“Bazen hızlı, bazen yavaş geçen şu zaman ne izafi mefhumdu.”
DÜN
Hayatımızı bazı gerçeklere uygun olarak yaşamak her bireyin kaçınılmaz sıkıntılarındandır.
Ya kendi düşüncelerini benimseyip yön vereceksin hayatına ya da hayatın hırçın dalgalarına bırakacaksın kendini.
Dün’ lerimiz böyle dolu değil mi?
Geçmiş deriz. Hala izlerini taşıdığımız anılarımıza.
Uçan bir balon ile gökyüzünün derin maviliklerine doğru yol alırken ağırlık yapan anılarımızı bırakabilir miyiz?
Ne kadar acıysa anılarımız o kadar geçmez hatırınızdan. İnsan anılarını hatırlayacak ve geçmişini geri getirecek durumlar içerisinde kalır bazen. Ya da çevresi tarafından bu duruma düşürülmek istenilir. Üzerini ne kadar kapatsa da, sızan anılarımız açar bütün geçmişi.
Çevremiz dahi destek verir üzeri beton yığınıyla kaplı geçmişimizi açmak için. Çünkü kimileri amaçsızca haz duyar hatırlatmaktan kimileri ise tamamlamak ister geçmişte kalan yarım hayallerinizi.
İstemsizce açmak zorunda kalırsınız, ellerinizle kapattığınız acı çukurları. Daha, daha fazla, daha da fazla açarsınız sizi yoran, üzen, kaygılandıran anılarınızı.
Neden kapatasınız ki geçmişinizi?
Utanıyor musunuz yoksa?
Ya da korkuyor musunuz yaşadığınız ve yaşattığınız anılardan?
Hayır, kocaman bir hayır…
İnsan yaşamalı dakikalarını saydığı bu hayatı. Ne engel olmalı birine ne de engeller koymalı kendine. Bazen unutmak gerek yaşamayı. Zarar vermeden, görmeden unutmak gerek.
Ne korku ne utanma, sadece takılıp kalmamalı Dün’üne insan…
(Duman çıkaran çubuk molası) ?
BUGÜN
Bugün’ler de her şey çok farklı. Acımasız, vefasız ve samimiyetsiz…
Hayatın derinliklerine indikçe, unutulan günlerimiz oldukça bugünlerimiz hep acıyla doluyor. Sevemiyor insan samimiyetsiz günleri. Alay edermişçesine kahkahalara boğulan, ciddiyetini korurcasına ağlayan suratlar… Usanırsınız tüm bunlardan.
Evet insan bu.
Nerde ne yapacağı ne konuşacağı bilinmez. Dilin kemiği olmaz derler. O yüzden midir bedeni ayakta tutan kemiklerin içine kadar işler bu samimiyetsizlik.?
Yitirmemeli doğallığı, ya da mahvetmemeli bugünleri. Durduğu konuma göre hareket etmeli, ya da hiç durmamalı bugünlerin önünde.
Duranlara da cevap vermeli.
Ya kendi olmalı ya da “hiç” olmalı.
Zaman akıp giderken değişime uğramayan şeyleri olmalı.
Duygular gibi… Düşünceler gibi…
Tabi, eklemeli dünün verdiği tecrübeleri düşüncelerine. Ama dünde kalmamalı ki bugünü görebilsin gözleri.
Bu kadar mükemmel bir duyu organınızı kör eder misiniz?
Etmemelisiniz!
Sadık kalsın duygularınız bugünlerinize yazık etmeyerek.
YARINDI!
…
İleri ki bir zamanda mazinin araladığı perdeden eski günlerin sızdığı vakit görüşmek üzere..
Sağlıcakla kalın…
MZHSD
Kitap Öneri:
Dönüşüm – Franz Kafka
Fon Müzik Öneri:
Lahzeha-Hamed Nikpay
(https://youtu.be/_PdDqF_6hpg)
Hasan Süha Doğan
Latest posts by Hasan Süha Doğan (see all)
- Arıyorum Şiiri - 14 Mayıs 2020
- Ege’de Şımarık Bir Çocuk! - 21 Nisan 2020
- Salgın Geçer, Bozuk Psikoloji Miras Kalır! - 31 Mart 2020
- Vatan Yalnız Vatan - 24 Mart 2020
- Dünya Mutfakları! - 2 Şubat 2020
You may also like
-
TÜRK HALK MASALLARINDA HAYVAN MOTİFLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME
-
Türkçe Eğitiminde Dijital Öykü Kullanımının Öğrencilerin Yaratıcı Düşünme Becerilerine Etkisi Üzerine Alan Araştırması
-
KISACA ZEKİ VELİDİ TOGAN
-
Konuşma Temel Dil Becerisinin Kaygı, Öz Yeterlilik ve Tutum Başlıkları Altında Değerlendirilmesi
-
POPÜLER TÜRK ÇOCUK ROMANLARINDA (1980-2000) “ÇOCUK”