KAYSERİ’DE VE SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR HAKKINDA

Kayseri’de dün Suriyeli bir erkeğin başka bir Suriyeli kız bebesine tacizi sonucu, olaya el koymak isteyen polisimize karşı Suriyeli ailelerin direnç göstermesinden dolayı, doğal olarak ama kontrolsüz bir halk tepkisi oluşmuştur. Buna neden olan olay elbette, kabul edilemez bir olaydır. Taciz olayı ne yazık ki, her yerde olsa da bu olay ve öncesi yaşananlar, Türk milletinin geleceğine zarar veren hatalar içermektedir.

Bu hatalar bazı sonuçlar maalesef doğurdu. Bu elbette tahmin ediliyordu. Taciz/tecavüz olayı kabul edilemez ve hem hukukumuza hatta Gökalp’in anlattığı Türk Ahlakı’na göre büyük suçtur. Failin en ağır şekilde cezalandırılması gerekmektedir. Olaydan sonra meydana gelen toplumsal tepkiyi sadece taciz olayına bağlamak hatadır.  Türk halkının rahatsızlığını anlamak farzdır.  Türk milletinin demografik yapısının bozulması, sosyokültürel ve sosyoekonomik yaşanan buhran, memlekete entegre olamamaları ve düzensiz şekilde iskan politikası sağlanması, mahallelerde gettolaşması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasasını, hukukunu idrak edememeleri vb sebepler bu tepkinin sebeplerinden bazılarıdır.

Serüveni kısaca aktaracak olursak:

1- ABD kaynaklı Suriye’nin iç yapısının bozulması,
2- Bozulan düzenden kaçan insanların kontrolsüz bir biçimde “muhacir” diyerek içimize kadar sokulması,
3-  Gelen bu insanların Türk toplumuna ve devletine uyumu için hiç bir eğitsel programın uygulanmaması sosyal, kültürel, ahlaki, dini, kanuni ve ekonomik bakımdan “başka” bir yapı oluşturmuştur. Devletler tarihinde çokça görülen bu türlü göçler, zamanla işgale dönüşmüş olup söz konusu milletlerin vatanlarını kaybetmesine neden olmuştur.

Milyonları bulan bu insanların varlığı, artık Türk halkını rahatsız etmektedir. Bizler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasını isteyen bunun için çalışan gençler olarak bu memleketin refah devleti olmasını gönülden istiyoruz. Ortada artık “iç Anadolu’da da anlaşılan” bir rahatsızlık var. Bu rahatsızlık, Türk milletinin şanına yakışır bir biçimde ortadan kaldırılmalıdır. Biz Türk gençleri olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulus devlet olduğunu hatırlatmak isteriz. Gettolaşan mahallelerde Türkçe isim duymakta zorlanmak istemiyoruz. Bu düzensiz gelişin ekonomik ve sosyal alanlarda fazlasıyla soruna yol açacağı aşikardı.

Suriye’nin kuzeyinde Türk bayrağına saldıranlar ve Türk bayrağını parçalayan suçlular topraklarımızda bizleri Türkiyeli olarak ananlar ile eşdeğerdir.  Birilerinin bayrakları kendileri için paçavra olabilir ama Türk bayrağına kalkan bir el varsa kırılır.  Türk milletinin yüceliği ve vicdanı ortadadır. Afrin gibi pek çok şehri terörden temizleyen, yüce Türk askerinin kanıyla sulanan o topraklarda olmamızı kendine yediremeyen t*röristler ile aynı safta olmadık olmayacağız. İnfial çıkmasından kaynaklı Türk milletini aşağılayanlar ise düşmandan farksızdır.

Bu amaçla, aramızda yaşayan bu insanları “halkımızın kovması”ndan ziyade, üst düzey devlet yetkililerimiz, onları barış içinde, bize dost olarak evlerine göndermelidir. Yıllardır misafirperver davranışlarından kaynaklı kıymeti bilinmeyen Türkler olarak bizler yine bir misafirperver edasıyla uğurlamalı, dost olarak çağırdığımız bu insanları, düşman olarak değil yine dost-komşu olarak göndermenin yolları aranmalıdır. Türk milleti yine yüceliğini göstermelidir.

 

MİSAK-I ZAFER GENEL YAYIN KURULU ADINA…

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Senem Karabulut

Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık bölümünü 2018'de tamamladı. Aktif olarak İç mimarlık mesleğini icra etmektedir. Türk mitolojisi ve Türk mimarlığı üzerine araştırır, okur ve yazar. Erlik Han Tamgası isimli kitabın yazarıdır.