FÜHRER’İN AKIL HOCASI

 

Şüphesiz hiçbir çocuk doğuştan kendisini bir milletin Mesihi olarak görmez. Ona içtimai ve siyasi olarak bu görevi yükleyen çevresel etkiler olmalıdır ki yaradılışında bir ilahilik olduğuna kendini inandırabilsin.

İşte bu çocuklardan birisi genç Adolf olmuştur. Dünya tarihinde tüm insanlıktan çok daha fazla yaradılış amacını bulduğuna ve ilahi iradenin kendisine mutlak bir görev verdiğine inanmıştır. Bunun en bariz kanıtlarından birkaçı; Ailesinden gelen hiçbir maddi ve manevi serveti olmadığı halde sıfırdan akıl almaz hayalleri sayesinde Avrupa’nın siyasi ve askeri zirvesine çıkabilmesi, İnanılması ve uygulanması güç bir gerçekliği inşa etmeye çalışması, bu gerçekliğe tüm bir Alman milletini ikna etmesidir.

Küçük yaşlarından itibaren Gerek aile içerisinde gerekse yakın çevresinde yaşadıkları onun ilerleyen yıllarda onun nasıl birisi olmayacağını şekillendirmiştir. Örneğin Adolf hayatı boyunca sigara ve alkolden uzak durdu, hayatı boyunca bir vejetaryen olarak yaşadı ve hayvanlar konusunda son derece hassas bir insan olarak bilindi. Bunların temel sebebi gördüğü yanlış giden hayatlar ve kötü insanlar oldu.

Gençlik yıllarında ise hayatının ilk yıllarının tam tersine nasıl bir insan olması gerektiğini, var olma gayesini aradı. Adolf bu arayışı köşesine çekilip içsel bir yolculuk olarak değil milyonların içerisinde kendisini dış dünya ile kıyaslayarak gerçekleştirdi. Kendi yolculuğunu milletinin tarihsel varlığı ile özdeşleştiren Adolf, bu süreçlerin sonunda kendisinin varlığına milli bir ideoloji ile bir anlam yükledi.

Tabi ki tüm bunları tek başına yamadı. Onu tarih sahnesinde başrol olarak gören bir akıl hocası vardı. Bu kişi Dietrich Eckart’tan başkası değildi. Hitler’in Führer olma yolculuğunu tam manası ile anlamak istiyorsak Adolf’un siyasi yaşantısının başında nelerle yoğurulduğunu iyi analiz etmeliyiz.

Öncelikle iyi bilinmelidir ki Hitler’in siyasete girme motivasyonu ilk başlarda iki nedene dayanıyordu; Kişisel öfke ve kendini önemli hissetme çabası. Bu iki motivasyon Hitler’e nerede olması gerektiği konusunda yardımcı oldu. Ama olması gerektiği yerde zirveye nasıl çıkacağını anlatmıyordu.

İşte tamda bu süreçte hayatına kendisiyle birçok noktada aynı düşündüğü hatta düşüncelerini aynı şekliyle kopya edeceği bir düşünür, gazeteci girdi. Eckart’ın varlığı Hitler için vazgeçilmez bir var olma nedeni oldu. Çünkü Eckart düşündükçe ve düşüncelerini çevresiyle paylaştıkça Hitler yaradılış gayesine adım adım yaklaşıyor, kendisi için var oluş sebepleri buluyordu.

Bir süre sonra Eckart’ta Hitler’i keşfetti ve Nazi partisinin gelecekti liderini, Almanya’yı kurtaracak ilahi görevliyi yaratmaya başladı. Eckart’ın işi çok zor olmadı; Almanya’nın içerisinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durum Hitler’in kişisel hedefleriyle birleşince taşları bire birer yerine oturdu.

İlk başta Hitler’in kişiliği üzerinde etkili olan düşünür daha sonraları aralarında kurulan duygusal ve entelektüel bağı kullanarak ona kendi felsefi ve içtimai düşüncelerini adeta dikte etti. Eckart çok iyi biliyordu ki Hitler karakter ve duygusal olarak aradığı kişiydi, geriye sadece onu ideolojik olarak yönlendirmek, topluma bir Mesih olarak sunmak kalıyordu.

Elbette bu dünden bugüne olabilecek bir şey değildi. Fakat Eckart’ta neyi ne zaman yapması gerektiğini iyi biliyordu. Öncelikle ona uzun bir süre neden antisemitist olması gerektiğini, Almanya’nın kurtuluşu için gereken ideolojinin aşırı milliyetçilik olduğunu ve kendisine göre faydalı olduğuna inandığı daha birçok görüşünü anlattı. Adeta Hitler’e düşünmeyi ve düşünmesinin temellerini öğrettin.

Hitler’in Yahudi karşıtlığı her ne kadar çocukluk yıllarında ki yaşamış olduğu olumsuz olaylara dayandırılsa da Yahudi karşıtlığını hatta aşırı milliyetçi fikirleri edinmesinde Eckart’ın etkisi asla göz ardı edilmemeli. Bunlardan bir tanesi de ‘’Ruhsuz Yahudilik’’ diye isimlendirdiği bu düşünceyi Hitler’e o aşılamıştır. Nasyonal Sosyalist Hareketin erken dönemi adeta Eckart’ın hayatı boyunca gerçekleştirmek istediği düşüncelerin bir parti haline gelmiş halidir.

Hitler hiçbir zaman hocasına itiraz etmedi, küçük yaşlardan itibaren de herhangi bir entelektüel ortamda büyümediği için düşüncelerinin kapılarını her zaman hocasına açtı ve bir karşı koyma eyleminde hiç bulunmadı.

Eckart öğrencisinin varlığını şu iki temel üzerine kurdu; milletin önünde yürüyecek ve yol gösterecek bir baba figürü ve bugünü yok sayan, geçmişte ki gücünün üstüne çıkacak gelecekteki mükemmel Almanya arasında bir köprü, bir arabulucu.

Nitekim Eckart’in ölümünden bir ay kadar önce öğrencisi Hitler idealleri ve ideolojisi için hükümete karşı bir sokak darbesi yapmaya çalışmış ve başarısız olmuştur. Bu darbe girişiminin düşünsel ve fikri babası olan Eckart o günlerde bir radikal olarak görülse de Nazi Almanya’sının kurulmasıyla büyük bir filozof ve düşünür olarak anılacak ve en sadık öğrencisi olan Hitler tarafından öğrettiği tüm her şey için kendisine böyle teşekkür edilecektir.

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Şahin Altıntaş