Alparslan Türkeş’in Pravda Röportajı: “Bozkurtlar Komünistleri Sevmiyor”

Pravda gazetesi Bolşevikler tarafından sürgünde çıkarılmaya başlayan komünistlerin propaganda organıydı. 1917 Devrimine dek Rusya’da basımı ve satışı yasaktı. Devrimin ardından serbest bırakılmanın da ötesine geçerek rejimin “resmi yayın organı” halini aldı.

Yasak olduğu süreçte Rusya ağırlıklı yayınlar yapan Pravda, Rusya’da devrimin başarılmasının ardından “devrim ihracına yönelik” faaliyetlere girişti.

Devrimin “ihraç” edileceği yerlerin başında tabii ki güney komşusu Türkiye geliyordu. Türkiye’deki komünist beşinci kol çalışmalarının karşısında ise Alparslan Türkeş ve Türk milliyetçileri duruyordu.

Kremlin’in resmi yayın organı olan Pravda buna karşılık Türkiye’yle ilgili yayınlarında Türkeş’ten ve bozkurtlardan “faşist” olarak bahsetmeye başlayarak, propaganda amaçlı “güdümlü haberler” yaptı.

(Bu noktada Kırım Türklerinin lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Türkeş’i ilk kez Pravda’da “Türkiye’deki faşistlerin lideri” olarak gördüğünü hatırlatmalıyım. Bunun üzerine “Demek ki bu iyi bir adamdır” diyerek Türkeş’e sempatiyle bakmaya başladığını Cemil Aga birçok yerde anlatmıştır.

Türk dünyasındaki birçok Türkçünün Türkeş’le ilk “tanışmalarının” Pravda vesilesiyle olduğunu belirtelim.)

İşte bu Pravda ile Türkeş’in yolları 1991’de ilk kez doğrudan kesişti ve ortaya bu röportaj çıktı.

1991, Soğuk Savaş’ın son yılıydı. “Demir Perde’nin” çökmek üzere olduğu her iki taraf içinde anlaşılmıştı. Tarihin bu devresinin geçip “sonrasının” planlanması gerekiyordu.

Artık tek kutup olacağından, eski “taraflar” rahatlayacaklardı. “Kartlar yeniden dağıtılıyordu.”

Tarihin birçok noktasında tanık, müdahil ve bazen sanık olarak bulunan Türkeş yine sahnedeydi.

Soğuk Savaş süresince önünde “faşist” ibaresi bulunmadan adı haberlerde geçmeyen Türkeş Pravda’ya özel röportaj veriyordu.

Pravda muhabirleri MHP Genel Merkezi’ne geliyorlardı. Hayalleri, bir devrimden sonra TKP Genel Merkezi’ne gelmek olmasa ortada komik bir durum oluşmazdı.

MHP Genel Başkanı sıfatından çok TSK’da kontrgerilla komutanı olduğu günlerdeki gibi cevaplar veren Türkeş’in karşısında “KGB” eğitiminden geçmiş “objektif gazeteciler” vardı.

Pravda’nın, Türkeş’in ve Soğuk Savaş’ın tarihinde ilginç bir yeri olan bu röportajı aşağıda okuyacaksınız. Vesileyle, büyük Türk milliyetçisi Alparslan Türkeş’i vefat yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.

(Röportajın Türk diliyle ilk yayınlaması 26 Temmuz 1991 tarihli Yeni Düşünce dergisinde oldu.

Kamer Yayınları’nın Alparslan Türkeş’le birlikte hazırladığı müteselsil kitaplarda da bulunan röportaj, Oğuzhan Cengiz’in “Alparslan Türkeş” adlı çalışmasında da yer aldı.

Röportajın, tam metin olarak, internet ortamında ilk kez Misak-ı Zafer’de yayınlandığını da hatırlatarak keyifli okumalar dilerim.)

 

 

“Bozkurtlar Komünistleri Sevmiyor”

“Yeni Birlik Sözleşmesi’ni imzalayan 9 cumhuriyetten 5’i Türk, 3’ü Slavyan. Buna göre Birlik, Türk-Slavya Birliği olacak. Önceden bu 5 Türk Cumhuriyetinde, Türk halklarının birlik olması isteniyordu.

Sovyet Türkleri ile diğer Türkler arasında ilişki ve bağlılık artıyor. Bu sebeple halkımıza orijinal geleceğini düşünerek, Türkiye Türkçü Partisi’nin Genel Başkanı Türkeş’le yaptığımız röportajı veriyoruz.

Bu röportaj 2 sene önce bu gazetede çıkamazdı. 2 sene önce bizim Dışişleri Bakanlığımız, Büyükelçiliğimiz Türkeş’le temas kuran bir kişiye olumlu bakmazdı. Çünkü 2 sene önce Sovyetler Birliği’nde bu insanın isminden faşist ve anti-komünist diye söz edilirdi.

Türkeş’in partisinin bozkurtları 1970’li yıllarda komünistlerle çarpışmışlar. Dünya komünistlerinin gözünde kötü insan olarak değerlendirilmişlerdir. Sovyetler Birliği’nde bozkurtlar Ağca’nın Papa’yı kurşunlamasından sonra tam olarak herkes tarafından öğrenilmişlerdir. Sovyet gazeteleri her gün “Ağca bozkurtlardandır” diye yazmışlardır.

Diğer ülkelerdeki gazeteler o zaman Papa’yı kurşunlatanların Sovyet ve Bulgar ajanları olduğunu ileri sürmüşlerdir. Papa’ya kimin suikast yaptığı henüz tam olarak aydınlanmamıştır.

Onun açığa çıkabilmesi için halkın pek çok soruya cevap vermesi lazım. Ama o soruların cevabı artık verilemez. Öyle olsa da gerçek bir gün ortaya çıkacaktır.

Türkeş’e bugüne kadar bizim gazetelerimizde kendi ağzından yer verilmemiştir. Bizim geçmiş dönemdeki propagandalarımıza da inanmayacağımızdan Türkeş’in kendisiyle görüşmeyi uygun gördük. Onu halkın kendisi değerlendirsin istedik. Şimdi Türkeş’i dinleyin.

Alparslan Türkeş: Bizim partimiz,Türk milliyetçilerinin partisidir. Bizim varlık sebebimiz, insanlarımızın geleceğini teminat altına almaktır. Herkesin hakkını vermek için, çalışanın hak ettiğini alması için varız. İnsanlarımızın, milletimizin bölünmemesi, birlik ve beraberlik içinde yaşamasını istiyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Bize göre bu işlerin yapılması için demokrasinin olması lazımdır. İnsanın kendi hürriyetinin, milletlerin hürriyetlerinin verilmesi için uğraşıyoruz. Dış politikada barış ve anlaşma istiyoruz. En fazla da Sovyetler Birliği ile. Çünkü orada Türkler çok. Biz askeri gücün azaltılmasını istiyoruz. Milletler arasındaki soğuk savaşın durmasını istiyoruz. Bizim partimiz, bütün Türk halkının partisidir.Onun içinde düşmanımız çok. Fakat önceki seçimlerde düşmanlarımızı şaşırtıcı bir şekilde halktan çok büyük oy aldık.

Komsomolskya Pravda: Müslüman dünyasında yürütülen propagandalarda, “Milliyetçilik ile Müslümanlık arasında karşıtlık-zıtlık var” deniyor. Bazılarına göre milliyetçilik batıdan Müslümanları parçalamak için getirilmiş. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alparslan Türkeş: İslamla milliyetçilik birbirine zıttır diyenler, bunu bilmedikleri için söylüyorlar. Bizim dinimiz milliyetçiliğe değil, ırkçılığa karşıdır. Ulu peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İnsan kendi milletini sevmekle suçlanamaz.”

Bazıları milliyetçilik Fransız İhtilali ile başladı diyorlar. Fransız milliyetçiliği orada başladı ise de, insanlık tarihi boyunca milliyetçilik olmuştur. Çünkü herkes kendi kavmini sever. Bunun için Türk tarihine bakalım; Bilge Kağan 6.yüzyılda Orhun Abidelerine şu sözleri yazmıştır: “Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Her zaman çalıştım.” Bu sözler o zaman da milliyetçilik olduğunu gösterir.

Milliyetçilik dünün de, bugünün de, yarının da ideolojisidir. Niçin diye sorarsanız, milliyetçilik insanlık tarihinin bir gerçeğidir. Bizim milliyetçiliğimiz halkımızı sevmemizden, ona değer vermemizden çıktı. Biz bütün Türk halklarını bir devlet çatısı altında toplamak istemiyoruz. Fakat bütün Türklerin insan haklarına sahip olarak yaşamasını istiyoruz. Bizler insanlar hür olsun istiyoruz. MÇP, milletlerarası alanda karışıklık değil barış istiyor, kardeşlik istiyor.

Biz halklar arasında, dinler arasında, bütün dünya insanlığı arasında barış olsun istiyoruz. İnsanların Helsinki İnsan Hakları Beyannamesi, Cenevre Antlaşması ve BM kararlarına göre yaşamasını istiyoruz. Halklar arasında, dinler arasında kavgaların olmasını istemiyoruz.

Komsomolskya Pravda: SSCB’de sizin partinize korkarak bakıyorlar. Ona da şaşmamak lazım. Çünkü komünizmi sevmiyordunuz. Biz MHP ve Bozkurtları teröristleri, solcuları öldüren adamlar diye biliyoruz. Sizin komünizme bakışınızda değişiklik oldu mu, olmadı mı?

Alparslan Türkeş: İkinci Dünya Savaşı’nda Stalin, Kars, Ardahan, Artvin ve de Boğazlarımızı almaya çalıştı. O da bizi korkuttu.Türkiye Cumhuriyeti’ni tamamen ele geçirmek zaten Çarlık Rusyası’nın da politikasıydı. Çarlık döneminde Türk halklarının kırılarak Kazan’ın, Astragan’ın, Kırım’ın, Türkistan’ın alınması bizim aklımızdan çıkmıyor.Diğer ülkelerin nasıl boyunduruk altına alındığını hatırlıyoruz.

21.yüzyılın eşiğinde bu halklar halen insan haklarına sahip değiller. Bunu üzüntü ve esefle karşılıyoruz. Türk cumhuriyetleri halen kendi kendilerini yönetme hakkını alamamış durumdalar.Onun için Marksizmi biz, kuzey komşumuzun halkları baskı altında tutmak için uyguladığı ideoloji şeklinde anlıyoruz.Biz şuna inanıyorduk: Marksist ideoloji başımıza gelse, Türk milleti dünya üzerinde kalmaz diyorduk. Ve Türk milletinin-devletinin yaşaması için Marksist ideolojiye karşı olduk. Bizim partimiz, Türk milletinin geleceğini temin için kurulmuş olan bir parti.

Faşizme biz karşıyız.Biz antidemokratik bütün ideolojilere karşıyız. Bize faşist diyenler, bizi karalamak, milletten gerçeği saklamak için bu yolu seçmişlerdir. Hiçbir zaman bizim bozkurtlarımız kan dökülmesini istemediler. Komünistlerle hiçbir zaman silahlı mücadeleye girmek istemedik. Bizim işimiz de, niyetimiz de Türk milletini muhafaza etmekti. Biz hem devleti yıkmaya çalışanların hem de ona yardım edenlerin karşısındayız. İşimiz niyetimiz Türk birliğini sağlamak. İnanın bunlar boş sözler değil. Kısa bir zaman öncesine kadar Türkiye’yi yıkmak isteyen dış güçlerden maddi yardım alan bazı gruplar Türkiye’yi yıkmaya uğraştılar. Devlet yönetimini terörle ele geçirmeye çalıştılar. Onun için biz onlara karşı olduk. Bizim gözümüzün önünden, Afganistan’ın Sovyet askerleri tarafından işgal edilmesi gitmedi. Aynı şeyin bizim ülkemizde de olacağını düşündük. Onun için biz teröristlere karşı çıktık. Bu sebeple de herkes bize düşman oldu. Hiçbir zaman adam öldürmedik, teröre karışmadık.Onlar bizi öldürdü. Bu sebepten başta benim yardımcım olmak üzere, 5500 arkadaşımız şehit edildi. Bizim doğru söylediğimize, bütün bu olaylar şahitlik ediyor. Bu insanları solcu militanlar öldürdü.

Komsomolskya Pravda: Önceki yıllarda Trans Kafkasya halkları arasında karışıklık çıktı. Ermenistan Azerbaycan olaylarına bakışınız?

Alparslan Türkeş: İnsanların öldürülmesine hoş bakılmaz. Azerbaycan’la Ermenistan komşu. Onun için bu kan dökülmesini durdurmak lazım. Azeri Türkleri ile Ermenilerin dost olarak yaşaması lazım. Bu röportajda da, iki halktan da iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamalarını istiyorum. Ben inanmıyorum; Transkafkasya da Ermeni-Azeri çatışmalarının altında başka oyunların olmadığına. Bu olayların görüntüsü altında yatan başka gerçekler var. Kafkasya çok milletli bir yer. Orada çatışmalar başlarsa, SSCB için onu durdurmak çok zor olur. Avrupa ve Amerika’daki bazı gruplar Ermeni-Azeri çatışmasının olması için Ermenileri kışkırtıyor ve yardım ediyor. Bu olayları Sovyetler Birliği’nin dağılmasını isteyen çevreler kışkırtıyor. Biz tarihten biliyoruz ki, bir millet başka bir milletin toprağını işgal ederek uzun süre muhafaza edememiştir. Kimsenin toprağını kimse zorla alamaz. Bize göre bu karışıklığın sebebi Ermenilerin olmayacak bir şeyi istemeleridir. Ermeniler unutmasınlar ki, 3 taraftan onların komşuları Türk. Türklerle bir arada yaşayacaklar. O sebeple dostluğu sağlamaya çalışmaları lazım.

Komsomolskya Pravda: Bugün Sovyetler Birliği’nin dağılacağına dair çeşitli iddialar var. Sizin partinizin üyeleriyle yaptığımız konuşmalarda, birliğin dağılmasını istemediklerini gördük. Siz bunu niçin istiyorsunuz?

Alparslan Türkeş: Biz kapitalizm, komünizm hangisi olursa olsun, emperyalizme karşıyız. Biz bir milleti, bir milletin unutturmasına karşıyız. Bir milletin başka bir millet üzerinde egemen olmasını istemiyoruz. Milletlerin birbirini egemenliği altına alması kötü ve ahlaksız bir iş. Biz ona karşıyız. Partimiz, halkların egemenliğini temin etmek için uğraşıyor. Bu niyetimizi Saharov, Soljenistin ve General Grigorenko da anlamış durumdalar… Pek çok emperyalist devletin yıkıldığı tarihi bir gerçektir. Avusturya, Macaristan, İngiltere, Fransa, İtalya. Bu emperyalist devletler hep dağıldılar. Günümüzde ayakta olan emperyalist devletler ise Sovyetler Birliği ve Çin. Biz öyle olsa da, Sovyetler’in birliğini muhafaza etmesini istiyoruz.

Sovyetler Birliği’nin muhafazası birliğin içinde yaşayan halklar için iyidir. Dağılırlarsa politik ve ekonomik olarak geleceklerinin ne olacağı belli değil. Birçok zorlukla karşı karşıya kalırlar. Sovyetler Birliği dağılırsa Kafkasya’da, Orta Asya’da yaşayan milletler arasında karışıklıklar çıkar. Öyle karışıklıklar diğer yerlerde de çıkabilir. Bizce Sovyetler Birliği başka politik bir yapıyla devam etmeli; Sovyet cumhuriyetlerin birliği olmalı. O birlikte halkların hürriyeti olmalı. Bütün herşeyi eşit haklara sahip bir birlik olmalı.

Bütün totaliter rejimlere sahip devletlerin, rejimleri değişecek. Çünkü insanın tabiatına aykırı. Bu sebeple de yıkılacaklar, dağılacaklar. Yeniden kurulacak Sovyetler Birliği’nde her cumhuriyet egemen olacak, hem de halklar yükselecekler. Buna göre de Gorbaçov bunu istiyor. Biz Gorbaçov’un glasnost ve perestroyka politikalarıyla Sovyetler Birliği’nin gelişeceğine inanıyoruz.

Komsomolskya Pravda:Günümüzde Sovyet Türk cumhuriyetlerinde halklar kendi kendilerini tanımaya, uykudan uyanmaya başladı. O cumhuriyetlerde milleti için uğraşan partiler, cemiyetler var. Sizin onlarla ilişkileriniz nasıl,onlara nasıl bakıyorsunuz?

Alparslan Türkeş: Perestroyka ve glasnostla birlikte yalnız Türk halkları değil, Rus halkı da uyandı. O uyanış şimdi olmasa, herhangi bir zamanda olacaktı. Bunun da ne getireceği belli değil. Bir çok zorlukla karşılaşılabilirdi. Halkların niyetleri öldürülemez, baskı altında da tutulamaz. Bu zor. Erken geç olsa da halk uyanacaktı. Böyle bir durumda da halklar arasında çatışmalar olurdu. Bu sebeple de glasnost ve perestroykanın olması, Sovyetler’de yaşayan halklar için çok iyi. Sovyetler Birliği’ndeki Türkler de bu politikaların ışığında bir uyanış içerisine girmiştir. Bunlar kendi zenginliklerini, ekonomik egemenliklerini sağlamaya, hem de baskı altından çıkmaya uğraşıyorlar. Bunlar haklı istekler. Bu halkların isteğinin ne olacağı, Sovyetler Birliği’nin ne kadar egemenlik vereceğine bağlı. Birliğin olması için cumhuriyetlerin tam egemenliğinin verilmesi lazım. Sovyetler Birliği dağılmadan kalsa Türklerin çoğu kendi cumhuriyetlerinde yaşayacak. Hem de o cumhuriyet ekonomik-politik egemenlik ve halkların barışı içinde yaşayacak. Şimdi kendi cumhuriyetinde yaşamayıp, başka cumhuriyette yaşayan çok Türk var. Onların da pek çok problemi var. Onlara da kendi şahsi onurlarına sahip olmaları için hak verilmelidir.

Birliğin egemenliği için halklara bütün hakları verilirse, birlik devam eder. Aksi halde birlik dağılır.

Türkler nerede yaşarlarsa yaşasın, onların problemi bizi ilgilendirir. Onun için Türkler nerede yaşarlarsa yaşasın, onlara yardım ediyoruz. Bundan dolayı da Türklerin sahip oldukları demokratik kuruluş ve partilerle aramız iyi, daha da iyi olacağına inanıyoruz. Onlar da bizim ne dediğimizi, ne hissettiğimizi anlıyorlar.

Komsomolskya Pravda’nın yorumu:
Şimdi, bundan sonra Alparslan Türkeş kim? Faşist mi, hem de Sovyetler Birliği’nin düşmanı mı?Düşman da faşist de demek doğru değil… Anti-komünist… O öyle olduğunu kendisi de saklamıyor. Anti-komünistte olsa komünist ideolojinin söylediği şeyleri de söylüyor: Halkı sıkıntıdan kurtarmak, halkın eşitliğini istemek, anti emperyalist olmak, dünyaya barışın yerleşmesini sağlamak… Milliyetçilik şimdi bizde de oldukça arttı. Milliyetçilik sezimini bizde de görüyoruz. En fazla da demokratik radikal başkanların olduğu cumhuriyetlerde görüyoruz. Şimdi Türkeş’in kim olduğuna siz karar verin, kendiniz bilin. Biz Türkeş’in söylediği şeylerin hepsine katılmıyoruz. Böyle olsa da Türkeş’in kim olduğuna halk karar versin diye bu röportajı yayınlıyoruz.”

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Semih Ayna

1996'da doğdu.

Latest posts by Semih Ayna (see all)