Küreselleşmenin sürüklenmesi ile birlikte global ticaretin önündeki engellerin azalması ve teknolojik ilerlemenin artması, gelişmekte olan ülkelerin dış ticaretini etkileyip bu ülkelerin dış girdilere bağımlılığını arttırmaktadır. İthal girdiye muhtaç olmamızın bir nedeni de ara ve yatırım mallarının ölçek ekonomilerinin etkisiyle yurt dışından daha düşük maliyetlerle elde edilebilmesidir. Ülkemiz de bu durumdan nasibini almış ve gelişememenin verdiği dezavantajla birlikte girdi bağımlılığını üst düzeye çıkarmıştır. Savunma sanayi alanında atılan yeni adımlar umutlarımızı yeşertir gibi olsa da işin gerçeği pek de beyaz değildir. Sanayide girdisiz bir üretimimiz çok çok az sayıdadır. Tarım ülkesi olduğumuzu varsayıp tarımda girdilere bakarsak sanayinin girdileri normal karşılanabilmektedir.
(KİNAYEDİR)
Türkiye, yaptığı ihracatın büyük bölümünü otomotiv sektöründen (montajlama) kazanmaktadır. Yeni atılan adımlarla anlaşılan o ki pasta payı arttırılmak isteniyor. Yapılan girişimler “Yerli Elektrikli Otomobil” ismiyle Bakan Varank tarafından duyuruldu. Şimdilik çok detaylı bir bilgi vermeseler bile otomotiv sektörü için ülkemizde 21.yy’da atılan en büyük adım olduğu fikrindeyim. Bu fikrimin oluşmasındaki en temel ayrıntı, bu işi %100 devletin yapmayacak olmasıdır. Potaya koydukları şirketlerin kurumsal çıkarlarını gözeteceklerini düşünerek ve devletin önemli desteği ile bu işteki adımı atmaya çalışacakları beklenmektedir.
Üretilmesi planlanan aracın içten yanmalı (benzin, dizel) değil de elektrikli araç olacağının duyurulmasıyla birlikte bazı kesimler tepkilerini dile getirdiler “Sıradan bir aracımız yokken elektrikli de neyin nesiymiş”.
Anlatalım efendim..
Otomotiv sanayisinde montajın bir ilerisine yeni geçebilen ülke olduğumuzu göz önüne alırsak, üreteceğimiz aracın emisyon (zararlı gazlar) sorununu nasıl çözeceğiz. 100-150 yıldır üretim yapan ve dünyada başı çeken sanayi devleri bile gelecek olan Euro 7 standartlarına ayak uyduramazken bizim üstesinden gelmemizi beklemek hayalperestliktir.
Bir milleti sevmek bireye çevreci olma sorumluluğu yükler. Araçlardan kaynaklanan zehirli gazların farkında bile değiliz. Bu gazlar geleceğimizin yok olmasına sebep olacak seviyededir. Sadece zehirli gaz da değil. Gürültü kirliliğinin çok büyük bir bölümü araçlar yüzündendir. Şehirlerimizde kullanılan araç sayısını göz önüne alırsak gürültü ve emisyon kirliliği çevre sorunlarımızı ciddi oranda azaltacaktır.
Gelelim ihtiyaç olan enerji meselesine.
İçten yanmalı bir araçta petrol ürünü kullanmanız gerekmektedir. Petrolün varilini dolarla ve tamamen dışarıdan girdi olarak almamız gerekmektedir. İhtiyaç olan enerjinin petrol değil de elektrik enerjisi olduğunu basitçe düşünsek bile, mevcutta elektrik üretebiliyoruz. Bunun yanı sıra Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nin tamamlanması ve projenin amacı olarak doğalgazı Rusya yerine Azerbaycan’dan tedarik etmemiz durumunda, doğalgazdan elektrik üretiminin ülkemizde sağlanabilir bir hale gelmesinin bu soruna kısmen çözüm olacağı düşünülmektedir. Projeleri tamamlanan nükleer enerji sayesinde ciddi bir elektrik üretimi de elde edeceğiz. Tüm oklar elektrikli aracı gösterirken gidilen yolu eleştirenlerin biraz daha dikkatli incelemeler yapmasını tavsiye ediyorum.
(Akkuyu Nükleer Enerji Santrali)
Dezavantajlar Meselesi !
Elektrik altyapımız yeni elektrikli araçlar için oldukça yetersizdir. Bu durum çözüme kavuşsa bile şarj istasyonlarının hızlı bir şekilde kurulumu mümkün gözükmemektedir. Zaten elektrikli araçların ülkeler için en büyük sorunu da budur. Türkiye’de neredeyse tüm teknik servisler içten yanmalı araçlar için hizmet vermekte ve elektrik konusunda da oldukça yetersiz durumdadırlar. Burada iktidara sormamız gereken elektrik konusunda yeterli seviyede olmadığımızı bilmiyor musunuz? Biliyorsanız mühendislik eğitiminde neden bu alana yönlendirme ve altyapı çalışmaları yapmıyorsunuz? Yine de adım atıldığına şükrederek yolumuza bakıyoruz.
(Elektrikli Araç Şarj İstasyonları)
Peki elektronik girdi meselesi nasıl önlenecek?
Elektronik ithalat ve ihracatımız kıyaslandığında ithal ettiğimiz ürün maliyeti ihraç edebildiğimiz ürün maliyetinin neredeyse 4 katından fazladır. Buradaki sorunda ihracat ürünü ortaya çıkarabilmemiz için ithal girdiye muhtaç olmamızdır.
Yani anlayacağınız, “Bize Yine “Girdiler” .
Aydın Alperen Erol
Latest posts by Aydın Alperen Erol (see all)
- YERLİ ARABA VE KALKINMA - 27 Mart 2020
- MİLLİ ARAÇ İTALYAN TASARIM! - 21 Aralık 2019
- Atların ve İnsanların Ustası: Prof. Dr. Mehmet BAŞBUĞ - 17 Eylül 2019
- ‘The Best Of’ BABAYİĞİTLER - 19 Temmuz 2019
- LPG SIVILAŞTIRILMIŞ PETROL GAZI - 11 Temmuz 2019
You may also like
1 thought on “Bize Yine mi “Girdiler”?”
Comments are closed.
Bosch’un Türkiye ve Ortadoğu başkanı Steven Young’a sorulan “Almanya neden bu konumda da biz neden bu konumdayız? Sizce Türkiye tüm trenleri kaçırdı mı? ” Sorusuna verdiği cevabı buraya yazmak istedim.
Sanayileşme başladığında Almanya bunu gördü, geleceğin burada olduğunu gördü ve öncülüğünü yaptı, trene erken bindi. Yavaş yavaş taşları dizdi. Sonra telefon, mobil iletişim, elektronik cihaz çağı başladı. Almanya ipin ucunu bir kere kaçırınca bir daha o ipi yakalayamadı. Şimdi önümüzde Endüstri 4.0 var. Almanya bu treni gördü ve trene erken bindi. Bunu başkalarına kaptırmaya niyetimiz yok. Türkiye’nin de binebileceği tren işte Endüstri 4.0 trenidir. Erken kalkıp yol almak gerekir.”
Zannımca Elektrikli araba trenini de kaçırdık, bununla birlikte çok geniş bir sektör olduğu ve Türkiye de gelişmekte olan bir ülke olduğu için hala pastadan büyük bir pay alma şansı var.
Bir önceki yorumda Bayram Bey’in dediği oldukça mantıklı, önce devlet daireleri bunları kullanmaya başlasın ki bizim milletimiz de kullansın. Belki ihraç edemeyiz ama milli araçlarla ülkemizin sokaklarını süsleyebiliriz. İnanıyorum ve dört gözle bekliyorum. Yazınızı çok beğendim, günlük siyasetten ziyade gençleri aydınlatacak yazılarımızın artması dileğiyle.