Almanların siyasi birleşimi, şüphesiz dünya tarihinde dönüm noktası olarak kayda geçmiş hadiselerdendir. Birleşimin önemini kavrayabilmek adına Alman coğrafyasının iyi değerlendirilmesi, siyasi hayatın hareketliliği ve çeşitli devletlerin onlara baskısını idrak etmek gerekir.
Almanlar, Roma döneminden itibaren siyasi birliğini sağlayamamış çeşitli devlet ve hanedanlar ile tarih sahnesinden silinmemeye gayret etmiş bir millettir. Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, Alman tarihinin üç büyük imparatorluğundan birincisi yani “I. Reich” diye isimlendirdikleri devlettir. Bunun yanı sıra Habsburg Hanedanlığı ise kılıçla değil yüzükle büyümüş bir hanedanlıktır. Başta Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu olmak üzere Avrupa’da çeşitli ülkelerin yönetiminde stratejik evlilikler yolu ile uzun müddet söz sahibi olmuş bir hanedanlıktır. Daha çok Avusturya ile özdeşleşmiştir.
Aşağı yukarı bin yıllık tarihi yukarıdaki birkaç satırda özetlemiş olduğumu varsayarak Alman düalizmi (İkiliği) hakkında da bir fikir vermiş olduğumu zannediyorum. Zira Alman birliğinin önünü açacak olan Sedan Savaşı’nın temelleri Alman düalizminin yani Alman coğrafyasında hak iddia eden Prusya ve Avusturya adındaki iki büyük devletin düellosu ile daha rahat anlaşılabilir.
1864 Schleswig-Holstein Savaşı
Prusya ve Avusturya’nın aynı safta savaştığı fakat ikisinin de birbirlerinin kuyusunu kazma amacıyla giriştiği bu savaş 1864 Schleswig-Holstein Savaşı olarak tarih sayfasında yerini aldı. Prusya, Alman prenslikleri üzerinde hakimiyet iddia ettiği için Danimarka’nın elinde bulunup otoritesini kuramadığı Schleswig ve Holstein eyaletlerini ilhak etme amacı güderken, Avusturya’nın bu savaşa katılma sebebi ise yine bu iki eyaletin Danimarka’dan koparılması ancak kendi güdümünde Prusya aleyhtarı iki prenslik oluşturma niyeti idi. Zira bu iki büyük devlet ve sayıları 40’a yakın küçük prenslikler Alman Konfederasyonu olarak bir temsil mekanizması içindeydiler. Konfederasyon üzerinde kendisine rakip olan Prusya’ya aleyhtar iki prenslik hesapta gayet güzel durmakla beraber işler Avusturya için o kadar kolay değildi. Savaşın sonucunda Prusya, Otto von Bismarck önderliğinde Schleswig’i ilhak etmeyi başarmış, oldukça karmaşık diplomatik hamlelerle Holstein eyaletini Avusturya’ya vererek yük etmiştir. Avusturya’nın isteği bu eyaletlerin ilhak edilmesi değil kendi güdümünde prenslikler olmasıydı. Bu sayede Prusya, Avusturya’ya, sınırından oldukça uzak Holstein eyaletini vererek Avusturya’nın omuzlarına bir külfet yüklemiş fakat aynı zamanda uluslararası diplomaside Avusturya’ya hakkının verilmiş olduğu imajını oluşturmuştur. Avusturya’nın bu olay sonrası itibar kaybı yaşamış olduğu ortadadır bu yüzden Prusya’ya beslediği düşmanlık artmış ve ilerde yaşanacak Prusya- Avusturya savaşının tohumları atılmıştır.
Bu ana kadar olası savaşın farkında olan Bismarck kendisinden görece üstün görülen Avusturya’yı yalnız bırakmak için Prusya’ya büyük tehdit olan iki devleti; Fransa’yı ve Rusya’yı bu savaştan uzak tutması gerektiğinin farkındaydı. Rusya’nın Fransa kadar zorlu bir etken olmayacağı Avusturya ve Rusya arasındaki hasımlıktan belliydi. Fransa’yı ise bu savaştan uzak tutmak için gereken bam teli Fransa’nın 1858 yılında programına aldığı “Plombieres Sözleşmesi” idi.
Bu sözleşme III. Napolyon ile Venedik üzerinde hüküm süren Piyemont adındaki İtalyan prensliğinin Avusturya egemenliği altından çıkması için Fransa’nın koyduğu bir hedefi anlatıyordu. Zira Fransa bu hedefi gerçekleştirdiğinde Avusturya’nın İtalyan yarım adası üzerindeki etkisini kıracak ve kendi nüfuz sahasını genişletmiş olacaktı. Bismarck ise tam olarak bu sözleşmeyi kullanarak Fransa’yı ilerde yaşanacak Prusya-Avusturya savaşından uzak tutmayı sağlama almış oldu.
Bismarck bu hamleleri yaparken Fransa, savaşın Avusturya galibiyeti ile sonuçlanacağını, Avusturya’nın dişli Prusya karşısında savaşı kazandığında oldukça kan kaybetmiş olacağını, Alman prenslikleri üzerinde yeniden bir otorite tesisinin uzun süreceğini ve o zamana kadar kendi nüfuzunu savaş sonrasında bir hayli artıracağını hesap ettiği için bu tekliflere sıcak bakmıştı. Bahsi geçen hamlelerle Prusya, Piyemont’u da Avusturya savaşını kendi bağımsızlığını kazanması yolunda önemli fırsat olduğuna ikna edip yanına çekmeyi başarmıştır. İttifak sözleşmesine Piyemont’un eklediği 3 aylık süre zarfı Bismarck’ı Avusturya’ya edeceği savaş ilanında elini çabuk tutması gerektiğinin hatırlatmasıydı.
Bu hesapların arkasında Bismarck zafere giden yolun taşlarını teker teker döşüyordu, geriye Avusturya ile yapılacak büyük düellonun bahanesini bulmak kalmıştı. Bahane savaşın tohumlarının atıldığı Holstein meselesinde bulundu.
1866 Prusya-Avusturya Savaşı (Yedi Hafta Savaşı)
Prusya, en başından beri kendisinin değil Avusturya’nın savaş ilan etmesini istiyordu. Bu sebeple ittifaka vardığı İtalya üzerinden Avusturya’yı kızdıracak yalan haberler duyulmasını sağlayan Bismarck en son İtalya’nın seferberlik ilan ettiği haberini Avusturya’ya duyurmuştu. Avusturya Kralı, haberi duyar duymaz çılgına döndü ve misilleme olarak seferberlik ilan etti. Bu hamle ile aynı zamanda Avusturya’yı kardeş devlet olarak gören Prusya kralı I. Wilhelm’i de telkinleriyle ikna edemeyen Bismarck, Avusturya seferberliğinin Prusya için bir tehdit olduğu algısını dayatarak I. Wilhelm’in savaşa istek duymasını sağladı. Bu sıralarda Avusturya, seferberliğe iştirakı için Holstein’da ki Dükalık meclislerine toplantı çağrısı yapmıştı. Bu çağrı Schleswig-Holstein Savaşı’nın ardından, Avusturya-Prusya arasında imzalanan “Gastein Sözleşmesi” nin Avusturya tarafından delinmesi demekti. Gastein Anlaşmasının Avusturya tarafından tek taraflı feshi üzerine Prusya, en baştan ilhak etmek istediği Holstein’ı bu bahane ile işgal etti. Savaş bu işgalle başladı. Prusya’nın ünlü generali Helmuth von Moltke’nin henüz savaş bahaneleri aranırken Avusturya sınırına yığdığı 300 bin asker savaşa çoktan hazırdı. Avusturya ordusu karşısına kendi geliştirdiği bir askeri harekat tarzı olan; “Bölünerek ilerle, birlikte vur!” ile demir yollarını etkin bir şekilde kullanarak kendisini de tek parça halde bekleyen, tek parçalık Avusturya ordusunun karşısına üç parça halinde çıkmıştır.Konfederasyon üzerinde etkisi Prusya’ya göre fazla olan Avusturya’nın müttefiki diğer Alman prenslikleriydi. Bu şekilde Avusturya tarafının mevcudu 600 bin iken Prusya’nın müttefiki Piyemont ile toplam mevcudu 850 bindir. Fakat savaş meydanında 350 bin- 550 bin arasında bir mevcuttan söz edilir. General Moltke, “Sadova Muharebesi” sırasında uyguladığı başarılı çevirme harekatı ile “Yedi Hafta Savaşı” olarak bilinen Avusturya- Prusya savaşının gidişatını Prusya’ya zafer getirecek şekle sokmuştur.
Prag Barışı
Savaş sonucunda Prusya, kurduğu “Kuzey Alman Konfederasyonu” ile savaşa kadar içinde bulunduğu “Alman Konfederasyonu” nu dağıtmış, Avusturya’yı bu Konfederasyondan dışlamıştır. Bu sayede Habsburglar artık Almanların arasından kovulmuş olacaktır. Ayrıca Avusturya, Venedik üzerindeki egemenliğini III. Napolyon’a o ise daha sonra İtalya’ya bırakmıştır. Fransa yaptığı hesaplarda yanılmış, karşısında yorgun galip Avusturya’yı görmeyi beklerken Kuzey Alman Federasyonu ile Alman devletleri arasında kendisini tek büyük güç ilan eden, savaştan güçlü ayrılan Prusya’yı bulmuştur. Savaştan güçlü çıkmanın zaruretini bilen Bismarck Avusturya’yı yenmesine rağmen şartları Avusturya için oldukça kolaylaştırmıştır üstelik aksini arzu eden Prusya kralı ve generallerine karşı da aza kanaat edilmeli telkininde bulunmuştur. Bu hususun sebebi; Avusturya’nın konumunun korunmasının, Prusya’nın ilerde izleyeceği politikalar için önem teşkil etmesidir.
Bu masadan en zararlı çıkan devlet, yaptığı hesapların hiç birinin tutmamasıyla Fransa oldu. Prusya’nın öngörülemez yükselişi fazlasıyla rahatsızlık verirken yanı başındaki İspanya’da Kraliçe II. Isebella generaller tarafından tahtın indirildi. Tahta aday olarak Bismarck’ın da hamleleri ile Prusya hanedanlığı olan “Hohenzollern” ailesinden bir prens İspanya tahtı için aday gösterildi. İspanya’nın da bu adaylıklara sıcak bakması Fransa’yı bir hayli rahatsız etti. Zira doğusunda ve batısında aynı hanedanın yönettiği iki devlet başını fena ağrıtabilirdi. Bu rahatsızlık Fransa’yı savaşa hazırlık için çoktan harekete geçirmişti. İlk teklifi Prusya’nın karşısına çıkmasından neredeyse emin olduğu Avusturya’ya yaptı fakat Avusturya’nın başı Kırım Savaşı dolayısıyla Rusya ile dertteydi. Rusya’ya da muhtemel bir müttefik gözüyle bakılırken Fransa’nın Osmanlı ile artan ilişkileri bu ittifaka müsaade edemezdi. Dolayısıyla Fransa çoktandır bilendiği Prusya karşısında tek başınaydı.
1870 Fransa-Prusya Savaşı
Bismarck her zamanki gibi savaşın karşı tarafın savaş ilanı ile başlamasını istiyordu. Bu amaç uğrunda Şansölye, I. Wilhelm ile Fransız büyükelçisi arasında gerçekleşen sıradan mektuplaşmayı çarpıtarak Fransız tarafının kendilerini aşağılanmış hissetmelerini sağladı. Aslında bu çarpıtmalar halk desteğinin sağlanması için Fransa tarafında da bizzat uygulandı ve göz yumuldu. Bu çarpıtmalarla kendini küçük düşürülmüş gören Fransa, sonunda Prusya’ya savaş ilan etti. Fransa’nın başında bulunan imparator III. Napolyon, kendisini amcası Napolyon Bonaparte’ın şöhretine aday görüyor ve Avrupa’yı silip süpürme hayalleri kuruyor olduğundan savaşı da kendini kanıtlamak içinde bir fırsat olarak görüyordu. Savaş ilanından sonra III. Napolyon, emrinde toplanan 490 bin asker ile Prusya sınırlarını geçti. Prusya ordularının başında ise Feldmarschall rütbesiyle Helmuth von Moltke bulunuyordu, demir yolları vasıtasıyla 300 bin kişilik Prusya ordusunu düşmanın karşısına yine farklı yönlerden çıkarmayı planlamıştı. Fransız orduları ile çeşitli muharebelerde Prusya üstünlüğü kesindi. Zira III. Napolyon ordusunu amcası Napolyon Bonaparte’ın ordusu “Grande Armée” sanıyordu, savunma yapması gereken yerde üst üste saldırı emirleri yağdıran III.Napolyon esasında ordularını Prusya’nın birliklerine yem etmekten başka bir şey yapmıyordu. En sonunda Alsas bölgesinde yenilgi yaşayan Fransız ordusu Metz şehrine çekildi. Moltke Metz’i kuşatmak için harekete geçtiğinde Fransız orduları komutanı Mac Mahon Paris’e dönmeleri gerektiğini imparatoruna anlatmaya çalıştı fakat III. Napolyon orduyu Prusyalılar gelmeden Belçika sınırlarından düşman saflarının arkasına geçmesi için manevra yaptırması emrini verdi. Helmuth von Moltke hızlı davranarak bu manevra gerçekleşmeden Fransız ordusunu Sedan’da yakaladı.
Fransızlar için facia ile sonuçlanan Sedan muharebesi sonunda 180 bin Fransız askeri beyaz bayrak çekerek Prusya’ya teslim oldu. Bunların arasında imparator III. Napolyon’da vardı. Görselde III. Napolyon, bir askerin şerefi sayılacak kılıcını, kendi rütbesinde bulunan Kral I.Wilhelm yerine mevkidaşı olmayan Şansölyeye yani Otto von Bismarck’a kendi elleriyle teslim etmesi resmedilmiştir. Şüphesiz bir imparatorun kılıcını kendi elleriyle mevkidaşı olan başka bir imparatora teslim etmesi fazlasıyla alçaltıcı iken kendisini amcası Napolyon Bonaparte’ın şanına varis gören Fransız İmparatoru, taht soyundan gelmeyen bir başbakana kılıcını teslim ederek tıynetini göstermiştir. Oysa ki, Osmanlı hakimiyetinden çıkmak üzere olan Filistin cephesinde İngilizlere karşı çarpışan subaylarımızın bile teslim olurken kılıçlarını kırarak çöl kumlarına gömdüğü rivayet edilir.
Savaş sonucunda Prusya Alman İmparatorluğunu Ocak 1871 tarihinde ilan etmiş, I. Dünya Savaşı’nın ünlü bahanelerinden Alsas-Loren bölgesini Fransa’dan alarak topraklarına katmıştır. Almanların II. Reich dediği milli birleşim gerçekleşmiştir. Şansölye Otto von Bismarck, kendi kralı ve generalleri dahil olmak üzere Danimarka, Avusturya ve Fransa’yı etkin şekilde karşısına alarak uyguladığı yüksek manevralı diplomatik hamleleri, kendi deyimiyle “Kan ve Demir” politikası ile tamamlamış, orta Avrupa’da yeni bir devin doğmasını sağlamıştır.
Şahsiyetinin Türk gençlerine fikir vereceği pek çok konu vardır, ilham almayı bilen gözlerin okuması dileğiyle.
Avsarbek
Latest posts by Avsarbek (see all)
- 1853-56 Kırım Savaşı - 4 Eylül 2020
- Sultan Baybars - 25 Mayıs 2020
- Alman Siyasi Birleşimi - 4 Mayıs 2020
- Palmerston ve Fatih Gambotu - 23 Nisan 2020