Vefatının 7. Sene-i Devriyesinde Abdurrahim Karakoç Anısına…
“Kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 7 Nisan 1932 tarihinde dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam, ‘Özlenecek neresi var? ‘ diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıstım. Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.
Bana gelince: Sağolsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, ‘bilimsel’ cüppeliler, entellektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar v.s. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum. Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular. En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim. Allah (cc) kısmet ederse…”
Anadolu insanının mevcut dönemdeki halini güzel bir dille ifade eden Abdurrahim Karakoç bu sözlerle anlatıyor hayatını.
İlk yazdığı şiirlerini beğenmeyerek yakan Karakoç 1958 yılından itibaren yazdıklarını 1964 yılında “Hasan’a Mektuplar” adı altında yayınlıyor.
Kırk küsür yıllık yayın hayatında 14 farklı eseri halkın hizmetine sunan Üstat Karakoç özellikle; Vur Emri, İsyanlı Sükut, Suları Islatamadım ve Mihriban şiirleri ile gönüllerimize taht kurmuştur. Üstat Karakoç şiirlerinde Türk milletinin kahramanlıklarını ve Anadolu insanının mevcut dönemde yaşadığı zorlukları dile getirmiştir. Kendisinin de belirttiği gibi dönemin siyaseti, ülkenin ve halkın mevcut hali üstadın en büyük yazım kaynaklarıdır. Özellikle 1973 yılında çıkardığı “Vur Emri” kitabı ile ülkenin gündemine adeta bir bomba gibi düşmüştür. O yıllarda ülkemizde olan siyasi olayları milliyetçi bakış açısıyla ağır bir dille eleştirmiş ve Türk milletinin milliyetçilikten başka bir kurtuluşu olmadığını açıkça dile getirmiştir.
Milliyetçi şiirlerinin yanı sıra gönül bağlamında yazdığı “Mihriban” şiiri ile biz vatanperverlerin gönüllerini dağlamıştır.
Üstat verdiği bir röportajında
-O bana mektup yazardı, ben ona mektup yazamazdım. Elin kızının evine mektup mu gönderilir, ayıptır. Yaşadığı şehirde bir gazete çıkardı, ben o gazeteye şiirler yazardım. Herkes şiir diye okurdu ama o bilirdi ki kendine mektuptu onlar.
Üstat başka bir röportajında ise şöyle anlatıyor Mihriban’ı;
“O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın. Ne adı Mihriban, ne saçları sarı…”
Velhasıl 70 yıllık hayatında Üstat biz vatanperverlerin ülke siyasetine olan bakışımızı ve aşk hayatımızı en güzel şekilde dile getirmiştir.
Yazıma son verirken siz değerli okurlarımızla Üstat Karakoç’un şu dizelerini paylaşmak istiyorum:
“Yolum yokuş, izim ayrı
Dilim yağsız, sözüm ayrı
Bedenimden özüm ayrı
Biri bire katamadım
Suları ıslatamadım.
Talipli yoktur sevgiye
Anlamadım, neden? Niye?
Canlar gücenmesin diye
Can attım, gül atamadım
Suları ıslatamadım. “
Akif Emre Dağdaş
Latest posts by Akif Emre Dağdaş (see all)
- Üstat Karakoç - 10 Haziran 2019
One thought on “Üstat Karakoç”
Comments are closed.
Kardeşim kalemine salık ama Unutursun Mihribanım şiirini de unutmamak lazım böyle bir şiir dünyada yoktur