ortamında ilk defa olarak- yayınlıyorum.
Konuşma metni, Cumhuriyet gazetesinin 20 Mayıs 1944 Cumartesi günkü nüshasından aynen alınmıştır. Yazım ve imla kuralları o döneme aittir, değiştirilmemiştir.
“Aziz Türk gençleri!
Bugün gençlik bayramını kutluyoruz. Sevinçler içindeyiz. Sizin bayramınızı düşünmek bizim için bahtiyarlık duygularının kaynağıdır. Büyüklerinizin sizi neş’eli ve sevinçli görmekten ne kadar derin zevk duyduklarını bir gün sizin de daha genç arkadaşlarınızla görüşürken hatırlamanızı isterim. Sizler, bizim bütün ümidlerimizi taşıyorsunuz. Geleceğin yeni meselelerini siz halledeceksiniz. Kendinize güveninizin sağlam temelli olmasını isteriz. Bugünkü hazırlanmanızın tam ve mükemmel olmasını özlüyoruz. Vatana hizmet aşkı, ülkünüzün başındadır. İleri insan, ileri millet ve yüksek insan cemiyeti, bütün çalışmalarınızda hedef olarak gözünüzün önünde durmalıdır. Kudretli, vatansever bir nesil olarak Türk milletini omuzlarınızda taşıyacaksınız.
Maarif heyetimize teşekkür
Türk gençleri!
Cumhuriyet sizi bu ümidlerle yetiştiriyor. Sizin yetişmenizde vazifeli olan başlıca devlet müessesesi, Cumhuriyet maarifidir. Cumhuriyet maarifi, Türkiyede öğretim ve eğitim işlerini geniş, etraflı ve bütün konuları kavrıyan bir bütün halinde takib ediyor. Maarifimiz, her bakımdan, şimdiye kadar geçirdiğimiz seviyelerin en yükseğine varmıştır. Daha arzu ettiğimiz pek çok şey olmakla beraber öğretim ve eğitim işinde bugünkü maarifimiz en ileri vukuf ve ehliyet derecesinde olduğunu ispat etmiştir. Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet hükûmeti; geniş ölçüde dikkat ve fedakârlıkla, sizin yetişmenizi kolaylaştırmağa çalışıyorlar. Büyük Millet Meclisinin fedakârlıklarını, verimli, faydalı ve en feyizli bir şekilde tatbik eden Cumhuriyet maarifi, iftiharımız ve istikbal için sarsılmaz bir güvenimizdir. Türk milleti huzurunda maarif heyetimize teşekkürlerimi söylemekten zevk duyuyorum.
İlk öğretim hiç bir devirde bugünkü ölçü ile ele alınmamıştır
Vatandaşlarım!
İlk öğretim, hiç bir devirde bugünkü ölçü ile ele alınmamıştır. Cumhuriyetin ilk gününden beri arkasından koştuğu ilk öğretim ülküsü, hakikî ve tam mânasiile başarılmak yolundadır. Bu seneden itibaren, binlerce sayılarla köy okullarının açılacağı bir devreye giriyoruz. Hazırlıklar tamamdır. Makine kurulmuştur. Bundan sonra yalnız amelî neticeler alacağız. Yakın uzak, büyük küçük, toplu dağınık bütün köylerin kız erkek bütün çocukları, çok değerli öğretmenlerinin karşısında dersaneleri dolduracaklardır. Nihayet on sene zarfında Türkiyede ilk öğretim meselesinin halledilmiş olacağını, açık ve kesin olarak görebiliyoruz.
Orta ve yüksek öğretimde durumumuz
Orta ve yüksek öğretimde durumumuz, bizim gençliğimize nisbetle kıyas edilemeyecek derecede ileridir. Bu durumun en ileri memleketlerle ayarlanması için hergün yeni bir hamle düşünüyoruz. Vasıtalarımızı daima arttırıyoruz. Öğretmenlerimizin sayısı ve değeri, yüksek vazifelerini yapabilmek için, geniş ve müsbet bir gelişmeden bir an geri kalmıyor. Cumhuriyet öyle müesseseler kurmuştur ki dünyanın her yerinde iyi sayılabilir. Fakat asıl yeni kuracaklarımızdır ki bizim hayalimizi sevindirip süslemektedir.
Teknik öğretim
Teknik öğretim, Cumhuriyetin başlıca konularından biridir. Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet hükûmeti, teknik öğretim davasını, dikkatle gözönünde tuttuğu meselelerin ilerisine almıştır. Gençlerin, hattâ geçkin vatandaşların, vatanın her köşesinde kendi işlerini en verimli bir şekilde yürütebilmeleri için her türlü öğrenme ihtiyaclarına yetişmeğe çalışıyoruz. Türk gencinin hayat mücadelesine iyi hazırlanması ve bu asrın istediği en karışık ve en ince teknik işleri başarı ile yapabilmesi için iyi yetişmesine, bütün dikkatimizi harcıyoruz. Şimdiye kadar elde ettiğimiz neticelerinden çok ümidliyiz. Uzun zamandır sürecek olan bu çalışmaların amelî ve çok faydalı neticelerini yakın zamanda almağa başlıyacağız.
Millî eğitimde esaslı bir yeri olan güzel san’atlar işlerimiz, milletin büyük bir meselesi gibi Cumhuriyet maarifinin dikkati karşısındadır.
Okuyan çocuklarımız yakın zamanda iki milyon olacak
Sevgili vatandaşlarım!
Bugün öğretim ve eğitim için devlet eline alınan çocuklar ve gençler, milyonu çok geçiyor. Yakın zamanda ise iki milyonu geçecektir. Bu sayılarda, vatanın büyük kudretini görüyoruz. Bu görüşümüz Cumhuriyet anlayışıdır. Her vatandaşın kâfi derecede öğretimle iyi yetişmiş olmasında, esaslı yükselme ve kalkınma tedbiri tasavvur ediyoruz. Bu söylediklerim, bütün derecelerile öğretmenlerimize düşen vazifelerin genişliğini ve ağırlığını gözönünde canlandırsa yeri vardır. Bugün öğretmenlerimiz on binlercedir. Bunlar, bir nesil geçmeden yüz binleri bulacaklardır. Türk milletinin yeni ve yüksek cemiyetini kurmak için beslediğimiz bütün ümidler, öğretmenlerimizin değerine, karakterine ve gücüne dayanıyor. Eğer Türk öğretmeninin esaslı vasıfları büyük ülküyü başaracak yaratılışta olduğuna inanılmazsa, bu kadar büyük bir davanın arkasına düşülecek cesaret bulunamaz. Biz, öğretmenlerin büyük ülküye ehil yaratılışta olduğuna inanıyoruz. Onun için onların her türlü müsbet neticeler alacaklarına ve her türlü hastalıklarla uğraşıp üst geleceklerine güveniyoruz.
Vazifelerini politika vasıtası yapan öğretmenler
Vatandaşlarım!
Gençliği yetiştirmenin ve millî terbiyenin en tehlikeli hastalığı, öğretmenin vazifesini politika vasıtası yapmasıdır. Bir cemiyet içinde hiç bir emniyetin kötüye kullanılması, bir öğretmenin kendisine emanet edilen vatan evlâdlarına kendi hususî politikasını telkin etmeğe çalışması kadar vicdansız ve zararlı olamaz. Öğrenmek için ailesinin bütün teşviklerile hazırlanan genç dimağ ve temiz yürek, vicdansız bir politikacının sözlerinden ve derslerinden en derin zehirleri alabilir. Devlet, vatan için en zararlı olan bu cinayetlere yer vermemek için sert tedbirleri esirgemiyecektir. Fakat milletin halini ve istikbalini tehdid eden bu cinayetlere karşı asil teminatı, öğretmen heyetinin vazife haysiyeti ve ortak vicdanı verebilir. Hiç bir devlet makamı, bir öğretmen kadrosu içinde bulunup kötü yola sapmış olan vicdansız fesadcıyı, diğer öğretmenlerden daha kolay ve daha çabuk keşfedemez. Fesadcı, gençleri yanlış telâkkilere ve zararlı hareketlere sevketmek için ufaktan başlıyarak, her türlü vatansever ve masum çehreye bürünerek, okşıyarak, mükâfat ve mücazatı, numarayı ve sınıf geçip ilerlemeyi, ders içinde ve ders dışında münasebetlerini kullanarak gençleri istediği istikamete yürütmeğe yeltenecektir. Bunlar öyle zararlı ve kötü hareketlerdir ki bunlara karşı bir milletin dayanması için, ailenin, öğretim çağında bulunan gençlerin, nihayet büyük öğretmen heyetlerinin dikkatleri lâzımdır. Kanun tedbirleri en sonra gelir; bu tedbirlere sıra geldiği zaman, az çok geç kalınmıştır ve elbette ilâçlar ister istemez acı, sert olacaktır.
Ülkümüz, prensiplerimiz
Aziz vatandaşlarım!
Cumhuriyet, memleketin içerdeki yaşayışında ve dışarı ile münasebetlerinde açık ve dürüst hatlarla ülküsünü tayin etmiştir. Vatandaşlarımızın ve yeni yetişen nesillerimizin yüreklerini aşkla dolduracak prensipler, temel olarak alınmıştır. Devletimizin hüviyetini teşkil eden esas vasıflar, uzun felâket asırlarının tecrübe mahsulü ve gelecek asırların en feyizli gelişme prensipi olarak bulunmuştur. Milliyetçi Türkiye, anayasasının tarif ettiği Türk vatandaşına, vatansever bir Türk milliyetçisi olmanın bütün imkânlarını vermiştir. Devletimiz, millî bir devlettir. Bütün milletlerle iyi ve samimî münasebetler beslemek istiyen, millî menfaatler ve millî ülküler üzerinde kurulmuş bir müessesedir. Kendi içinde yapıcı, iyi niyet sahibi bütün vatandaşları birleştirici, uzlaştırıcı ve kaynaştırıcı bir zihniyettir. Azlık diye tanınmış olan vatandaşlar, her Türk vatandaşı gibi, kanunun bütün himayesine ve bütün vatandaş haklarına sahibdirler. Bundan başka Türk kültürü içinde yetişerek Türk milliyetçisi olmak istiyen her vatandaş için imkân kapıları açıktır.
Cumhuriyetin lâik olması bir tesadüf eseri değil, kolayca takılıvermiş bir sıfat da değildir. Devletimizin halde ve istikbalde en ileri bir kültür ve medeniyete ermesi için esaslı çarelerden biri olarak kabul olunmuştur. Bütün vatandaşlara vicdan hürriyetini temel hak olarak tanıyan devletimizin lâik olması, kaybettiğimiz asırların az zamanda telâfisi için esas şartlardandır.
Halkçılık, Türk milletinin karakterine uyan en iyi bir vasıftır. Şehirde ve köyde bütün vatandaşların, bütün haklarından eşitlik huzuru içinde bulunmaları hiç bir Türkün aksini düşünemiyeceği tabiî bir şeydir. Türk halkı, bir araya geldikleri zaman kendi işlerini düşünecek, tedbirler bulacak ve onları tatbik edecek iktidardadır. Millî kurtuluş bu sayede oldu. Büyük Millet Meclisi, halk idaresinin canlı misali olarak böyle kuruldu.
Bizim devletçiliğimiz, Cumhuriyetin feyizli bir prensipidir. Yıpranmış ve fakir bir memleket, az bir zamanda ancak prensiplerinin tabiiliği, sağlamlığı ve verimliliği sayesinde hürmet edilir bir mevkie yükselmiştir.
Cumhuriyet inkılâbcı olmasaydı ve inkılâbcı kalmasaydı Türk milleti kapalı kalmış bir çok vasıflarını bu kadar az zamanda kıymetlendiremezdi.
Politika akınlarından uzak kalmak istiyoruz!
Gençler ve öğretmenler!
Sade ve kısa bir şekilde anlattığım prensipler, hayatlarınızı ve yüreklerinizi dolduracak pek kıymetli ülkülerdir. Fikirlerimizi anlatırken yalnız müsbet konuşmamız ve resmî ağızla münakaşaya girmekten sakınmamız, kötü niyetli olanların bizim ülkülerimize saldırmalarına cesaret verirse buna çok teessüf ederiz. Yarım asırdan beri birbirlerile zararlı bir surette uğraşmış olan politika akınlarından uzak ve temiz zihniyette kalmak istiyoruz. Bu gayretimiz, zararlı bir susma derecesine varmamalıdır ve varmıyacaktır. Çünkü, ne kadar kuvvetli olursa olsun, Cumhuriyet prensiplerimiz aleyhine sistematik, sebatlı bir politika mekanizması kurulur ve bu düzen hiç karşılık görmeden işlerse az veya çok zaman sonra en kuvvetli temelleri yerinden oynatabilir. Tabiat kanunları dışında hayallere kapılamayız. Son zamanların olayları, bize, karşı koyma ve insafsız saldırmalara karşı uğraşma vazifelerini yeniden hatırlatmıştır.
Irkçıların zararları
Türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık prensipinin düşmanıyız. Memleketimizde politika garezleri için uydurulan ırkçılık önderlerinin çok acıklı faciaları, hatıralarımızda canlıdır. 1912 senelerinde Rumeli’de tutunmak için tırnaklarile kayalara yapışarak son gayretlerini sarf eden Türk erlerine Arnavud Priştineli Hasan ve Derviş Hima ile beraber arkadan hücum tertibliyenlerin Türk ırkçı politikacısı olduğu, Büyük Millet Meclisinde ispat olunmuştur. “Politika icabı” diye tefsir etmekte en ufak bir güçlük çekmiyen bu adamlar, sözlerine inanıp daha büyük bir felakete uğradığımız zaman gene “politika icabıdır” diyerek yeni bir fesad prensipi yaratmaktan geri kalmıyacaklardır.
Köy enstitülerinde, her çeşid okullarımızda, müesseselerimizde, ordumuzda müşterek vatanın ülkülerini Türk çocuklarına, eşid adalet ve şefkat hislerile vermeğe çalışıyoruz. Onları büyük Cumhuriyet potasında kaynatıp meydana Türk vatanseveri çıkarmağa uğraşıyoruz. Vatandaşlarım emin olabilirler ki muvaffakıyetlerimiz esaslıdır ve gelecek zamanda daha göz alıcı olacaktır.
Türk milliyetçiliği içinde vatan çocuklarının temiz ülkülü ve vatan fikirli olarak birbirine dayanan sağlam bir millet olması, erişilmez ve yanlış bir hayal değildir. Bunun doğru bir fikir ve erişilir bir hedef olduğunu, elle tutulur ve gözle görülür neticelerile tamamile anlıyoruz. Şimdi insaf ediniz. Türk vatandaşı yetiştirmek için bütün iyi şartları özünde toplamış olan bu feyizli yolu bırakır da ırkçıların milleti binbir parçaya ayıracak fesadlı ve nifaklı zehirlerine cemiyeti kaptırır mıyız?
Son zamanların zararlı bir gösterisi daha: Turancılık
Turancılık fikri, gene son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Bu bakımdan Cumhuriyeti iyi anlamak lâzımdır. Milli kurtuluş sona erdiği gün yalnız Sovyetlerle dosttuk ve bütün komşularımız eski düşmanlıklarının bütün hatıralarını canlı olarak zihinlerinde tutuyorlardı. Herkesin kafasında, biraz derman bulursak sergüzeştçi, saldırıcı bir siyasete kendimizi kaptıracağımız fikri yaşıyordu.
Cumhuriyet kuvvetli bir medeniyet yaşayışının şartlarından bir esaslısını, milletler ailesi içinde bir emniyet havasının mevcud olmasında görmüştür. İmparatorluktan son zamanlarda ayrılmış olan komşularile de iyi ve samimî komşuluk şartlarının temin edilmiş olmasını, milletin saadeti için lüzumlu saymıştır.
Görülüyor ki millî politikamız memleket dışında sergüzeşt aramak zihniyetinden tamamen uzaktır; asıl mühim olan da bunun bir zaruret politikası değil, bir anlayış ve bir inanış politikası olmasıdır. Ancak bu inanışa vardıktan sonradır ki, etrafımızda bulunan milletleri daha yakından tanımak imkânlarını bulduk. Nereden zarar gelir ve nereden zarar gelmez, bunu ayırd etmek için zihinlerimizde ayarlı ölçüler hasıl oldu. İçerde milletin hayri ve saadeti için çalışma imkânları ve dışarıya karşı milletin emniyet ve müdafaası için lâzım olan tedbirler, salim ölçülerle gözümüzün önünde belirdi. Ve nihayet asırlar ve asırlar süren köklü düşmanlıklar yerine, 20 sene gibi kısa bir müddette, hürmet ve itimad duygularının uyanmasına imkân verdi.
Turancılar, Türk milletini, bütün komşularile onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesadcıların tezvirlerine Türk milletinin mukadderatını kaptırmamak için elbette Cumhuriyetin bütün tedbirlerini kullanacağız. Fesadcılar, genç çocukları, ve saf vatandaşları aldatan fikirlerini millet karşısında açıktan açığa münakaşa edemiyeceğimizi sanmışlardır. Aldanmışlardır ve daha çok aldanacaklardır.
İki sual
Şimdi vatandaşlarımdan iki suale zihinlerinde cevab vermelerini istiyeceğim: Irkçılar ve turancılar gizli tertipler ve teşkillere başvurmuşlardır. Niçin? Kandaşları arasında gizli fesad tertiplerile fikirleri memlekette yürür mü? Hele, doğudan, batıdan ülkeler, gizli Turan cemiyetile zaptolunur mu? Bunlar o şeylerdir ki ancak devletin kanunları ve esas teşkilâtı ayak altına alındıktan sonra başlanabilir. Şu halde yaldızlı fikirler perdesi altında doğrudan doğruya Cumhuriyetin, Büyük Millet Meclisinin mevcudiyeti aleyhinde teşebbüsler karşısındayız. Tertibciler, 10 yaşında çocuklarımızdan bize kadar derece derece, perde perde hepimizi aldatmak iddiasındadırlar.
Vatandaşlarıma ikinci sualimi soruyorum. Dünya olaylarının bugünkü durumunda Türkiyenin ırkçı ve turancı olması lâzım geldiğini iddia edenler, hangi millete faydalı, kimlerin maksadına yararlıdırlar? Türk milletine yalnız belâ ve felâket getirecek olan bu fikirleri yürütmek istiyenlerin Türk milletine hiç bir hizmetleri olamıyacağı muhakkaktır. Bu hareketlerden yalnız yabancılar faydalanabilirler. Fesadcılar, yabancılara bilerek mi hizmet ediyorlar? Yabancılar fesadcıları idare edecek kadar yakından münasebette midirler? Bunları hüküm olarak kestirmek bugün mümkün değildir. Ama yabancıya hizmet kasdi ve yabancının yakın ilişiği hiç bir zaman meydana çıkmasa dahi hareketlerin, Türk milletine, Türk vatanına zararlı olması ve bunlardan yalnız yabancıların faydalanmış olması, söz götürmez bir hakikattir. Vatandaşlarım!
Emin olabilirsiniz ki vatanımızı bu yeni fesadlara karşı da kudretle müdafaa edeceğiz.
Gençlere hitab
Sevgili evlâdlarımız!
Bu güzel bayram gününde bana yurdumuzun köşelerinden bayrak ve sınır boylarından toprak getirdiniz. Değerli armağanınıza yürekten teşekkürler ederim. Sınır toprağı ve Türk bayrağı gibi aziz olasınız. Vatan sizden yurdun müdafaasını, yurdun mamurluğunu istiyor. Cemiyetimiz ve aileleriniz faydalı olmanızı bekliyor. Neş’e ile istikbale güvenerek, yetişmeğe çalışınız. Sizin elinizde Türkiye yüksek ve mamur olsun. Bu bayram günümüzde Atatürkün kutsal adını, vicdanlarımızdaki engin sevgi ve saygılarile yâd ediyoruz. Atatürk, geleceğin en kıymetli teminatını sizlerde gördü ve gösterdi. Bizlerinde ve ailelerinizin ve hepimizin en iyi dileklerimiz ve en ince dikkatlerimiz sizin üzerinizdedir.”
Fırat Kazganoğlu
Latest posts by Fırat Kazganoğlu (see all)
- Otobiyografik Bir Veda - 11 Aralık 2020
- Türk Ansiklopedisi’ndeki Kür Şad Maddesi - 24 Eylül 2020
- Nostaljik Bir Turancılık Hikâyesi – Cemiloğlu’nu Şehid Zannetmişlerdi - 10 Eylül 2020
- Abdülcemil Kırımoğlu’nun Kaleminden Alparslan Türkeş - 6 Eylül 2020
- Feyyaz Uçar’ın Süleyman Seba’ya Mektubu - 18 Ağustos 2020