Batıp gitmekle meşhur dünyaya bel bağlayanların
Dokuz kere tahtası sen kadar da imanı eksiktir sevgilim
Gezegenler ışığını kendilerinden bilip secde sunarken
Teninin efsununu görüp de acziyetle gurûba kapandılar
İçimde savunması olmayan tükenmez bir fetih var
Bir gülüşüne bin ikram ağzında tam otuz iki bahar
İkramlar ki lezzetinden sarhoş ettirmezse haram
Nazarını sür namluna beniyirmi iki yerimden vur
Kirpiğinin düştüğü yere bak şehrime gir ve kurul
Gelişin tüm gözcülerin söylemek için gözlediğidir
Ayak basacaksın diye nergisin toprağa nasihat ettiğidir
Vaktin beklediğidir halimin sıhhatine varması için
Öyle ki saadetinden kahrolacak şeyler beklemekten
Nazarları çatlatacak kadar kendini yiyip bitiriyor sevgilim
Aşk yaşamaya mecbursun yaşaman da bana mecbur
Değil mi ki vedanın leylinde adım konuldu Leyla’dan
Gözünün kahvesinin içimde kavrulduğuna inan
Koklamaya gel savrulan rüzgârın bak endamına
Kekremsi silsilenin hangi yenilgisini kutlu eylersin
Yalın yürek gezen ayaklar gel de seninle eğlensin
Nimetlerden kutsal nar’a bak kaç parça taşır bir bütünü
Parçalarımı tamamlayan olman şanındandır yaratılışının sevgilim
Evinden uzak hakikate erecek mecazken anlam
Ölüme ramak kala zamanın guruldama tadı damakta
Dönüştü birden cenneti tasvir edebilene havsalam
Şimdi seninle kırklar ve narlar arasında bir yerdeyiz
Kırktan sonra dünyaya toprak atanın muhabbetindeyiz
Bestekârına hürmetten saçlarının ritmine tutulurken
Hep esriktir kulağım sesine asılan şair paltolarından
Sinsi sarmaşıklar olur da sırnaşmaya kaldırırsa elini
Bileklerine güneşin rahmetinin teri boşalır, merhametten kururlar sevgilim