TAPINAK ŞÖVALYELERİ “KURULUŞ”

Tapınak Şövalyelerinin tarih sahnesine adım atışı I. Haçlı Seferi sonucunda Kudüs’ün Hristiyanların eline geçmesi ile başlamıştır. Tapınakçılar, kilise ve ordunun birleştiği bir tarikat akımı olarak meydana gelerek tarihte yerini almıştır. Asıl amaçları Kudüs’ün tekrar Müslüman hakimiyetine girmesini engellemek olan tapınakçılar, aynı zamanda Kudüs’ü ziyarete giden hacıları korumakla da mükelleftiler.[1]

IV. Yüzyılın başlarına gelindiğinde, Roma’da yaşanan dini ayrılıklar halkı ve ruhban sınıfını çoktan rahatsız etmeye başlamıştı. 324 yılında Constantine, Roma’nın kontrolünü ele alarak bir süredir devam eden Hristiyan eylemsizliğine son verdi ve Hristiyanlığı kabul ederek ön plana çıkmasında etkin rol oynadı. Bu dönemden sonra ilk üç yüz yıl Katolik kilisesine bağlılık ile “Kilise dışında kurtuluş yoktur.” Anlayışı yayıldı, söz konusu kilise dışı kişilerin kiliseye bağlılık göstermeyen Hristiyanlar olduğu üzerinde duruldu. Daha sonra St. Augustin’in yönlendirmesi ile Markus İncili’nin 16:15-16 ayetleri öncü kabul edilerek, kilise dışı kavramının diğer dinlere mensup kişiler ve putperestler olduğu konusunda bir olgu oluşturuldu.[2] Milan Fermanı ile birlikte Roma’da Hristiyanlık serbestlik kazandı ve yasal din olarak kabul gördü ve böylece Kilise, pasifizmi sonlandırarak askeri gücü arkasına almış oldu.[3] IX. Yüzyılın ortalarında ortaya çıkan Roma ve İstanbul kiliseleri arasındaki problemler tam olarak 1054 yılına gelindiğinde ayrılık olarak netlik kazandı. Roma Katolikleri, siyasi ve askeri yönden İstanbul Ortodokslarından üstün vaziyetteydiler bu sebeple Papa’nın söylemleri değerli ve belirleyici oluyordu. Papa VII. Gregory, Katolik kilisesine bağlı olmayanları Tanrının vekili sıfatından çıkarmış ve yöneticilerin piskopos atama yetkilerini ellerinden almıştır. Bu durum neticesinde Kilise güçlenmiş ve Papa, kendisinin en üstün otorite olduğunu ilan etmiştir. Alman kralı IV. Reich ile mücadele eden Papa, Kralı aforoz etmiş ve ayaklarına kapanık yalvarana kadar aforoz devam etmiştir. Böylelikle Papalık ve dolayısıyla kilise otoritesini arttırmıştır. Devletlerin gücünü kaybetmekte olduğu XI. Ve XIII. Yüzyıllar arasında Kilise, Avrupa’nın en etkin gücü haline gelmiştir. Bu gücü kullanmaktan çekinmeyen Papa, gücünü kullanarak tehlike arz edebilecek boyutlara ulaştırmıştır. Bu dönemin getirisi olarak Haçlı seferleri ortaya çıkmıştır.[4]

1099 yılında yapılan ilk Haçlı seferinin sonucu olarak Kudüs, Hristiyanlar tarafından ele geçirilmiştir. Bununla birlikte Kudüs krallığı kurulmuş ve Kabir Kilisesi açılmıştır. Fakat bölgede sayıca az olan Hristiyanlar, dört tarafı Müslümanlarla çevrili Kudüs’ü korumanın, kazanmaktan daha zor olduğunu çok geçmeden idrak etmişlerdir. Krallığın ilk hükümdarı ve kabrin koruyucusu olan Godefrei döneminde krallık içerisinde yalnızca 300 şövalye ve 1000 yaya asker bulunmaktadır. Bu bunalımdan kurtulmak isteyen Godefrei, Roma’ya mektuplar yollayarak yardım istemiştir. Her ne kadar yardım gelse de Horasan’dan İznik’e kadar uzanan Müslümanlar, Anadolu sınırları içerisinde Katolikler için sorun teşkil etmişlerdir. Bunun neticesinde ise yardım hiçbir zaman yola çıktığı sayı ile Kudüs’e varamamıştır. Godefrei’in ölümünden sonra Urfa Kontu I. Boudouin tahta çıkmıştır. Bu süreçte de İnsan azlığı göze çarpmış ve büyük bir problem teşkil ettiğini olgusu üzerinde ısrarla durulmuştur. Bunun üzerine I. Boudouin, Kilise vekaletini kullanarak Mavera-i Ürdün’deki Hristiyan halkı zorla topraklarına getirmiştir. Asıl nüfus problemleri ise Antakya’nın fethinden sonra başlamıştır. Bin bir zorlukla elde ettiklerini kolayca kaybetmekten sakınan Kudüs kilisesi, bu dönemde Papa’ya bir dizi mektup göndermiştir. Bu mektuplarda haçlı yeminin yerine getirmeyen kişilerin aforoz edilmesine varan teklifler belirtilmiştir.[5] Söz konusu mektuplardan iki tanesini Reim başpiskoposu Manasse, seferin gidişatını belirtmesi hasebiyle Anselm de Reboult’un kaleme almasını istemiştir. İlk mektup haçlıların Kurboğa’yı yendiği gün, ikincisi ise Papa’nın temsilcisinin öldüğü gün bildirmek amaçlı yazılmıştır. Anselm’in kaleme aldığı iki mektup da özel değil resmi nitelik taşımaktadır. İkinci mektup haçlıların toplanması ve yemin edenlerin sözünde durması açısından tarihi önem arz etmektedir. Bu mektupta Antakya’nın alınmasından, kenti kuşatan Kurboğa’nın yenilmesine kadar birçok ayrıntı yer almaktadır. Mektubun bitiş kısmında ise Anselm, başpiskopostan istekte bulunmuş ve şu sözleri kaleme almıştır; “Biz ayrıca rica ediyoruz, siz yalancı hacılar hakkında karar veriniz, ya tövbe ile iyilik ve sağlık getiren haç işaretini alırlar veya Tanrı’nın yoluna giderler ya da aforoz edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar…[6] Bu mektuplardan sonra dahi kesin bir sonuç alınamamıştır ve geçici çözümlerle Kudüs’ün korunması amaçlanmıştır. Hac seferleri tamamlanır tamamlanmaz, Baronların Avrupa’ya dönmesi ile krallığın önemli noktalarına yüksek kaleler inşaa edilerek belirli aralıklarla dumanla haberleşmeye olanak sağlanmış ve iletişim konusundaki zafiyetin en aza indirgenmesi amaçlanmıştır. Bu kalelerin bir diğer amacı ise korunaklığı arttırmak ve çok sayıdaki düşmana karşı az sayıda asker ile savunma yapmayı amaçlamak olmuştur.[7]

Krallığın böylesi kritik olduğu ve korunmasının önem arz ettiğini dönemde I. Boudouin’in kontu Hugues de Paynes ve Saint-Omerli Godefrei, sıra dışı bir teklif ile Kral ve Patrik’in huzuruna çıkmıştır. Kudüs’teki Kabir Kilisesi Tarikatı tarafından uyulan St. Augustins tüzüğünden hareketle hacıları koruması temelinde kurulması gereken bir askeri tarikat olduğu düşüncesini teklif olarak sunmuştur. Bu öneri dönemin insan kıtlığı ve teklifi yapan kişilerin sosyal statüsünün etkisinin büyük olduğundan dolayı hızlıca kabul edilmiştir.[8] Hugues de Paynes’in önderliğinde, 1118 ve 1120 yılları arasında, dokuz şövalye, yoksulluk, itaat ve erdenlik yemini etmiş ve ilk tapınak şövalyeleri olmuşlardır. Bu dini ve askeri tarikat, şahsına münhasır bir işleyiş sergilemiş ve sıra dışı bir yapılanma olarak tarih sahnesine adım atmıştır.[9]

 

KAYNAKÇA

  • Çeken, Muhittin. “Tapınak Şövalyeleri’nin Yol Haritası: 1129 Tarihli Tüzük ve Düşündürdükleri.” Tarih ve Gelecek Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 3, (2019): s.3
  • Darcan, Hasan. “Erken Dönem Hristiyan Pasifizmi.” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 43, (2016): s.2419
  • Halis, Göktuğ. İlk Haçlılardan Yargılamaya Tapınak Şövalyeleri. İstanbul: Hermes Yayınları, 2018
  • Noth, Albert. Müslümanlıkta ve Hristiyanlıkta Kutsal savaş ve Mücadele. (Çev. İhsan Catay). İstanbul: Özne Yayınları, 1999
  • Özdemir, Ahmet. “Tapınak Şövalyeleri: Kuruluşu, Faaliyetleri ve Kapatılması”. Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019

 

 

[1] Ahmet ÖZDEMİR “Tapınak Şövalyeleri: Kuruluşu, Faaliyetleri ve Kapatılması” (Çanakkale: Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,2019), s.6.

[2] A.g.t, s. 10.

[3] Hasan Darcan, “Erken Dönem Hristiyan Pasifizmi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 43, (2016): s. 2419.

[4] A.g.t, s. 11.

[5] Göktuğ Halis, İlk Haçlılardan Yargılamaya Tapınak Şövalyeleri Tarihi,(İstanbul: Hermes Yayınları,2018) s. 88.

[6] Albrecht Noth, Müslümanlıkta ve Hristiyanlıkta Kutsal Savaş ve Mücadele, Çev. İhsan Catay,(İstanbul: Özne Yayınları,1999) s.152.

[7] Halis, İlk Haçlılardan Yargılamaya Tapınak Şövalyeleri Tarihi, s.90

[8] A.g.e, s.91

[9] Muhittin Çeken, “Tapınak Şövalyeleri’nin Yol Haritası: 1129 Tarihli Tüzük ve Düşündürdükleri”, Tarih ve Gelecek Dergisi, Cilt: 5, Sayı:3, (2019): s. 3

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Cengiz Atay

Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu öğretmen. Tarih ile ilgilenir ve yazar.

Latest posts by Cengiz Atay (see all)