Karaçay-Balkar Türkleri Soykırımı
Karaçay Türkleri ve Balkar Türkleri
Karaçay ve Balkar Türkleri şu an Rusya Federasyonu’nda Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ve Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde yaşamakta olan iki kardeş Türk topluluğudur. Bu iki topluluk yıllardır beraber aynı coğrafyada yaşadıklarından dolayı kendi konuştukları Türkçe lehçelerinin bir potada eritilmesiyle oluşan Karaçay-Balkar Türkçesini konuşmaktadırlar. Bu iki topluluk yıllardır aynı coğrafyada beraber yaşadıklarından dolayı et ile tırnak gibi olmuşlarsa da köken olarak farklı boylara dayanan iki Türk topluluğudur. Karaçay Türkleri, uzun zamandır Kafkasya’da yaşamakta olan Kıpçak Türklerinin soyundan gelmektedir. Balkar Türklerinin kökenlerine bakıldığı zaman Hunların 4. yüzyılda batıya göçerken, Kafkasya’da kalan Bulgarlardan oluşan bir halk olduğu öne sürülmektedir. Balkar Türkleri ise kendilerinin Kırım coğrafyasında yaşayan Hazar Türkleri olduklarını ve onlara öncülük eden Malkar Bey’in isimlerini kendi boylarına aldığını iddia etmektedirler. Bu iki topluluğun aynı coğrafyada yaşayarak birbirleriyle tamamen bütünleşmesi Türk topluluklarının birbirlerine bağlılığının en büyük sembollerinden biridir. Tabii ki bu bağlılık ve Bu bağlılıktan doğan güç çoğu kişiyi rahatsız etmiş ve Karaçay ve Balkar Türkleri acının coğrafyası Kafkasya’da Türklüklerinden dolayı büyük zulümler görmüşlerdir.
Karaçay-Balkar Türkleri Sürgünü (2 Kasım 1943-8 Mart 1944)
Rusların, emellerini ve yaşamını sürdürmesi için bir şahdamarı niteliğinde olan Kafkasya’da orada binlerce yıldır bir uyum içerisinde yaşayan Kafkas halkları yüzyıllardır ardı sıra sürgünlere uğramışlardır. 1864 Büyük Kafkas Sürgünü, 1944 Çeçen Sürgünü ve 1944 Karaçay-Balkar Sürgünleri bunların başını çekmekle beraber daha nice sürgünler Kafkas halklarını dünyanın dört bir tarafına savurmuştur. Sürgünler o kadar büyük boyuttadır ki Türkiye’de yaşayan Kafkas halklarının sayısı şu an Kafkasya’da yaşayan Kafkas halklarının nüfusundan fazladır.
Karaçay Türklerinin ve Balkar Türklerinin 1944’de uğradığı sürgün ise Sovyetlerin Kafkaslardaki varlığını sürdürebilmesini sağlamak için çok önemli bir hamleydi. Karaçay Türkleri ve Balkar Türkleri, Kafkasya’da 19.yüzyılın basından beri artmakta olan Rus baskısını istemeyen ve buna tepki gösteren en önemli halklardan biriydi. Gerek Kafkasya’nın en kuzeyinde bulunmaları gerekse buradaki kararlı duruşları ile Kafkasya’yı koruyan bir set gibi Ruslara her fırsatta kafa tutuyorlardı. Karaçaylar ve Balkar 1917 Bolşevik Devriminden sonra kurulan Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da önemli rol oynadılar.
Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti, 1917’den sonra kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Kırım Halk Cumhuriyeti ve Alaş Orda Hükümeti gibi yeni kurulan Sovyetler Birliği’nin işgaline uğradı. Burada büyük direniş gösteren Karaçay Türkleri ve Balkar Türkleri, Sovyetler Birliği’nin saldırılarına 3 yıl dayandı fakat en sonunda Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti Sovyetlerin işgaline yenik düştü. Karaçay ve Balkar gücünün farkında olan Sovyetler Birliği, bu gücü en azından biraz bölebilmek için çok mantıklı bir o kadar da şeytani bir planı devreye soktu. Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti’nin topraklarını bölüp, kendine bağlı küçük cumhuriyetler kuran Sovyetler Birliği, Karaçay Türklerini Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’ne dahil ederken, Balkar Türklerini Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’ne dahil etti. Sovyetlerin buradaki amacı Türk boyları olan Karaçay ve Balkarları birbirinden ayırıp, Adige boyları olan Kabardey, Çerkes ve Abazalar ile birlikte yaşamaya zorunlu tutmaktı. Böylece kendisine isyan eden iki halkın belirli boylarını birbirinden koparıp, farklı cumhuriyetlerde birleştirerek; örgütlenmeleri, dillerini yaşatmalarını(Türkler ve Çerkeslerin kendi aralarında konuşabileceği ortak dil Rusça) yani milletlerini unutturma planı böylece devreye girmişti. (Şu anki Rusya Federasyonu’nda dahi hala Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar Cumhuriyetleri bulunmaktadır)
Karaçay Türkleri bu olaydan sonra dahi sistemli şekilde birçok kez isyanlarına devam etti. Yaptıkları isyanlar esnasında Balkarlar ve Çeçenlerle de bağlantı sağlayan Karaçaylar, Kafkasya coğrafyasında tekrar birlik sağlama çalışıyor ve âdeta Bolşeviklere kafa tutuyorlardı. Hatta isyanları o kadar üst boyuta ulaşmıştı ki Bolşevikler Karaçay Türklerini “Komünist rejimin amansız düşmanları” olarak adlandırmıştı.
Karaçay Türklerinin başını çektiği isyanların en alevlendiği zamanlar ise İkinci Dünya Savaşı zamanlarıydı. Bu dönemde Almanlarla çarpışan Bolşevikler, Kafkasya’yı boş bırakmak zorunda kalmış ve Karaçaylar, Kafkasya’da kurdukları ittifaklarla zaferlerine zafer katmaya başlamıştı. Bu isyanlar Alman tarafının da işine gelmiş ve Almanlar daha Kafkasya’ya girmeden Kafkasya’da dolaylı yoldan bir müttefik kazanmışlardı(Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı).
Kafkasya’da büyük bir güç kazanan Karaçay Türkleri, Almanların da Kafkasya’ya ulaşmasıyla bölgede Sovyet Egemenliğine neredeyse son vermişti. Almanlarla anlaşan Karaçaylar, nihayet Kafkasya’da din özgürlüğünü sağlamış ve çok rahatsız oldukları Kolhozları kaldırmış, yerine tekrardan özel mülkiyet düzeni getirilmişti. Bu dönemde orada bulunan Alman gazeteci Eric Kerhn o zamanki Kafkasyalıların sevincini şöyle anlatıyor:
“Bilhassa yerli İslam unsurları ile aramız iyi. Her tarafta gönüllü süvari birlikleri kuruluyor. Peygamberin yeşil savaş bayrağı dalgalanıyor. Bir dostluk havası esiyor. Burada müslüman halk müthiş bir komünist düşmanı. Ben kasabaya girerken Karaçaylılardan oluşan bir süvari taburu, güle oynaya dağdaki hizmetlerine gidiyordu. Uzun boylu, tunç yüzlü güzel delikanlılar eyer üzerinde kalıp gibi duruyorlar…”
Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi Karaçay Türkleri kendi kültürünü ve dinini yaşatmak için güle oynaya dağlarda Bolşeviklerle çatışıyor ve bir nevi sırf bu uğurda şehitliğe koşuyordu. Uzun boylu, tunç yüzlü güzel kalıp gibi delikanlılar…
Karaçay Türkleri ne kadar Kafkasya’da istediklerine ulaşmaya başlasa bile Almanlarla da bir takım sorunlar yaşıyordu. Karaçay Türklerinin isteği Almanların boyunduruğunda bir yönetim değil tekrardan kurulması gereken Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti’ydi. Bunlar dolayı Almanlarla da sorunlar yaşasalar da bu tartışma Sovyetler birliği tamamen saf dışı bırakılana kadar alevlendirmeme kararı alınmıştır.
Sonrasında savaş rüzgarları Sovyetler aleyhine esmeye başlayınca Almanlar Kafkasya’dan çekilmeye başlamış ve diğer savaş cephelerine yönelmiştir. Bu çekilme esnasında bir takım Karaçay, Balkar, Kabardey ve Oset birlikleri de Almanlarla birlikte bu cephelere gitmiştir. Bunu fırsat bilen Sovyetler Birliği ise Karaçay topraklarına saldırmaya başlamış ve burada kadın, çocuk fark etmeksizin katliamlara başlamıştır. Bu saldırılara rağmen Karaçay çetelerini sindiremeyen Sovyetler, en son kirli planını ortaya çıkarmış ve Kafkaslar ’da öncü bağımsızlık lideri olan Karaçay Türklerini sürgün etme kararını devreye sokmuştur.
İlk başta 23 Şubat 1943’te Çeçenleri süren Sovyetler Birliği, sonrasında 12 Ekim 1943’te alınan karar ile 2 Kasım 1943’te Karaçay Türklerini sürgün etmeye başlamıştır. Bu sürgün esnasında belirtilen rakamlara göre 69267 Karaçay Türkü hayvan vagonlarına bindirilerek, insanlık dışı bir şekilde sürgüne gönderilmişlerdir. Hemen arkasından 8 Mart 1944’te Balkar Türkleri de sürgüne gönderilmişlerdir. Bu sürgünler esnasında Karaçay ve Balkar Türklerinin nüfusunun yarışı yaşamını yitirmiştir.
Sürgün sonrası dünyanın dört bir yanında yaşamaya başlayan Karaçay ve Balkar Türkleri, Kafkasya dışında Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Suriye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamaktadırlar. Türkiye’de özellikle Afyonkarahisar ve Eskişehir bölgesinde yaşayan Karaçay-Balkar Türkleri, burada Karaçay-Balkar Türkleri dernekleri kurmuş ve burada haklarını aramaya ve kültürlerini korumaya çalışmaktadır.
Abdullah Barış Yılmaz
Latest posts by Abdullah Barış Yılmaz (see all)
- Türk Milliyetçiliği ve İşci Hareketi - 10 Mayıs 2021
- The Life of Hasan Şimşek - 12 Aralık 2020
- The Exile of the Karachay-Balkar Turks - 7 Kasım 2020
- Karaçay-Balkar Türkleri Sürgünü - 2 Kasım 2020
- Kırım’ın Günümüzdeki İdari Yapısı - 5 Eylül 2020
You may also like
1 thought on “Karaçay-Balkar Türkleri Sürgünü”
Comments are closed.
Merhabalar Abdullah Barış bey,
Öncelikle derginizi ve özellikle sizin kaleme almış olduğunuz yazıları ilgiyle takip ediyorum.
Dağıstan’da yaşayan soydaşlarımızı, Avar Türklerini, de anlatan bir yazı kaleme alırsanız çok sevineceğim. Başarı ve esenlikler diler, teşekkürlerimi sunarım.