Olası bir gerçeklik içinde,
Dünya durduğunda sen döndüğünde,
Atka’da ya da Tepebaşı’nda bir tramvayda
Yazmak üzere genç bir şair yirmi dört yaşında,
Yağmur damlaları yapışmış şakaklarına,
Bitap halde,
Hani ateşten gömlekte diyor ya Halide!
Ne ıssız insansız bir dünya ne var camın ötesinde,
Hiç bir şey yok diye bağırdı güruh hep bir ağızdan,
Ne kaldı ki geriye, harap olmuş İstanbul’dan?
Bağırdılar, bağırdılar durmadan.
Hâlbuki hiç var, bir var, şey var
Son harcı değil miydi bunlar Türkçenin, Anadolu’nun?
Hatırladım, son durakta durmadan,
Eskiden, çürük çerçeveli camlar ardında beklenirdi sevdalar,
Işıksız gecelerde yakılan kibritleri dilek sayarak,
Yasak değildi bugün ki gibi durmak, delilik demek değildi sessizlik,
Ve haz içinde yaşanırdı, yavaşlık çalışırken düşman olunan,
Adeta halesi gibiydi yaşamın.
Asası düşünce elinden Süleyman’ın,
Eski bir dost gibi karşılanırdı ölüm.
Biz durmayı unutmadan önce,
Ne olacak sanıyorsun her şey aslına dönünce?
Bu hız, bu hırs, bu kalabalık, bu yalnız,
Ne olacak plazalardaki kanlı el?
Ne olacak bunca günahsız?
Sonunu bilmediğim birçok şey var.
Bildiğim yalnızca yaktığım kibrit kadar.
Ve görebildiğim hasta bir dünya hasta insanlar.
Göz bebeklerinden taşmış gözyaşları dünyanın,
Önemi kalmayacak yakında hanın, hancı olmanın.
Sessizlik yeminini bozmak üzere hamuşan,
Çünkü kayıp bir nesil bu duvarlar ardından dünyaya bakan,
Abartılı sevinçler ardından hüzünle kucaklaşan,
Pazartesileri, Salıları, her günleri, her anları, parmak uçlarında toplanan,
Sahi artık böyle bir şey mi insan?
Görmekten aciz, dinlemeye ilgisiz…
Hissiz bir devir bu azizim, binalar gibi düşünceler de biçimsiz.
Ne yazık…
Pencereler kapalı, bağırsam da duymazlar çığlıklarımı,
Kırk dört santim camlara hapsolmuş zihinleri,
Buydu dünyayı mahveden lahiyasız dinleri,
Kurtulmak istiyorum bu divane çağdan,
Gitmek istiyorum uzaklara,
Yüksek tekerlekli kağnılarla.
Aksu’ya, İli’ye, Yenisey’e,
Zambakların nedensiz açtığı o yerlere,
Karşı çıkıp putlaşmış o devlere,
Lanet edip kokuşmuş bataklıklara,
Gitmek istiyorum.
Olası bir gerçeklik içinde,
Dünya durduğunda sen döndüğünde…
Muhammet Cihat Dizdaroğlu
Latest posts by Muhammet Cihat Dizdaroğlu (see all)
- SİSİFOS - 10 Aralık 2024
- RUHUMUN LAHİYASI - 5 Eylül 2024
- YALNUK KUŞLARI - 7 Ağustos 2024
- ARTEMİS - 12 Eylül 2023
- ÇIPLAK AYAK - 23 Temmuz 2023