“1941’di galiba, İzmir’deki bir liseden komünistlikten dolayı kovuldum. Belge aldığım için hiçbir yerde okuyamıyordum. Özel bir lisede okuyabilir mi diye beni İstanbul’a yolladılar. Boğaziçi Lisesi’ne geldim. Boğaziçi Lisesi’nde edebiyat hocam kimdi, biliyor musunuz? Nihâl Atsız idi. Ben, “eyvah” dedim, “Bu adam beni hemen mimleyecek ve perişan edecek.”
Ne bekliyorum biliyor musunuz, bir Hitler bekliyordum ben. Geldi, hiç de öyle bir adam görmedim. Derli toplu, aklı başında, işini ciddiye alan bir adamdı. Her çocuğun İstiklâl Marşı‘nı baştan aşağı ezbere bilmesini isterdi. Onu yapamadın mı, sıfırı alıp oturuyordun.
Ve sınıfta bu işi yapan tek adam ben çıktım. “Sen kimsin, nereden çıktın yahu?” dedi. “Ben şuyum.” dedim. “Sende iş var.” dedi. Birkaç soru daha sordu ve bizim Nihal Bey ile öğrenci-hoca ilişkisi çok büyüdü. Derslerinde hiç politik telkinde bulunduğunu hatırlamıyorum. Sadece, İslam öncesi Türk tarihinden daha çok bahsederdi. Yani onunla daha çok ilgilenirdi.
Çok sonra, okudukça fark ettim ki, Gaspıralı da aynı yolda. Gaspıralı, “Dilde, fikirde, işte birlik” der. Neden, çünkü bulunduğu yerde Hristiyan, Musevi Türkler de vardır. “Dinde birlik” demek. Böyle dersen müslüman olmayanı dışlamış oluyorsun…”
Fırat Kazganoğlu
Latest posts by Fırat Kazganoğlu (see all)
- Otobiyografik Bir Veda - 11 Aralık 2020
- Türk Ansiklopedisi’ndeki Kür Şad Maddesi - 24 Eylül 2020
- Nostaljik Bir Turancılık Hikâyesi – Cemiloğlu’nu Şehid Zannetmişlerdi - 10 Eylül 2020
- Abdülcemil Kırımoğlu’nun Kaleminden Alparslan Türkeş - 6 Eylül 2020
- Feyyaz Uçar’ın Süleyman Seba’ya Mektubu - 18 Ağustos 2020