(ö. 562/1166)
Bismillah deyip beyan ederek hikmet söyleyip
Taleb edenlere inci, cevher saçtım ben işte.
Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup
‘İkinci defter’ sözlerini açtım ben işte.
(…)
Gönlûm katı, dilim acı, özüm zalim
Kur’an okuyup amel kılmıyor sahte alim
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte. HİKMET 16
İslamlaşma süreci Talas Savaşı’ndan (751) sonra İslam’ı kabul eden Türkler ile birlikte Osta Asya’da başlamıştır. Bu süreç içerisinde İslamiyet’in yayılması hususunda mutasavvıfların etkisi kaçınılmazdır. Etkisi bulunan mutasavvıfların kayıtlara geçmiş ilk sufisi, Türk halk sufilik geleneğinin ve Yeseviyye tarikatının kurucusu, Pîr-i Türkistan lakabıyla bilinen mutasavvıf, şair Hoca Ahmed Yesevi’dir.
Hoca Ahmed Yesevi, asıl adı İbrahim bin İlyas Yesevi, Batı Türkistan’daki Çimkent şehrinin doğusunda bulunan Karasu üzerindeki Sayram kasabasında doğdu. Bazı kaynaklarda onun günümüzde Kazakistan sınırları içinde bulunan Yesi (Türkistan) şehrinde doğduğu kaydedilmektedir. Ahmed Yesevî’nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.1
Sayram’ın tanınmış şahsiyetlerinden olan babası, kerametleri ve menkıbeleri ile tanınan ve Hz. Ali soyundan geldiği kabul edilen Şeyh İbrâhim adlı bir zattır. Annesi ise Şeyh İbrâhim’in halifelerinden Mûsâ Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. Ahmed Yesevi anne ve babasının vefatı üzerine kardeşi Gevher Şehnaz’ı da alarak Yesi şehrine yerleşmiştir.2 Ahmed Yesevî’nin İbrahim adında bir oğlu olmuşsa da kendisi hayattayken vefat etmiştir. Yesevî’nin nesli Gevher isimli kızı sayesinde devam etmiştir. Türkistan, Mâverâünnehir ve Orta Asya’da olduğu gibi Anadolu’da da kendilerini Ahmed Yesevî’nin neslinden sayan pek çok ünlü şahsiyet çıkmıştır. Semerkantlı Şeyh Zekeriyyâ, Üsküplü Şâir Atâ ve Evliya Çelebi bu isimlerden birkaçıdır. 3 18
Ahmed Yesevi tahsiline kardeşiyle gittiği Yesi şehrinde devam etmiş, küçük yaşında olmasına rağmen güzel ahlakı, hali, tavırlarıyla etrafın dikkatini çekmiştir. Ahmet Yesevi’nin Menkıbelere göre, yedi yaşında Hızır’ın delâletine nâil olan Ahmed Yesevî Yesi’de Arslan Baba’ya (Yeseviyye tarikatının kurucusu Ahmed Yesevî’nin ilk mürşidi olduğu söylenen kişi) intisap ederek ondan feyiz almaya başladı bilinmektedir. Ahmed Yesevi ile mürşidi Arslan Baba hakkında anlatılan efsanevi ve gerçek olma ihtimalinin de olduğu iki rivayet vardır. Rivayetlere göre, sahabeler bir gazâ sırasında veya Arslan Baba’nın evindeki bir toplantıda acıkırlar. Bu arada Hz. Peygamber’in duasıyla Cibril cennetten bir tabak hurma getirir. Hurmalardan biri yere düşünce Cibril o hurmanın ileride doğacak Ahmed Yesevî’nin kısmeti olduğunu söyler. O zaman Hz. Peygamber ashabına, “Bu hurmayı Yesevî’ye kim ulaştıracak?” diye sorar. Göreve Arslan Baba talip olur ve Hz. Peygamber hurmayı onun ağzına koyar. Arslan Baba nice yüzyıl sonra Türkistan’ın Sayram şehrinde henüz yetim kalan yedi yaşındaki Ahmed Yesevî’yi bulup emaneti ona teslim eder. Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber’in verdiği bir hırkayı da ona giydirir. Ayrıca Yesevî’ye “bin bir zikir” telkin eder ve biraz sonra öleceğini bildirerek cenaze namazını kıldırmasını emreder. Ahmed Yesevî de Arslan Baba’nın son işaretine uyarak Buhara’ya gidip Şeyh Yûsuf el-Hemedânî’ye intisap ederek onun irşad ve terbiyesi altına girer, yoğun bir tasavvuf eğitimine ve sülûküne (manevi yolculuğuna) devam eder. 4
Şeyh Yûsuf el-Hemedânî, Hâce Abdullah-ı Berakī, Şeyh Hasan-ı Endakī ve Hasan-ı Endakī’nin de vefatı üzerine Ahmed Yesevî irşad postuna oturur. Bir müddet sonra, vaktiyle şeyhi Yûsuf el-Hemedânî’nin vermiş olduğu bir işaret üzerine irşad makamını Şeyh Abdülhâliḳ-ı Gucdüvânî’ye bırakarak Yesi’ye döner. Ahmed Yesevî altmış üç yaşına geldiğinde tekkesinde müridlerine bir çilehâne hazırlatır, vefatına kadar burada ibadet, irşad ve riyâzetle meşgul olur. Çilehânede ne kadar kaldığı belli değildir, fakat ölünceye kadar buradan çıkmadığı ve hücrede vefat ettiği muhakkaktır. 5
Ahmed Yesevî çilehanesine çekildikten sürede Yûsuf el-Hemedânî’nin halifelerinden Abdülhâliḳ-ı Gucdüvânî, Hâcegân tarikatını kurmuş iken Hemedânî’nin bir diğer halifesi sayılan Ahmed Yesevî ise Yeseviyye tarikatını kurmuştur. (Dolayısıyla Hâcegân ile Yeseviyye birbirinden farklı iki tarikattır.) 6 Ahmed Yesevi’nin vefatının ardından onun tasavvuf yolu ve düşünceleri müridleri vasıtasıyla Orta Asya’nın çeşitli bölgelerine yayılmıştır. Bu yolun takipçilerinin mensup olduğu tarikata Yeseviyye denildiği gibi Ahmed Yesevî’nin “Sultan” lakabına nispetle Sultâniyye, cehri zikir yapmaları sebebiyle Cehriyye ve mensuplarından çoğunun Türk olması sebebiyle Silsile-i Meşâyih-i Türk de denilmiştir.6 Yeseviyye tarikatının kolları silsile halinde devam etmiştir. Bu sürede irşad üzere posta oturan mürşidler yalnız bir mekanda sabit kalmamış Türkistan, Azerbaycan, Tatar ve Bulgar bölgelerinde de yaşayan Yesevî şeyhi ya da dervişi olduğu ileri sürülmüştür. Yeseviyye tarikatında da her tarikatta süre gelen konu ise adab ve erkandır. Tarikat ehli (yolda olan) yol üzereyken haline, tavrına, zikrine, her daim nefsini arındırma yolunda tâmâm olmaya gayret eder ve tarikatlar da bu yol üzerine var olmuştur.
Ahmed Yesevî de mürşidi gibi kuvvetli bir medrese tahsili görmüş, din ilimleri yanında tasavvufu da iyice öğrenmiştir. Bununla beraber devrinin birçok din âlim ve mutasavvıfı gibi belli bir sahada kalmamış, inandıklarını ve öğrendiklerini çevresindeki yerli halka ve göçebe köylülere anlayabilecekleri bir dil ile aktarmaya çalışmıştır. Tasavvufi düşüncelerini Türkçe ve sade bir dil ile anlatmış ve bu şiirleri de zamanla toplanarak Divan-ı Hikmet mecmuaları olarak meydana gelmiştir. Bir mürşid ve ahlâkçı hüviyetiyle onlara şeriat hükümlerini, tasavvuf esaslarını, tarikatının âdâb ve erkânını öğretmeye çalışmak, İslâmiyet’i Türklere sevdirmek, Ehl-i sünnet akidesini yaymak ve yerleştirmek başlıca gayesi olmuştur. İslâm şeriatına ve Hz. Peygamber’in sünnetine sıkı sıkıya bağlı olan Ahmed Yesevi’nin şeriat ile tarikatı kolayca telif etmesi, Yesevîliğin Sünnî Türkler arasında süratle yayılıp yerleşmesinin ve daha sonra ortaya çıkan birçok tarikatlara tesir etmesinin başlıca sebebi olmuştur.7
Ahmed Yesevi’nin Tasavvufi görüşü
Ahmed Yesevi’nin tasavvufi çizgisi, seyri-süluku Hz. Peygamber üzerine olduğu bilinmektedir. Ayrıca bu tasavvufi yolların şeriat, tarikat, hakikat kelimeleriyle açıklayıp Hz. Peygamber (sav)’den rivayet edilen “Şeriat söylediğim sözlerim, tarikat yaptığım fiillerim(işlerim), hakikat ise hâlimdir” 8 sözlerine dayandırmaktadır. Ahmed Yesevi’ye göre bu yolda olan mürşidler şeriatta emredilenlere uyup yasaklanandan sakınıp başkalarına da bunu emrederse doğru yolda yürümüş olurlar. Eğer emir ve yasaklara uymazlarsa şeriat yolundan çıkacaklarını dile getirir. 8
Hazret-i Sultan Hoca Ahmed Yesevi şeriat ve esasları, şeriat hükümlerine uyan Müslümanlar hakkında şöyle der: “Şeriat, uzuvlarla yani zahirle amel etmektir. Uzuvlarla (bi’l-erkân) kelimesinden maksad, farz, vacib, sünnet ve edeplerin tümü olur. Ama şeriatla yürürüm deyip iddiada bulunanlar, müslüman olarak adlandırıldılar. İddialara maneviyat gerekir. O maneviyat da şudur ki, Hakk Teâlâ’nın emri kullarına iki şekilde olur: Emredilen iyi işler (farz) ve yasaklanan kötü işler (haram)”. 8
Tasavvufta var olan akl-i selim, kalb-i selim ve zevk-i selim mertebeleri Ahmed Yesevi’de de vardır. Bu mertebeleri hayatına aktarabilmek, yaşayabilmek böyle bir kalbe sahip olmak için insanın kalbinin, kalb-i selim olabilmesi için insana bir mürşid eli değmesi gerekir ki Ahmed Yesevi’nin de görüşü insanın kalb-i selim olmadıkça tarikata girmesi söz konusu bile olamaz ve caiz değildir. Ahmed Yesevi’ye göre insanın kalb-i selim olması için dört deryadan geçmesi gerekir:
-Dünya deryası
-Halk deryası
-Şeytan deryası
-Nefs deryası 8
Hoca Ahmed Yesevi için hakikat gönülle amel etmektir.* 8 Hazret-i Sultan der: “Hakk’a yakın olan ârif kullar ve şeyhler, hakikaten Allah’tan başka her şeyden vazgeçip gönüllerini sırra ulaştırırlarsa maksadlarına erişip hakikat yolundan sapmazlar. Onlara tâbi olanlar da sapmazlar. Eğer bu şartlar içinde bulunmazlarsa hakikat yolundan çıkıp gaye ve maksada ulaşamayacak”.* 8
Şeriati sözledi, tarikatı izledi,
Hakîkati gözledi, yâ Mustafâ Muhammed.
Sabreyledi kanâat, takvâ eyleyip ittikâ.
Gece-gündüz ibâdet, yâ Mustafâ Muhammed
Ahmed Yesevi “şeyh (mürşid)” ve “mürid” kavramlarına tarikat lideri olması hasebiyle önem vermiştir. Ahmed Yesevi’ye göre şeyh şeriatta arif, tarikatta sırlara vakıf, hakikatte olgun, marifette büyük bir deniz olmalı. Kendine talip olan müritlere şeriat ilmini öğretmesi lazım. Eğer mürid tarikatta bir makama ulaşsa onu tarikat ilmi ile yola salması ve hakikat yönünden müride yol göstermesi gerekir. 8
Hoca Ahmed Yesevi şeyh olmanın altı şartı olduğunu söyler. Bunlar:
- Sağlam bir dini ilim.
- Yumuşak huyluluk ve şefkat.
- Güzel sabretmek.
- Allah’tan gelenlere rıza göstermek.
- Hz. İbrahim’inki gibi dostluk ve samimiyet.
- Allah’a yakın olup, huzur içinde bulunmak. 8-17
Fakr-name’de Hoca Ahmed Yesevi der: “Bir kimse pîrlik ve şeyhlik iddiasında bulunsa, kırk yıl ta pîrin hizmetinde bulunmayınca, şeyhlik mevkii ona lâyık görülmez. Gece kalkıp namaz kılmayınca, gündüz hizmet etmeyince, şeyhlik iddiasında bulunsa, işi faydasız olur. Bunları hiç bilmeden şeyhim dese, kıyamet günü kara yüzlü olup mahcup olur.” 8
Görüldüğü üzere Ahmed Yesevi ömrü boyunca İslam ve tasavvufla ilgilenmiş, yalnızca ilgilenmekle kalmamış bulunduğu zaman diliminde İslam’ın yayılması için büyük çabalarda bulunmuştur. İnsanın ancak kendini tanıyarak Allah’a ulaşabileceğini anlatmıştır. (Peygamberimizin de buyurduğu gibi; ”Nefsini bilen Rabbini bilir.”)* Nefsini bilme yolunda da insana yardımcı olan, yol gösteren mürşidlerdir. Ahmed Yesevi’ de bu yolda müridlerine, halka, taliplere doğru yolu göstererek, kendilerini ve hakikati anlamaları için rehber olmuştur. Ahmed Yesevi’nin tasavvufi düşünceleri kendinden sonraki Türk mutasavvıfları da etkisi altına almıştır.
“Zâhidlere zühd, amel ve takvâ gerek,
Riyazetli Aşıklara fetvâ gerek,
O tarikat er olana davâ gerek,
Seherlerde kalkıp tâat eyleyesim gelir.” Yesevi
(…)
“Kul Hoca Ahmed, nefsi teptim, nefsi teptim,
Ondan sonra cânânımı arayıp buldum;
Ölmeden önce cân vermenin derdini çektim,
Bir ve Var’ım, cemâlini görür müyüm?” Yesevi
Ahmed Yesevi Vefatı
Hoca Ahmed Yesevi vefatından sonra rivayete göre, kendisinden çok sonra yaşayan Timur’un rüyasına girer ve ona zafer müjdesini verir. Timur zafere erişince, Türkistan ve Kırgız bozkırlarında şöhreti ve nüfuzu iyice yayılmış olan Ahmed Yesevi’nin kabrini ziyaret için Yesi’ye gelir. Kabrin üstüne, devrin mimari şaheserlerinden olan bir türbe yapılmasını emreder. Birkaç yıl içinde inşaat tamamlanır ve türbe, camii ve dergâhı ile bir külliye halini alır. 9 2002 yılında UNESCO tarafından dünya tarih eseri olarak kabul gördü. Ahmed Yesevi’nin türbesi Türkiye Cumhuriyeti tarafından TİKA marifetiyle yeniden tamir edilmiştir. 10
Ahmed Yesevi Üniversitesi Kuruluşu ve Amacı
Atatürk, zamanın da Türk Dünyası’nda bir yakınlaşma sağlaması açısından Türkiye’ye düşen görevi ve bilinci daha Sovyetler Birliği dağılmadan önce 29 Ekim 1933 tarihinde Dr. Zeki Bey’e “. Bu bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazırlanmalıyız. Hazır olmak, o gün susup beklemek değildir; hazırlanmak lazımdır…” Sovyetlerin dağılmasıyla (1991) değişme ve gelişme gösteren Türkiye ve Türk dünyası ilişkilerinde eğitim ve öğretim konusunda da önemli adımlar atılmıştır. Türk Dünyası’nda beş üniversite kurulması gündeme gelmiştir. Bu beş üniversiteden birisi ise Ahmed Yesevi Üniversitesi olmuştur. 11 (Diğer üniversitelere nazaran dönemsel sebeplerden dolayı daha sonra kurulmuştur.)
Türk Dünyası’nın ilk ortak üniversitesi ünvanını taşıyan Ahmed Yesevi Üniversitesi Kazakistan’ın Türkistan şehrinde 6 Haziran 1991 tarihinde kurulmuş ve İlk Türk-İslam Mutasavvıfı Ahmed Yesevi’nin adı verilmiştir. Bütün Türk Dünyası’na hizmet vermek için kurulan bu üniversite Hoca Ahmed Yesevi’nin yüz yıllar önce Türk Dünyası’nı birleştirici ve bütünleştirici rolünü üstlenmiştir. Ahmed Yesevi Üniversitesi Türk Dünyası’nın ilk ortak üniversitesi ünvanını taşımaktadır. 11
Ahmed Yesevi Üniversitesi’nin kuruluş amacı, üniversitenin bütün birimlerini ve faaliyetlerini kapsayan tüzüğünün birinci maddesinde şöyle ifade edilmektedir: “Türkiye Cumhuriyeti, Kazakistan Cumhuriyeti ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile Türk Topluluklarındaki üniversite çağında bulunan gençlerin bir çatı altında Türklük bilinci ve uluslararası eğitim ve çağdaş bilimin gereklerine göre eğitimlerini sağlamak. Burada belirtilen amaca göre Üniversitesi, sadece Kazakistan gençlerine değil bütün Türk gençlerine eğitim vermek amacıyla kurulmuştur.” Üniversitenin kuruluşundaki diğer bir amaç ise küreselleşmeyi doğru anlamış ve ortak Türklük bilinciyle bu sürece bilgi ve davranış biçimleriyle aktif olarak katılabilen aydınlar, sosyal sorumluluk duyguları yüksek, hoşgörülü, çağdaş liderler yetiştirmektir. Üniversitenin kuruluşundaki diğer bir hedef ise, mümkün olan en kısa süre zarfında sadece Türkiye ve Kazakistan’ın değil, bütün Türk Dünyası’nın ortak ilim merkezi haline gelmektir. 11
Günümüzde halen aktifliğini devam ettiren Ahmed Yesevi Üniversitesin de Mühendislik, Tıp, Fen bilimleri, İlahiyat, Spor ve sanat, İnsan ve Toplum bilimleri, Diş hekimliği fakülteleri, araştırma enstitüleri ve daha fazlasına sitesinden ulaşmak mümkündür.
ESERLERİ
Divan-ı Hikmet
Hikmet kelimesi tasavvuf ilminde ilâhi sırları ve gerçekleri öğrenmek anlamına gelmektedir. Türk tasavvuf geleneğinde tasavvuf şiirlerine hikmet denir. 12 Ahmed Yesevi’nin dörtlüklerden oluşan hikmetlerinin anlatmak istediği ana gaye; İslam dininin esaslarını, Ehl-i sünnet akidesini, şeriat ahkâmını, yeseviyye tarikatı halka ve müridlerine adap ve erkânını anlatmak ve öğretmek amacında, sanat endişesinden uzak, sade ve kuru bir ifade yanında didaktik bir özellik taşımaktadır. Ancak bazı hikmetlerde ifadenin sûfiyâne ve coşkulu oluşu onları basit manzumeler olmaktan kurtarmıştır. Bu tarz şiirlere Anadolu Türkleri ilâhi ismini veriyorsa, Doğu Türkleri hikmet der . Dolayısıyla Hoca Ahmed Yesevi’nin Türkleri dini açıdan aydınlatmak için söylediği şiirlerine hikmet denir. Bu dörtlükler Hoca Ahmed Yesevi’nin vefatından sonra müritleri tarafından kaleme alınmıştır. Esere Divan-ı Hikmet adı verilmiştir. 13
Hikmetlerin büyük bir kısmı beş-yirmi beş arasında değişen dörtlüklerden ibaret olup kafiye düzeni koşmaya benzemektedir. Hikmetlerin bir kısmında da gazel tarzı kullanılmıştır. Dörtlüklerde hecenin on ikili (4 + 4 + 4) ölçüsü, gazel tarzındaki manzumelerde ise on dörtlü (7 + 7) ölçüsü kullanılmıştır. Ahmed Yesevi’nin bütün hikmetlerini içeren tam ve güvenilir bir aittir. Hikmetler değişik şahıslar tarafından derlenip yazıya geçirildiği için nüshaların hepsinde hikmet sayısı farklıdır. Bugüne kadar 251 hikmet tespit edilmiştir. 14
Ahmed Yesevi, hikmetlerinde yakaza, tövbe, tefekkür, riyazet, semâ, hüzün, havf, zühd, recâ, hürmet, ihlas, teslim, sabır, rıza, şükür, hayâ, sıdk, tevâzu, irade, zikir, fakr, ihsan, ilim, hikmet himmet gibi kavramları açıklamaktadır. 15
Dîvân-ı Hikmet, eski ve yeni harflerle birçok kez yayımlanmıştır. Bu yayınlardan en sonuncusu Ahmed Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığının hikmetlerin Çağatay Türkçesi orijinalleriyle birlikte Hayati Bice’nin Türkçe sadeleştirmesinin yer aldığı baskısıdır (Ankara 2016). 18
Fakr-name
Fakr-namelerin esası olan fakr; yoksulluk, Allah’a muhtaç olma anlamına gelmektedir. Risale’nin Ahmed Yesevi tarafından kaleme alınmadığı, Yesevi müritleri tarafından Divan-ı Hikmet’e sonradan dâhil edildiği düşünülmektedir. Eser tasavvuf adabı ve makamlarını, önemini anlatmaktadır. 15
Risale der Adab-ı Tarikat
Eser, Yesevi’nin diğer eserlerindeki konularla büyük benzerlik göstermektedir. Bu sebeple risalenin Yesevi’ye ait olması ihtimaldir. Risalenin Taşkend’de 3 nüshası bulunmuş görünmektedir. Eser tasavvuf adabı ve makamları, mürşit ve mürit ilişkileri, Allah’ı tanıma gibi konuları içermektedir. Kazak Türkçesine S. Mollakanagatulı tarafından tercüme edilip yayınlanmıştır. 15
Risale der Makamat-ı Erba’in
Risalede şeriat, tarikat, marifet ve hakikat olarak her biri onar makam olmak üzere toplam kırk makam ve kaideyi içermektedir. Şimdilik bilinen tek nüshası Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde, Zeytinoğlu İlçe Halk Kütüphanesi’ndedir. 15
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;
‘Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan’
İşte o zamanda binbir zikrini eyledim tamam
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.
Hurma verip, başımı okşayıp nazar eyledi
Bir fırsatta âhirete doğru sefer eyledi
‘Elveda’ deyip bu âlemden göç eyledi
Medreseye varıp, kaynayıp coşup taştım ben işte. HİKMET 16
KAYNAKÇA
AHMED YESEVÎ – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr) 1,2,4,5,7,9 (E.T. 02.04.2023)
YESEVİYYE – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr) 6 (E.T. 02.04.2023)
ARSLAN BABA – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr) (E.T. 02.04.2023)
Hikmet – 1 Şiiri – Hoca Ahmed Yesevi (antoloji.com) 16 (E.T. 02.04.2023)
Ahmed Yesevî – Vikipedi (wikipedia.org) 11 (E.T. 02.04.2023)
Ahmet Yesevi Üniversitesi (ayu.edu.tr) (E.T. 03.04.2023)
DÎVÂN-ı HİKMET – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr),14 (E.T. 05.04.2023)
HOCA AHMET YESEVİ (1093 – 1156) – Elazığ Ahmet Yesevi Sosyal Bilimler Lisesi (meb.k12.tr) 3, (E.T. 05.04.2023)
Ebubekir Oğuz UTKU, HOCA AHMED YESEVİ VE TÜRKLERİN DİN ANLAYIŞINA ETKİLERİ, Isparta-2016 (E.T. 04.04.2023)
Nurgül KAYNAR, AHMED YESEVÎ’NİN DÎVÂN-I HİKMET’İNDE MÜRŞİD KAVRAMI, Konya-2019 (E.T. 05.04.2023)
Aysel BOYA,AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİ,Kayseri-2008/ 11 (E.T. 04.04.2023)
Adiya OKASSOVA,AHMET YESEVİ’NİN HİKMETLERİNDE TASAVVUF MERTEBELERİ, Kocaeli-2019/ 8,12,13,15, (E.T. 05.04.2023)
Muhyiddin İbnü’l Arabi, Nefsini bilen Rabbini bilir, hayykitap (E.T. 05.04.2023)
Hazini, Cevahirü’l Ebrar Min Emvâc-ı Bihar,(İyilerin Dalgalı Denizlerden Çıkardığı İnciler) Büyüyenay Yayınları, Istanbul, 2014, s. 118./ 17 (E.T. 05.04.2023)
Ayrıca, Ahmed Yesevi hakkında Yükseköğretim Kurulu başkanlığı-Tez Merkezinde 36 Yüksek Lisans ve Doktoralara, Acadamia sitesinden veya bir çok kitap sitesinden biyografilere ulaşım sağlayabilirsiniz.
Büşra Yıldız
Latest posts by Büşra Yıldız (see all)
- HACI BEKTÂŞ-I VELÎ (PİR HÜNKAR) - 4 Aralık 2023
- HÜDAVENGİDAR MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ - 18 Ağustos 2023
- FETHEDİLSE GÜZEL YER ASLINDA: FRANSA - 31 Mayıs 2023
- ÇALABIN İZİNDE ÖMÜR - 11 Mayıs 2023
- AHMED YESEVİ - 11 Nisan 2023