Atina Akropolisi, Partenon, Delos, Mikonos, Miken, Rodos, Girit ve daha nice tarihi ve turistik merkez Yunanistan’ın sahip olduğu güzelliklerden sadece bir kaçı. Ayrıca yumuşak iklimi, sıcakkanlı insanları ve sakin kıyılarıyla yaşanası coğrafyalardan bir tanesi. Ayrıca bulunduğu konum Türkiye kadar olmasa dahi jeopolitik açıdan öneme sahip. Bunları ve daha fazlasını sizlerin de takdir ettiğini düşünerek tanıtım kısmını uzun tutmuyorum.
Dışardan baktığımızda Yunanistan’ın bunca güzelliğe rağmen neden kendi halinde yaşayıp gitmediği ve neden güncel durumda Türkiye’yi savaşa çağırdığı hakkında çok fazla bilgi ve görüş edinebiliriz. Üstelik bu bilgi ve görüşlerin neredeyse tamamı tarih ile ispata dayalı ve gerçeklik oranı yüksek tanılardır. Gerek maceraperest hayalleri, gerek kuyruk acıları, gerek şımarıklıkları, gerekse Avrupa’nın vaat ve sözleriyle çok gaza gelmeleri gibi bir sürü sebep ileri sürülebilir. Kötü giden ekonomilerine destek sözleri ve Fransa’nın, Türkiye faktörüyle kısa sürede Libya ve Mali’de darbe yedikten sonra Yunan piyonunu ileri sürmesi de en yakın zamandaki sebepler olarak karşımıza çıkıyor.
Yunanistan ile yıllardır süre gelen sorunlarımız mevcut lakin günümüz şartları önceki 20-30 yıldan çok daha farklı. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye hasılanın büyük kısmını yerli askeri güç üretimine ayırmakta, profesyonel askerlik ile alan kontrol gücünü artırmakta, yazılım konusunda hızla millileşmektedir. Genç nüfusu 30-34 yaş bandında artış gösteren Avrupa ve Yunanistan’a karşı Türkiye’nin genç nüfusu 10-14 ve 20-24 seviyelerinde çifte genişleme yapmaktadır. Yani bugün başlayacak bir savaşta Türkiye doğum oranında sıfırlansa dahi 15 yıl sonrasında Yunanistan’ın bugünkü yaş ortalamasına yeni ulaşmış olacaktır. Ayrıca pandemi süreci, Yunanistan’ın sırt sıvazlayıcıları olarak nitelendirdiğim Avrupa ülkelerinde büyük ekonomik sorunlara sebep olmuştur ki buna rağmen Yunan yöneticilerin devam ettiği tacizkar söylem ve davranışlarını altı boş, düşünülmeden veyahut kuru sıkı olarak nitelendirmek gerçekdışı olmayacaktır.
Yazımın asıl konusu şudur ki; tükenmekte olan Avrupa, yaklaşık 100 yıl önce küllerinden doğan Türk Devleti üzerinden yeni bir toparlanma girişiminde bulunmaya çalışmak üzeredir. Ancak günümüz Türkiye’si gerek silahlı gerek sivil milyonlarca askeri ile gelecek düşmanın hiçbirini geri göndermeden bu topraklarda defnetmeye muktedirdir. Yunanistan’ın maceraperest yöneticileri yunan halkını büyük bir yok oluşa doğru sürüklemektedir. Kınından çıkacak ilk kılıca kadar Türk halkına ve Türk sivil toplum kuruluşlarına düşen görev “Yurtta sulh, cihanda sulh” düsturundan dolayı Yunan halkını basın yayın yoluyla ve sosyal mecralardan bilinçlendirerek, Yunan yöneticilerin yaptıkları yanlışlardan dönüş yolunu temin etmektir. Bilinçsiz yöneticilerin suçunu Yunan halkının çekmesini beklemek ne insanlıkla ne de Müslümanlıkla bağdaşmamaktadır. Bu yüzden 98 yıl önce Yunanlılara sefaleti, başarısızlığı, haddi aşmayı fark ettiren , hızlı koşmayı ve yüzmeyi öğreten aziz ecdadın torunları olarak üzerimize düşen görev; ülkemiz kara ve deniz sularına girmeye kalkacak hiç kimsenin sağ olarak geri dönemeyeceği konusunda Yunan halkını bilinçlendirmektir.
Biz kan dökmeyi seven bir millet değiliz ancak söz konusu vatan ise dünyanın şah damarını keseriz.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Ahmet Kurnaz

Latest posts by Ahmet Kurnaz (see all)