Şiir
VATANDAŞ(!) RIZA
Rıza bu göç değil, örtülü işgal. Yalanın ardını tutma be Rıza. Arabi, farisi her
GÜRLEK SANCI
çatlak ruhumdan şiir sızamadığında oklar ıslıklarını çalar en matemlisinden temren ellerinde baldıran zehri taşır karışır
KURSAĞIMDA KALANLAR
Adalet mezatta, gitti…gidiyor! Başın cezasını ayak ödüyor. Ne güzel yalanmış bize sunulan. Kananlar kanmaya devam
BENZİMİN OYASI
dünya gölgesinin en hakikatli şiiri yirmi altı kere şiir yirmi altı kere güzelsin ey
RÜTBELERDEN BİR HİÇLİK
ali beytullah çakır abim’e rab nefsin iftirasından sakınacak meryem masumluğu ver şuurlu sıcaktan kaynayan yanıklardan
TANDOĞAN DURAĞI
Ruhuma bağdaş kuran gözlerinden başlayarak Bulanarak sözlerime zuhur eden sihrine Dudağının kenarındaki çukura kıvrıldığımda Üstüme
MiM İçin Dört Mevsim
Ben doğmamıştım o gece ölümümden sonraydı, baharın elinden gönderilen bir mektuptur ellerin ellerin geldi ellerin,
HANGİ ADALET
Boğazında çamur varken Etrafta kir arıyorsun. Meclisin her haltı yerken Gerdanını kırıyorsun. Hüngür hüngür ağlayan
Bâridâne Gazel
Eşiğinde tûfânlar koparken kavimler beni sorardı Şöhretim Nûh’un gemilerini dahi alacaya boyardı Günâhını yazan melek
Davetsiz Şiir
Sana kanımdan süzdüğüm sözlerle geldim Kaybolduğum ormanda yundu gözlerim Ulu kayın ağaçlarının Buz sıcağı, korkak
DİŞLERİMİ SIKARAK
Dün bir köstebeğe itlik yapanlar, Bugün bana kurtluk taslamasınlar. Sayesinde makam, mevki kapanlar, Koltuğu kanuna
Dağlara Bakmak
Dağlara Bakmak Hey bre dağ gövdeli ataların ufarak Ve aklı firar etmiş milyonlarca torunu Ağlanacak
Yol Ayrımı
Er yarın Hak divanında bell’olur…Yunus Emre Hani yiğitler vardı dik giden, Girdiği vakit mezara