başlık

İkinci Kurtuluş Savaşı

Nedendir bilmem, bir cemiyet olarak kendileri “savaş” kelimesinden pek hoşlanıyorlar. Hem yersizce, hem mânâsızca ama büyük bir şevkle mütemadiyen kullanıyorlar.

Damat Paşanın şu mâlum “seçim savaşı” sözünü (ya da gafını) ve 15 Temmuz hakkında AKP liderinin ve aşağı yukarı bütün AKP kurmaylarının “ikinci kurtuluş savaşı” dediğini eminim hemen hatırlamışsınızdır. Şu sıralar “iç savaş” tehditlerini ağızlarından düşürmeyen bazı eski fetöcülerin saçtıkları zırvaları da maalesef duymayan kalmamıştır sanıyorum. Birkaç gün evvel Sabah yazarı Salih Tuna da bir yazısında “Büyük Oyun”a karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı esnasında Mustafa Kemal’i eleştirmek neyse, 2. Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bugünlerde Başkan Erdoğan’ı eleştirmek de odur…” gibi tuhaf bir şey yazdı. Hoş yazının aslını yazarın “mecrasında” bulmak artık imkansız ama tartışma yaratan bu cümleyi haberleştiren sayfalara ulaşmak hâlâ mümkün ve şükür ki belleğimiz yeterince kuvvetli.

Gelelim şu “İkinci Kurtuluş Savaşı” meselesine…

27 Ekim 1922, Bursa… Kızılca kıyamet kopalı, Türk ordusu Afyon güneyinden büyük taarruza başlayıp Yunan’ı bozalı, Dumlupınar’da “Rum sındığı” yaşanalı birkaç hafta, mutlak Türk zaferi Mudanya’da tescil olunalı ancak iki hafta olmuş, yurdun dört bir yanında kutlamalara hâlen doyulamıyor. Bursa’yı teşrif eden Gâzî’nin o akşam Şark Sinemasındaki nutkunu dinlemek üzere başta İstanbul, kadın erkek öğretmenler dört bir yandan akın akın geliyorlar. Ve Türk’ün harîm-i ismetini düşman tasallutundan kurtaran Gran Turco, Türk öğretmenlerine hitap ediyor:

“…

Hanımlar, Beyler!

"Muallimler Kongresi Açıldı"
“Muallimler Kongresi Açıldı” Yenigün Gazetesi 17 Ekim 1922

Memleketimizin en bayındır, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı yenilgiye uğratan zaferin sırrı nerededir. Bilir misiniz? Orduların yönetiminde ilim ve fen ilkelerini rehber kabul etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için asıl olan okullarımızın, üniversitelerimizin kurulmasında aynı mesleği takip edeceğiz. Evet, milletimizin siyasî, sosyal hayatında, milletimizin düşünce eğitiminde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı, bütün güzelliğiyle meydana çıkar.

Öğretmen Hanımlar, Öğretmen Beyler!

Bütün bu gerçeklerin milletçe iyi bir şekilde sindirilebilmesi için her şeyden önce cahilliği yok etmek gereklidir. Bundan dolayı eğitim programımızın, eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir.

Hanımlar, Beyler!

Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.”

Tamamı irfan ve hikmet dolu olan bu nutkun paylaşmayı tercih ettiğim kısımları bugün “kurtuluş savaşı” sözünü zorlama bir şekilde ve kötü niyetlerle kullanan kimselere yönelik çok yerinde cevaplar ihtiva ediyor.

Beyler, bir cihan harbinden mağlup olarak çıksa idik ve siz şahsî menfaatlerinizi müstevlîlerin siyasî emelleriyle birleştirmiş olsaydınız, şüphesiz size karşı vereceğimiz savaş bir kurtuluş savaşı olurdu. Lâkin en yükseğinden bir “high fantasy” üstadı dahi Türk milletinin artık o zelil günleri yeniden yaşayabileceğini hayal edemez. Gazi Paşa’mızın sözünü ettiği gibi, “İkinci Kurtuluş Savaşı” ancak ve ancak “öğretmen orduları(bugün için söylemeyi uygun bulduğum şekliyle, münevver orduları)” ile cehalete karşı verilecektir.

Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın tabiriyle de facto bir “FETÖ Borsası” ihdas edip, parası olan halâs eden, parası olmayanı berbat eden bir adaletsizliği ikame eden bir idare kurtuluş savaşı verebilir mi? Eğitim sistemini mütemadiyen değiştirip, Türk maarifini hallaç pamuğu gibi atarak cehaleti ikame eden bir idare kurtuluş savaşı verebilir mi? En zor zamanda halka yardım ulaştırmaya çalışan belediyelerin elini kolunu bağlamaya kalkan bir idarenin vereceği bir kurtuluş savaşı, Damat Ferit hükumetinin vereceği bir kurtuluş savaşı ile ancak yarışır!

Olsa olsa birisinin siyasî kariyerini kurtarma mücadelesidir o, kurtuluş savaşı olsa duramazdınız.

Lâkin, cehalete karşı verilen her türlü mücadele gibi, cehaletin Türkiye’deki en örgütlü hâli olmak kararlılığında görülen AKP’ye karşı verilen siyasî mücadeleye de tarihçiler bir gün “İkinci Kurtuluş Savaşı” diyebilirler. Kim bilir?

Please follow and like us: