Zor zamanlardan geçiyoruz. Bunu anlamak için müthiş bir stratejik zekâ gerekmiyor. Türkler ateşle imtihan oluyor. Konuştuğumuz Türk büyükleri, akademisyenler, gün görenlerin ağzından üç aşağı beş yukarı aynı kelimeler dökülüyor. 21. asır Türk Dünyası için imtihan asrı olacak. Bunu biliyor ve hazırlanıyoruz.
2015’ten bu yana zaman epey hızlı geçti. Gafil kalan Türkler zaman tarafından uyandırılıyor. Suriye Türklüğünün mücadelesi, Kırım’ın işgali, Kerkük’te yuvalanan teröristler, Güney Azerbaycan’da Fars rejiminin baskıları ve Doğu Türkistan’da Çin mezalimi ve daha niceleri… Bu bir benzetme değil, Türkler ateşle imtihan oluyor. Daha saymadığım nice örnek var. Hepsi kanayan yaralar ve bu yaraları elbet saracak, kapatacak ve onaracağız. Sayamadığım nice örnekle birlikte şu an Karabağ’da Türklerin mücadelesi ayrı bir önem taşıyor. Bu yazımda Karabağ’a değinecek, ilerleyen günlerimiz için bir yol çizeceğiz.
Bilmeyenler için kısa bir hatırlatma, Karabağ, 90’lı yılların başında taşeron Ermeni kuvvetleri tarafından işgal edildi. Konu Birleşmiş Milletler’e sevk edildi. Birleşmiş Milletler Karabağ’ın Türk toprağı olduğunu ve Ermenistan’ın Karabağ’da işgalci sıfatıyla bulunduğunu tescilledi. Tescilledi ve tescillemekle yetindi. Herkes tarafından bilinen bir gerçek sadece tekrar dillendirildi. Dünya kamuoyu, Türk’ün kanının akmasını seyretti, tıpkı diğer Türk yurtlarında yaptığı gibi…
Türk’ün kanı ucuz mu? Asla! Ermenistan’ın Karabağ’ı işgalinin üzerinden neredeyse 30 sene geçti. Bu süre içinde Birleşmiş Milletler en son 27 sene önce Karabağ hakkında toplandı ve bu toplantıdan da hiçbir netice alınamadı. Dünya gözünü Türk’e bakarken kapatmayı, görünce de kafasını çevirmeyi tercih etti. Bu Türklerin kabul edebileceği bir şey değildi. Nitekim Türkler, hukuksuzluğa tarihi olarak “kısa” sayacağımız bir 30 sene kadar sabretti. Sıra işgal altındaki Karabağ’ı kurtarmaya, vatan toprağından işgalci Ermenileri kovmaya geldi.
Azerbaycan Devleti Karabağ’ın üzerine yürüyene kadar çok bekledi. Gereken önceden yapılabilir miydi? Belki… Zamanın şartları neyi nasıl gerektirdi şu an kestirmek mümkün değil. Şu an kesin olan bir şey var, Azerbaycan üzerine düşeni yapmaya karar verdi. Karabağ vatan toprağıydı, kaderine terk edilemezdi. “Barışçıl” yollar denendi, uzun bir süre Azerbaycan hükümeti Karabağ sorununu diplomatik yollardan çözmeyi denedi. Azerbaycan Hükümetinin yanında Azerbaycan Türkleri de gerek internet siteleriyle, gerek kitlesel iletişim araçları ve çeşitli oluşumlarla Karabağ işgalini sonlandırmak için çaba gösterdi. Bu yol doğru yol muydu? Şu an göstermektedir ki değildi. Azerbaycan, şımarık Ermeni hükümetinin günahını sıradan vatandaşa ödetmemek için sabırla bekledikçe iyi niyeti Birleşmiş Milletler tarafından suistimal edildi. Bugün Karabağ’da hâlâ Ermeni işgalinin devam etmesi ve Azerbaycan’ın muasır medeniyetler için son çare olan savaşı tercih etmesinde Birleşmiş Milletler’in suçu, Ermenistan’ı Türk’ün kanını akıtmak için yıllardır şımartan ve besleyen Rusya ve İran hükümetlerinden az değildir. Kendi becerisizlikleri yüzünden savaş çıktığında barıştan bahseden Birleşmiş Milletler’in bu ikircikli tavrı bize Büyük Türk Birliği’nin önemini bir kez daha göstermektedir.
Azerbaycan’ın Karabağ’ı kurtarmak için başlattığı ve muvaffak olacağını umduğumuz harekat, Türk Dünyasını hareketlendirdi. Ukrayna’da Tatarların nüfuzu altındaki mebuslar ayrı ayrı Ermenistan’ı kınarken, Türkmeneli, Türkiye ve Kıbrıs’tan Azerbaycan’a destek bildirildi. Güney Azerbaycan Türkleri ise İran’ın Azerbaycan’a karşı kullanması için Ermenistan’a yolladığı tırların önünü kesti, ateşe verdi ve çoğunu menzile gidemeden etkisiz hâle getirdi. Ufak bir hatırlatma yapalım, bu bahsi geçen olaylarda Türkler ne bir bebeği katletti, ne savunmasız sivilleri hedef aldı ne de devlet görevlilerinin canına kastetti.
Güney Azerbaycan Türkleri İran tırlarının geçeceği yolları evlerinde buldukları dikenlerle kapattı. Türkler, bu dikenleri Rusya, Amerika veya Çin’den temin etmedi. Güney Azerbaycan Türkleri, kendi imkanları ve imanlarıyla İran’ın Ermenistan’a gönderdiği tırları devirdi. Türk, kendi göbek bağını yine kendi kesti. Kamu huzuru ve malına verilecek zararı en az seviyede tutarak Türkler kendilerini gafil tutan uykularından uyandı. Uyandı ve Türk olduğunu hatırladı. Türk olmanın ne demek olduğunu, Türklerin alelade bir millet gibi bastırılamayacağını, eğer Türk’ün topraklarına göz diken varsa önce çarpışmaları gerektiğini hatırladı ve dünya kamuoyuna hatırlattı.
Burada biz genç Türklere ne düşüyor?
Bizler, genç Türkler olarak bu günlerimizi iyi değerlendirmeliyiz. Sesimizi sosyal medyada duyurmalıyız. Sesimizi sosyal medyada duyurmak yetmez, Türklerin savaş asrı olacak 21. yüzyılda bizleri önümüzde bekleyen savaşlara hazırlanmalı, sınır ötesindeki soydaşlarımızla bağlarımızı daha da sıklaştırmalıyız. İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” şiârı bugün Dünya Türkleri için hiç olmadığı kadar olası durumdadır. Dilde, fikirde, işte birlik adına hükümetlerin bir olması, aynı idari ve hukuki sisteme tabi olmamız gerekmez. Bireysel olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeli, dünyada Türkler olarak örgütlü ve münferit olarak ayrı ayrı güçlenmeliyiz. Güçlü olmalıyız.
Güçlü olmadan güçsüzleri savunamayız. Türk milleti gerek fen, gerek diplomasi, gerek ticaret gerek de üretim ve sosyal bilimler alanında çok yol almalıdır. Bu kutlu yolda Azerbaycan’ın Karabağ’ın üzerine yürümesini bir milat kabul edelim. Genç Türkler olarak uykudan uyanalım, dış Türkler ile ilişkilerimizi kültürel ve iktisadi olarak kuvvetlendirelim. Unutmayalım.
Unutmayalım ki Türk milleti her devletten, her hükümetten, her başkan ve oluşumdan üsttedir. Türk devletlerinin kendi iç sorunları olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bu yolda her genç Türk üzerine düştüğünde gerek ölecek, gerek çalışacak, gerek yaşayacaktır. Türk Yurdunun üstünde tüten en son ocak sönmedikçe Türk milleti için her daim umut vardır.
Yazımı sonlandırmadan önce, büyük Türk Milleti uğruna tarihin her safhasında can alıp can veren, ömürlerini bu büyük milletin davasına adayan Türk büyüklerini saygıyla selamlıyor, Karabağ’ı Ermeni askerlerinden temizlerken bu kutlu yolda can veren şehitlerimizi rahmetle anıyor ve Türk ordusuna muvaffakiyetler diliyorum.
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin!
zaferyemin
Latest posts by zaferyemin (see all)
- ADI KÜRTÇÜLÜK TERÖRÜ - 25 Ekim 2024
- TÜRK VE TÜRKİYE HUSUMETİ OLANLARA - 3 Temmuz 2024
- Türkistan Rüyası - 6 Ocak 2022
- Geldik Bir Fırtına Gidiyoruz Bir Fırtına - 19 Ekim 2021
- Daha Güçlü Yarınlar İçin Bir Adım Geri - 3 Mayıs 2021