Her birimiz yaptığımız işlerde olağana uygun olmayan kararlar verebiliriz çünkü insanın yaradılışı, bu kararlar neticesinde deneyim ve tecrübe kazanarak yada kazanamayarak geleceği şekil vermesi üzerine tasarlanmıştır. Ancak bu kararları kafanıza taş yağarken, karşınızdaki kişi size şişeyle, satırla, sopayla, kürekle, havai fişekle, molotofla yahut herhangi bir silahla saldırırken verdiğiniz ihtimalini bir düşünün.
Türk Polisi böyle durumlarda dahi soğukkanlılığını koruyarak, gerekenin dahi altında müdahalelerde bulunmaya özen göstermiştir. Bunun sebebi polisimizin vicdanı, merhameti, çözüm odaklı hareket etmesi ve orantısız güçten yana olmayışıdır.
Muhakkak ki Emniyet Genel Müdürlüğü gibi büyük bir kurumun içerisinde devletin verdiği yetkiyi kötüye kullanan, keyfi müdahalede bulunan yada sinirlerine hakim olamayan insanlar çıkacaktır ki sonucunda gerekli yaptırımlar uygulanacaktır. Lakin koca bir teşkilatı bu şekilde yaftalamak veyahut suçlamak ne akla ne mantığa ne de insanlığa sığar. Unutulmamalıdır ki bu mesleği seçen insanların çoğu vatan sevgisini canlarından önce saymış, düzenli aile hayatını halkın güvenliğine ve huzuruna tercih etmiş vatanperver insanlardır.
Son dönemde artan polis karşıtı haberlerin amacı polis ile halk arasında bir uçurum oluşturma çabasıdır. Bu çabanın nedenini muhakkak ki sorgulayanlar olacaktır. Aslında nedeni tarihimizde 40 yıl öncesine giderek rahatlıkla görebiliriz. 80 öncesi olayların ilk etabı, polisi vasıfsızlaştırarak halkın gözünde kötü duruma düşürmekten oluşmaktadır. İkinci etapta oluşan kargaşa ortamında her görüş, ikinci tehdit olarak emniyet güçlerini görmekte, bu durum üçüncü etap olan askeri müdahalenin temelini oluşturmaktadır. Son dönemde İzmir ve Adana’da yaşanan olaylar bu teoriyi güçlendirmektedir. Ayrıca borsada bazı yatırım şirketlerinin spekülatif hareketleri sebebiyle oluşturulmaya çalışılan panik havası ve dolar kuru üzerinden yapılan baskılar, bu planın ekonomik boyutunu da gözler önüne sermektedir.
Türkiye yine bir bataklık oyunu içine çekilmeye çalışılmaktadır. Şehit haberlerine dahi alıştırılmış toplum yaşanan gelişmelere sessiz kalsa da milliyetçi yapının sağduyusu, bilinci ve soğukkanlılığı yine bu oyuna müsaade etmemektedir ve etmeyecektir. Bu sebeple ilk yaptırım olarak emniyet mensupları hakkında yapılan her türlü manipülatif yalan haberin takibi yapılacak, gerçekler tokat gibi hainlerin yüzüne çarpılacaktır. “Bizim çocuklar” yalnız değildir ve asla da yalnız kalmayacaklardır
Ahmet Kurnaz
Latest posts by Ahmet Kurnaz (see all)
- Bizim Çocuklar - 25 Temmuz 2021
- Kırım’ın Ekonomisi - 6 Eylül 2020
- Peki Yunan Halkı ? - 31 Ağustos 2020
- Şehit Murat Akman’ın Türk Milleti’ne Son Mektubu - 20 Haziran 2020
- Algı Oyunları - 1 Haziran 2020