Büyük Türk milletinin son asırda yaşamakta olduğu buhranların temel kaynağı ve sebebi eğitim sahasında aranmalıdır. İnsanoğlunun eşyaya kendini kaptırdığı, maddenin kölesi olduğu bu çağda; milli ve manevi değerlerin önündeki suni barikatlar da her geçen gün artıyor. Toplumun eğitim felsefesi ise bu barikatları aşmada mihenk taşı bir olgudur.
Ecdat ata yadigârı bu toprakları kanı ile sulayarak, bedel ödeyerek almıştır. Kılıçla fethedilen memleketin kalemle muhafaza edileceğinin en muazzam örneklerini Fatih ‘in ilim aşkında, Şeyh Edebalı’nın Osman Bey’e öğüdünde, Nizamülmülk’ün eğitim terbiyesinde görüyoruz. Türk yöneticiler, Anadolu topraklarını dünya medeniyetinin beşiği durumuna getirmek adına adeta ilim Şam’da dahi olsa getirtmişlerdir. Öyle ki bugün, sözde birtakım ucube tarihçilerin, akıl noksanlığından bahsettikleri III. Mustafa astronomi çalışmaları için Batı’dan teleskop istiyor: Sadece bir küçük örnek.
Medeniyet sahnesindeki yerimizi mütefekkirler eliyle sağlamlaştırıp, cihana Türk İslam mührünü vurduğumuz şerefli asırlar ayan beyan hafızamızdayken; içinde bulunduğumuz çağda maarif alanındaki haleti ruhiyemiz ne denli milli? Modernizmin eliyle kültürümüze karşı yapılan maddeci emperyalist saldırılara karşı eğitimde milli duruşu sergileyebiliyor muyuz? Bu soruların, bilhassa üzerinde istişare edilmesi ve cevaplarının eğitim paydaşlarınca ivedilikle aranması/verilmesi gereken sorular olduğu kanısındayım.
Tekniğin ilerlemesi bilgiye çok çabuk ulaşabilmeyi kıldı. Güncelleme hızına dahi yetişemez olduk, bilimsel bilginin. Kaldı ki insanı bilgiyi keşfetmeye götüren ruhun ilme olan aşkını unuttuk. Okullarımızda ruh terbiyesini ülkü edinmeliyiz. İlim talep etmek, ruhun terbiyesinden geçmeden vuku bulamaz. Bugün çocuklarımızın gönül coğrafyasına bilinç, sağduyu, inanç tohumlarını ekmeliyiz. Aksi takdirde Türk toplumu ruhsuz, inançsız, idealsiz nesiller ile karşı karşıya kalabilir.
Türk milleti 21.yy’da milli mekteplerinin duvarlarını Batı’dan gelmekte olan parça parça bilme hevesine karşı sağlamlaştırmalıdır.Okullarımız zihniyetiyle,milli-manevi müfredatıyla,psikolojik alt yapısıyla,muallimlerinin formal ve informal birikimleriyle kendisini diğer milletlerden üstün tutacak olan eğitim felsefesini inşa etmelidir.Tanzimat devrinden bu yana Avrupadan ‘’Nasıl’’ı yani teknik kısmını almaktayız.Mesele ‘’Niçin’’ kısmını unutuşumuz. Toplumsal eğitim kalkınmasında ‘’Nasıl-Niçin’’ bilgimiz ve becerimiz eksiktir.
Hayal etme, ideal belirleme gibi kabiliyetleri Türk çocuğuna, maarif davamızın bir gereği olarak kazandırmalıyız. Tasnif edilmesi gereken eğitim felsefemizi, milli kültür dediğimiz, büyük Anadolu taşının üzerine oturtmalıyız. Gayemiz, ‘’milliyet, din ve insanlık’’ bileşenlerini merkeze almış ‘’dünya nizamı’’ iddiası ile yola koyulan bir maarif hareketi olmalıdır. Mektep sıralarında en çok para kazandıran meslek/meslekleri edinebilme hırsıyla büyüttüğümüz çocuklar, ömürlerinin en güzel anlarını teğet geçiyorlar.
Çağdaş devletin ve bu hususta eğitim zümrelerince oluşturulacak milli maarif hareketinin sunacağı eğitim-öğretim süreci; öz kaynaklarına sıkı sıkıya bağlı bir programlamayı gerektiriyor. İnkişaf edilmesi zaruri olan, eğitimi taklitçilikten arındırmaktır. Toplumsal sinir uçlarına batıp, canımızı yakan ayrık otlarını mekteplerimizden arındırmalıyız. Her devir kendi ihtiyaç duyduğu fikri yaratır. Devir milli şuur ile disipline edilmiş ‘’Maarif Hareketini’’ işaret ediyor. Ümit ediyorum ki günümüz 21.yy ‘da Türk’ün kaybetmede ısrarcı olduğu öz benliğini bulmada bu milli eğitim mücadelesi bir meşale olur.
Hakan Beşir
Latest posts by Hakan Beşir (see all)
- Bir Sarı İlkyaz Rüyasıdır - 16 Aralık 2019
- Asya kadar Ana dolu: Tanrı Dağı’nın son efendileri; Ulupamir balaları - 31 Ağustos 2019
- Türk’ün Sessiz Çığlığı: Doğu Türkistan - 11 Temmuz 2019
- Kıssadan Hisse : Ömer Seyfettin – Muhsin Çelebi Ekseninde Türk’ün Devletli Duruşu/Devlet Aklı - 29 Haziran 2019
- TÜRK’ÜN AYAK İZLERİ: KUTADGU BİLİG 950 YAŞINDA - 15 Haziran 2019