Bir toplumun taviz vermemesi gereken en mühim unsur şüphesiz ahlak olmalı. Buna vâkıf en büyük örnek bayrağından, ezanından, kutsal addettiği diğer bütün unsurlardan vazgeçmediği gibi asırladır Türk ahlakından vazgeçmeyen Türk milletidir. Belki de Millet olarak en çok övüneceğimiz şeylerden biri ahlakımız olmalı çünkü diğer milletler daha bir asır geçmeden aldığı kararları dahi unuturken Türk milleti sadece İslam’ı kabul ettiği dönemden değil İslamiyet öncesinden beri ahlaka ayrı bir önem vermiş ahlakı emanet kabul ederek asırlar boyu, katiyen unutmadan, nesilden nesile aktarmayı görev biçmiş, vazife kabul etmiş.
Atsız’ın da belirttiği üzere Türk ahlakı toplumcu bir yapıya inşa edilmiştir. Tabi bu demek değil ki Türk ahlakı şahsiyete değer vermez. Aksine Türk milleti toplum nazarında her ferde ayrı ayrı değer vermiştir. Buna en büyük örnek olarak Türklerde- İslamiyet öncesi de dahil- kadına verilen değer diyebiliriz. Bazı milletler kadınları insan yerine koymayıp, türlü işkencelere maruz bırakırken Türkler kadını el üstünde tutuyorlar ve hatta kadına Devlet yönetiminde söz hakkı veriyorlardı. Bir diğer örnek de evli bir kadına sarkıntılık yapanların cezası en ağır ceza şekli olan idam olması. Bu gerçekliklerden yola çıkarak diyebiliriz ki Türk ahlakı İslamiyet ile şekillenmemiştir. Zaten var olan toplumsal kuramlar İslamiyet ile pekiştirilmiştir.
Türklerin ahlakında bozulmalar olmadı mı? Tabii ki oldu. Dönem dönem Türk ahlakı birileri tarafından kasıtlı olarak bozulmaya itildi. Buna bir örnek vermemiz gerekirse Osmanlı Devletinde özellikle 2. Murad döneminden sonra Devlet yönetiminde yüksek mevkilere gelen devşirmeler diyebiliriz. Türk milleti soy olarak yalakalığa müsamaha göstermezler ve bu durumdan hoşnut olmazlar. Fakat devşirmeler arasında Türk kültürü ve milli ahlak noktasında tam olarak bizden olamamış olanlar, belirttiğimiz çok da olumlu karşılanmayacak hasletlere vakıf oldukları sebebiyle milli ahlakın bozulmasına vesile olmuşlar. Yani Türk milleti Türk olmayan kişilerin özelliklerine ayak uydurdukları zaman milli benliğine, özellikle ahlakına ihanet etmiş. Yabancılaşmış, Türklüğünü unutmuştur.
Ahlak milletlerin temelidir ve milli ahlaka sahip olmayan toplumlarda her türlü çirkinlik kol gezer, kötü hasletler insanları zehirler, kendi soylarına ihanet edebilecek durumlar ortaya çıkar, milli şuurdan yoksun bireyler yetişerek, toplumun varlığını ve varlık sebebini kaybetmesine vesile olur. Türk tarihine baktığımız zaman “maalesef Türk” dediğimiz insanlar ne zaman Devlet yönetimde, toplumu yönlendirme vazifesinde bulundularsa Milletimiz ahlaken bozulmaya başlamış, Milli benliğini unutma derecesine gelmiştir. Ama millet olarak ne büyük bir şansa sahibiz ki bu bozulmalar ne zaman belirse Mustafa Kemal gibiler ortaya çıkmış ve bozulmalara dur diyebilmiştir.
Bir milletin en önemli toplumsal grubu olarak kabul edilen gençliği, ahlaka sahip çıkma vazifesini üstlenmek zorundadırlar. Çünkü bir Milletin ve Devlet’in geleceği gençliğin elindedir. Genç neslin olmadığı yerde gelecekte bir Devlet yapısı yahut bir Millet şuuru görünemez. Gençliği yetiştirme gayreti içerisinde olan eğitimciler ahlak noktasında belki de en önemli göreve sahiptirler. Milli ahlaka sahip olmayan eğitimcinin yetiştirdiği bir gençlik ne kadar ahlaklı olabilir?
Biz, Türk ahlakına tam anlamıyla vâkıf olduğumuz gün geçmiş nasıl bizimse, gelecek de hiç şüphesiz bizim olacaktır. Türk milleti soyuna asla ihanet etmeyeceği gibi ahlakına da ihanet etmeyecek ve unutmayacaktır. Bugün ahlaktan verilen en ufak taviz Milletimizi hiç istemeyeceğimiz felaketlere sürükleyebilir. Bunun bilincinde olan bir gençlik, ahlakına ihanet etmeyecek, unutmayacak, unutturmayacaktır. O gençliğin var olmadığının düşünülmesine dahi izin vermeyecek bir gençlik vardır ki o gençler bu milletin varlığının nişanesi, varlık mücadelesinin he daim hizmetkarıdır.
Salih Yozgat
Latest posts by Salih Yozgat (see all)
- Ey Şanlı Ordu - 11 Ekim 2021
- Zulmün Siyaseti Olmaz - 3 Ekim 2021
- Babaların Eğitici Rolü - 20 Haziran 2021
- Vicdani Mütalaa - 1 Mart 2021
- Taraf ve Tarafsızlık - 15 Ocak 2021