Baybars’ın Tarih Sahnesine Çıkışı
Baybars, 1223 yılında Karadeniz kuzeyini ve Kafkasları yutan “Deşt-i Kıpçak” denilen büyük arazinin sınırları içerisinde dünyaya geldi. Yaşadığı bölge Moğolların istilasına uğradı ve Baybars henüz 14 yaşındayken esir hayatına adım attı. Sivas’tan köle olarak satılarak Halep’e kadar geldi ve en son Şam’da köle pazarında kendisini bulan Eyyubi sultanı Salih Eyyub’ün memluklerinden (kölemen) Aytekin el- Bundukdarî tarafından satın alındı. Sultan Salih Eyyub, Baybars’ı kölelikten azad edip “Bahri” unvanlı hizmetkarları arasına aldı.Yeteneği sayesinde hızla yükselerek adı duyulur ve ciddiye alınır bir komutan haline geldi. 1249 senesinde Salih Eyyub vefat edince tahta, oğlu Muazzam Turanşah çıktı.
Baybars,1250’de(7. Haçlı Seferine tekabül ediyor) Dimyat’a asker çıkarması yapan nitelikli bir haçlı ordusunun (15000-30000) karşılayan Memlük öncü birliğinde görev almıştı. Memlük kuvvetleri, Haçlı kuvvetinin çıkarmasını önleyemeden geri çekildi. Geri çekilmeyi gören Dimyat ahalisi şehrin savunulmayacağını anlayıp şehri hızla terk etti. İki düşman kuvvet gece Nil nehrinin iki kıyısında kamp halinde birbirini gözledi. Şafak vakti Haçlılardan gelen ani ve sert bir saldırıyla Memlük kuvvetleri dağıldı ve komutanları öldü. Baybars komutayı devraldı ve birliği Mansure’ye sürdü. Kolay bir işgalle cesaretlenen haçlı ordusu baskın attığı kuvvettin imhası amacıyla Mansure şehrine yöneldi. Başında Fransa Kralı IX.Louis’in olduğu ve tapınak şövalyeleri ile desteklenen ordu Mansure’ye geldiğinde tek görülen şey Dimyat gibi boşalmış bir muhitti. Zira Baybars askerlere ve ahaliye gizlenmeleri için emirler vermişti. Hızla yağma ve soygun için şehrin açık kapılarından içeri girdiklerinde Baybars’ın emriyle saldıraya geçen askerler içeride adeta haçlı kıyımı başlattı. Arap şehrinin dar sokaklarında hareket edemeyen haçlı ağır süvarileri ve zırhlı şövalyeler kolayca imha oldu. Fransa Kralı’nın bu kuvvetin başında bulunması, ölenler arasında kralın kardeşi ve tanınmış şövalyelerin olması Baybars’a fazlaca ün kazandırmıştır. Muharebenin ardından Seyfettin Kutuz, sultan naibi sıfatı ile Turanşah’ın ölümü ardından başa geçen dul karısı Şecerüddür’ü ve ardından tahtta hak iddia edebilmek için onunla evlendirilen Nureddin Aybeg’i yönetimden uzaklaştırarak tahta çıktı. Bu olay Eyyubi hanedanının hükümranlığının sona ermesi ve aynı zamanda Memluk Devletinin resmi kuruluşu anlamına geliyordu.
Ayn Calut Savaşı
Kutuz döneminde Moğollar Suriye’de amansız katliamlara imza atarken Memlükler üzerindeki baskısı da gittikçe arttı. Önce Bağdat sonra Halep ve Şam’ı yakıp talan ederek Filistin’e yönelen Moğol ilerleyişi Hülagü Han komutasında sürerken Seyfettin Kutuz’a tehdit ve hakaret dolu mektuplar gönderiliyordu. Mektuplarda özetle kayıtsız teslimiyet isteniyordu. Kutuz, Memlük emirleri ile toplantı sonrasında tehdit dolu mektupları getiren dört elçinin kafalarını keserek idam etmiş ve Kahire’nin dört farklı yerinde sergiletmiştir. Kendisine yapılan saygısızlığı haber alan Hülagü Han Filistin üzerine gelirken Büyük Han Möngke’nin öldüğü haberini alır ve Büyük Han olmak için derhal Asya’ya yönelir. Yanında ilerleyişi sürdüren Moğol ordusunun büyük kısmını da götürür. Büyük kısmı ayrılan Moğol ordusu hala Memlüklerin çıkarabileceği asker sayısı(yaklaşık 20.000) ile nerdeyse eşit konumdadır ve aralarında Ermeni Krallığı’nın gönderdiği şövalyeler ile Gürcü piyadeler de vardır. Hülagü’nün döndüğünü öğrenen Kutuz ve Baybars savunma fikrinden vazgeçerek Moğolların üzerine yürümeye başlarlar. Bu ikili Moğol ordusunda atın ne kadar önemli olduğunu asker başına 5-9 at düştüğünü bildiğinden Moğol kuvvetlerinin güzergahında ne kadar tarla ve otlak varsa yaktırmıştır. Tarihler 3 Eylül 1260’ı gösterdiğinde iki ordu karşı karşıya gelir. Stratejiyi belirleyen, coğrafyayı daha iyi tanıyan Baybars olmuştur. Moğol süvarilerinin başında Moğolların en önemli Noyanlarından(General) Ketboğa bulunmaktadır. Kutuz tarafından Memlük öncü kuvvetlerinin başına geçirilen Baybars ataklara başlamış ve Moğolları tartmıştır. Birkaç saat süren çarpışmanın ardından sahte ricatla çekilmiş, peşine hırslanan Moğol süvarilerinin büyük kısmını takmıştır. Uygun yere geldiklerinde önce Moğol süvarilerinin altında patlayan barutlar onları şoka sokmuş daha önce hiç patlama sesi duymayan bozkır atlarının ürkmesini sağlamıştır. Ardından bölgede gizlenen ve ricat yapan Memlük askerlerinin umumi taarruzuna fazla direnemeyip ilk defa yenilginin tadına bakmışlardır. Efsaneye göre savaşın yapıldığı bölgenin adı Hz.Davut ile Goliath’ın (Golyat-Calut) savaştığı yerdir. Öyleyse de değilse de “Ayn Calut” Calut’un gözü anlamına gelmektedir ve Moğollar için de Golyat benzetmesi pek tabii yapılabilir.
Baybars’ın Yükselişi
Savaş öncesinde Seyfettin Kutuz’un galip gelmeleri halinde Baybars’a vadettiği Halep Emirliğini sözünde durmayıp kendisinin kuklası olan başka bir emire vermesiyle Baybars’ın düşmanlığını kazanır. Eylülde olan savaştan bir ay sonra ekim ayında Seyfettin Kutuz’u çıktığı avda öldürdü ve Memlük emirleri arasındaki nüfuzu sayesinde devletin başına geçti. Yaptığı ilk iş Kutuz’un halktan aldığı yüksek hadli vergileri düşürmek oldu. Bu hamle ona halkın desteğini kazandırdı ve Sultanlık makamındaki yerini güçlendirdi. Kendisine karşı çıkan ve kendisini sultan ilan eden Şam naibi Sencer’i yaptığı muharebede kolayca mağlup edip hapsetti. Aynı zamanda Kutuz’un destekleyicilerinden olan Kırek’teki Eyyübi emirini de öldürttü. Bu hamleler ona, oldukça hareketli ve yönetimin değişmeye müsait olduğu coğrafyada bir sükûnet sağladı ve gelecek hamleleri için sağlıklı bir zemin hazırladı.
Sultan Baybars, 1261 senesinde Moğol zoruyla tahttan indirilen II. İzzeddin Keykavus ile mektuplaşmalar sonucunda Hülagü karşısında kendisine ve Selçukluya her türlü desteği sağlamaya hazır olduğunu bildirdi. II. İzzeddin Keykavus bu yardımlar sonucunda tahta tekrar çıkarsa Memlükler’e Diyarbakır’a kadar arazi bırakacağını teyit etti. Ancak mektuplaşmaların öğrenilmesi Hülagü Han’ın elini çabuk tutmasına yol açtı ve Sultan Baybars’ın Anadolu’ya gönderilen büyük bir İlhanlı kuvvetinin karşısına kısa sürede ordu çıkaramaması Keykavus’u Bizans’a sığınmak zorunda bıraktı.
Yine 1261 yılında Sultan Baybars o zamana kadar akıllara gelmeyen masada bir seçenek olarak bulunmayan alternatif bir yönelime gitti. Bizans ile ticaret anlaşması yaparak İslam dünyası ile Hristiyan Batı dünyasını savaş diplomasisi dışında bir diplomatik hamleyi ilk defa bu ölçekte gerçekleştirdi. Baybars bu anlaşmada, Batı dünyasını şekillendiren görüşlerin ve batı devletlerinin neyi neden yaptıklarını derinlemesine gözlemleme fırsatı buldu. Aynı zamanda Hristiyan koalisyonunu parçalama girişimleri de ilk defa profesyonel şeklini Baybars’ın elinde aldı. Sicilya’da Haçlı grubu dışında bir hanedanla yazışmalar başlattı. Bu fırsatı Haçlıları engellemek adına değerlendirmeye çalıştı. 1266 yılında yazışma gerçekleştirilen hanedan saf dışı kalınca ilgisini Tunus ve Sicilya’da egemen olmaya başlayan yeni hanedanlıklara yöneltti. Bu yönelimden 1271’deki 8.Haçlı seferlerinin Memlük üzerine değil de Haçlıların sorun olarak gördüğü ve Memlük yardımıyla kısmen güçlenen Sicilya’da ve Tunus’ta egemen olan güçler üzerine yönelmesini sağlayarak Haçlı enerjisini kendisinden uzak tuttu.
Sultan Baybars, Bağdat’ta yaşanan Moğol işgali sırasında oradan kaçabilmeyi başaran halifenin oğlunu Şam’dan Kahire’ye getirerek halife ilan etti ve yok olmak üzere olan halifelik kurumunu kurtarmış oldu. Bu hamle zaten yüksek olan Memlük itibarını İslam dünyasında daha da artırdı.
1264(1265)senesinde Birecik kalesinin Moğollar tarafından kuşatıldığı haberini alan Sultan Baybars Birecik’e yürüdü. Moğol ordusu Baybars’ın geldiğini haber alınca kuşatmayı kaldırıp geri çekildi. Birecik kalesini uzun bir kuşatmaya dayanacak şekilde tahkim ettirdi. Irak’taki Türkmen aşiretlerini ise Moğolların hareketlerini takip etmek bildirmekle görevlendirdi. Aynı yıl Hülagü Han’ın ölümü gerçekleşti ve yerine Hristiyan hanımından olan oğlu Abaka Han, İlhanlı Devleti tahtına oturdu.
İlhanlıların yeni hükümdarı Abaka, Ermenistan’ın güvenlik endişelerini gidererek başta Memluklere Anadolu’dan donanma için gelen kerestelerin ve kervanların alıkoyulması telkin ediyordu. Baybars tehdit mektuplarıyla kervanların geçişini sağlasa bile taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini bildiği için Klikya bölgesindeki Ermeni Krallığına sefer kararı aldı. Tarihler 1266’yı gösterdiğinde Sultan Baybars’ın emri ile Memlük kuvvetleri, İlhanlıların Altınordu ile mücadelesinden faydalanıp Ermeni sınırları içerisine süzüldü. Ermeni ordusu dağıtıldı ve Ermeni Kral I.Hetum’un oğlu Levon esir alındı. Esir kefareti olarak birkaç kale ve Moğolların elindeki bazı Memluk Emirlerinin serbest bırakılması şartı sunuldu ve kabul edildi. Bu sefer, üç Ermeni seferinden birincisidir. Diğer iki sefer 1273 ve 1275 yılında gerçekleşti ve sonuç olarak başkentleri Kozan(Sis) Memlük hakimiyetine girdi.
1269 yılında haçlılarla anlaşan Abaka Han Halep yakınlarına kadar girdi Sultan Baybars bölgeye ordu sevk edip kendisi de Suriye tarafına yola koyuldu. Henüz yoldayken gönderdiği ordunun zafer haberini aldı. Sultan Baybars Moğollarla mücadele içerisindeyken Levant sahilinde(Hatay- Gazze arası sahil kesimi) bulunan haçlı kontluklarından rahatsızdı.1267 senesinde Taberriye ve Akka bölgelerini ele geçirdi. 1268 yılında Yafa, Sakuf ve Arnun şehirlerini zapt etti. Antakya önlerine ulaşmış oldu. Antakya’ya vardığında orduyu üçe böldü. Bir kısmı denizden gelecek yardımları engellemek adına Süveydiye’ye, diğer kısmı doğudan Gürcü ve Ermenilerden yardım gelmemesi adına Suriye ve Çukurova’ya geçitlerin tutulması için gönderdi. Ana kuvveti de Antakya muhasarasında bizzat kontrol etti. Antakya 1268 senesinde Memlük hakimiyetine girdi. Haçlıların orta doğuda tutunduğu dalları kırmak istediği için 1271 yılında Trablus Prensliğine saldırdı çeşitli kritik mevkileri kontrolü altına aldı. İngiltere’den Akkalılara yardım için gelen İngiliz Kralı I.Edward, Baybars’ı haçlılarla bir barış imzalaması için ikna etti. Yine aynı sene içinde Abaka Han, Moğol prestijine oldukça zarar veren Baybars’tan intikam almak için haçlılarla beraber Antep üzerine yürüdü. Haçlı-Moğol kuvvetlerinin önlerini Harran ovasında kesen Baybars iki orduyu da yenilgiye uğrattı.
1272 senesine gelindiğinde Selçuklu veziri ve bir Moğol generali Baybars’a İlhanlılarla barış yapması için elçiler gönderdi. Baybars bunu makul bularak şartlarını mektup haline getirip Abaka Han’a yollatı. Mektup İslam topraklarından çıktıklarında neden düşmanlık devam etsin minvalindeydi. Elçiler Abaka tarafından sertçe kovulduğunda Baybars Moğol generaline bir ok ve Abaka Han’a bir zırh göndererek üstünlük mesajını törelere uygun şekilde ve sertçe vermişti. Generale gönderilen ok ise Anadolu toprakları üzerinde ki hakimiyetin kendisine düştüğünü temsil ediyordu şeklinde yorumlamalar mevcut. Zaten Sultan Baybars Keykavus ile mektuplaşmalarında kendisine vaat edilen topraklar üzerinde hak iddia ediyordu.
Selçuklu veziri Pervâne Muineddin Süleyman Moğol onayı ile Sultan IV. Rukneddin Kılıç Arslan’ı zehirledi ve 5 yaşındaki III. Gıyaseddin Keyhüsrev’i tahta çıkarıp gölge sultan oldu. Abaka Han Anadolu’ya yeni Noyanlarını atayınca kendi inisiyatifinin tehlikeye düştüğünü sezip, Han’ın kardeşi olan yeni Noyana Baybars ile işbirliği yapıyor diyerek iftira attı. Abaka Han bu iddia üzerine araştırma yapacağını belirtmesi üzerine vezir Pervane foyasının ortaya çıkacağını hesap edip Sultan Baybars’a Moğolları Anadoludan def etmesi için mektuplar gönderdi. Sultan Baybars bu mektuplar üzerine güçlü bir orduyla Kahire’den yola çıktı. Vezir Pervane ise yeni noyanın Anadolu’dan çekilmesi üzerine Baybars’a bir mektup daha yazdı. Mektup bir sene sonra şartların daha elverişli olacağını söylüyordu. Baybars orduyla geri dönmek yerine Ermeni Krallığını yağmaya girişti. Bu harekat ermeniler üzerine yürütülen üçüncü seferdi aslında.
Baybars bulunduğu yerden vezir ile mektuplaşmalar sürdürürken gönderdiği mektup Moğol devriyeleri tarafından ele geçirildi ve durum Abaka Han’a bildirildi. Han veziri görevinden aldı ve boşalan makama Toku Noyan’ı geçirdi.
Vezir Pervane artık bıçağın kemiğe dayandığını düşünerek Türkmen Beylerini isyan için harekete geçirdi ve Baybars’a artık gelmesi gerektiğini belirten çok sayıda mektup gönderdi. Baybars hazırlığın uzun süreceğini ilave edip yardım için bin kişiden oluşan Memlük ağır süvarilerini yola çıkardı. İsyanın haberini alan İlhanlı yönetimi derhal Anadolu’ya otuz bin kişilik ordu gönderdi ve isyanlar kanlı şekilde bastırıldı. Kurunun yanında yaşta yandı yargısız infazlarla isyanda yer almamasına rağmen de pek çok Türkmen beyi idam edildi ve Sultan Baybars bu hadiseye çok kızdı.
Anadolu Seferi
2 Mart 1277 tarihinde Sultan Baybars emrindeki güçlü bir Memlük ordusuyla Kahire’den Anadolu’ya doğru hareket etti. Halep civarından geçerken Moğol ordularının geniş arazi avantajını kullanarak kendisini zor durumda bırakma olasılığına karşı ordunun bir kısmını burada bıraktı. Öngörüsünde yanılmamıştı. Kendisi Halep’ten ayrılırken taciz saldırısına kalkışan üç bin kişilik Moğol kuvveti tedbir amaçlı bıraktığı ordu tarafından imha edildi. 13 Nisan günü Elbistan ovasına vardığında hareketini takip eden İlhanlılar kendisine tabi hale getirdiği Selçuklu ordusuyla bir gün sonra Baybars’ı Elbistan’da karşıladı. Selçuklunun yanında Moğollara tabi olan Ermeni ve Gürcü unsurlar da bu kuvvetlerin arasındaydı. İlginç bir şekilde Baybars’ı Anadolu’ya çok defa çağıran Selçuklu veziri Pervane Muineddin Süleyman Selçuklu kuvvetini kontrol ediyordu. 15 Nisan günü iki taraf arasında muharebe cereyan etti. Tepelere konuşlanmış Memlük ordusu sert bir hücuma kalkarak Moğol birliklerine zor anlar yaşattı. Bu sırada Moğollar Memlüklerin boşa düşen kanadına saldırdı ve orayı dağıtınca Memlük hücumuna direnç için direkt oraya yönlendirildiler. Sultan Baybars yedek birliklerini az önce sol kanadı dağıtan Moğol süvarilerin peşinden gönderip arkalarından vurmayı emretti. Bu saldırı Moğolları gafil avladı ve müthiş bir baskı ile karşı karşıya kaldılar. Mansure muharebesinde olan imha harekatı şimdi Moğollara karşı başlamıştı. Kısa süre sonra Baybars karşısına çıkan bu ittifakın askeri kanadını tamamen imha etmişti. Muharebe sonrasında kendi askerlerinin naaşlarını izi belli olmayacak şekilde kaybetmiş Moğolların cesetlerine dokunmamıştı. Selçuklu askerlerinin bir kısmı Memlük ordusuna geçti ve bir kısmı da gönüllü olarak esir oldu. Buradan da anlaşılacağı üzere asıl savaş Moğollar ile gerçekleşmiştir. Hatta bazı kaynaklara göre Selçuklu ordusu hiç savaşmamıştır. Savaş sonrasında Moğol casusları bölgeye geldiğinde nasıl bir savaş makinası ile karşı karşıya olduklarını anlaması için bunu yapmıştı ve başarılı oldu. Han’a giden haberler sonrasında Baybars’tan duyulan korku daha da artmıştı.
Zaferin ardından ordu Kayseri’ye yürüyüşe geçti, yol güzergahındaki kale komutanları Baybars’ın emrine girdi. Sultan Baybars Anadolu’ya geldiğinde o güne kadar askerlerine daha önce duymadıkları ikazda bulundu. Askerler bütün alışverişlerini ücreti mukabilinde yapacaklar hiçbir Anadolu sakininin huzurunu bozmayacaktır. Bu emirler Sultan Baybars’ın gözünde bu coğrafyanın değerine ilişkin bilgiler verir. Kayseri’de kendisi için hazırlanan Selçuklu tahtına büyük bir törenle oturdu. Selçuklu subay ve askerlerini çevre yörelerdeki Türkmen beylerini Moğol yılgınlığından kurtararak tek yumruk haline getirmeye çalıştıysa da bunu başaramadı. Zira bu kişiler hala Moğoldan korkuyor ve Memlük-İlhanlı çekişmesinin kazanına göre davranmak istiyordu. Sultan Baybars, Abaka’nın yakında yeni bir ordu göndereceğini hesap ediyordu ve ordunun ihtiyaçları Anadolu’ya yük olmamak için Memlük hazinesinden karşılanıyordu. Türlü ikmal sıkıntıları da tekrar Mısır’a dönmesi için Baybars’ı zorladı. Mısır yolunda Selçuklu ileri gelenleri kalması için ısrar ettiyse de Sultan Baybars bu ısrarlara; “Tatarların istilasından beri onlar meşum (uğursuz, kötü) insanlar olmuşlardır… Bundan sonra ne yardımlaşma ne de bu konuda konuşma olacaktır… Anadolu halkının kanını dökmedik ve malını da yağmalamadık… Tatarlara vermeyi arzu ettiğiniz mallarınıza dokunmak şerefsizliğini göstermedik..” şeklinde cevap verdi.
Sultan Baybars yaptığı bu son seferle toprağı olan Deşt-i Kıpçak arazisi ile arasında engel bulunan İlhanlı devletini Anadolu’dan çekerek Memlük ordusunun yapıtaşı olan kölemenlerin yani memlüklerin tekrar Mısır’a akışını da hesap etmişti. İşler planladığı gibi gitmedi ve ordusuyla Mısır’a dönmek üzere yola koyuldu. Şam’a 6 Haziran 1277 tarihinde gelindiğinde büyük komutan bir hastalığa yakalandı ve on dört gün sonra, 20 Haziran 1277 tarihinde adeta isminin hakkını vererek, bir parsın saldırganlığını andıran azim ve şeref dolu bu hayatı ardında bırakarak dünyaya veda etti.
Kutlu ruhu şad olsun.
Kaynakça
1-) https://tr.wikipedia.org/wiki/I._Baybars
2-) https://www.timeturk.com/baybars/biyografi-806470
3-) https://tr.wikipedia.org/wiki/Mansûre_Muharebesi
4-) https://islamansiklopedisi.org.tr/aynicalut-savasi
5-) https://dergipark.org.tr/tr/pub/firatsbed/issue/45188/565868
6-) Türkiye Gazetesi Yayınları Ansiklopedi Grubu, Türk Sultanları, İstanbul, 2005 sf. 205-214,
Avsarbek
Latest posts by Avsarbek (see all)
- 1853-56 Kırım Savaşı - 4 Eylül 2020
- Sultan Baybars - 25 Mayıs 2020
- Alman Siyasi Birleşimi - 4 Mayıs 2020
- Palmerston ve Fatih Gambotu - 23 Nisan 2020