İnsanoğlunun karakterinin temel yapıtaşlarını oluşturan, nesilleri yönlendirme ve yetiştirme görevini -süreciyle birlikte- üstlenen yegane unsur öğretmendir.
Genel olarak her birey iyi veya kötü bir öğretmene rastlamış, belli bir süre o öğretmenin tedrisatından geçmiştir. Bir toplumda eğitimcilerin rolü diğer mesleklere nazaran daha mühim olduğu kabullenilmiş bir gerçek. Çağ açıp çağ kapayan Osmanlı Padişahı Sultan Mehmed Han’ı, Fatih yapan Hocası Akşemseddin idi mesela. “Babam beni gökten yere indirdi, hocam yerden göğe çıkardı” diyen Büyük İskender de eğitimin ve eğitimcinin önemini özellikle vurgulamıştır. Yine son Peygamber Hz. Muhammed İslam dininin mabedi mektep yapmakla vazifeli ilk öğretmeniydi diyebiliriz.
Öğretmen tüccar değildir. Bildiklerini ve yaşadıklarını para kazanma gayesiyle adeta satma gayretinde olan kişi mukaddes vazifesini yerine getirmiyor demektir. Nurettin Topçu’nun da ifade ettiği gibi “bu para işi değil ruh işidir.” Elbette öğretmenin, ücret açısından hak ettiği, hayatını idame ettirmesi amacıyla karşılanmalıdır. Fakat bu işi bir ticaret unsuru olarak görenleri öğretmen olarak nitelendirmek doğru değildir. Yine de bir kisve yüklemek istiyorsak, onlara esnaf yahut tüccar diyebiliriz.
Öğretmen öğrencinin bilmediklerini ona sadece öğreten değildir. Kitapta yazanı aynı şekilde öğrenciye tabiri caiz ise zerkeden kişi öğretmen değil düz bir kitap okuyucusudur. Bu işi için bir öğretmen olmaya o vasıf üzerine eğitim almaya ihtiyaç yoktur çünkü kütüphaneler ve elektronik ortam da aynı vazifeyi üstlenebilir. Öğretmenlik, öğrenciyi her açıdan yetiştirme ve geliştirme gayretinde olan, öğrenciyi hayata hazırlamayı kendine yükümlülük kabul eden kültürlü ve idealist insanların işidir.
Öğretmen tahammülsüz olan değildir. Bu mesleğin gerektirdiği en mühim mesuliyetlerden biri “sabırlı olmak” gayretidir. Öğretmenin önünde çeşitli engeller olabilir ve olacaktır. Buna rağmen, o engelleri sabırla aşabilen kimse gerçek öğretmendir. Fakat bu sabırlı duruşun neticesinde dayanamayarak şikayet ve sitem başladıysa orada ideal yahut ülkü kalmamıştır. İdealsiz kişiye ise öğretmen demek canını dişine takarak mücadele etmiş öğretmenlerin hakkını yemek olacaktır.
Öğretmen sevmeyi bilmeyen kimse değildir. Öğretmen önce mesleğini ve öğrencilerini sevmekle yükümlüdür. Öğrencilerine de sevgiyi, onları severek nakış nakış dokuyarak öğretmek öğretmenin vazifelerinden bir diğeridir. Sevgisiz kimse öğretmenlik ehliyetine ve liyakatine sahip değildir
Öğretmen bir milletin ruhunu inşa eden kimsedir. Bu önemli göreve belli bir akademik başarıyı yakalayabilmiş kimseleri, çoktan seçmeli bir sınava tabi tutarak yeterli ehliyet ve liyakat sahibi olmamasına rağmen vazifelendirmek, toplumun köküne yavaş yavaş balta vurmaktan başka bir şey değildir.
Topluma örnek olma bilinciyle kutsal vazifesinin farkında olan öğretmenlerle karşılaşmak dileğiyle…
Salih Yozgat
Latest posts by Salih Yozgat (see all)
- Ey Şanlı Ordu - 11 Ekim 2021
- Zulmün Siyaseti Olmaz - 3 Ekim 2021
- Babaların Eğitici Rolü - 20 Haziran 2021
- Vicdani Mütalaa - 1 Mart 2021
- Taraf ve Tarafsızlık - 15 Ocak 2021