Suriye’de terör koridoru, Doğu Akdeniz’de enerji gerginliği, ABD ile artık kronik hale gelen problemler derken epey gergin bir süreçten geçiyoruz.

Bu duruma nasıl geldik?

Bu duruma; tarihi meselelere anlık tepkiler vererek, derin problemlere yüzeysel bakarak, sosyal meselelere bodoslama dalarak, iktisadi dengeleri reaksiyoner hareketlerle sarsarak geldik. Daha doğrusu bu davranışları “rutin” hale getiren iktidar ve kadrolarıyla geldik.

Malum bir müddettir yoktum. Bunları şöyle derinlemesine ele alan bir yazıyla döneyim dedim. Sonra yazı çok uzayınca canım sıkıldı, yırttım. Fazla geçmeden de aklıma İnci Baba geldi.

Bu iktidarın meselelere ne kadar “derin” baktığına en iyi örnek belki de İnci Baba’dır. İslamcı olmasa da mevcut yönetimle diplomasiye aynı düzlemden bakan İnci Baba’yı kısaca tanıtayım. Sonra dış politika bahsine geçeriz.

1938 yılında Mardin’de doğan Mehmet Nabi İnciler, Şanlıurfa’da büyüdü. İnşaat sektörüne giren İnciler, ihaleleri komisyon karşılığı dağıtarak zenginleşti. Para ve gücün getirisiyle çevresini genişletti. Kısa zamanda yeraltı dünyasında da tanındı. Tabii tam ismiyle değil, lakabıyla… “İnci Baba”.

İnci Baba siyasetin “Baba’sıyla” da tanışıyordu. Süleyman Demirel’in yakın çevresindendi. Fakat çevresi bundan ibaret değildi.

Yılmaz Güney’in dostuydu. Sosyalist siyasette yer alan birçok kişiyle ve milletvekiliyle de teması vardı.

Aynı zamanda Alparslan Türkeş’in hapishane arkadaşıydı. (Türkeş 12 Eylül’ün ardından MHP Genel Başkanı sıfatıyla tutuklanmıştı. İnciler ise “Babalar Operasyonu” neticesinde içeri alınmıştı.)

“İşinde” başarılı ve fark yaratan bir isimdi İnci Baba. Ünü Türkiye sınırlarını aşmıştı.

National Geographic belgesellerinde Türk mafyası ele alındığında ismi en çok geçen kişi Mehmet Nabi İnciler oluyor. Reuters onu “Türk Robin Hood’u” olarak tanımlıyordu.

“Hayvansever” olarak da tanımlanabilecek İnci Baba evinde iki kaplan besliyordu. İsimlerini Dallas dizisinden etkilenerek vermişti: Ceyar ve Sue Allan.

ABD’ye giden siyasi liderlerin Washington Anıtı’na çelenk bırakmasından etkilenerek Chicago’ya gitmiş ve Amerikalı ünlü mafya babası Al Capone’un mezarına çelenk koymuştu.

Renkli ve kanlı geçen 55 yıllık ömrü, 4 Aralık 1993’te koruması tarafından öldürülmesiyle son buldu.

Bugün İnci Baba’yı konuk etmemizin esbabı mucibesi ise Erkekçe Dergisinin 1982 Aralık sayısına verdiği röportajdan bir kesit.

İran-Irak savaşının tam gaz sürdüğü bu dönemde, ünü Türkiye sınırlarını aşmış İnci Baba’nın bu konuda fikri olmaması düşünülemezdi. Röportajın ilgili bölümünü iktibas ediyor, “bugünkülerle” benzerliğini takdirlerinize bırakıyorum.

“İran Devlet Başkanı Humeyni’ye Türkiye’den birkaç çember sakallı tipi hediyeyle göndereceksin. İran’da hediye çok mühimdir.

“Bak bu peygamber efendimizin pabucu, bizim müzedeydi, sana hediye ediyoruz.” diyeceksin, ama pabuç sahte. Gerçeğini verme yani. Sonra Humeyni’ye “Bak kardeşim sen de Müslümansın, biz de. Ama hep bana, hep bana diyorsun. Şu petrolden biraz da bize ver bakalım. Gel Irak’ı da birlikte halledelim. Irak bitmiş zaten, hasta yatağında sikilir.” diyeceksin.

Kabul etmedi mi, basacaksın yaygarayı: “Zaten bu Humeyni sürgündeyken Bursa’da kalmıştı, belki de ibnedir” diyeceksin. O da mı olmadı, git Amerika’ya “Şu bizim borcu sil, dört yüz tane de uçak ver, Ortadoğu’yu cümbüş yerine çevirelim” de.”

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Fırat Kazganoğlu

Meçhul bir zamanda doğdu. Muammaya müptela. Türkçü. Yazar.

You may also like